faint - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
faint bayılmak v.
  • She fainted with fear.
  • O, korkudan bayıldı.
  • I must've fainted.
  • Bayılmış olmalıyım.
  • Have you ever fainted?
  • Siz hiç bayıldınız mı?
Show More (100)
faint (umudu) zayıflamak v.
  • The sound became fainter and fainter, till at last it disappeared.
  • Ses sonunda kayboluncaya kadar gittikçe zayıfladı.
  • The sound grew fainter and fainter.
  • Ses, gittikçe zayıfladı.
  • The sound of shouting grew faint.
  • Bağırma sesi giderek zayıfladı.
Show More (0)
faint zayıf adj.
  • A faint and fading hope that one day it will flower.
  • Bir gün çiçek açacağına dair zayıf ve solmakta olan bir ümit.
  • It's not for the faint of heart.
  • Kalbi zayıf olanlar için değil.
Show More (-1)
faint belli belirsiz adj.
  • She heard a faint noise at the door.
  • Kapıda belli belirsiz bir ses duydu.
Show More (-2)
faint baygınlık n.
  • He collapsed to the ground in a faint.
  • Baygınlık geçirerek yere yığıldı.
Show More (-2)
faint baygınlık geçirmek v.
  • The young woman fainted in the hot sun.
  • Genç kadın kızgın güneşin altında baygınlık geçirdi.
Show More (-2)
faint bayılacak gibi adj.
  • Robin was faint with hunger.
  • Robin açlıktan bayılacak gibiydi.
Show More (-2)
faint baygın adj.
  • I feel faint.
  • Baygın hissediyorum.
Show More (-2)
faint bayıltmak v.
  • The mere sight of blood makes him faint.
  • Kan görmek bile onu bayıltıyor.
Show More (-2)
faint düşüp bayılmak v.
  • I have to eat something before I faint.
  • Düşüp bayılmadan bir şeyler yemeliyim.
Show More (-2)