dollars - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

dollars

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


"dollars" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 126 sonuç

İngilizce Türkçe
General
a matter of two dollars i. iki dolar meselesi
united states dollars i. abd doları
canadian dollars i. kanada doları
australian dollars i. avustralya doları
only two hundred dollars i. sadece iki yüz dolar
tens of thousands of dollars i. on binlerce dolar
hundreds of millions of dollars i. yüz milyonlarca dolar
billions of dollars i. milyarlarca dolar
hundred dollars i. yüz dolar
hundred dollars i. 100 dolar
100 dollars i. yüz dolar
100 dollars i. 100 dolar
exchange dollars f. dolar bozdurmak
exchange dollars f. dolar bozmak
(tourists) to spend (euros/dollars etc) in a certain country f. döviz bırakmak
spend thousands of dollars f. binlerce dolar harcamak
cost 50 dollars a day f. günlük 50 dolara mal olmak
increase sales from four million to six million dollars f. satışları dört milyondan altı milyona artırmak
be trading at 45 dollars f. (hisse) 45 dolardan işlem görmek
sell for ten dollars a share f. hisse başına on dolardan satış yapmak
bring 1500 dollars in a month f. ayda bin beş yüz dolar getirmek
reduce one's allowance by two dollars f. birisinin harçlığını iki dolar azaltmak/düşürmek
sell something at 2 dollars f. bir şeyi iki dolara satmak
tip the headwaiter with twenty dollars f. garsona yirmi dolar bahşiş vermek
value the vase at one million dollars f. vazoya bir milyon dolar değer biçmek
give 5 dollars back in change f. beş dolar para üstü vermek
give 5 dollars back in change f. para üstü olarak beş dolar vermek
Phrases
for...dollars expr. dolar karşılığı
for...dollars expr. dolar karşılığında
Colloquial
nine dollars i. dokuz dolar
dollars-and-cents details i. para ile ilgili ayrıntılar
dollars-and-cents details i. parasal detaylar
hard-won dollars i. zor kazanılmış para
bet you dollars to doughnuts expr. bire bin bahse varım ki
bet you dollars to doughnuts expr. bire bin bahse girerim ki
bet you dollars to doughnuts expr. bire bin iddiaya girerim ki
bet you dollars to doughnuts expr. yüzde yüz/kesinlikle eminim ki
dollars to donuts expr. bire on bahse girerim ki
dollars to donuts expr. bire on bahse varım ki
dollars to doughnuts expr. bire on bahse girerim ki
dollars to doughnuts expr. bire on bahse varım ki
like a million dollars expr. harika
dollars to doughnuts expr. her şeyine bahse girerim ki
dollars to donuts expr. her şeyine bahse girerim ki
like a million dollars expr. mükemmel
dollars to donuts expr. kesinlikle
bet you dollars to doughnuts expr. seni temin ederim ki
bet you dollars to doughnuts expr. iddiasına varım ki
bet you dollars to doughnuts expr. iddiaya girerim ki
bet you dollars to doughnuts expr. kalıbımı basarım ki
dollars to doughnuts that [us] expr. kesinlikle
dollars to doughnuts that [us] expr. muhakkak ki
dollars to doughnuts that [us] expr. şüphesiz ki
dollars to doughnuts that [us] expr. bahse varım ki
dollars to doughnuts that [us] expr. yüzde yüz
Idioms
feel like a million dollars i. zımba gibi olmak
feel like a million dollars i. havalara uçmak
feel like a million dollars i. harika hissetmek
bet someone dollars to doughnuts f. bire bin bahse var olmak
bet someone dollars to doughnuts f. bir bin bahse girmek
bet someone dollars to doughnuts f. bire bin iddiaya girmek
bet someone dollars to doughnuts f. yüzde yüz/kesinlikle emin olmak
feel like a million dollars f. bomba gibi olmak
feel like a million dollars f. çok iyi hissetmek
feel like a million dollars f. harika hissetmek
look like a million dollars f. harika görünmek
look like a million dollars f. mükemmel görünmek
feel like a million dollars f. mükemmel hissetmek
do not pass go, do not collect two hundred dollars [cliché] f. doğruca bir yere gitmek
do not pass go, do not collect two hundred dollars [cliché] f. hiçbir yere takılmadan bir yere gitmek
do not pass go, do not collect two hundred dollars [cliché] f. oyalanmadan bir yere gitmek
do not pass go, do not collect two hundred dollars [cliché] f. dosdoğru bir yere gitmek
do not pass go, do not collect two hundred dollars [cliché] f. sağa sola takılmadan bir yere gitmek
do not pass go, do not collect two hundred dollars [cliché] f. direkt bir yere gitmek
do not pass go, do not collect two hundred dollars [cliché] f. doğruca bir şey yapmak
do not pass go, do not collect two hundred dollars [cliché] f. direkt bir şey yapmak
do not pass go, do not collect two hundred dollars [cliché] f. hiç oyalanmadan bir şey yapmak
do not pass go, do not collect two hundred dollars [cliché] f. hemen bir şey yapmak
be dollars to doughnuts that something happens f. kesinlikle bir şey olmak
be dollars to doughnuts that something happens f. muhakkak ki bir şey olmak
be dollars to doughnuts that something happens f. şüphesiz ki bir şey olmak
be dollars to doughnuts that something happens f. bahse varım ki bir şey olmak
be dollars to doughnuts that something happens f. yüzde yüz bir şey olmak
be dollars to doughnuts that something happens f. bire bin bahse varım ki bir şey olmak
be dollars to doughnuts that something happens f. bire bin bahse girerim ki bir şey olmak
be dollars to doughnuts that something happens f. bire on iddiaya varım ki bir şey olmak
be dollars to doughnuts that something happens f. bire on iddiaya girerim ki bir şey olmak
be dollars to doughnuts that something happens f. kalıbımı basarım ki bir şey olmak
bet dollars to doughnuts f. bire bin bahse girmek
bet dollars to doughnuts f. yüzde yüz/kesinlikle emin olmak
feel like a million dollars f. harika hissetmek
feel like a million dollars f. mükemmel hissetmek
feel like a million dollars f. çok iyi hissetmek
feel like a million dollars f. bomba gibi olmak
dollars-and-cents s. parasal
dollars-and-cents s. parayla ilgili
dollars-and-cents s. para odaklı
it's dollars to doughnuts expr. kesinlikle
it's dollars to doughnuts expr. muhakkak
it's dollars to doughnuts expr. şüphesiz
it's dollars to doughnuts expr. bahse varım ki
it's dollars to doughnuts expr. yüzde yüz
Speaking
can you tell me that in dollars term? expr. bunu dolar bazında söyler misiniz?
he owes me 100 dollars expr. bana 100 dolar borcu var
I'm five hundred dollars in the hole expr. beşyüz dolar içerdeyim
I got 50 dollars on you expr. senin üzerine 50 dolar bahse girdim
I think we're a little short on dollars expr. sanırım bir kaç dolar eksiğimiz var
I get 2000 dollars left of my bonus expr. primimin bin doları duruyor hala
let's not haggle over a few dollars expr. üç kuruş için pazarlık yapmayalım
we were owed 50 dollars expr. 50 dolar alacağımız vardı
I was owed 50 dollars expr. 50 dolar alacağım vardı
Trade/Economic
asean-dollars i. asya dolar piyasası
external dollars i. dış dolarlar
assets denominated in dollars i. dolar cinsinden aktifler
euro-dollars i. euro-dolarlar
constant dollars i. sabit dolar fiyatı ile değer
new zealand dollars i. yeni zelanda doları
flex dollars i. (üniversitelerde) kitap, yiyecek gibi harcamalar için kullanılabilecek bir ödeme yöntemi
in dollars zf. dolar olarak
in dollars expr. dolar bazında
Modern Slang
all dollars no sense expr. para var akıl yok
all dollars no sense expr. para var kafa yok
and then I found 20 dollars expr. sonra da 20 dolar buldum (sıkıcı/kötü bir hikayeyi bitirirken hikayeye ilginçlik katmak için/alay etmek için eklenen alakasız bir cümle)
and then I found 5 dollars expr. sonra da 5 dolar buldum (sıkıcı/kötü/anlamsız bir hikayeyi bitirirken hikayeye ilginçlik katmak için/alay etmek için eklenen alakasız bir cümle)
and then I found five dollars expr. sonra da beş dolar buldum (sıkıcı/kötü/anlamsız bir hikayeyi bitirirken hikayeye ilginçlik katmak için/alay etmek için eklenen alakasız bir cümle)
and then I found ten dollars! expr. sonra da on dolar buldum (sıkıcı/kötü/anlamsız bir hikayeyi bitirirken hikayeye ilginçlik katmak için/alay etmek için eklenen alakasız bir cümle)