high on - Türkçe İngilizce Sözlük
Geçmiş

high on



"high on" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 6 sonuç

İngilizce Türkçe
Colloquial
high on s. alkol/uyuşturucu etkisinde
high on s. alkolden/uyuşturucudan kafası iyi
high on s. alkolden/uyuşturucudan kafası güzel
high on s. alkolden uyuşturucudan kafası yüksek
high on s. ile ilgili hevesli
high on s. hakkında heyecanlı

"high on" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 157 sonuç

İngilizce Türkçe
General
be on the high side f. oldukça pahalı olmak
set a high value on f. çok kıymet vermek
be on a natural high f. çok mutlu olmak
be on a natural high f. mutlu olmak
be on a natural high f. sevinçten havalara uçmak
be high on drugs f. uyuşturucunun etkisinde olmak
be high on drugs f. uyuşturucu etkisinde olmak
turn on the high beams f. uzun farları açmak
put on the high beams f. uzun farları açmak
put on the high beams f. uzun farları yakmak
put on the high beams f. uzunları yakmak
turn on the high beams f. uzun farları yakmak
turn on the high beams f. uzunları yakmak
from on high zf. yukarıdan
from on high zf. tanrıdan
on high zf. yukarıda
on the high seas zf. açık denizlerde
on the high seas zf. enginlerde
on high zf. gökte
high on the hog [us] zf. zengin
high on the hog [us] zf. varlıklı
high on the hog [us] zf. lüks içinde
high on the hog [us] zf. bir eli yağda bir eli balda
Colloquial
live high on the hog f. lüks içinde yaşamak
live high on the hog f. para içinde yüzmek
high on something s. bir şeye yükselmiş
high on something s. bir şey hakkında heyecanlı
high on something s. bir şeyle ilgili hevesli
high on (drugs) s. (uyuşturucudan) kafası yüksek
high on (drugs) s. (uyuşturucudan) kafası olmuş
high on (drugs) s. (uyuşturucudan) kafası güzel
high on (drugs) s. (uyuşturucudan) kafası iyi
on a high s. sevinçten havalara uçmuş
on a high s. aşırı sevinçli
on a high s. başarılı bir noktada
on a high s. etkileyici bir noktada
on a high s. zirve noktasında
on a high s. mutluluktan uçmuş
on a high s. sevinçten/mutluluktan yerinde duramayan
high on something s. (bir uyuşturucudan) uçmuş
high on something s. (bir uyuşturucudan) kafası iyi/yüksek
Idioms
high man on the totem pole i. en tepedeki adam
ride the high horse; get on the high horse f. abartmak
be on one's high horse f. abartmak
get on one's high horse f. abartmak
get on one's high horse f. bilgiçlik taslamak
be on one's high horse f. bilgiçlik taslamak
live high on the hog f. bir eli yağda bir eli balda olmak
get on one's high horse f. büyüklenmek
climb on one's high horse f. büyüklenmek
end on a high note f. birşeyi başarıyla tamamlamak
eat high on the hog f. bir eli yağda bir eli balda olmak
go out on a high note f. başarıyla bitirmek
ride the high horse; get on the high horse f. bilgiçlik taslamak
get on one's high horse f. caka satmak
live high on the hog f. çok zengin olmak
live high on the hog f. çok rahat bir yaşam sürmek
eat high on the hog f. çok rahat bir yaşam sürmek
climb on one's high horse f. caka satmak
be on one's high horse f. caka satmak
ride the high horse; get on the high horse f. caka satmak
get on one's high horse f. caka satmak
get on one's high horse f. gösteriş yapmak
climb on one's high horse f. gösteriş yapmak
live high on the hog f. har vurup harman savurmak
end on a high note f. iyi bir yerde bitirmek
go out on a high note f. iyi biçimde bitirmek
go out on a high note f. layıkıyla bitirmek
end on a high note f. mutlu sonlandırmak
climb on one's high horse f. kibirlenmek
get on one's high horse f. kibirlenmek
eat high on the hog f. lüks içinde yaşamak
ride the high horse; get on the high horse f. kibir satmak
be on one's high horse f. kibir satmak
get on one's high horse f. kibir satmak
be on one's high horse f. palavra atmak
get on one's high horse f. palavra atmak
be on a complete high f. sevinçten havalara uçmak
live high on the hog f. para içinde yüzmek
live high on the hog f. şatafatlı bir hayat sürmek
ride the high horse; get on the high horse f. palavra atmak
ride the high horse; get on the high horse f. yüksekten atmak
ride the high horse; get on the high horse f. ukalalık etmek
climb on one's high horse f. yüksekten bakmak
get on one's high horse f. yüksekten bakmak
get on one's high horse f. yüksekten atmak
get on one's high horse f. ukalalık etmek
be on one's high horse f. yüksekten atmak
be on one's high horse f. ukalalık etmek
finish (something) on a high note f. (bir şeyi) zirvede bırakmak/bitirmek
finish (something) on a high note f. (bir şeyi) zirvede kapatmak
finish (something) on a high note f. (bir şeyi) başarılı bir noktada bırakmak/bitirmek
finish (something) on a high note f. (bir şeyi) doruk noktasında bırakmak/bitirmek
finish (something) on a high note f. (bir şeyi) en yüksek noktada bırakmak/bitirmek
leave (something) on a high note f. (bir şeyi) zirvede bırakmak
leave (something) on a high note f. (bir şeyi) en başarılı noktada bırakmak
be living high on the hog f. para içinde yüzmek
be living high on the hog f. bir eli yağda bir eli balda olmak
be living high on the hog f. çok rahat bir yaşam sürmek
be living high on the hog f. çok zengin olmak
be living high on the hog f. lüks/refah içinde yaşamak
be living high on the hog f. yüksek standartlarda bir yaşamı olmak
be living high on the hog f. yediği önünde, yemediği ardında olmak
be on your highˈhorse f. kibirlenmek
be on your highˈhorse f. ukala bir tavır takınmak
be on your highˈhorse f. yüksekten bakmak
be on your highˈhorse f. tepeden bakmak
be on your highˈhorse f. haddini bildirmek
get on your high horse f. kibirlenmek
get on your high horse f. ukala bir tavır takınmak
get on your high horse f. yüksekten bakmak
get on your high horse f. tepeden bakmak
get on your high horse f. haddini bildirmek
end (something) on a high note f. (bir şeyi) başarıyla tamamlamak
end (something) on a high note f. (bir şeyi) iyi bir yerde bitirmek
end (something) on a high note f. (bir şeyi) mutlu sonlandırmak
end (something) on a high note f. (bir şeyi) zirvede bitirmek/bırakmak
on (one's) high horse s. caka satan
on (one's) high horse s. kibirli
on (one's) high horse s. üstten/tepeden bakan
on (one's) high horse s. ukala
on (one's) high horse s. burnu havada
on high zf. yetkili şekilde
on high zf. yetkiyle
on one's high horse expr. burnu havada
high on the agenda expr. birinci gündem maddesi
high on somebody's agenda expr. birinci gündem maddesi
on high expr. cennette
high on somebody's agenda expr. gündemin ilk sırasında
high on the agenda expr. gündemin ilk sırasında
high on the agenda expr. gündemin en tepesinde
high on somebody's agenda expr. gündemin en tepesinde
on one's high horse expr. kibirli
on a high horse expr. yukarıdan bakan
on the high-road to needham [uk] expr. (ekonomik) sıkıntıya doğru sürüklenmiş
on the high-road to needham [uk] expr. (ekonomik) durumu kötüye doğru giden
on high expr. yüksek mevkide
on high horse expr. caka satan
on high horse expr. kibirli
on high horse expr. üstten/tepeden bakan
on high horse expr. ukala
on high horse expr. burnu havada
on your high horse expr. kibirli
on your high horse expr. ukala
on your high horse expr. yüksekten bakan
on your high horse expr. tepeden bakan
Law
law on radio and television high council i. radyo ve televizyon üst kurulu kanunu
Politics
high-level advisory group on climate change financing i. iklim değişikliği finansmanı üst düzey danışma grubu
high-level principles on mutual legal assistance i. karşılıklı yasal yardıma ilişkin üst düzey ilkeler
nato high-level task force on conventional arms control i. nato konvansiyonel silah kontrolü üst düzey görev gücü
high commissioner on national minorities i. ulusal azınlıklar yüksek komiseri
high-level panel of eminent persons on the post-2015 development agenda i. 2015 sonrası kalkınma gündemi konusunda seçkin kişiler üst düzeyli panel
Institutes
un high commission on refugees (un-hcr) i. birleşmiş milletler mülteciler yüksek komiserliği
Computer
high speed on expr. yüksek hızlı açık
high speed on expr. yüksek hız açık
Medical
ceramic material based on high purity alumina i. yüksek saflıkta alümina esaslı seramik malzeme
Slang
high on drugs s. uyuşturucudan kafası güzel olmuş