do - Türkisch Englisch Wörterbuch
Verlauf

do

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau


Bedeutungen von dem Begriff "do" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 60 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
do v. etmek
do v. yapmak
General
do n. eğlenceli toplantı
do n. hile
do n. dalavere
do n. dolandırıcılık
do n. eğlenti
do n. parti
do v. rol üstlenmek
do v. yetmek
do v. temizlemek
do v. meydana getirmek
do v. davranmak
do v. eylemek
do v. başarmak
do v. çözmek
do v. kılmak
do v. dolandırmak
do v. kaldırmak
do v. yetişmek
do v. başa çıkmak
do v. ilgilenmek
do v. uymak
do v. yıkamak (bulaşık)
do v. bitirmek
do v. rolünü üstlenmek
do v. yapmak
do v. hazırlamak
do v. becermek
do v. katetmek (belirli bir mesafe)
do v. neden olmak
do v. tamamlamak
do v. düzenlemek
do v. icra etmek
do v. gezmek
do v. düzeltmek
do v. yeterli olmak
do v. kandırmak
do v. hareket etmek
do v. aldatmak
Irregular Verb
do v. did - done
Colloquial
do n. parti
do n. yapılmış saç
do n. şekil verilmiş saç
do n. saç stili
do n. saç şekli
do v. gidip yapmak
do v. yapmak zorunda olmak
do v. hizmet etmek
do v. işe yaramak
do v. iş görmek
Music
do n. do
Slang
do v. uyuşturucu kullanmak
do v. kaka yapmaya gitmek
do v. tuvalete gitmek
do v. (uygunsuz) ilişkiye girmek
do v. seks yapmak
do v. biriyle yatmak
British Slang
do v. satmak
do v. yakalamak

Bedeutungen von dem Begriff "do" im Englisch Türkisch Wörterbuch : 3 Ergebniss(e)

Türkisch Englisch
General
do doh n.
Music
do do n.
do middle c n.

Bedeutungen, die der Begriff "do" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
do well v. becermek
do business v. iş yapmak
not know what to do v. ne yapacağını bilmemek
General
tae kwon do n. tekvando
to do list n. yapılacaklar listesi
things to do n.
to do list n. yapılacakların listesi
do gooder n. iyi niyetli
agreement on what to do n. ağızbirliği
nothing to do n. yapacak bir şey yok
the right way do (something) n. yol yöntem
the right way do (something) n. yol yordam
the right way to do (something) n. yol erkan
stag do n. düğünden önce erkeklerin kendi aralarında yaptığı eğlence
how-to-do-it book n. el kitabı
derring-do n. gözüpeklik
do-little n. tembel
derring-do n. cüret
do-gooder n. iyi niyetli fakat başarısız toplumsal reformcu
do-gooder n. iyi niyetli
do-gooder n. iyi niyetli ama gerçekçi olmayan sosyal reformcu
do-little n. uyuşuk tip
do-it-yourself n. birinin kendi başına monte edebileceği (şey)
do-nothing n. tembel
do-it-all inventor n. elinden her iş gelen mucit
do-nothing n. aylak
do-it-yourselfer n. tamir işlerini kendi yapan kimse
do-it-all inventor n. herşeyi yapan mucit
do-nothing n. haylaz
do-gooder n. velinimet
do-nothing n. boş gezenin boş kalfası
do-all n. uşak
do-it-yourself n. birinin kendi başına yapabileceği şey (şey)
ne'er-do-weel n. serseri
to-do n. patırtı
never-do-well n. serseri
to-do n. çıngar
to-do n. gürültü
never-do-well n. beceriksiz
never-do-well n. işe yaramaz kimse
to-do n. hayhuy
ne'er-do-well n. beceriksiz
to-do n. şamata
to-do n. tantana
to-do n. telaş
to-do n. curcuna
ne'er-do-well n. hiçbir işi beceremeyen (kimse)
ne'er-do-well n. serseri
well-to-do family n. varlıklı aile
getting ready to do business n. iş yapmaya hazır hale gelme
bridal hair-do n. gelin başı saç modelleri
well-to-do man n. zengin adam
to-do n. karmaşa
nothing to do n. yapılacak bir şey yok
things to do n. yapılması gerekenler
do-it-yourself n. kendin yap
hen do n. düğünden önce kadınların kendi aralarında yaptığı eğlence
su do ku n. bir japon rakam oyunu
do-it-yourself project n. kendin yap projesi
do-nothing n. serseri
capability/ability to do work n. iş yapabilme gücü/yeteneği
derring do n. ölçüsüz cesaret
derring do n. gözüpeklik
derring do n. cüret
do-gooder n. kendini toplumun refahına ve sosyal reformlara adamış kimse
do-gooder n. gönüllü hayırsever
national do-not-call list n. ulusal telefon rehberinde yer almayanlar listesi
a can–do attitude n. bir işi yapmak için gösterilen gayret
a can–do attitude n. bir işi yapmak için gereken heves
things to do during an earthquake n. deprem anında yapılması gerekenler
things to do during an earthquake n. deprem anında yapılacaklar
things to do during an earthquake n. deprem anında yapılması gereken şeyler
do-si-do n. bazı dans türlerinde temel dans adımı
to-do [dialect] n. resmi kutlama
to-do [dialect] n. şaşaalı parti
to-do [dialect] n. alışılmadık tarzda şov
up-do n. saçı tepeden toplama
up-do n. üstten bağlamalı saç modeli
make-do n. temin edilemeyen bir şeyin ikamesi
make-do n. geçici çare
whoop-de-do n. canlı ve gürültülü şenlikler
whoop-de-do n. cümbüş
whoop-de-do n. eğlence
whoop-de-do n. hararetli tartışma
whoop-de-do n. hararetli münazara
whoop-de-do n. abartılı tanıtım
whoop-de-do n. abartılı reklam
whoop-de-do n. abartılı propaganda
whoop-de-do n. tantana
whoop-de-do n. halka açık etkinlikler
whoop-de-do n. hareketli sosyal etkinlik
whoop-de-do n. eğlenceli parti
whoop-de-do n. siyasi çekişme
whoop-de-do n. coşkulu hitabet
whoop-de-do n. etkileyici manevra
whoop-de-do n. reklam kampanyası
whoop-de-do n. tanıtım kampanyası
whoop-de-do n. reklam çalışması
whoop-de-do n. tanıtım çalışması
whoop-de-do n. hararetli kamusal tartışma
whoop-de-do n. hararetli kamusal müzakere
derring-do n. cesur ve riskli hareketler
do-gooding n. iyilik yapma
do-gooding n. hayır işleme
do-gooding n. geliştirme
do-gooding n. faydalı olma
do-gooding n. fayda sağlama
do-goodism n. hayırseverlik faaliyetleri
do-goodism n. iyi niyetli reformcu davranışı
do-goodism n. iyilik hareketi
do-goodism n. hayır işleri
do-gooderism n. hayırseverlik faaliyetleri
do-gooderism n. iyi niyetli reformcu davranışı
do-gooderism n. iyilik hareketi
do-gooderism n. hayır işleri
do-in n. (çin usulü) kendi kendine masaj
do-naught n. tembel herif
do-naught n. işe yaramaz kimse
do-naught n. serseri herif
do-naught n. beş para etmez kimse
do-naught n. moloz
do-nothingism n. hiçbir şey yapmama
do-nothingism n. aksiyon almama
do-nothingism n. yerinde sayma
do-nothingism n. kasıtlı engelleme politikası
do-nothingism n. hiçbir şey yapmayalımcılık
do-nothingism n. değişikliğe karşı çıkma
do-over n. genel bakım
do-over n. tepeden tırnağa bakım
do-all [obsolete] n. kahya
do-all [obsolete] n. genel müdür
do-dad n. biblo
dog do n. köpek dışkısı
doggy do n. köpek dışkısı
do belly dance v. raksetmek
do up v. bağlamak
have nothing to do with v. ilgisi olmamak
do honor to v. şeref kazandırmak
do a deal v. anlaşmaya bağlamak
be obliged to do something v. bir şeyi yapmaya mecbur olmak
do better v. iyileşmek
have something to do with v. ilişkisi olmak
be obliged to do something v. mahkum olmak
do one's national service v. vatani hizmetini yapmak
do something secretly v. saman altından su yürütmek
do justice v. adil bir şekilde davranmak
look for a way to do something v. bir şeyin çaresine bakmak
do shopping v. alışveriş etmek
do wrong v. haksızlık etmek
do something mischievous v. hınzırlık etmek
take the trouble to do something v. zahmet edip bir şey yapmak
do a bunk v. arazi olmak
do something unbeknown to someone v. birinin haberi olmadan bir şey yapmak
do one's full share of work v. üzerine düşeni yapmak
do without food v. aç durmak
do again v. tekrar yapmak
do the honors v. ev sahipliği yapmak
do up v. ip bağlamak
do hastily v. şişirmek
have to do with v. ile ilgisi olmak
do a handstand v. amuda kalkmak
make do v. yetiştirmek
do the necessary v. gerekeni yapmak
do obeisance to v. saygı göstermek
do up v. paketlemek
do a food justice v. bir yemeğin hakkından gelmek
do away with v. feshetmek
do obeisance to v. hürmet etmek
agree to do the same thing v. sözbirliği etmek
do something hastily v. aceleye boğmak
do overtime v. fazla mesai yapmak
do to v. davranmak
do somebody harm v. kötülük etmek
do a disservice v. zarar vermek
do away with v. defterini dürmek
do wrong v. kötülük yapmak
do away with v. yürürlükten kaldırmak
do away with v. icabına bakmak
do a favor v. iyilik etmek
do for v. bakmak
have no work do v. boş oturmak
find a way to (do something) v. çare aramak
do by v. davranmak
do harm v. zarar vermek
do oneself justice v. her zamanki performansı göstermek
do for v. uymak
do somebody a favour v. kıyak yapmak
do well v. durumu iyi olmak
take the liberty to do v. cüret etmek
do with v. arzu edilen bir şeyi belirtir
do yeoman service v. çok yardımı dokunmak
egg somebody on to do something v. dolduruşa getirmek
force somebody to do something v. gırtlağına basmak
do a dance v. dans etmek
do number one v. çiş yapmak
do one's hair v. saçını yapmak
stop having anything to do with somebody v. alışverişi kesmek
do in v. öldürmek
do away with v. kaldırmak
do a favour v. inayet etmek
do away with v. yok etmek
attempt to do the impossible v. iğne ile kuyu kazmak
make a vow to do something v. bir şey yapmaya ant içmek
do to death v. bıktırmak
do something the right way v. bir şeyi usulüne göre yapmak
do one's job for one v. benzetmek
do up v. yormak
do a deal v. anlaşma gerçekleştirmek
do up v. tamir etmek
be pleased to do something v. bir şeyi memnuniyetle yapmak
do a somersault v. takla atmak
have nothing to do with v. alakası olmamak
do good v. iyi gelmek
do one's job for one v. öldürmek
have something to do with v. ilgisi olmak
make it do v. idare etmek
be unqualified to do something v. bir şeyi yapmak için gereken niteliklere sahip olmamak
do something with feeling v. bir şeyi duyarak yapmak
set oneself to do something v. koyulmak
do something in a haphazard way v. ezbere hareket etmek
do wrong v. hata yapmak
do down v. kötülemek
do good v. yaramak
show someone the way to do something v. birine bir şeyin nasıl yapıldığını göstermek
do with v. yapmak
strain every nerve (to do something) v. şartlarını zorlamak
not to be able to do anything v. elinden bir şey gelmemek
do somebody in v. yorgunluktan öldürmek
vow not to do it again v. tövbe etmek
do test v. test çözmek
do badly v. durumu kötü olmak
do away with v. işini bitirmek
have somebody do a boring job v. pösteki saydırmak
make do v. yetinmek
do sums v. hesap yapmak
do over again v. yeni baştan yapmak
do something behind someone's back v. arkadan iş çevirmek
be obliged to do v. zorunda olmak
do a bunk v. sıvışmak
do someone good v. birine iyi gelmek
do more harm than good v. faydadan çok zararı olmak
have nothing to do with v. ile hiçbir ilgisi olmamak
be disposed to do something v. istekli olmak
do one's duty v. görevini yerine getirmek
do something wrong v. kabahat işlemek
do one's hair v. saçlarını düzeltmek
do one's stuff v. kendini göstermek
do up v. kravat bağlamak
find the right person to do a job v. adamını bulmak
get ready to do business v. iş yapmaya hazır hale gelmek
do with v. yetinmek
do the necessary v. gereğini yapmak
do penance v. bir günahı bağışlatmak için papazın önerdiği kefareti yerine getirmek
feel compelled to do v. zorunluluk hissetmek
do without v. onsuz yapabilmek
do up v. güzelleştirmek
do business abroad v. yurtdışına açılmak
do somebody in v. öldürmek
do something mad v. delişmenlik etmek
be loath to do something v. bir şeyi yapmayı hiç istememek
do for v. mahvetmek
do the favor v. lütfetmek
do a feasibility study v. fizibilite çalışması yapmak
do up v. iyi biçimde yapmak
do miracles v. harikalar yaratmak
do as much harm as possible v. etmediğini bırakmamak
be loath to do something v. bir şeyi yapmaktan çekinmek
do down v. aldatmak
do in v. dolandırmak
do business with v. alışveriş etmek
do someone justice v. birine hakça davranmak
do well v. iyi etmek
do better v. düzelmek
be unable to bring oneself (to do something) v. nefsine yedirememek
do something behind someone's back v. arkasından iş çevirmek
do something treacherous v. çıyanlık etmek
do a kindness v. iyilik yapmak
make do v. idare etmek
be anxious for someone to do something v. birinin bir şeyi yapmasını çok istemek
do something sloppily and hastily v. aceleye getirmek
do number one v. işemek
do one's damnedest v. elinden geleni yapmak
do badly v. becerememek
have something to do with v. alakası olmak
do up v. sarmak
be unwilling to do v. isteksiz olmak
do justice v. adalet dağıtmak
do business v. ticaret yapmak
do a job hastily and carelessly v. aceleye gelmek
do disservice to v. ülkeye vb'ne zarar vermek
do the cleaning v. temizlik yapmak
do someone justice v. birinin hakkını vermek
do up v. iliklemek
do exercises v. jimnastik yapmak
do one's part v. üzerine düşeni yapmak
get ready do v. kollarını sıvamak
do something forbidden v. kaçamak yapmak
do for v. yaramak
do stupid things v. hıyarlık etmek
prevail on somebody to do something v. razı etmek
do the same v. aynısını yapmak
do violence to v. bozmak
have nothing to do with v. ile hiçbir ilişkisi olmamak
do with less v. azla yetinmek
have no business to do something v. hakkı olmamak
do military service v. askerlik yapmak
be obliged to do v. zorunda kalmak
be able to do v. yapabilmek için
do yeoman service v. çok yardım etmek
do down v. dolandırmak
be disposed to do something v. hevesli olmak
find a way to do something v. bir şeye çare bulmak
do something devilish v. şeytanlık etmek
find time to do something v. eli değmek
be tempted (by somebody and do something stupid) v. aklına uymak
do battle v. çarpışmak
do one's bit v. üzerine düşeni yapmak
do with v. katlanmak
do to death v. katletmek
have sudden wish to do something v. aklına esmek
presume to do something v. cüret etmek
give (someone) a chance (to do something) v. meydan vermek
do a biopsy v. biyopsi yapmak
start out to do something v. belirli bir amaç güderek yola çıkmak
do away with v. durdurmak
not to fail to do v. geri kalmamak
do for v. yıkmak
do an interview v. röportaj yapmak
make do with v. ile yetinmek
do one's shopping v. alışverişini yapmak
do draw v. fora etmek
presume to do something v. kalkışmak
do business v. alışveriş etmek
do honor to v. şereflendirmek
do justice to v. hakkını vermek
do violence to v. zorlamak
not to fail to do something v. geri kalmamak
do in v. gebertmek
do a lot of entertaining v. misafiri eksik olmamak
do some serious drinking v. kafayı çekmek
have nothing to do with v. ilişkisini kesmek
do exercise v. egzersiz yapmak
do one's worst v. elinden geleni ardına koymamak
do well and easily v. döktürmek
do gymnastic exercises v. jimnastik yapmak
be hard put to do something v. akla karayı seçmek
do a deal v. anlaşma sağlamak
do a job v. görev yapmak
do what one feel likes doing v. kendi havasında olmak
do somebody a great favour v. kıyak yapmak
do somebody a favour v. iyilik etmek
do good v. hayır işlemek
make do with v. ile idare etmek
do one's homework v. dersini yapmak
do something stupid v. nane yemek
do more harm than good v. ettiği hayır ürküttüğü kurbağaya değmemek
do in v. yormak
do up v. restore etmek
do something behind one's back v. birinden gizli yapmak
do successfully v. kıvırmak
position oneself to do something v. zemin hazırlamak (bir şey yapabilmek için)
be unable to do something v. acze düşmek
do one's best v. elinden geleni yapmak
do one's share of a task v. görevini yerine getirmek
do without v. vazgeçmek
do with v. baş etmek
do out v. temizlemek
do as much harm as possible v. etmediğini komamak
do without v. olmadan idare etmek
do one's utmost v. elinden geleni yapmak
disdain to do something v. bir şey yapmaya tenezzül etmemek
do something in secret v. bir şeyi gizlice yapmak
do a somersault v. perende atmak
do the washing v. çamaşır yıkamak
do the dishes v. bulaşık yıkamak
do out v. toparlamak
do completely v. eksiksiz yapmak
do research v. araştırma yapmak
do the honours v. ev sahipliği yapmak
have the face to do something v. yüzü tutmak
make somebody do a tiresome job v. pösteki saydırmak
do out v. düzenlemek
do something in a hurry v. aceleye getirmek
do a job haphazardly v. aceleye getirmek
do the donkeywork v. hamallığını yapmak
do over v. tekrar yapmak
do away with somebody v. canına kıymak
do away with v. ortadan kaldırmak
do cleaning v. temizlik yapmak
be unable to do something v. aciz olmak
do someone an injustice v. birine haksızlık etmek
do away with v. öldürmek
do something the hard way v. daha kolay bir çözüm varken bir şeyi zor bir şekilde yapmak
do piecework v. götürü çalışmak
do one's military service v. askerlik yapmak
do the favour v. lütfetmek
make do with something v. ile idare etmek
do one's fair share of the work v. üzerine düşeni yapmak
look for a way to do v. çaresine bakmak
do with v. ilişkisi olmak
do wrong v. yanlış bir şey yapmak
do somebody an injustice v. haksızlık etmek
do somebody dirt v. kazık atmak
do an impression of somebody v. taklit etmek
do somebody proud v. el üstünde tutmak
do harm v. zararı olmak
do no harm v. zararı olmamak
do groundwork for v. zemin hazırlamak
do number two v. büyük abdest yapmak
do something in a haphazard way v. ezbere iş görmek
not feel the need (to do something) v. gerek görmemek
not feel the need (to do something) v. gerek duymamak
consider it necessary (to do sth) v. gerekli görmek
do something all over again v. baştan almak (işi/konuyu)
do a job hastily and carelessly v. aceleye getirmek
do without caring v. aceleye getirmek
do all one can do v. elinden geleni yapmak
do one's level best v. elinden geleni yapmak
do something tricky v. dolap çevirmek
give (someone) no chance do anything else v. göz açtırmamak
find the time do (something) v. eli ermek
find the time do (something) v. eli erişmek
do the best one can do v. elinden geleni yapmak
find the time do (something) v. eli değmek
get ready to do something v. kolları sıvamak
leave someone no choice but do something v. zorunda bırakmak
not give (someone) a chance (do something) v. meydan vermemek
do everything in the book v. yapmadığını bırakmamak
give (someone) a chance (do something) v. meydan vermek
find an opportunity do something v. meydanı boş bulmak
give (someone) a chance do something v. meydana bırakmak
determine (to do something) v. azmetmek
do better v. daha iyisini yapmak
do a work or a study v. çalışmada bulunmak
do as one says v. denileni yapmak
do a work or a study v. çalışma yürütmek
not to be reluctant to do v. çekinmemek
do a mad thing v. çılgınlık yapmak
do crazy things v. çılgınlık yapmak
do a quick sketch of v. çiziktirmek
find the right thing to do v. doğruyu bulmak
do filling v. dolum yapmak
do one's doctorate in v. doktora yapmak
not mean to do so v. böyle yapmak istememek
not mean to do so v. böyle olmasını istememek
not mean to do so v. böyle olsun istememek
do nudity (for a movie) v. (film için) soyunmak
learn how to do something v. bir şeyin nasıl yapılacağını öğrenmek
do master degree v. yüksek lisans yapmak
do damage v. hasar oluşturmak
do harm v. zararı dokunmak
do master degree v. lisans üstü yapmak
do one's hair v. saçlarını yapmak
do hair v. saç yapmak
do damage v. hasar yaratmak
do well in the exam v. sınavda başarılı olmak
do master degree v. lisansüstü yapmak
do training v. eğitim görmek
do training v. eğitim almak
do a duty v. görev yapmak
do a duty v. görev görmek
do an analysis v. analiz yapmak
fall over oneself to do something v. birşeyi yapmakta çok istekli olmak
do away with v. izale etmek
get hard (to do) v. güce sarmak
do a hair implant v. saç ektirmek
do article translation v. makale çevirisi yapmak
do activities v. etkinliklerde bulunmak
do translation v. çeviri yapmak
do translation v. tercüme yapmak
do well in the exam v. sınavda iyi yapmak
do an experiment v. deney yapmak
do activity v. faaliyet yürütmek
do homework v. ödev yapmak
do for fun v. zevk için yapmak
do marketing v. pazarlama yapmak
oblige (someone) to (do something) v. mecbur bırakmak
do planning v. planlama yapmak
force (someone) to (do something) v. mecbur bırakmak
do a thesis v. tez hazırlamak
do a thesis v. tez yazmak
do a thesis v. tez yapmak
do magic v. büyü yapmak
make it possible (for somebody) to do something v. zemin sunmak
have to do (with) v. dahili olmak
do up the buckle v. toka takmak
not mean to do so v. öyle yapmak istememek
not mean to do so v. öyle olmasını istememek
not mean to do so v. öyle olsun istememek
find the way to do (something) v. yolunu bulmak
straighten up and do as one is supposed to do v. yola gelmek
make (someone) straighten up and do as he is supposed to do v. yola getirmek
do wrong v. yamuk yapmak
do wrongdoing v. yamuk yapmak
do (something) wrong (to someone) v. yamuk yapmak
do imitation v. taklit yapmak
do one's imitation v. birisinin taklidini yapmak
do one's imitation v. birinin taklidini yapmak
do someone's imitation v. taklidini yapmak
have (someone) do (something) v. yaptırmak