1 |
great-grandfather |
büyük büyükbaba |
n. |
|
- My great-grandfather was the leader of a gang.
- Büyük büyükbabam bir çetenin lideriydi.
- Tom's great-grandfather's house is still standing.
- Tom'un büyük büyükbabasının evi hâlâ ayakta duruyor.
- Tom has three bonsai trees that he got from his great-grandfather.
- Tom'un büyük büyükbabasından kalma üç bonsai ağacı var.
- My great-grandfather was the leader of a gang.
- Büyük büyükbabam bir çetenin lideri idi.
- My family came to live in Tokyo in my great-grandfather's time.
- Ailem, benim büyük büyükbabamın zamanında Tokyo'da yaşamak için geldi.
- Tom's great-grandfather's house is still standing.
- Tom'un büyük büyükbabasının evi hâlâ ayakta.
- When I was a little boy, my father and I went to Boston to visit my great-grandfather.
- Küçük bir çocukken babamla birlikte büyük büyükbabamı ziyaret etmek için Boston'a gitmiştik.
- Tom's great-grandfather was a farmer.
- Tom'un büyük büyükbabası bir çiftçiydi.
- His great-grandfather looked sick.
- Büyük büyükbabası hasta görünüyordu.
- My great-grandfather was a gang leader.
- Büyük büyükbabam bir çete lideriydi.
- My family came to live in Tokyo in my great-grandfather's time.
- Ailem büyük büyükbabamın zamanında Tokyo'da yaşamaya gelmiş.
- This town was named after my great-grandfather.
- Bu kasabaya büyük büyükbabamın adı verildi.
- Tom's great-grandfather was born blind.
- Tom'un büyük büyükbabası doğuştan körmüş.
- Tom's great-grandfather was the mayor of Boston.
- Tom'un büyük büyükbabası Boston belediye başkanıydı.
- Tom's great-grandfather was born blind.
- Tom'un büyük büyükbabası kör doğdu.
- His great-grandfather looked ill.
- Büyük büyükbabası hasta görünüyordu.
Show More (13)
|
2 |
great-grandfather |
büyük dede |
n. |
|
- Boris Johnson's Turkish great-grandfather who strongly opposed to the Turkish War of Independence, was lynched as a traitor.
- Boris Johnson'ın Türk Kurtuluş Savaşı'na şiddetle karşı çıkan Türk büyük dedesi vatan haini olarak linç edildi.
- Boris Johnson's Turkish great-grandfather who strongly opposed to the Turkish War of Independence, was lynched as a traitor.
- Boris Johnson'un Kurtuluş Savaşı'na şiddetle muhalefet eden Türk büyük dedesi hain olarak görülüp linç edilmişti.
- Tom's great-grandfather was a farmer.
- Tom'un büyük dedesi çiftçiydi.
- Tom's great-grandfather was the mayor of Boston.
- Tom'un büyük dedesi Boston belediye başkanıydı.
- I was named after my great-grandfather.
- Bana büyük büyük dedemin ismi verildi.
- I'll probably be a great-grandfather by the time I'm 75.
- Muhtemelen 75 yaşıma geldiğimde büyük dede olacağım.
Show More (3)
|
3 |
great-grandfather |
babasının dedesi |
n. |
|
- When I was a little boy, my father and I went to Boston to visit my great-grandfather.
- Ben küçük bir çocukken, babam ve ben Boston'a babamın dedesini ziyarete gittik.
Show More (-2)
|