|
- She fainted with fear.
- O, korkudan bayıldı.
- I must've fainted.
- Bayılmış olmalıyım.
- Have you ever fainted?
- Siz hiç bayıldınız mı?
- She's fainted because of the bad air.
- O kötü havadan dolayı bayıldı.
- Mary fainted.
- Mary bayıldı.
- I thought for a second Tom was going to faint.
- Bir saniye Tom'un bayılacağını düşündüm.
- The boy fainted, but he came to when we threw water on his face.
- Çocuk bayıldı ama yüzüne su dökünce kendine geldi.
- Tom fainted.
- Tom bayıldı.
- I nearly fainted when I heard the story.
- Hikayeyi duyduğumda neredeyse bayılacaktım.
- She fainted, but came to after a few minutes.
- Bayıldı ama birkaç dakika sonra kendine geldi.
- I have to eat something before I faint.
- Bayılmadan önce bir şey yemek zorundayım.
- Tom fainted as soon as he saw the needle.
- Tom iğneyi görür görmez bayıldı.
- I wonder why Tom fainted.
- Tom'un neden bayıldığını merak ediyorum.
- A passenger fainted, but the stewardess brought him round.
- Bir yolcu bayıldı ama hostes onu ayılttı.
- Tom suddenly felt like he was going to faint.
- Tom aniden bayılacakmış gibi hissetti.
- She fainted with fear.
- Korkudan bayıldı.
- I thought I was going to faint.
- Bayılacağımı sandım.
- I thought Tom was going to faint.
- Tom bayılacak sandım.
- She fainted, and I had to hold her to keep her from falling.
- O bayıldı ve düşmesini önlemek için onu tutmak zorundaydım.
- The boy fainted, but he came to when we threw water on his face.
- Oğlan bayıldı, ama biz yüzüne su attınca kendine geldi.
- It seemed as if she was going to faint.
- Sanki bayılacakmış gibi görünüyordu.
- The patient fainted at the sight of blood.
- Hasta kanı görünce bayıldı.
- An actress fainted right in the middle of the play.
- Bir oyuncu oyunun tam ortasında bayıldı.
- I almost fainted.
- Neredeyse bayılıyordum.
- You fainted.
- Bayılmışsın.
- He fainted with hunger and fatigue, but came to after a while.
- Açlık ve yorgunluktan bayıldı ama bir süre sonra kendine geldi.
- Mary screamed and fainted.
- Mary çığlık attı ve bayıldı.
- She fainted when she heard the terrible news.
- Korkunç haberi duyunca bayıldı.
- The heat was so intense that I fainted.
- Sıcak o kadar şiddetliydi ki bayılmışım.
- We took her straight to the clinic as soon as she fainted.
- O bayılır bayılmaz onu doğruca kliniğe götürdük.
- Tom realized that Mary had fainted.
- Tom, Mary'nin bayılmış olduğunu fark etti.
- She nearly fainted when she saw the blood.
- Kanı gördüğünde neredeyse bayılıyordu.
- When I learned that Julie was coming for a visit tomorrow, I was so surprised I almost fainted.
- Julie'nin yarın ziyarete geleceğini öğrendiğimde o kadar şaşırdım ki neredeyse bayılacaktım.
- Tom told the doctor he'd fainted three times last week.
- Tom, doktora geçen hafta üç kez bayıldığını söyledi.
- Tom fainted at the sight of the needle.
- Tom iğneyi görür görmez bayıldı.
- She almost fainted.
- O neredeyse bayılacaktı.
- She screamed and fainted.
- Çığlık attı ve bayıldı.
- Tom might faint.
- Tom bayılabilir.
- When I learned that Julie was coming for a visit tomorrow, I was so surprised I almost fainted.
- Julie'nin yarın bir ziyaret için geldiğini öğrendiğimde, o kadar şaşırdım ki neredeyse bayılacaktım.
- I thought for a second that Tom was going to faint.
- Bir an için Tom'un bayılacağını sandım.
- When she heard the bad news, she fainted.
- Kötü haberi duyunca bayıldı.
- She almost fainted.
- Neredeyse bayılıyordu.
- He fainted and fell on his back.
- O, bayıldı ve sırtüstü düştü.
- Tom fainted at the sight of blood.
- Tom kan görünce bayıldı.
- Tom looks like he's about to faint.
- Tom bayılmak üzere gibi görünüyor.
- An actress fainted right in the middle of the play.
- Bir aktris oyunun ortasında bayıldı.
- I almost fainted.
- Neredeyse bayılmıştım.
- I thought Tom was going to faint.
- Tom'un bayılacağını sanmıştım.
- You look like you're going to faint.
- Bayılacak gibi görünüyorsun.
- I might faint.
- Bayılabilirim.
- Tom fainted on the school playground.
- Tom okul bahçesinde bayıldı.
- Tom looks like he's about to faint.
- Tom bayılacak gibi görünüyor.
- The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.
- Kız bayıldı fakat biz yüzüne su atınca kendine geldi.
- Tom almost fainted.
- Tom neredeyse bayılıyordu.
- You're not going to faint, are you?
- Bayılmayacaksın, değil mi?
- It looked like Tom was going to faint.
- Tom bayılacak gibi görünüyordu.
- He fainted with hunger and fatigue, but came to after a while.
- O açlık ve yorgunluk yüzünden bayıldı, ancak bir süre sonra kendine geldi.
- I think Tom's going to faint.
- Bence Tom bayılacak.
- The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.
- Kız bayıldı ama yüzüne su döktünce kendine geldi.
- She faints all the time.
- O hep bayılıyor.
- When was the last time you fainted?
- En son ne zaman bayıldınız?
- Tom has fainted.
- Tom bayıldı.
- I think I'm going to faint.
- Sanırım bayılacağım.
- Tom fainted at the sight of the needle.
- Tom iğneyi görünce bayıldı.
- He fainted in the midst of his speech.
- Konuşmasının ortasında bayıldı.
- I think I fainted.
- Sanırım bayıldım.
- She fainted, and I had to hold her to keep her from falling.
- Bayıldı ve düşmemesi için onu tutmak zorunda kaldım.
- I'm going to faint.
- Bayılacağım.
- I nearly fainted when I heard the story.
- Hikayeyi duyduğumda neredeyse bayılıyordum.
- On hearing the news, she fainted.
- Haberi duyunca bayıldı.
- I thought I was going to faint.
- Bayılacağımı düşündüm.
- Tom realized that Mary had fainted.
- Tom, Mary'nin bayıldığını fark etti.
- She fainted when she saw blood.
- Kan gördüğünde bayıldı.
- She's fainted because of the bad air.
- Kötü hava yüzünden bayıldı.
- She faints all the time.
- Her zaman bayılır.
- The bear roared and I fainted.
- Ayı kükredi ve ben bayıldım.
- I think Tom's going to faint.
- Sanırım Tom bayılacak.
- He suddenly felt like he was going to faint.
- Birden bayılacakmış gibi hissetti.
- Tom almost fainted.
- Tom neredeyse bayılacaktı.
- Tom told the doctor he'd fainted three times last week.
- Tom doktora geçen hafta üç kez bayıldığını söyledi.
- When was the last time you fainted?
- En son ne zaman bayıldın?
- She fainted when she saw blood.
- O, kan görünce bayıldı.
- A passenger fainted, but the stewardess brought him round.
- Bir yolcu bayıldı, ama hostes onu kendine getirdi.
- Have you ever fainted?
- Hiç bayıldın mı?
- I think I fainted.
- Bayıldığımı düşünüyorum.
- We took her straight to the clinic as soon as she fainted.
- Bayılır bayılmaz onu doğruca kliniğe götürdük.
- Tom's fainted.
- Tom bayıldı.
- Did Tom faint?
- Tom bayıldı mı?
- I might faint.
- Ben bayılabilirim.
- You fainted.
- Sen bayıldın.
- He fainted and fell on his back.
- Bayıldı ve sırt üstü düştü.
- When he bit me, it was so painful that I fainted.
- Beni ısırdığında, o kadar acı verdi ki bayıldım.
- You look like you're about to faint.
- Bayılacak gibi görünüyorsun.
- She screamed and fainted.
- O, çığlık attı ve bayıldı.
- I think Tom's going to faint.
- Tom'un bayılacağını düşünüyorum.
- The patient fainted at the sight of blood.
- Hasta kan görünce bayıldı.
- I thought for a second Tom was going to faint.
- Bir an Tom'un bayılacağını sandım.
- Tom faints all the time.
- Tom her zaman bayılır.
- The girl Tom was chatting with fainted.
- Tom'un sohbet ettiği kız bayıldı.
Show More (100)
|