the grandfather - Türkçe İngilizce Sözlük

the grandfather

"the grandfather" teriminin Türkçe İngilizce Sözlükte anlamları : 9 sonuç

İngilizce Türkçe
Common Usage
grandfather i. dede
My grandfather used to tell fascinating stories about his adventures.
Dedem, başından geçenlerle ilgili muhteşem hikâyeler anlatırdı.

More Sentences
grandfather i. büyükbaba
The remains of my grandfather, like many others, lie somewhere in Flanders on the battlefield of the Somme.
Büyükbabamın kalıntıları da diğerleri gibi Somme savaş alanında, Flandre'da bir yerlerde yatıyor.

More Sentences
General
grandfather i. ağababa
grandfather i. cet
grandfather i. (öncülük, yaşlılık bakımından) dede özelliğine sahip kimse
grandfather i. uzun gelişim süreci nedeniyle büyük veya etkileyici olan şey
grandfather expr. (yaşlı birine hitap kelimesi olarak) dede
Law
grandfather f. önceden kazanılmış hakların korunması ilkesine göre devam ettirmek
grandfather f. önceden kazanılmış hakları korumak

"the grandfather" teriminin diğer terimlerle kazandığı İngilizce Türkçe Sözlükte anlamları : 32 sonuç

İngilizce Türkçe
General
great-grandfather i. büyük dede
I'll probably be a great-grandfather by the time I'm 75.
Muhtemelen 75 yaşıma geldiğimde büyük dede olacağım.

More Sentences
great-grandfather i. babasının dedesi
When I was a little boy, my father and I went to Boston to visit my great-grandfather.
Ben küçük bir çocukken, babam ve ben Boston'a babamın dedesini ziyarete gittik.

More Sentences
great-grandfather i. büyük büyükbaba
My family came to live in Tokyo in my great-grandfather's time.
Ailem büyük büyükbabamın zamanında Tokyo'da yaşamaya gelmiş.

More Sentences
great-great-grandfather i. dedenin dedesi
Tom's great-great-grandfather was a pirate.
Tom'un dedesinin dedesi bir korsanmış.

More Sentences
grandfather clock i. sandıklı saat
grandfather clock i. büyük sarkaçlı saat
grandfather clock i. dolaplı saat
grandfather chair i. berjer
grandfather clock i. ayaklı duvar saati
great grandfather i. büyük büyükbaba
grandfather chair i. arkası kabarık ve yüksek oturacak yeri ise geniş koltuk
grandfather chair i. berjer koltuk
paternal grandfather i. (baba tarafından) büyükbaba
maternal grandfather i. anne tarafından büyük baba
paternal grandfather i. baba tarafından büyük baba
grandfather [dialect] i. tırtıl
grandfather [dialect] i. termit
grandfather someone in f. müktesep hakların korunması ilkesine dayanarak birini korumak
Phrasals
grandfather someone or something in f. müktesep/kazanılmış hakların korunması ilkesi kapsamında birini/bir şeyi korumak
grandfather someone or something in f. önceden kazanılmış haklar kapsamında birini/bir şeyi koruma altına almak
grandfather (someone or something) f. (birini/bir şeyi) müktesep/kazanılmış hakların korunması ilkesi kapsamında bırakmak/tutmak
grandfather (someone or something) f. (birini/bir şeyi) önceden kazanılmış haklar kapsamında tutmak/bırakmak
grandfather (someone or something) f. (birini/bir şeyi) yeni kısıtlamalardan, uygulamalardan muaf tutmak
grandfather in f. müktesep/kazanılmış hakların korunması ilkesi kapsamında korumak
grandfather in f. önceden kazanılmış haklar kapsamında koruma altına almak
Colloquial
from grandfather to grandson expr. dededen toruna
Speaking
I love my grandfather very much expr. dedemi çok seviyorum
are you named after your grandfather? expr. ismini dedenden mi aldın?
Law
grandfather clause i. müktesep/kazanılmış hakların korunması ilkesi
grandfather clause i. önceden kazanılmış haklar
(a) grandfather clause i. müktesep/kazanılmış hakların korunması ilkesi/koşulu/bendi
Physics
grandfather paradox i. dede paradoksu