jam - Englisch Türkisch Sätze
Englisch Türkisch
jam reçel n.
  • It concerns not accepting the general use of a chemical flavouring in jams and marmalades, that is vanillin.
  • Reçel ve marmelatlarda kimyasal bir tatlandırıcı olan vanilinin genel kullanımının kabul edilmemesiyle ilgilidir.
  • I have to peel a whole bucket of apples for a jam.
  • Reçel için bir kova elmanın hepsini soymak zorundayım.
  • I have to peel a whole bucket of apples for a jam.
  • Reçel yapmak için koca bir kova elmayı soymam gerekiyor.
Show More (48)
jam sıkışmak v.
  • The locking mechanism has jammed.
  • Kilit mekanizması sıkıştı.
  • The printer jammed.
  • Yazıcıya kâğıt sıkıştı.
  • The printer jammed.
  • Yazıcı sıkıştı.
Show More (0)
jam tutukluk yapmak v.
  • My gun jammed.
  • Silahım tutukluk yaptı.
  • The gun is jammed.
  • Silah tutukluk yaptı.
Show More (-1)
jam sıkışıklık n.
  • Tom helped me out of a jam.
  • Tom sıkışıklıktan çıkmama yardım etti.
  • There was jam in the electric outlet.
  • Elektrik prizinde sıkışıklık vardı.
Show More (-1)
jam dert n.
  • Tom helped me out of a jam.
  • Tom beni büyük bir dertten kurtardı.
Show More (-2)
jam tıkmak v.
  • I'm sick of Tom jamming his opinions down my throat.
  • Tom'un fikirlerini boğazımdan aşağı tıkmasından bıktım.
Show More (-2)
jam bela n.
  • I don't want to get into a jam.
  • Başımın belaya girmesini istemiyorum.
Show More (-2)
jam trafik sıkışıklığı n.
  • Tom was in a jam.
  • Tom bir trafik sıkışıklığındaydı.
Show More (-2)
jam şarkı n.
  • That's my jam!
  • Bu benim şarkım!
Show More (-2)