Englisch | Türkisch | |||
---|---|---|---|---|
Common Usage | ||||
Common Usage | crack n. | çatırtı | ||
I heard a twig crack. Bir dal çatırtısı duydum. More Sentences |
||||
Common Usage | crack n. | çatlak | ||
Something was oozing through a crack in the wall. Duvardaki çatlaktan bir şeyler sızıyordu. More Sentences |
||||
Common Usage | crack v. | çatlamak | ||
The glass table cracked under the weight of the enormous vase. Cam masa, devasa vazonun ağırlığı altında çatladı. More Sentences |
||||
General | ||||
General | crack n. | aralık | ||
The door opened a crack. Kapı bir aralık açıldı. More Sentences |
||||
General | crack n. | deneme | ||
I would love to have a crack at ziplining. Çelik halatla inişi bir denemeyi çok isterdim. More Sentences |
||||
General | crack n. | çatlak | ||
These initiatives are therefore to be welcomed, but the same cracks seem to be appearing again. Bu nedenle bu girişimler memnuniyetle karşılanmalıdır, ancak aynı çatlaklar yeniden ortaya çıkıyor gibi görünmektedir. More Sentences |
||||
General | crack n. | yarık | ||
Scorpions hide in cracks. Akrepler yarıklarda saklanır. More Sentences |
||||
General | crack n. | çatırdama | ||
The conflict caused cracks in the organization. Yaşanan çatışma örgüt içerisinde çatırdamalara neden oldu. More Sentences |
||||
General | crack n. | (buluğ çağında) sesin çatlaması | ||
Tom's voice began to crack. Tom'un sesi çatlamaya başladı. More Sentences |
||||
General | crack n. | gürleme | ||
There was a loud crack of thunder, and then it started pouring. Şiddetli bir gök gürlemesi duyuldu ve ardından yağmur yağmaya başladı. More Sentences |
||||
General | crack n. | atıp tutma | ||
It's unacceptable to make cracks about someone's appearance. Birinin dış görünüşü hakkında atıp tutmak kabul edilemez. More Sentences |
||||
General | crack n. | yazılım kırma | ||
I downloaded the crack file for the software. Sürüm yükseltmek için yazılım kırma dosyasını indirdim. More Sentences |
||||
General | crack v. | çıtlatmak | ||
Tom cracked his knuckles. Tom parmaklarını çıtlattı. More Sentences |
||||
General | crack v. | çatlamak | ||
The ice is too hard to crack. Buz, çatlamayacak kadar sert. More Sentences |
||||
General | crack v. | kırmak | ||
Would it not be prudent to see how it works before we use a sledgehammer to crack a nut? Bir somunu kırmak için balyoz kullanmadan önce nasıl çalıştığını görmek akıllıca olmaz mı? More Sentences |
||||
General | crack v. | kırılmak | ||
I can only emphasise that these are the really hard nuts that finally need to be cracked. Sadece bunların nihayet kırılması gereken gerçekten zor cevizler olduğunu vurgulayabilirim. More Sentences |
||||
General | crack v. | çözmek (şifreyi) | ||
The police eventually cracked the case. Polis sonunda vakayı çözdü. More Sentences |
||||
General | crack v. | çatlatmak | ||
The ice will crack under your weight. Buz senin ağırlığın altında çatlayacak. More Sentences |
||||
General | crack v. | aralamak | ||
The door opened a crack. Kapı birazcık aralandı. More Sentences |
||||
General | crack v. | (parmak) çıtlatmak | ||
Carry cracked her knuckles and started typing on her computer. Carry parmak eklemlerini çıtlattı ve bilgisayarında bir şeyler yazmaya başladı. More Sentences |
||||
General | crack v. | çarpmak | ||
She lost her balance and cracked her elbow on the door. Dengesini kaybetti ve dirseğini kapıya çarptı. More Sentences |
||||
General | crack v. | altında ezilmek | ||
Frank finally cracked under the pressure of work. Frank en sonunda iş baskısının altında ezildi. More Sentences |
||||
General | crack v. | (ses) çatallaşmak | ||
Her voice cracked as she told the heartbreaking story. Yürek parçalayan hikâyesini anlatırken sesi çatallaştı. More Sentences |
||||
General | crack v. | yıldırmak | ||
They thought their interference would crack me, but I proved them wrong. Müdahalelerinin beni yıldıracağını düşündüler ama yanıldıklarını kanıtladım. More Sentences |
||||
General | crack v. | kilidini kırmak | ||
The burglars used several tools to crack the safe. Hırsızlar kasanın kilidini kırmak için çeşitli aletler kullanmışlardır. More Sentences |
||||
General | crack adj. | uzman | ||
The crack troops were the first ones to be sent to the area. Bölgeye ilk gönderilenler uzman birliklerdi. More Sentences |
||||
Colloquial | ||||
Colloquial | crack n. | deneme | ||
Would you like to take a crack at the job? Bu işi denemek ister misin? More Sentences |
||||
Technical | ||||
Technical | crack n. | çatlak | ||
But the way in which European unanimity was brought about has once again exposed the cracks in the European edifice. Ancak Avrupa'da oybirliğinin sağlanmasında izlenen yol, Avrupa yapısındaki çatlakları bir kez daha ortaya çıkarmıştır. More Sentences |
||||
Construction | ||||
Construction | crack n. | çatlak | ||
The European Union is showing cracks. Avrupa Birliği çatlaklar gösteriyor. More Sentences |
||||
Construction | crack n. | kırık | ||
It could just be excess magnetic feedback from the planet crack. Bu, gezegen kırığından gelen aşırı manyetik etki olabilir. More Sentences |
||||
Automotive | ||||
Automotive | crack v. | aralamak | ||
Tom opened the window a crack. Tom pencereyi birazcık araladı. More Sentences |
||||
Automotive | crack v. | çatlamak | ||
I need to get cracking. Çatlamam lazım. More Sentences |
||||
Food Engineering | ||||
Food Engineering | crack n. | çatlak | ||
Magma must break rock in order to move through the earth's crust, or take advantage of existing cracks. Magmanın yerkabuğunda ilerleyebilmesi için kayayı kırması ya da mevcut çatlaklardan yararlanması gerekir. More Sentences |
||||
Slang | ||||
Slang | crack n. | taş kokain | ||
Lab results show that he was on crack. Laboratuvar sonuçları adamın taş kokain kullandığını gösteriyor. More Sentences |
||||
Slang | crack n. | kokain | ||
Crack is very addictive. Kokain çok bağımlılık yapar. More Sentences |
||||
Slang | crack n. | kıç çatalı | ||
We could all see the plumber's crack as he was working under the sink. Lavabonun altında çalıştığı sırada hepimiz tesisatçının kıç çatalını görebiliyorduk. More Sentences |
||||
Slang | crack n. | taş kokain | ||
Do you use cocaine or crack? Toz ya da taş kokain kullanıyor musunuz? More Sentences |
||||
Common Usage | ||||
Common Usage | crack v. | yarılmak | ||
General | ||||
General | crack n. | çıt | ||
General | crack n. | şaklama | ||
General | crack n. | bitirim | ||
General | crack n. | birinci sınıf şey | ||
General | crack n. | çarpma | ||
General | crack n. | espri | ||
General | crack n. | çene çalma | ||
General | crack n. | çatırtı | ||
General | crack n. | patlama | ||
General | crack n. | as | ||
General | crack n. | özür | ||
General | crack n. | hızlı darbe | ||
General | crack n. | çatlaklık | ||
General | crack n. | vuruş | ||
General | crack n. | şırak | ||
General | crack n. | çok kısa zaman | ||
General | crack n. | an | ||
General | crack n. | konuşma | ||
General | crack n. | sohbet | ||
General | crack n. | dedikodu | ||
General | crack n. | masal | ||
General | crack n. | hikaye | ||
General | crack n. | şaka | ||
General | crack n. | taşlama | ||
General | crack n. | bozulmadan kaynaklı kusur | ||
General | crack n. | yaşlanma nedeniyle beceride zayıflık | ||
General | crack n. | eksiklikten doğan hata | ||
General | crack n. | kafadan çatlak tip | ||
General | crack n. | eve izinsiz girme | ||
General | crack n. | soygun | ||
General | crack n. | sert ve sesli bir vuruş | ||
General | crack n. | tek bir çaba | ||
General | crack n. | tek bir teşebbüs | ||
General | crack n. | akıl hastalığı | ||
General | crack n. | zeka geriliği | ||
General | crack v. | çatırdamak | ||
General | crack v. | patlamak | ||
General | crack v. | çökmek | ||
General | crack v. | kütürdemek | ||
General | crack v. | şaklatmak | ||
General | crack v. | yarmak | ||
General | crack v. | ayrılmak | ||
General | crack v. | zorlamak | ||
General | crack v. | açmak (kasayı) | ||
General | crack v. | çatırdatmak | ||
General | crack v. | çatallaşmak (ses) | ||
General | crack v. | şaklamak | ||
General | crack v. | vurmak | ||
General | crack v. | sinirsel çöküntü yaşamak | ||
General | crack v. | sinir krizi geçirmek | ||
General | crack v. | parçalanmak | ||
General | crack v. | konuşmak | ||
General | crack v. | sohbet etmek | ||
General | crack v. | dedikodu yapmak | ||
General | crack v. | mahvolmak | ||
General | crack v. | başarısız olmak | ||
General | crack v. | uyumsuz ses çıkarmak | ||
General | crack v. | sert ses çıkarmak | ||
General | crack v. | hızla gitmek | ||
General | crack v. | hedefe ilerlemek | ||
General | crack v. | birden ve sertçe söylemek | ||
General | crack v. | tokat gibi söylemek | ||
General | crack v. | (şişe) açıp içmek | ||
General | crack v. | bulmacayı çözmek | ||
General | crack v. | gizemini ortaya çıkarmak | ||
General | crack v. | (bir zümrede) ün kazanmak | ||
General | crack v. | çalışmak üzere (kitabı) açmak | ||
General | crack v. | ihlal etmek | ||
General | crack v. | zarar vermek | ||
General | crack v. | yok etmek | ||
General | crack v. | tahrip etmek | ||
General | crack v. | (alışılageldik olanı) aniden son vermek | ||
General | crack v. | kökünü kazımak | ||
General | crack v. | kabul veya onay almak için (bir engeli) aşmak | ||
General | crack v. | (şaka, espri) patlatmak | ||
General | crack v. | (mısır, buğday) ezerek parçalamak | ||
General | crack v. | lisanssız yazılım edinmek | ||
General | crack v. | yazılım kırmak | ||
General | crack adj. | yetenekli | ||
General | crack adj. | delice | ||
General | crack adj. | başarılı | ||
General | crack adv. | çatırtı sesiyle | ||
Colloquial | ||||
Colloquial | crack n. | şaka | ||
Colloquial | crack n. | espri | ||
Colloquial | crack n. | dokundurma | ||
Colloquial | crack n. | taş | ||
Colloquial | crack n. | iğneli söz | ||
Colloquial | crack n. | hamle | ||
Colloquial | crack n. | girişme | ||
Colloquial | crack n. | birim | ||
Colloquial | crack n. | tek seferlik kullanım | ||
Colloquial | crack n. | (insan için) mükemmel | ||
Colloquial | crack n. | (insan için) üst düzey | ||
Colloquial | crack n. | muhteşem | ||
Colloquial | crack v. | dili çözülmek | ||
Colloquial | crack v. | ötmeye başlamak | ||
Colloquial | crack v. | ağzındaki baklayı çıkarmak | ||
Colloquial | crack v. | (kasa) patlatmak | ||
Colloquial | crack v. | (kasa) içine girmek | ||
Colloquial | crack v. | başarmak | ||
Technical | ||||
Technical | crack n. | çatlama | ||
Technical | crack n. | fisür | ||
Technical | crack n. | yarık | ||
Computer | ||||
Computer | crack v. | bilgisayarlara kötü amaçlarla yetkisiz erişim sağlamak | ||
Textile | ||||
Textile | crack n. | (dokuma kumaşlarda) çapraz şerit | ||
Construction | ||||
Construction | crack n. | (duvarcılıkta) başka bir taşa eklemlemek için eldeki taşa atılan çentik | ||
Gastronomy | ||||
Gastronomy | crack n. | kaynayan şeker şurubunun suya damlatılarak soğutulmasıyla birlikte çatladığı aşama | ||
Gastronomy | crack n. | çatlak kabuklu olup membranı yırtılmamış tavuk yumurtası | ||
Chemistry | ||||
Chemistry | crack v. | (hidrokarbonu) parçalanmaya maruz bırakmak | ||
Chemistry | crack v. | parçalanmaya maruz bırakarak (hidrokarbon) üretmek | ||
Chemistry | crack v. | (kimyasal bileşik) parçalanmak | ||
Chemistry | crack v. | (kimyasal bileşik) piroliz geçirmek | ||
Chemistry | crack v. | (emülsiyon) dağılmak | ||
Chemistry | crack v. | (kimyasal bileşik) parçalamak | ||
Chemistry | crack v. | (kimyasal bileşik) pirolize maruz bırakmak | ||
Geology | ||||
Geology | crack n. | çatlak başlangıcı | ||
Card | ||||
Card | crack v. | (briçte) kontur yapmak | ||
Card | crack v. | (pokerde) açmak | ||
Archaic | ||||
Archaic | crack n. | hayat kadını | ||
Archaic | crack n. | soyguncu | ||
Slang | ||||
Slang | crack n. | çatal | ||
Slang | crack n. | (kıç) çatal | ||
Slang | crack n. | vulvanın dudakları arasındaki yarık | ||
Slang | crack n. | hatun | ||
Slang | crack n. | karı | ||
Slang | crack n. | kristalin | ||
Slang | crack n. | içilebilir kokain | ||
Slang | crack n. | haber | ||
Slang | crack n. | detay | ||
British Slang | ||||
British Slang | crack n. | am | ||
British Slang | crack n. | kuku | ||
British Slang | crack n. | vajina |