Türkçe - İngilizce
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Eşanlam
Hakkımızda
Araçlar
Kaynaklar
İletişim
Books
Oturum Aç / Üye Ol
Işıkları Söndür
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Eşanlam
Araçlar
Kitaplar
Hakkımızda
Kaynaklar
İletişim
Oturum Aç / Üye Ol
EN-TR
Türkçe - İngilizce
Almanca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İngilizce Eşanlam
Türkçe - İngilizce
Fransızca - İngilizce
İspanyolca - İngilizce
Almanca - İngilizce
Geçmiş
do something
Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau
"do something"
teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 2 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
General
1
Genel
do something
f.
birşey yapmak
2
Genel
do something
f.
birşeyler yapmak
"do something"
teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 500 sonuç
Kategori
İngilizce
Türkçe
General
1
Genel
be loath to do something
f.
bir şeyi yapmaktan çekinmek
2
Genel
do something hastily
f.
aceleye boğmak
3
Genel
do something unbeknown to someone
f.
birinin haberi olmadan bir şey yapmak
4
Genel
take the trouble to do something
f.
zahmet edip bir şey yapmak
5
Genel
look for a way to do something
f.
bir şeyin çaresine bakmak
6
Genel
do something mischievous
f.
hınzırlık etmek
7
Genel
have something to do with
f.
ilişkisi olmak
8
Genel
do something secretly
f.
saman altından su yürütmek
9
Genel
be obliged to do something
f.
bir şeyi yapmaya mecbur olmak
10
Genel
be obliged to do something
f.
mahkum olmak
11
Genel
do something the right way
f.
bir şeyi usulüne göre yapmak
12
Genel
be pleased to do something
f.
bir şeyi memnuniyetle yapmak
13
Genel
egg somebody on to do something
f.
dolduruşa getirmek
14
Genel
force somebody to do something
f.
gırtlağına basmak
15
Genel
set oneself to do something
f.
koyulmak
16
Genel
be unqualified to do something
f.
bir şeyi yapmak için gereken niteliklere sahip olmamak
17
Genel
do something with feeling
f.
bir şeyi duyarak yapmak
18
Genel
find a way to (do something)
f.
çare aramak
19
Genel
be anxious for someone to do something
f.
birinin bir şeyi yapmasını çok istemek
20
Genel
do something sloppily and hastily
f.
aceleye getirmek
21
Genel
have something to do with
f.
alakası olmak
22
Genel
make a vow to do something
f.
bir şey yapmaya ant içmek
23
Genel
do something in a haphazard way
f.
ezbere hareket etmek
24
Genel
be unable to bring oneself (to do something)
f.
nefsine yedirememek
25
Genel
do something behind someone's back
f.
arkasından iş çevirmek
26
Genel
do something treacherous
f.
çıyanlık etmek
27
Genel
do something behind someone's back
f.
arkadan iş çevirmek
28
Genel
show someone the way to do something
f.
birine bir şeyin nasıl yapıldığını göstermek
29
Genel
do something mad
f.
delişmenlik etmek
30
Genel
be loath to do something
f.
bir şeyi yapmayı hiç istememek
31
Genel
do something forbidden
f.
kaçamak yapmak
32
Genel
be disposed to do something
f.
istekli olmak
33
Genel
strain every nerve (to do something)
f.
şartlarını zorlamak
34
Genel
do something wrong
f.
kabahat işlemek
35
Genel
be unable to do something
f.
acze düşmek
36
Genel
have the face to do something
f.
yüzü tutmak
37
Genel
position oneself to do something
f.
zemin hazırlamak (bir şey yapabilmek için)
38
Genel
disdain to do something
f.
bir şey yapmaya tenezzül etmemek
39
Genel
do something in secret
f.
bir şeyi gizlice yapmak
40
Genel
do something behind one's back
f.
birinden gizli yapmak
41
Genel
do something in a hurry
f.
aceleye getirmek
42
Genel
do something stupid
f.
nane yemek
43
Genel
do something the hard way
f.
daha kolay bir çözüm varken bir şeyi zor bir şekilde yapmak
44
Genel
be unable to do something
f.
aciz olmak
45
Genel
not to fail to do something
f.
geri kalmamak
46
Genel
have sudden wish to do something
f.
aklına esmek
47
Genel
presume to do something
f.
cüret etmek
48
Genel
give (someone) a chance (to do something)
f.
meydan vermek
49
Genel
start out to do something
f.
belirli bir amaç güderek yola çıkmak
50
Genel
find time to do something
f.
eli değmek
51
Genel
be tempted (by somebody and do something stupid)
f.
aklına uymak
52
Genel
be hard put to do something
f.
akla karayı seçmek
53
Genel
presume to do something
f.
kalkışmak
54
Genel
prevail on somebody to do something
f.
razı etmek
55
Genel
be disposed to do something
f.
hevesli olmak
56
Genel
have no business to do something
f.
hakkı olmamak
57
Genel
find a way to do something
f.
bir şeye çare bulmak
58
Genel
do something devilish
f.
şeytanlık etmek
59
Genel
have something to do with
f.
ilgisi olmak
60
Genel
make do with something
f.
ile idare etmek
61
Genel
do something in a haphazard way
f.
ezbere iş görmek
62
Genel
not feel the need (to do something)
f.
gerek duymamak
63
Genel
not feel the need (to do something)
f.
gerek görmemek
64
Genel
do something all over again
f.
baştan almak (işi/konuyu)
65
Genel
do something tricky
f.
dolap çevirmek
66
Genel
find the time do (something)
f.
eli ermek
67
Genel
find the time do (something)
f.
eli değmek
68
Genel
find the time do (something)
f.
eli erişmek
69
Genel
get ready to do something
f.
kolları sıvamak
70
Genel
find an opportunity do something
f.
meydanı boş bulmak
71
Genel
leave someone no choice but do something
f.
zorunda bırakmak
72
Genel
not give (someone) a chance (do something)
f.
meydan vermemek
73
Genel
give (someone) a chance (do something)
f.
meydan vermek
74
Genel
give (someone) a chance do something
f.
meydana bırakmak
75
Genel
determine (to do something)
f.
azmetmek
76
Genel
learn how to do something
f.
bir şeyin nasıl yapılacağını öğrenmek
77
Genel
fall over oneself to do something
f.
birşeyi yapmakta çok istekli olmak
78
Genel
force (someone) to (do something)
f.
mecbur bırakmak
79
Genel
oblige (someone) to (do something)
f.
mecbur bırakmak
80
Genel
make it possible (for somebody) to do something
f.
zemin sunmak
81
Genel
find the way to do (something)
f.
yolunu bulmak
82
Genel
do (something) wrong (to someone)
f.
yamuk yapmak
83
Genel
have (someone) do (something)
f.
yaptırmak
84
Genel
do (something) easily and skillfully
f.
parmağının ucuyla çevirmek
85
Genel
do something with meticulous care
f.
titizlik göstermek
86
Genel
do modifications on something
f.
üzerinde değişiklik yapmak
87
Genel
do something cheekily
f.
yüzsüzlük yapmak
88
Genel
take the trouble to do something
f.
zahmete katlanmak
89
Genel
have someone do something
f.
birisine bir şey yaptırmak
90
Genel
make someone do something
f.
birisine bir şey yaptırmak
91
Genel
do something well-timed
f.
isabet etmek
92
Genel
position oneself to do something
f.
-e uygun pozisyona girmek
93
Genel
not to have anything to do with something
f.
uzaktan yakından ilgisi olmamak
94
Genel
do something for the first time
f.
bir şeyi ilk kez yapmak
95
Genel
do something for someone's sake
f.
birisinin hatırına yapmak
96
Genel
do something for someone's sake
f.
birinin hatırına yapmak
97
Genel
oblige someone to do (something)
f.
mecbur kılmak
98
Genel
oblige someone to do (something)
f.
mecbur bırakmak
99
Genel
ask someone to do something
f.
birinden ricada bulunmak
100
Genel
ask for someone to do something
f.
birinden ricada bulunmak
101
Genel
ask for someone to do something
f.
birinden rica etmek
102
Genel
request someone to do something
f.
birinden ricada bulunmak
103
Genel
request someone to do something
f.
birinden rica etmek
104
Genel
ask someone to do something
f.
birinden rica etmek
105
Genel
live to do something
f.
bir amaç uğruna yaşamak
106
Genel
have nothing to do with something
f.
birşeyle ilgisi olmamak
107
Genel
do something funny
f.
komik veya eğlenceli bir şey yapmak
108
Genel
be so bold as to do something
f.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak
109
Genel
make so bold as to do something
f.
(bir şeyi yapmaya) cesareti olmak
110
Genel
be so bold as to do something
f.
(bir şeyi yapmaya) cesareti olmak
111
Genel
be the last person (to do something)
f.
(bir şeyi yapacak) son kişi olmak
112
Genel
make so bold as to do something
f.
(bir şeyi yapmak için) cesaretini toplamak
113
Genel
do one better (than somebody/something)
f.
daha iyisini yapmak
114
Genel
drive someone to do something
f.
birisini bir şey yapmaya itmek
115
Genel
drive someone to do something
f.
birisini bir şeye yapmaya zorlamak
116
Genel
empower someone to do something
f.
birine bir şey yapması için yetki vermek
117
Genel
enable someone to do something
f.
birine bir şey yapması için olanak tanımak/imkan sağlamak
118
Genel
encourage someone to do something
f.
birini bir şey yapması konusunda cesaretlendirmek
119
Genel
do something terrible
f.
korkunç bir şeyler yapmak
120
Genel
do something horrible
f.
korkunç bir şeyler yapmak
121
Genel
do something bad
f.
kötü bir şeyler yapmak
122
Genel
entreat someone to do something
f.
birine bir şey yapması için yalvarmak
123
Genel
take the first step to do something
f.
(bir şeyleri yapmak için) ilk adımı atmak
124
Genel
do something reluctantly
f.
ayak sürümek
125
Genel
hurry up and do something
f.
hemen/çabuk olup bir şeyler yapmak
126
Genel
lead someone to do something
f.
birine bir şey yaptırmak/yapmasına neden olmak
127
Genel
do something on purpose
f.
bir şeyi bilerek yapmak
128
Genel
had rather do something
f.
(yapmayı) tercih etmek
129
Genel
had sooner do something
f.
(yapmayı) tercih etmek
130
Genel
refuse to do something
f.
bir şeyi yapmayı reddetmek
131
Genel
ask someone to do something
f.
birinden bir şey yapmasını istemek/rica etmek
132
Genel
decide to do something
f.
bir şeyi yapmaya karar vermek
133
Genel
try to do something
f.
bir şeyler yapmaya çalışmak
134
Genel
convince someone to do something
f.
birini bir şey yapmaya ikna etmek
135
Genel
get out and do something
f.
dışarı çıkıp bir şeyler yapmak
136
Genel
take a moment (for something/to do something)
f.
(bir şey için) bir dakikasını ayırmak
137
Genel
take a moment (for something/to do something)
f.
(bir şey için) bir dakika ayırmak
138
Genel
do something out of desperation
f.
çaresizlikten yapmak
139
Genel
have yet to (do something)
f.
henüz gerçekleşmemiş ama ileride gerçekleşebilecek eylem
140
Genel
find enough courage (to do something)
f.
(bir şeyi yapmak için) kendinde yeterli cesareti bulmak
141
Genel
bring oneself to do something
f.
bir şeyi yapmak için cesaret bulmak
142
Genel
stop to do something
f.
bir şeyi yapmak için durmak
143
Genel
stop to do something
f.
durup bir şeyi yapmak
144
Genel
allow somebody to do something
f.
birinin bir şey yapmasına izin vermek
145
Genel
do something creative
f.
yaratıcı bir şeyler yapmak
146
Genel
encourage someone to do something
f.
birini bir konuda/alanda cesaretlendirmek
147
Genel
the right way do (something)
i.
yol yöntem
148
Genel
the right way do (something)
i.
yol yordam
149
Genel
the right way to do (something)
i.
yol erkan
150
Genel
apt to do something
s.
mütemayil
151
Genel
apt to do something
s.
meyyal
152
Genel
qualified (to do something)
s.
uygun nitelikte
153
Genel
scheduled to do something
s.
programlanmış
154
Genel
scheduled to do something
s.
(olması/gerçekleşmesi) planlanmış
155
Genel
slated to do something
s.
(olması/gerçekleşmesi) planlanmış
156
Genel
do (something) easily and skillfully
zf.
parmağının ucunda
Phrasals
157
Öbek Fiiller
admire to (do something)
f.
(bir şeyi) yapmayı çok istemek
158
Öbek Fiiller
admire to (do something)
f.
(bir şeyi) seve seve yapmak
159
Öbek Fiiller
push someone to do something
f.
birini bir şey yapmaya zorlamak
160
Öbek Fiiller
motion for someone to do something
f.
birine bir şey yapması için elle işaret etmek
161
Öbek Fiiller
forget to do something
f.
bir şeyi yapmayı unutmak
162
Öbek Fiiller
instigate someone to do something
f.
birini bir şeyi yapması için kışkırtmak
163
Öbek Fiiller
neglect to do something
f.
bir şeyi yapmayı unutmak/ihmal etmek
164
Öbek Fiiller
incumbent upon someone to do something
f.
bir şeyi yapma/söyleme zorunluluğu duymak
165
Öbek Fiiller
tempt someone to do something
f.
birini bir şey yapması için kışkırtmak/ayartmak
166
Öbek Fiiller
incumbent upon someone to do something
f.
bir şeyi (yapma/söyleme) görevi düşmek
167
Öbek Fiiller
tempt someone to do something
f.
birini bir şey yapmaya ayartmak
168
Öbek Fiiller
force someone to do something
f.
birini bir şey yapmaya zorlamak
169
Öbek Fiiller
urge someone to do something
f.
birini bir şey yapmaya zorlamak
170
Öbek Fiiller
request someone to do something
f.
birinden bir şey yapmasını istemek/rica etmek
171
Öbek Fiiller
do away with something
f.
bir şeyden kurtulmak
172
Öbek Fiiller
entice someone to do something
f.
birini bir şey yapmaya ayartmak
173
Öbek Fiiller
be/get ready (to do something)
f.
bir şey yapmaya hazırlanmak
174
Öbek Fiiller
entice someone to do something
f.
birini bir şey yapması için kışkırtmak/ayartmak
175
Öbek Fiiller
do away with something
f.
başından savmak
176
Öbek Fiiller
do away with something
f.
defetmek
177
Öbek Fiiller
slated to do something
f.
programlanmış
178
Öbek Fiiller
be allowed to do something
f.
(bir şeyleri yapmak için) izin verilmek/izni olmak
179
Öbek Fiiller
deign to do something
f.
(bir şeyi yapmaya) tenezzül etmek
180
Öbek Fiiller
entitle (one) to (do something)
f.
birinin bir şeyi yapmasına izin vermek
181
Öbek Fiiller
entitle (one) to (do something)
f.
birine bir yetki vermek
182
Öbek Fiiller
entitle (one) to (do something)
f.
birini yetkilendirmek
183
Öbek Fiiller
entitle someone to do something
f.
birine bir şey yapma hakkını vermek
184
Öbek Fiiller
entitle someone to do something
f.
birinin bir şeyi yapmasına olanak tanımak
185
Öbek Fiiller
entitle someone to do something
f.
birine geçiş izni vermek/tanımak
186
Öbek Fiiller
coax (someone or something) to (do something)
f.
bir şey yapmaya razı etmek
187
Öbek Fiiller
coax (someone or something) to (do something)
f.
bir şey yapmaya zorlamak
188
Öbek Fiiller
coax (someone or something) to (do something)
f.
bir şey yapmaya ikna etmek
189
Öbek Fiiller
coax (someone or something) to (do something)
f.
(bir kişiyi ya da bir hayvanı bir şey) yapmaya ikna etmek ya da zorlamak
190
Öbek Fiiller
empower (someone) to (do something)
f.
(bir şey yapma) yetkisini (birine) vermek
191
Öbek Fiiller
empower (someone) to (do something)
f.
(bir şeyi yapmada birini) yetkilendirmek
192
Öbek Fiiller
empower (someone) to (do something)
f.
(bir şeyi yapmada birini) yetkili kılmak
193
Öbek Fiiller
empower (someone) to (do something)
f.
(birine) güç vermek
194
Öbek Fiiller
empower (someone) to (do something)
f.
(birine) güç kazandırmak
195
Öbek Fiiller
empower (someone) to (do something)
f.
(birini) güçlendirmek
196
Öbek Fiiller
endeavor to (do something)
f.
(bir şey) yapmaya çabalamak
197
Öbek Fiiller
endeavor to (do something)
f.
(bir şey) yapmaya çaba harcamak
198
Öbek Fiiller
endeavor to (do something)
f.
(bir şey) yapmaya çaba göstermek
199
Öbek Fiiller
endeavor to (do something)
f.
(bir şey) yapmaya gayret etmek
200
Öbek Fiiller
endeavor to (do something)
f.
(bir şey) yapmaya uğraşmak
201
Öbek Fiiller
endeavor to (do something)
f.
(bir şey) yapmaya uğraş vermek
202
Öbek Fiiller
endeavor to (do something)
f.
(bir şey) yapmaya çalışmak
203
Öbek Fiiller
endeavor to (do something)
f.
(bir şey) yapmaya emek vermek
204
Öbek Fiiller
enjoin to (do something)
f.
(bir şey yapması) hükmünü vermek
205
Öbek Fiiller
enjoin to (do something)
f.
(bir şey yapmasını) emretmek
206
Öbek Fiiller
enjoin to (do something)
f.
(bir şey yapmasını) buyurmak
207
Öbek Fiiller
enjoin to (do something)
f.
(bir şey yapmasını) tembih etmek
208
Öbek Fiiller
enjoin to (do something)
f.
(bir şey yapmasını) istemek
209
Öbek Fiiller
enjoin someone to do something
f.
(bir şey yapması) hükmünü vermek
210
Öbek Fiiller
enjoin someone to do something
f.
(bir şey yapmasını) emretmek
211
Öbek Fiiller
enjoin someone to do something
f.
(bir şey yapmasını) buyurmak
212
Öbek Fiiller
enjoin someone to do something
f.
(bir şey yapmasını) tembih etmek
213
Öbek Fiiller
enjoin someone to do something
f.
(bir şey yapmasını) tembihlemek
214
Öbek Fiiller
enjoin someone to do something
f.
(bir şey yapmasını) istemek
215
Öbek Fiiller
exhort (one) to (do something)
f.
(bir şey yapmasını) tembih etmek
216
Öbek Fiiller
exhort (one) to (do something)
f.
(bir şey yapmasını) tembihlemek
217
Öbek Fiiller
exhort (one) to (do something)
f.
(bir şey yapmasını) öğüt vermek
218
Öbek Fiiller
exhort (one) to (do something)
f.
(bir şey yapmasını) öğütlemek
219
Öbek Fiiller
exhort (one) to (do something)
f.
(bir şey yapmaması konusunda) uyarmak
220
Öbek Fiiller
exhort (one) to (do something)
f.
(bir şey yapmaması konusunda) ikaz etmek
221
Öbek Fiiller
exhort (one) to (do something)
f.
(bir şey yapması konusunda) tavsiye vermek
222
Öbek Fiiller
exhort (one) to (do something)
f.
(bir şey yapmasını) tavsiye etmek
223
Öbek Fiiller
exhort (one) to (do something)
f.
(bir şey yapması konusunda) cesaret vermek
224
Öbek Fiiller
exhort (one) to (do something)
f.
(bir şey yapması konusunda) cesaretlendirmek
225
Öbek Fiiller
exhort (one) to (do something)
f.
(bir şey yapması konusunda) teşvik etmek
226
Öbek Fiiller
offer for (one) to (do something)
f.
(birine bir şey yapmasını) önermek
227
Öbek Fiiller
offer for (one) to (do something)
f.
(birine) (avantajlı bir şey) önerisinde bulunmak
228
Öbek Fiiller
offer for (one) to (do something)
f.
(birinin yararına olacak bir şey) teklif etmek
229
Öbek Fiiller
pay to (do something)
f.
(bir şey yapmaya) değer olmak
230
Öbek Fiiller
pay to (do something)
f.
(bir şeyi yapmak) kazançlı olmak
231
Öbek Fiiller
pay to (do something)
f.
(bir şey yapmak) karlı olmak
232
Öbek Fiiller
pay to (do something)
f.
(bir şeyi yapmak) karşılığını vermek/ödemek
233
Öbek Fiiller
pay to (do something)
f.
(bir şeyi yapmak) yararlı olmak
234
Öbek Fiiller
pay to (do something)
f.
(bir şeyi yapmak) avantaj sağlamak
235
Öbek Fiiller
pay to (do something)
f.
(bir şeyi yapmak için) para vermek
236
Öbek Fiiller
strive to (do something)
f.
(bir şey yapmaya) çabalamak
237
Öbek Fiiller
strive to (do something)
f.
(bir şeyi yapmak için) çaba göstermek
238
Öbek Fiiller
strive to (do something)
f.
(bir şeyi yapmak için) çaba sarf etmek
239
Öbek Fiiller
strive to (do something)
f.
(bir şeyi yapmak için) gayret etmek
240
Öbek Fiiller
strive to (do something)
f.
(bir şeyi yapmak için) didinmek
241
Öbek Fiiller
subpoena (someone or something) to (do something)
f.
(birini bir şey yapması için) mahkemeye çağırmak
242
Öbek Fiiller
subpoena (someone or something) to (do something)
f.
(bir şey yapması için birine) mahkeme celbi göndermek
243
Öbek Fiiller
subpoena (someone or something) to (do something)
f.
(bir şey yapması için birine) çağrı belgesi göndermek
244
Öbek Fiiller
subpoena (someone or something) to (do something)
f.
(bir şey yapması için birine) çağrı kağıdı göndermek
245
Öbek Fiiller
trust (one) to (do something)
f.
(bir şeyi yapmak) tam (birine) göre bir iş olmak
246
Öbek Fiiller
trust (one) to (do something)
f.
(bir şeyi yapmak) tam (birinin) yapacağı iş olmak
247
Öbek Fiiller
trust (one) to (do something)
f.
(bir şeyi yapmak) tam senlik/onluk vs. bir iş olmak
Phrases
248
İfadeler
be as much as (one) could do (not) (to do something)
f.
kendini zor tutmak
249
İfadeler
be as much as somebody can/could do (not) to do something
f.
elinden geldiğince dayanmak
250
İfadeler
be as much as (one) could do (not) (to do something)
f.
elinden geldiğince kendini tutmak/dayanmak
251
İfadeler
be as much as somebody can/could do (not) to do something
f.
elinden geleni yapmak
252
İfadeler
be as much as somebody can/could do (not) to do something
f.
bir şeyi zar zor/güç bela yapmak
253
İfadeler
be bousta (about to [do something])
f.
yapacak olmak
254
İfadeler
be bousta (about to [do something])
f.
yapmak üzere olmak
255
İfadeler
requisition to (do something)
f.
(bir şeyin yapılmasını) istemek
256
İfadeler
requisition to (do something)
f.
(bir şeyin yapılmasını) talep etmek
257
İfadeler
(a) right to do something
i.
bir şeyi yapma hakkı
258
İfadeler
(a) right to do something
i.
bir şeyi yapma özgürlüğü
259
İfadeler
(a) right to do something
i.
bir şeyi yapma izni
260
İfadeler
(the) right to do something
i.
bir şeyi yapma hakkı
261
İfadeler
(the) right to do something
i.
bir şeyi yapma özgürlüğü
262
İfadeler
(the) right to do something
i.
bir şeyi yapma izni
263
İfadeler
requisition to (do something)
i.
(bir şeyin yapılması için) talep/istek
264
İfadeler
would see (someone) in hell before (one) would (do something)
expr.
(bir şeyi) yapmaktansa/yapacağıma cehenneme giderim daha iyi
265
İfadeler
would see (someone) in hell before (one) would (do something)
expr.
(bir şeyi) yapmaktansa/yapacağıma ölürüm daha iyi
266
İfadeler
would see (someone) in hell before (one) would (do something)
expr.
ölsem (bir şeyi) yapmam
267
İfadeler
would see (someone) in hell before (one) would (do something)
expr.
ölürüm de (bir şeyi) yapmam
268
İfadeler
it's one thing to (do something), it's another to (do something else)
expr.
(bir şeyi yapmak) kabul edilebilir ama (diğerini) kabul etmek mümkün değil
269
İfadeler
it's one thing to (do something), it's another to (do something else)
expr.
(bir şeyi yapmak) hadi neyse de (diğerinin) mümkünatı yok
270
İfadeler
never (do something)
expr.
siz siz olun
271
İfadeler
don't ever (do something)
expr.
siz siz olun
272
İfadeler
let alone do something
expr.
yapmak şöyle dursun
273
İfadeler
could do without (something)
expr.
(bir şey) olmasa iyi
274
İfadeler
could do without (something)
expr.
(bir şeye) rastlamam umarım
275
İfadeler
could do without (something)
expr.
(bir şey) olmasın
276
İfadeler
could do without (something)
expr.
(bir şey) almayayım
277
İfadeler
could do without (something)
expr.
(bir de o) eksik kalsın
278
İfadeler
could/can do without something
expr.
bir şey olmasa iyi
279
İfadeler
could/can do without something
expr.
bir şeye rastlamam umarım
280
İfadeler
could/can do without something
expr.
bir şey olmasın
281
İfadeler
could/can do without something
expr.
bir şey almayayım
282
İfadeler
could/can do without something
expr.
bir de o eksik kalsın
283
İfadeler
it's no crime to (do something)
expr.
(bir şey yapmak) suç değil
284
İfadeler
it's no crime to (do something)
expr.
suç değil ya
285
İfadeler
it doesn't hurt to (have or do something)
expr.
(bir şeyi yapmanın) zararı olmaz
286
İfadeler
it doesn't hurt to (have or do something)
expr.
(bir şeyi yapmanın) zararı yok
287
İfadeler
it doesn't hurt to (have or do something)
expr.
(bir şeyi yapmakta) bir sakınca yok
288
İfadeler
it doesn't hurt to (have or do something)
expr.
(bir şeyi yapmakta) bir mahzur yok
289
İfadeler
it doesn't hurt to (have or do something)
expr.
(bir şeyi yapmakta) beis yok
290
İfadeler
it takes two (to do something)
expr.
(iyi geçim/kavga etmek) iki baştan olur
291
İfadeler
it takes two (to do something)
expr.
(kavga etmek/anlaşmak) iki taraflıdır
292
İfadeler
it takes two (to do something)
expr.
(kavga etmek/anlaşmak) iki kişi gerektirir
293
İfadeler
it takes two (to do something)
expr.
(kavga etmek/anlaşmak) iki kişiliktir
294
İfadeler
it wouldn't do (someone) any harm (to do something)
expr.
(bir şeyi yapmanın) zararı olmaz
295
İfadeler
it wouldn't do (someone) any harm (to do something)
expr.
(bir şeyi yapmanın) zararı yok
296
İfadeler
it wouldn't do (someone) any harm (to do something)
expr.
(bir şeyi yapmasında) bir sakınca yok
297
İfadeler
it wouldn't do (someone) any harm (to do something)
expr.
(bir şeyi yapmasında) bir mahzur yok
298
İfadeler
it wouldn't do (someone) any harm (to do something)
expr.
(bir şeyi yapmasında) beis yok
Colloquial
299
Konuşma Dili
make a to-do about something
f.
mesele yapmak
300
Konuşma Dili
be man enough to do something
f.
bir şey yapmak için yeterince erkek olmak
301
Konuşma Dili
be man enough to do something
f.
bir şey yapmak için yeterince cesur olmak
302
Konuşma Dili
be man enough to do something
f.
(sokak ağzı) delikanlı olmak
303
Konuşma Dili
not be about to do something
f.
bir şey yapmayı istememek/düşünmemek
304
Konuşma Dili
not be about to do something
f.
bir şey yapmaya isteksiz olmak/niyeti olmamak
305
Konuşma Dili
can't do something for nuts
f.
bir şeyi yapmaktan hiç anlamamak
306
Konuşma Dili
be in a position to do something about
f.
bir konuda bir şeyler yapabilecek durumda olmak
307
Konuşma Dili
can't do something for nuts
f.
hiç yapamamak
308
Konuşma Dili
be able to do something blindfold
f.
gözü kapalı yapmak
309
Konuşma Dili
can't do something to save your life
f.
hayatta/ölse yapamamak
310
Konuşma Dili
crave to (do something)
f.
(bir şey yapmak için) yanıp tutuşmak
311
Konuşma Dili
crave to (do something)
f.
(bir şey yapmaya) can atmak
312
Konuşma Dili
crave to (do something)
f.
(bir şey yapmaya) heves etmek
313
Konuşma Dili
not bring oneself to do something
f.
yapabilecek gücü kendinde bulamamak
314
Konuşma Dili
have nothing to do with somebody/something
f.
doğrudan bir ilişkisi olmamak
315
Konuşma Dili
do something/anything about
f.
değiştirmek için bir şey yapmak
316
Konuşma Dili
do something/anything about
f.
baş etmek
317
Konuşma Dili
do something/anything about
f.
başa çıkmak
318
Konuşma Dili
do something/anything about
f.
bir konuda bir şey yapmak
319
Konuşma Dili
do (something) about
f.
(birisi/bir şey) hakkında bir şey yapmak
320
Konuşma Dili
do (something) about
f.
(birinin/bir şeyin) icabına bakmak
321
Konuşma Dili
do (something) about
f.
(birisi/bir şeyle) ilgilenmek
322
Konuşma Dili
turn round and do something
f.
kalkıp bir şey yapmak/söylemek
323
Konuşma Dili
turn round and do something
f.
beklenmedik şekilde bir şey yapmak/söylemek
324
Konuşma Dili
turn round and do something
f.
olmadık şekilde bir şey yapmak/söylemek
325
Konuşma Dili
turn round and do something
f.
bir anda dönüp bir şey yapmak/söylemek
326
Konuşma Dili
turn round and do something
f.
durup dururken bir şey yapmak/söylemek
327
Konuşma Dili
turn round and do something
f.
durduk yere bir şey yapmak/söylemek
328
Konuşma Dili
turn around and do something
f.
kalkıp bir şey yapmak/söylemek
329
Konuşma Dili
turn around and do something
f.
beklenmedik şekilde bir şey yapmak/söylemek
330
Konuşma Dili
turn around and do something
f.
olmadık şekilde bir şey yapmak/söylemek
331
Konuşma Dili
turn around and do something
f.
bir anda dönüp bir şey yapmak/söylemek
332
Konuşma Dili
turn around and do something
f.
durup dururken bir şey yapmak/söylemek
333
Konuşma Dili
turn around and do something
f.
durduk yere bir şey yapmak/söylemek
334
Konuşma Dili
not so much as (do something)
f.
(bir şeyi) kibarca yapmamak
335
Konuşma Dili
not so much as (do something)
f.
(bir şeyi) normal bir şekilde yapmamak
336
Konuşma Dili
not so much as (do something)
f.
(bir şeyi) beklenen şekilde yapmamak
337
Konuşma Dili
not so much as (do something)
f.
(bir şeyi) birinden beklenen şekilde yapmamak
338
Konuşma Dili
not so much as (do something)
f.
(bir şeyi) olması gerektiği gibi yapmamak
339
Konuşma Dili
not so much as (do something)
f.
birinde suçladığı (bir şeyi) kendisi de yapmamak
340
Konuşma Dili
be more than glad (to do something)
f.
(bir şeyi yapmaktan) mutluluk duymak
341
Konuşma Dili
be more than glad (to do something)
f.
(bir şeyi yapmaktan) çok memnun olmak
342
Konuşma Dili
be more than glad (to do something)
f.
(bir şeyi) seve seve yapmak
343
Konuşma Dili
be more than glad (to do something)
f.
(bir şeyi yapmaya) hazır olmak
344
Konuşma Dili
be more than ready (to do something)
f.
(bir şeyi yapmaya) hazır olmak
345
Konuşma Dili
(do something) a treat [uk]
f.
(bir şeyi) mükemmel yapmak
346
Konuşma Dili
(do something) a treat [uk]
f.
(bir şeyi) harika yapmak
347
Konuşma Dili
(do something) a treat [uk]
f.
(makine) mükemmel çalışmak
348
Konuşma Dili
(do something) a treat [uk]
f.
(elbise) harika oturmak
349
Konuşma Dili
(do something) to excess
f.
(bir şeyi) fazla yapmak
350
Konuşma Dili
(do something) to excess
f.
(bir şeyi yapmada) aşırıya kaçmak
351
Konuşma Dili
(do something) to excess
f.
(içki) aşırı içmek
352
Konuşma Dili
(do something) to excess
f.
(yemek) fazla yemek
353
Konuşma Dili
(do something) to excess
f.
(sigara) çok içmek
354
Konuşma Dili
admire to (do something)
f.
seve seve (bir şeyi) yapmak
355
Konuşma Dili
admire to (do something)
f.
(bir şeyi yapmayı) çok istemek
356
Konuşma Dili
admire to (do something)
f.
(bir şeyi) memnuniyetle yapmak
357
Konuşma Dili
be the first person to do something
f.
bir şeyi yapabilecek ilk kişi olmak
358
Konuşma Dili
be the first person to do something
f.
bir şeyi yapacak ilk insan olmak
359
Konuşma Dili
be the last person to do something
f.
bir şeyi yapabilecek son kişi olmak
360
Konuşma Dili
be the last person to do something
f.
bir şeyi yapacak son insan olmak
361
Konuşma Dili
behoove (one) to (do something)
f.
(bir şey yapmak birine) yarar/fayda sağlamak
362
Konuşma Dili
behoove (one) to (do something)
f.
(birinin bir şey yapması) iyi olmak
363
Konuşma Dili
behoove (one) to (do something)
f.
(birinin bir şey yapmasında) yarar/fayda olmak
364
Konuşma Dili
behoove one to do something
f.
bir şeyi yapmak zorunda olmak
365
Konuşma Dili
behoove one to do something
f.
bir şeyi yapmaya mecbur olmak
366
Konuşma Dili
can't very well (do something)
f.
gidip de (bir şeyi) yapamamak
367
Konuşma Dili
can't very well (do something)
f.
(bir şeyi yapmak) yersiz olmak
368
Konuşma Dili
can't very well (do something)
f.
(bir şeyi yapmak) pek de doğru/uygun olmamak
369
Konuşma Dili
can't very well (do something)
f.
(bir şeyi yapmak) mantıklı olmamak
370
Konuşma Dili
can't very well (do something)
f.
(bir şeyi yapmak) mümkün olmamak
371
Konuşma Dili
couldn’t very well (do something)
f.
gidip de (bir şeyi) yapamamak
372
Konuşma Dili
couldn’t very well (do something)
f.
(bir şeyi yapmak) yersiz olmak
373
Konuşma Dili
couldn’t very well (do something)
f.
(bir şeyi yapmak) pek de doğru/uygun olmamak
374
Konuşma Dili
couldn’t very well (do something)
f.
(bir şeyi yapmak) mantıklı olmamak
375
Konuşma Dili
couldn’t very well (do something)
f.
(bir şeyi yapmak) mümkün olmamak
376
Konuşma Dili
do a number on (someone or something)
f.
acıtmak
377
Konuşma Dili
do a number on (someone or something)
f.
(birini veya bir şeyi) üzmek
378
Konuşma Dili
do a number on (someone or something)
f.
(birine veya bir şeye) zarar vermek
379
Konuşma Dili
do a number on (someone or something)
f.
(birini veya bir şeyi) mahvetmek
380
Konuşma Dili
do a number on (someone or something)
f.
(birini veya bir şeyi) perişan etmek
381
Konuşma Dili
do a number on (someone or something)
f.
(bir şeyin üzerine) çişini/kakasını yapmak
382
Konuşma Dili
do a number on (someone or something)
f.
(bir şeyin üzerine) pislemek
383
Konuşma Dili
do better to (do something)
f.
(bir şeyi yapmak biri) için daha iyi olmak
384
Konuşma Dili
do better to (do something)
f.
(bir şeyi yapsa) daha mantıklı olmak
385
Konuşma Dili
do for (someone or something)
f.
(birini veya bir şeyi) mahvetmek
386
Konuşma Dili
do for (someone or something)
f.
(birinin veya bir şeyin) sonunu getirmek
387
Konuşma Dili
do for (someone or something)
f.
(birini veya bir şeyi) bitirmek
388
Konuşma Dili
do for (someone or something) [uk]
f.
(birine veya bir şeye) bakmak
389
Konuşma Dili
do something for luck
f.
şans getirsin diye (bir şey) yapmak
390
Konuşma Dili
do something for luck
f.
uğur getirmesi için (bir şey) yapmak
391
Konuşma Dili
do something for luck
f.
bu da benden deyip yapmak
392
Konuşma Dili
do something for luck
f.
bu da hediyesi deyip yapmak
393
Konuşma Dili
do something willy-nilly
f.
tıpış tıpış yapmak
394
Konuşma Dili
do something willy-nilly
f.
istese de istemese de yapmak
395
Konuşma Dili
do something willy-nilly
f.
ister istemez yapmak
396
Konuşma Dili
do something willy-nilly
f.
zoraki yapmak
397
Konuşma Dili
do something willy-nilly
f.
istemeyerek yapmak
398
Konuşma Dili
do something willy-nilly
f.
dikkatsizce yapmak
399
Konuşma Dili
do something willy-nilly
f.
sonuçlarını düşünmeden yapmak
400
Konuşma Dili
do well out of (someone or something)
f.
(bir işten) iyi para yapmak
401
Konuşma Dili
do well out of (someone or something)
f.
(bir işten) iyi kâr etmek
402
Konuşma Dili
do well out of (someone or something)
f.
(birinden veya bir işten) iyi para kazanmak
403
Konuşma Dili
go out of (one's) way (to do something)
f.
(bir şey yapmak) için yolunu uzatmak
404
Konuşma Dili
go out of (one's) way (to do something)
f.
(bir şey yapmak) için yolundan sapmak
405
Konuşma Dili
go out of (one's) way (to do something)
f.
(bir şey yapmak) için yolunu değiştirmek
406
Konuşma Dili
go out of (one's) way (to do something)
f.
(bir şey yapmak) için zahmete girmek
407
Konuşma Dili
go out of (one's) way (to do something)
f.
(bir şey yapmak) için zahmete katlanmak
408
Konuşma Dili
go out of (one's) way (to do something)
f.
(bir şey yapmak) için zahmet etmek
409
Konuşma Dili
grow to (do something)
f.
zamanla (bir şey yapmaya) başlamak
410
Konuşma Dili
grow to (do something)
f.
yavaş yavaş (bir şey yapmaya) başlamak
411
Konuşma Dili
grow to (do something)
f.
giderek/gittikçe (bir şey yapar) olmak
412
Konuşma Dili
had (just) as soon (do something)
f.
(bir şey yapmayı) tercih etmek
413
Konuşma Dili
had (just) as soon (do something)
f.
(bir şey yapmayı) yeğlemek
414
Konuşma Dili
had (just) as soon (do something)
f.
(bir şeyi yapsa) daha iyi olmak
415
Konuşma Dili
had (just) as soon (do something)
f.
(bir şeyi yapması) daha iyi olmak
416
Konuşma Dili
had (just) as soon (do something)
f.
en iyisi (bir şeyi yapması) olmak
417
Konuşma Dili
had (just) as soon (do something)
f.
(bir şey) yerine (başka bir şey yapmayı) tercih etmek
418
Konuşma Dili
had (just) as soon (do something)
f.
(bir şey yapmaktansa başka bir şey yapmayı) tercih etmek
419
Konuşma Dili
would (just) as soon do something
f.
(bir şey yapmayı) tercih etmek
420
Konuşma Dili
would (just) as soon do something
f.
(bir şey yapmayı) yeğlemek
421
Konuşma Dili
would (just) as soon do something
f.
(bir şeyi yapsa) daha iyi olmak
422
Konuşma Dili
would (just) as soon do something
f.
(bir şeyi yapması) daha iyi olmak
423
Konuşma Dili
would (just) as soon do something
f.
en iyisi (bir şeyi yapması) olmak
424
Konuşma Dili
would (just) as soon do something
f.
(bir şey) yerine (başka bir şey yapmayı) tercih etmek
425
Konuşma Dili
would (just) as soon do something
f.
(bir şey yapmaktansa başka bir şey yapmayı) tercih etmek
426
Konuşma Dili
haul off and (do something)
f.
geri çekilip ileri doğru bir hamle yapmak
427
Konuşma Dili
haul off and (do something)
f.
düşüncesiz davranmak
428
Konuşma Dili
haul off and (do something)
f.
ileriyi/geleceği/yarını düşünmeden (bir şey) yapmak
429
Konuşma Dili
have (something) to do
f.
(bir şey) yapmak zorunda olmak
430
Konuşma Dili
have (something) to do
f.
yapılacak bir işi olmak
431
Konuşma Dili
have (something) to do
f.
(bir şeyi) yapması gerekmek
432
Konuşma Dili
have a (hard/difficult) job doing/to do something
f.
(bir şeyi) yapmakta zorlanmak
433
Konuşma Dili
have a (hard/difficult) job doing/to do something
f.
(bir şeyi) yapana kadar canı çıkmak
434
Konuşma Dili
leave (something) to (one) (to do something)
f.
(bir işi birine) bırakmak
435
Konuşma Dili
leave (something) to (one) (to do something)
f.
(bir şeyi yapmak) tam (birine) göre bir iş olmak
436
Konuşma Dili
leave (something) to (one) (to do something)
f.
(bir şeyi yapmak) tam (birinin) yapacağı iş olmak
437
Konuşma Dili
leave (something) to (one) (to do something)
f.
(bir şeyi yapmak) tam senlik/onluk bir iş olmak
438
Konuşma Dili
owe it to (someone or oneself) to (do something)
f.
(bir şey yapmayı birine veya kendine) borçlu olmak
439
Konuşma Dili
tell (one) what (one) can do with (something)
f.
(bir şeyi) alıp ne yapabileceğini söylemek
440
Konuşma Dili
would (just) as soon (do something) as look at (one)
f.
niye baktın diye kavga çıkarmak
441
Konuşma Dili
would (just) as soon (do something) as look at (one)
f.
bakışından kıllanıp adam dövmek
442
Konuşma Dili
would (just) as soon (do something) as look at (one)
f.
niye baktın diye adam öldürmek
443
Konuşma Dili
be to do with (something)
f.
(bir şeyle) ilgisi olmak
444
Konuşma Dili
be to do with (something)
f.
(bir şeyle) alakası olmak
445
Konuşma Dili
be/have to do with somebody/something
f.
biriyle/bir şeyle ilgisi olmak
446
Konuşma Dili
be/have to do with somebody/something
f.
biriyle/bir şeyle ilgili olmak
447
Konuşma Dili
be/have to do with somebody/something
f.
biriyle/bir şeyle alakası olmak
448
Konuşma Dili
be/have to do with somebody/something
f.
biriyle/bir şeyle alakalı olmak
449
Konuşma Dili
be/have to do with somebody/something
f.
biriyle/bir şeyle bağlantılı olmak
450
Konuşma Dili
be/have to do with somebody/something
f.
biriyle/bir şeyle ilişkili olmak
451
Konuşma Dili
trouble oneself (to do something)
f.
kendini (bir şey yapmak için) sıkıntıya sokmak
452
Konuşma Dili
trouble oneself (to do something)
f.
(bir şey yapma) zahmetinde bulunmak
453
Konuşma Dili
trouble oneself (to do something)
f.
(bir şey yapma) sıkıntısına girmek
454
Konuşma Dili
tell somebody what they can do with something
f.
(birine) alıp bir tarafına sokmasını söylemek
455
Konuşma Dili
tell somebody what they can do with something
f.
(birine) al bir tarafına sok demek
456
Konuşma Dili
tell somebody what they can do with something
f.
(birine) münasip bir yerine sok demek
457
Konuşma Dili
tell somebody what they can do with something
f.
(birine) münasip/uygun bir yerine sokmasını söylemek
458
Konuşma Dili
be (all) out to (do something)
f.
(bir şeyi yapmayı) istemek ya da tasarlamak
459
Konuşma Dili
be (all) out to (do something)
f.
(bir şeyi yapmayı çok) istemek
460
Konuşma Dili
be (all) out to (do something)
f.
(bir amaç) uğruna çalışmak
461
Konuşma Dili
be (all) out to do something
f.
bir şeyi yapmayı istemek ya da tasarlamak
462
Konuşma Dili
be (all) out to do something
f.
bir şeyi yapmayı çok istemek
463
Konuşma Dili
be (all) out to do something
f.
bir amaç uğruna çalışmak
464
Konuşma Dili
be all (one) could do (not) to (do something)
f.
elinden bir tek (bir şeyi yapmak ya da yapmamak) gelmek
465
Konuşma Dili
be all somebody can/could do (not) to do something
f.
elinden bir tek bir şeyi yapmak ya da yapmamak gelmek
466
Konuşma Dili
(not) be/take all day (to do something)
f.
(bir şeyi yapmak) bütün gün sürmemek
467
Konuşma Dili
(not) be/take all day (to do something)
f.
bütün günü almamak
468
Konuşma Dili
(not) be/take all day (to do something)
f.
çok sürmez
469
Konuşma Dili
(not) be/take all day (to do something)
f.
çok sürmemek
470
Konuşma Dili
disinclined to (do something)
s.
(bir şeyi yapmaya) gönülsüz
471
Konuşma Dili
disinclined to (do something)
s.
(bir şeyi yapmaya) isteksiz
472
Konuşma Dili
disinclined to (do something)
s.
canı (bir şeyi yapmayı) istemeyen
473
Konuşma Dili
disinclined to (do something)
s.
(bir şeyi yapmaktan) soğumuş
474
Konuşma Dili
(I'd be) happy to (do something)
expr.
(bir şeyi) memnuniyetle/seve seve (yapmak)
475
Konuşma Dili
(I'd be) happy to (do something)
expr.
(bir şeyi yapmaktan) memnuniyet/mutluluk duymak
476
Konuşma Dili
(I'd be) happy to (do something)
expr.
(bir şeyi yapmak) istemek
477
Konuşma Dili
turn round and do something [brit]
expr.
arkasını dönüp bir şey yapmak (gitmek, ayrılmak)
478
Konuşma Dili
all the more reason to do something
expr.
bir şeyi yapmak için (daha) iyi bir sebep
479
Konuşma Dili
all the more reason to (do something)
expr.
bundan daha iyi bir neden mi olur
480
Konuşma Dili
all the more reason to (do something)
expr.
daha iyi ya
481
Konuşma Dili
can't we do something for him?
expr.
onun için bir şeyler yapamaz mıyız?
482
Konuşma Dili
can’t/couldn’t very well do something
expr.
(bir şey yapmak) abes olmak
483
Konuşma Dili
can’t/couldn’t very well do something
expr.
yersiz olmak
484
Konuşma Dili
can’t/couldn’t very well do something
expr.
(bir şey yapmak) hiç de mantıklı olmamak
485
Konuşma Dili
up and (do something)
expr.
bir anda (bir şey yapmak)
486
Konuşma Dili
up and (do something)
expr.
beklenmedik şekilde/bir anda (bir şey yapmak)
487
Konuşma Dili
up and (do something)
expr.
kalkıp (bir şey yapmak)
488
Konuşma Dili
up and (do something)
expr.
ansızın (bir şey yapmak)
489
Konuşma Dili
up and (do something)
expr.
aniden (bir şey yapmak)
490
Konuşma Dili
up and (do something)
expr.
birdenbire (bir şey yapmak)
491
Konuşma Dili
what did (someone) do with (something)?
expr.
(birisi bir şeyi) ne yaptı?
492
Konuşma Dili
what did (someone) do with (something)?
expr.
(birisi bir şeyi) nereye koydu?
493
Konuşma Dili
what did (someone) do with (something)?
expr.
(birisi/bir kurum) bir şeyi ne yaptı?
494
Konuşma Dili
what did (someone) do with (something)?
expr.
(birisi/bir kurum) neden değiştirdi?
495
Konuşma Dili
what did (someone) do with (something)?
expr.
(birisi/bir kurum) bir şeye ne yaptı?
496
Konuşma Dili
what did you do with something?
expr.
bir şeyi nereye koydun/koydu?
497
Konuşma Dili
what did you do with something?
expr.
bir şeyi ne yaptın/yaptı?
498
Konuşma Dili
what did you do with something?
expr.
bir şeyi nereye sakladın/sakladı?
499
Konuşma Dili
(all) the better to (do something)
expr.
(bir şey yapmak için) (çok) daha iyi
500
Konuşma Dili
(all) the better to (do something)
expr.
(bir şey yapmak için) daha (da) iyi
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of do something
×
Terim Seçenekleri
Çeviri Öner / Düzelt
Fransızca İngilizce Sözlük
İspanyolca İngilizce Sözlük
Almanca İngilizce Sözlük
İngilizce Eşanlam Sözlük
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy