great-grandfather - Anglais Turc Phrases
Anglais Turc
great-grandfather büyük büyükbaba n.
  • My great-grandfather was the leader of a gang.
  • Büyük büyükbabam bir çetenin lideriydi.
  • Tom's great-grandfather's house is still standing.
  • Tom'un büyük büyükbabasının evi hâlâ ayakta duruyor.
  • Tom has three bonsai trees that he got from his great-grandfather.
  • Tom'un büyük büyükbabasından kalma üç bonsai ağacı var.
Show More (13)
great-grandfather büyük dede n.
  • Boris Johnson's Turkish great-grandfather who strongly opposed to the Turkish War of Independence, was lynched as a traitor.
  • Boris Johnson'ın Türk Kurtuluş Savaşı'na şiddetle karşı çıkan Türk büyük dedesi vatan haini olarak linç edildi.
  • Boris Johnson's Turkish great-grandfather who strongly opposed to the Turkish War of Independence, was lynched as a traitor.
  • Boris Johnson'un Kurtuluş Savaşı'na şiddetle muhalefet eden Türk büyük dedesi hain olarak görülüp linç edilmişti.
  • Tom's great-grandfather was a farmer.
  • Tom'un büyük dedesi çiftçiydi.
Show More (3)
great-grandfather babasının dedesi n.
  • When I was a little boy, my father and I went to Boston to visit my great-grandfather.
  • Ben küçük bir çocukken, babam ve ben Boston'a babamın dedesini ziyarete gittik.
Show More (-2)