jam - Inglés Turco Frases
Inglés Turco
jam reçel n.
  • She spread some orange jam on her toast.
  • Tostunun üzerine biraz portakal reçeli sürdü.
  • It concerns not accepting the general use of a chemical flavouring in jams and marmalades, that is vanillin.
  • Reçel ve marmelatlarda kimyasal bir tatlandırıcı olan vanilinin genel kullanımının kabul edilmemesiyle ilgilidir.
  • I have to peel a whole bucket of apples for a jam.
  • Reçel yapmak için koca bir kova elmayı soymam gerekiyor.
Show More (49)
jam sıkışıklık n.
  • We couldn't attend the meeting because of the traffic jam.
  • Trafik sıkışıklığı yüzünden toplantıya katılamadık.
  • Tom helped me out of a jam.
  • Tom sıkışıklıktan çıkmama yardım etti.
  • There was jam in the electric outlet.
  • Elektrik prizinde sıkışıklık vardı.
Show More (0)
jam sıkışmak v.
  • The printer jammed.
  • Yazıcıya kâğıt sıkıştı.
  • The locking mechanism has jammed.
  • Kilit mekanizması sıkıştı.
  • The printer jammed.
  • Yazıcı sıkıştı.
Show More (0)
jam tutukluk yapmak v.
  • The gun is jammed.
  • Silah tutukluk yaptı.
  • My gun jammed.
  • Silahım tutukluk yaptı.
Show More (-1)
jam parça n.
  • This is one of my favourite jams on the album.
  • Bu albümdeki en sevdiğim parçalardan biri.
Show More (-2)
jam doğaçlama caz gösterisi n.
  • As a jazz enthusiast, he loosed himself to the jam session.
  • Bir caz tutkunu olarak kendini doğaçlama caz gösterisinin keyfine bıraktı.
Show More (-2)
jam (radyo mesajını) bozmak v.
  • The terrorists jammed all the signals before the attack.
  • Teröristler saldırıdan önce tüm sinyalleri bozmuşlar.
Show More (-2)
jam takılmak v.
  • I couldn't stop the machine because its switch was jammed.
  • Makineyi durduramadım çünkü düğmesi takılmıştı.
Show More (-2)
jam (geçidi) kapatmak v.
  • The police jammed all the entrances to the city centre.
  • Polis şehir merkezindeki tüm girişleri kapattı.
Show More (-2)
jam caz gösterisi yapmak v.
  • Jamming with one of the performers of the group was her dream.
  • Gruptaki sanatçılardan biriyle caz gösterisi yapmak onun hayaliydi.
Show More (-2)
jam sıkışma n.
  • The new papers caused a jam in the old printing machine.
  • Yeni kağıtlar eski baskı makinesinin sıkışmasına neden oldu.
Show More (-2)
jam çıkmaz durum n.
  • She felt relieved as he was helped out of a jam.
  • Çıkmaz bir durumdan kurtulmasına yardım edilince rahatladığını hissetti.
Show More (-2)
jam basmak v.
  • The driver jammed the brake pedal but couldn't stop the bus from hitting a tree.
  • Şoför fren pedalına bastı ama otobüsün bir ağaca çarpmasını engelleyemedi.
Show More (-2)
jam trafik sıkışıklığı n.
  • Tom was in a jam.
  • Tom bir trafik sıkışıklığındaydı.
Show More (-2)
jam dert n.
  • Tom helped me out of a jam.
  • Tom beni büyük bir dertten kurtardı.
Show More (-2)
jam tıkmak v.
  • I'm sick of Tom jamming his opinions down my throat.
  • Tom'un fikirlerini boğazımdan aşağı tıkmasından bıktım.
Show More (-2)
jam bela n.
  • I don't want to get into a jam.
  • Başımın belaya girmesini istemiyorum.
Show More (-2)
jam şarkı n.
  • That's my jam!
  • Bu benim şarkım!
Show More (-2)