Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
Military | ||||
Askeri | işgalci | intruder i. | ||
Bill was killed by an intruder. Bill bir işgalci tarafından öldürüldü. More Sentences |
||||
Askeri | işgalci | occupier i. | ||
The occupiers faced resistance from local insurgents. İşgalciler, yerel isyancıların direnişiyle karşılaştı. More Sentences |
||||
Askeri | işgalci | occupying i. | ||
Many age-old historical centres have been devastated, destroyed by the Israeli occupying forces. Asırlık tarihi merkezlerin birçoğu işgalci İsrail güçleri tarafından tahrip edildi, yok edildi. More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | işgalci | occupant i. | ||
Genel | işgalci | encroacher i. | ||
Genel | işgalci | incumbent i. |
Türkçe | İngilizce | |||
---|---|---|---|---|
General | ||||
Genel | işgalci güçler | occupying powers i. | ||
Moreover, the occupying power had the full support of the United States. Dahası, işgalci güç, Amerika Birleşik Devletleri'nin tam desteğine sahipti. More Sentences |
||||
Military | ||||
Askeri | işgalci güçler | occupying forces i. | ||
In occupied Belgium, did you treat your resistance fighters in the same way as the occupying forces? İşgal altındaki Belçika'da direnişçilerinize işgalci güçlerle aynı şekilde mi davrandınız? More Sentences |
||||
General | ||||
Genel | hükümeti veya işgalci güçleri devirmeye çalışan harekat | underground i. | ||
Genel | ilk işgalci | preoccupant i. | ||
Genel | işgalci kuvvet | preoccupation [obsolete] i. | ||
Genel | fuzuli işgalci tarafından hak iddia edilen arazi | squat i. | ||
Politics | ||||
Siyasal | işgalci devlet | occupying state i. | ||
Military | ||||
Askeri | işgalci kuvvet | occupant force i. |