|
Kategorie |
Türkisch |
Englisch |
|
General |
|
1 |
General |
genelde öğle vakitlerinde tercih edilen kısa süreli uyku |
nap n.
|
|
|
2 |
General |
yetişkinlerin, genelde 15-19 yaş aralığında olan kendinden yaşça küçük genç kız veya erkeklere ilgi duyması |
ephebophilia n.
|
|
3 |
General |
genelde ev yapımında ve yakıt olarak kullanılacak ağaç yetiştirmek için ayrılan alan |
woodlot n.
|
|
4 |
General |
genelde ünlü kişilerin bire bir kopyası olan başı vücudundan büyük ve kafası yayla sallanan oyuncak |
wobbler n.
|
|
5 |
General |
genelde ünlü kişilerin bire bir kopyası olan başı vücudundan büyük ve kafası yayla sallanan oyuncak |
bobblehead doll n.
|
|
6 |
General |
genelde ünlü kişilerin bire bir kopyası olan başı vücudundan büyük ve kafası yayla sallanan oyuncak |
nodder n.
|
|
7 |
General |
genelde ünlü kişilerin bire bir kopyası olan başı vücudundan büyük ve kafası yayla sallanan oyuncak |
bobbing head doll n.
|
|
8 |
General |
genelde tarım için kullanılan arazi |
holding n.
|
|
9 |
General |
tek parça genelde açılmamak üzere boyuna takılan metal kolye |
torque n.
|
|
10 |
General |
armut ya da oval şeklinde üç köşeli genelde elmastan yapılan değerli taş |
briolette n.
|
|
11 |
General |
(genelde iş adamlarının giydiği) modaya uygun/şık takım elbise |
power suit n.
|
|
12 |
General |
1950 ve 60'larda popüler olmuş genelde küt saç olarak kullanılan kulak altına kadar uzanan, perçemli bir saç modeli |
pageboy haircut n.
|
|
13 |
General |
(genelde doğada yapılan) yürüyüş gezisi |
hiking trip n.
|
|
14 |
General |
(genelde nikahsız) aynı evi paylaşan kimse |
cohabitant n.
|
|
15 |
General |
(genelde şişme) kamp yastığı |
camping pillow n.
|
|
16 |
General |
genelde şehir dışına kurulmuş olan özel klüp |
country club n.
|
|
17 |
General |
(genelde mutfağın ortasına yerleştirilmiş) mutfak masası |
kitchen island n.
|
|
18 |
General |
(genelde konserin/gösterinin masraflarını karşılamak amacıyla) etkinliğin sonunda katılımcılardan toplanan para |
retiring collection n.
|
|
19 |
General |
genelde kızartma menüsü sunan küçük ve ucuz restoran |
greasy spoon n.
|
|
20 |
General |
(genelde sokaktaki) çaycı |
tea vendor n.
|
|
21 |
General |
(genelde gökyüzü için söylenir) yıldızlarla dolu gece |
star-studded night n.
|
|
|
22 |
General |
(genelde tablet/cep telefonu vs taşımak için kullanılan) çok gözlü orta boy çanta |
pocket pouch n.
|
|
23 |
General |
bir milyon kişinin ölmesi (genelde nükleer patlama sonucu) |
megadeath n.
|
|
24 |
General |
içinde genelde jetonla çalışan makinelerin bulunduğu oyun salonu |
penny arcade n.
|
|
25 |
General |
genelde yetişkinlere hitap eden japon çizgi filmi |
anime n.
|
|
26 |
General |
genelde açık havada giyilen kolsuz ceket |
tabard n.
|
|
27 |
General |
genelde açık havada giyilen kolsuz ceket |
taberd n.
|
|
28 |
General |
genelde dairesel veya elips şeklindeki bir yarışın düzenlendiği yol |
race course n.
|
|
29 |
General |
az kullanılan, genelde kaldırımı olmayan yol |
back road n.
|
|
30 |
General |
(genelde yakıt olarak kullanılan) şeker kamışı artıkları |
cane trash n.
|
|
31 |
General |
genelde çayın yanında ikram edilen sade bisküvi |
tea biscuit n.
|
|
32 |
General |
genelde çayın yanında ikram edilen sade bisküvi |
teacake n.
|
|
33 |
General |
akıcı ve genelde yüksek sesle konuşma |
yammer n.
|
|
34 |
General |
yeni zelanda yerlilerinin genelde alçak zemine kurdukları köy |
kainga n.
|
|
35 |
General |
(svahili dilinde) doğu afrika'da uzun kollu ve genelde beyaz renkte uzun bir erkek giysisi |
kanzu n.
|
|
36 |
General |
(hindistan'da) genelde aile işletmesi olan küçük market |
kirana n.
|
|
37 |
General |
genelde ham deriden yapılan bir yular çeşidi |
latigo halter n.
|
|
38 |
General |
korku senaryosu örneklerinde genelde kötücül olan taraf |
mallet n.
|
|
39 |
General |
genelde mezarlık olarak kullanılan kilise bahçesi |
litten n.
|
|
40 |
General |
medeniyetten uzak bir yerde yaşayıp avcılık yaparak hayatta kalan ve genelde kaçak olan kimse |
marooner n.
|
|
41 |
General |
küçük ve genelde ayırt edilebilen ortam |
microenvironment n.
|
|
42 |
General |
uzun ve genelde tutarsızca yazmak |
graphorrhea n.
|
|
43 |
General |
şiir gibi metinleri genelde müzik eşliğinde ezbere okuyan yetenekli ve profesyonel kimse |
diseur n.
|
|
44 |
General |
(eskiden) genelde müzik eşliğinde dramatik resitaller sergileyen erkek tiyatro oyuncusu |
diseur n.
|
|
45 |
General |
(genelde şehir dışında) alışveriş merkezi |
retail park [uk] n.
|
|
46 |
General |
(genelde ormanlık alanda gizlenmiş) esrar yetiştirilen toprak parçası |
pot farm n.
|
|
47 |
General |
(genelde olumsuz) fırsatı kaçırmamak |
(never/hardly) miss a trick v.
|
|
48 |
General |
(genelde belli bir meblağ üzerinde anlaşarak) davayı anlaşarak çözmek |
settle lawsuit v.
|
|
49 |
General |
akıcı ve genelde yüksek sesle konuşmak |
yammer v.
|
|
50 |
General |
kadın vücudunun genelde örtülü olan kısımlarını sergileyen (giysi vb) |
revealing adj.
|
|
51 |
General |
genelde kabul gören |
generally accepted adj.
|
|
52 |
General |
müşterileri genelde gençler olan |
patronised by teenagers adj.
|
|
53 |
General |
genelde uysal olan |
usually-placid adj.
|
|
54 |
General |
denizden uzak ve genelde taşrada olan |
freshwater adj.
|
|
Phrasals |
|
55 |
Phrasals |
(genelde ev için) satış ya da alış işlemini bitirmek |
close on v.
|
|
56 |
Phrasals |
(genelde ev için) anahtarı teslim almak |
close on v.
|
|
57 |
Phrasals |
(genelde ev için) satış ya da alış işlemini bitirmek |
close on something v.
|
|
58 |
Phrasals |
(genelde ev için) anahtarı teslim almak |
close on something v.
|
|
Phrases |
|
59 |
Phrases |
genelde olduğu gibi |
as per usual/normal adv.
|
|
60 |
Phrases |
genelde hava yüzünden |
it's mostly because of the weather expr.
|
|
61 |
Phrases |
genelde bir kereden fazla |
usually more than once expr.
|
|
|
62 |
Phrases |
genelde olduğu gibi |
as per usual expr.
|
|
Proverb |
|
63 |
Proverb |
genelde yavaş ve dikkatlice yapılan şeyler iyi olur |
good and quickly seldom meet
|
|
64 |
Proverb |
genelde hasta insanlar sağlıklılardan çok yaşar |
a creaking door hangs longest
|
|
65 |
Proverb |
genelde hasta biri sağlıklı birini gömecek kadar çok yaşar |
a creaking door hangs longest
|
|
66 |
Proverb |
genelde hasta insanlar sağlıklılardan çok yaşar |
a creaking gate hangs longest
|
|
67 |
Proverb |
genelde hasta biri sağlıklı birini gömecek kadar çok yaşar |
a creaking gate hangs longest
|
|
68 |
Proverb |
genelde hasta insanlar sağlıklılardan çok yaşar |
creaking door hangs longest
|
|
69 |
Proverb |
genelde hasta biri sağlıklı birini gömecek kadar çok yaşar |
creaking door hangs longest
|
|
70 |
Proverb |
genelde hasta insanlar sağlıklılardan çok yaşar |
creaking gate hangs longest
|
|
71 |
Proverb |
genelde hasta biri sağlıklı birini gömecek kadar çok yaşar |
creaking gate hangs longest
|
|
Colloquial |
|
72 |
Colloquial |
beyzbolda topun kötü bir şekilde, genelde istenilenden daha yüksekten atılması |
blooper n.
|
|
73 |
Colloquial |
(genelde babası tarafından çocuğuna yapılan) soğuk espri |
dad joke n.
|
|
74 |
Colloquial |
pantolonu belinden düşmüş/sarkmış kişi (genelde çocuk) |
droopy-drawers n.
|
|
75 |
Colloquial |
sözleri genelde yabancılaşma ve sosyal meselelerden bahseden rock müzik türü |
grunge n.
|
|
76 |
Colloquial |
sözleri genelde yabancılaşma ve sosyal meselelerden bahseden rock müzik türü |
grunch n.
|
|
77 |
Colloquial |
belli bir konunun tartışılmasına aracı olan ve genelde kolektif olarak yönetilen instagram hesabı |
flop account n.
|
|
78 |
Colloquial |
genelde evin girişinde bulunan küçük tuvalet |
powder room n.
|
|
79 |
Colloquial |
bir kimsenin genelde yaptığı şey |
whatabouts n.
|
|
80 |
Colloquial |
genelde olduğu gibi gitme |
go the way it usually goes v.
|
|
81 |
Colloquial |
(birini) sersemletmek (genelde uyuşturucuyla) |
hocus (someone) v.
|
|
82 |
Colloquial |
(birini) afallatmak (genelde uyuşturucuyla) |
hocus (someone) v.
|
|
83 |
Colloquial |
(genelde birisinin yaşını gösterdiğini belirtirken) hiç değilse |
if (one) is a day expr.
|
|
84 |
Colloquial |
(genelde birisinin yaşını gösterdiğini belirtirken) hiç değilse |
if he (or she) is a day expr.
|
|
85 |
Colloquial |
(genelde verilen siparişe cevaben) tabii, olur, hemen geliyor |
right you are! [brit] expr.
|
|
86 |
Colloquial |
(genelde birisinin yaşını gösterdiğini belirtirken) en azından |
if (one) is a day expr.
|
|
87 |
Colloquial |
(genelde birisinin yaşını gösterdiğini belirtirken) en azından |
if he (or she) is a day expr.
|
|
88 |
Colloquial |
(genelde birisinin yaşını gösterdiğini belirtirken) en az |
if (one) is a day expr.
|
|
89 |
Colloquial |
(genelde birisinin yaşını gösterdiğini belirtirken) en az |
if he (or she) is a day expr.
|
|
90 |
Colloquial |
hep/genelde öyle derler |
that's what she said expr.
|
|
91 |
Colloquial |
genelde polislerin kullandığı bir selam verme/karşılama ifadesi |
allo allo allo [uk] expr.
|
|
92 |
Colloquial |
genelde polislerin kullandığı bir selam verme/karşılama ifadesi |
allo allo allo [uk] expr.
|
|
93 |
Colloquial |
genelde olduğu gibi |
as ever expr.
|
|
Idioms |
|
94 |
Idioms |
okulun (genelde üniversitenin) en meşhur ve etkili kız öğrencisi |
big woman on campus n.
|
|
95 |
Idioms |
sürekli siyah giyen, genelde özenti insan |
black-collar worker n.
|
|
96 |
Idioms |
sürekli siyah giyen, genelde özenti insanlar |
black-collar workers n.
|
|
97 |
Idioms |
sürekli siyah giyinen, genelde yaratıcı alanlarda çalışan yapmacık kişi |
black-collar worker n.
|
|
98 |
Idioms |
sürekli siyah giyinen, genelde yaratıcı alanlarda çalışan yapmacık kişi |
black-collar workers n.
|
|
99 |
Idioms |
havalı tip (genelde erkek) |
cool cat n.
|
|
100 |
Idioms |
(bir hastalık) vakası (türkçede genelde "vakası" kullanılmayıp sadece hastalığın adı söylenir) |
a case of (something) n.
|
|
101 |
Idioms |
(bir hastalık) vakası (türkçede genelde "vakası" kullanılmayıp sadece hastalığın adı söylenir) |
case of something n.
|
|
102 |
Idioms |
yaşlılıktan kaynaklanan unutkanlık (genelde şaka yollu söylenir) |
senior moment n.
|
|
103 |
Idioms |
eskiden genelde askeri cezalarda işkence için kullanılan tahta at şeklinde alet |
wooden mare n.
|
|
104 |
Idioms |
(birinin) efendisi (genelde eşi kastetmek için kullanılan mizahi ve abartılı bir ifade) |
(one's) lord and master n.
|
|
105 |
Idioms |
(birinin) patronu (genelde eşi kastetmek için kullanılan mizahi ve abartılı bir ifade) |
(one's) lord and master n.
|
|
106 |
Idioms |
(birinin) majesteleri (genelde eşi kastetmek için kullanılan mizahi ve abartılı bir ifade) |
(one's) lord and master n.
|
|
107 |
Idioms |
(birinin) sahibi (genelde eşi kastetmek için kullanılan mizahi ve abartılı bir ifade) |
(one's) lord and master n.
|
|
108 |
Idioms |
(birinin) beyi (genelde eşi kastetmek için kullanılan mizahi ve abartılı bir ifade) |
(one's) lord and master n.
|
|
109 |
Idioms |
(birinin) sultanı/padişahı (genelde eşi kastetmek için kullanılan mizahi ve abartılı bir ifade) |
(one's) lord and master n.
|
|
110 |
Idioms |
genelde kızartma menüsü sunan küçük ve ucuz restoran |
a greasy spoon n.
|
|
111 |
Idioms |
asil ya da övgüye değer olmak (genelde alaycı bir biçimde söylenir) (ne kadar da yüce gönüllüsün) |
be big of (one) v.
|
|
112 |
Idioms |
birine (genelde kocaya) cinsel olarak sadık olmak |
cleave to someone [uk] v.
|
|
113 |
Idioms |
(büyük ve genelde olumlu) bir değişiklik olmasını sağlamak |
move a needle v.
|
|
114 |
Idioms |
(genelde erkek için) çok hoş görünmek |
cut a fine figure v.
|
|
115 |
Idioms |
(genelde ekonomik özgürlüğünü kazanıp) kendi başına yaşamak |
live on one's own v.
|
|
116 |
Idioms |
(genelde erkek için) çok güzel görünmek |
cut a fine figure v.
|
|
117 |
Idioms |
genelde/normalde (bir şey yapmamak) |
be not in the business of (doing something) v.
|
|
118 |
Idioms |
(genelde bir şey satmak/pazarlamak için) müşteriyi istenmeyen şekilde rahatsız etmek/aramak |
cold call v.
|
|
119 |
Idioms |
(genelde ekonomik özgürlüğünü kazanıp) kendi başına yaşamak |
live on own v.
|
|
120 |
Idioms |
asil ya da övgüye değer (genelde alaycı bir biçimde söylenir) (ne kadar da yüce gönüllüsün) |
big of (one) adj.
|
|
121 |
Idioms |
asil ya da övgüye değer (genelde alaycı bir biçimde söylenir) (ne kadar da yüce gönüllüsün) |
big of one adj.
|
|
122 |
Idioms |
asil ya da övgüye değer (genelde alaycı bir biçimde söylenir) (ne kadar da yüce gönüllüsün) |
big of someone adj.
|
|
123 |
Idioms |
genelde sinirli biri değil |
not a bad sort expr.
|
|
124 |
Idioms |
genelde avustralya'nın kırsal kesimlerinde bir işi veya sabit bir adresi olmadan, eğlence amaçlı ya da ekonomik koşullar nedeniyle seyahat etmek |
on the wallaby (track) expr.
|
|
125 |
Idioms |
(mayıs ayında genelde belirsizlik hakim olduğundan) hazır seviye yüksekken hisse senetlerinin satılması |
sell in may and stay away expr.
|
|
126 |
Idioms |
genelde devlet daireleri veya müşteri temsilciliklerinde esnek ve akla yatkın olmayan reddedilme/bir şeylerin kabul edilmeme durumunu belirten bir ifade |
computer says no [cliché] expr.
|
|
Speaking |
|
127 |
Speaking |
genelde kadınlarla buluşmam |
I don't usually meet with women expr.
|
|
128 |
Speaking |
internette genelde ne yaparsın? |
what do you usually do on the internet? expr.
|
|
129 |
Speaking |
spora genelde gider misin? |
do you usually go to the gym? expr.
|
|
130 |
Speaking |
tatilde genelde nereye gidersin? |
where do you usually go on holiday? expr.
|
|
131 |
Speaking |
(genelde anneler çocuklarına yerden aldıkları şeyler için söylerler) kim bilir neyin nesi/ kimin ayağı/eli değdi |
you don't know where it's been expr.
|
|
132 |
Speaking |
(genelde sohbet başlatmak için söylenir) ee havalar nasıl? |
what do you think of this weather? expr.
|
|
Trade/Economic |
|
133 |
Trade/Economic |
geçmişte sömürge hong kong'da faaliyet gösteren ingiliz şirketlerinin genelde yabancı genel müdürlerine verilen isim |
taipan n.
|
|
134 |
Trade/Economic |
genelde aile şirketi olarak kurulmuş büyük ölçekli güney kore firması |
chaebol n.
|
|
135 |
Trade/Economic |
(mayıs ayında genelde belirsizlik hakim olduğundan) hazır seviye yüksekken hisse senetlerinin satılması |
sell in may and go away n.
|
|
Law |
|
136 |
Law |
bir projenin sonunda ya da safha sonunda tamamlanıp teslim edilmesi taahhüt edilen, genelde basılı dökümandan oluşan çalışmalar bütünü |
deliverables n.
|
|
Politics |
|
137 |
Politics |
siyasilerin genelde yorum yapmaktan kaçındıkları tartışmalı konu |
third rail issue n.
|
|
138 |
Politics |
siyasilerin genelde yorum yapmaktan kaçındıkları tartışmalı konu |
third rail of politics n.
|
|
Tourism |
|
139 |
Tourism |
otelden daha ucuz olan ve genelde kalabalık odalarda gençlerin kaldığı mekan |
youth hostel n.
|
|
Media |
|
140 |
Media |
genelde gazeteyi temsil eden başyazıdaki görüşün tersini savunan yazı |
opposite editorial (op-ed) n.
|
|
Technical |
|
141 |
Technical |
pamuktan yapılmış genelde gecelik kullanılan yüzeyi kabarık kumaş |
winceyette n.
|
|
142 |
Technical |
genelde ksenonla dolu olup yüksek voltajlı elektrik sinyali ile ateşlendiğinde kısa ve kuvvetli ışık parlaması oluşturan boşalım borusu |
flash tube n.
|
|
143 |
Technical |
düz bir kesiti bulunan ve bükme tekniği yerine genelde örgü veya dikiş tekniği ile üretilmiş metal veya lif halat |
flat rope n.
|
|
Computer |
|
144 |
Computer |
genelde daha hızlı yazdırma |
generally faster printing n.
|
|
145 |
Computer |
genelde...ile ifade edilen kaba söz |
a four letter word n.
|
|
146 |
Computer |
genelde daha yavaş yazdırma |
generally slower printing n.
|
|
147 |
Computer |
(genelde uzatma işareti veya çıkıntı barındırmayan harflerden oluşan) bir bilgisayar fontu |
helvetica n.
|
|
148 |
Computer |
(genelde uzatma işareti veya çıkıntı barındırmayan harflerden oluşan) bir bilgisayar fontu |
sans serif n.
|
|
149 |
Computer |
genelde internette kullanılan, benzer karakterlerin benzer harflerin yerini aldığı kodlu ve resmi olmayan yazı sistemi |
hakspeak n.
|
|
150 |
Computer |
genelde internette kullanılan, benzer karakterlerin benzer harflerin yerini aldığı kodlu ve resmi olmayan yazı sistemi |
leetspeak n.
|
|
151 |
Computer |
programları genelde yorumlayıcı tarafından çalıştırılan bir programlama dili |
interpreted language n.
|
|
152 |
Computer |
internette genelde animasyon yayınlamak için kullanılan, grafik, ses ve video bilgisi içeren bir dosya formatı markası |
flash® n.
|
|
Textile |
|
153 |
Textile |
genelde yaka kısmı tüylü kalın mont |
puffer jacket n.
|
|
154 |
Textile |
genelde siyah beyaz kontrastın hakim olduğu, üzerinde tavuk ayağını andıran şekillerden oluşan dokuma kumaş |
pied de poule n.
|
|
155 |
Textile |
(genelde araplar tarafından) keçi veya deve kılından üretilen bir kumaş |
aba n.
|
|
156 |
Textile |
(genelde arapların giydiği) keçi veya deve kılından üretilmiş kumaştan yapılan kolsuz elbise |
aba n.
|
|
157 |
Textile |
genelde ipek, reyon, ya da doğal ve sentetik iplerden üretilen yumuşak ve hafif iplik |
zephyr yarn n.
|
|
158 |
Textile |
genelde fular olarak kullanılan, hintli erkeklerin ise sarık olarak taktıkları pamuklu veya ipek eşarp |
rumal n.
|
|
159 |
Textile |
elbise veya kumaşın dikiş hattı ile dış kenarları arasında kalan ve genelde içe katlanan bölümü |
seam n.
|
|
Architecture |
|
160 |
Architecture |
genelde kabartmalarda kullanılan, tekrar eden yatay ve dikey çizgilerden meydana gelen bir süsleme motifi |
key pattern n.
|
|
161 |
Architecture |
genelde kabartmalarda kullanılan, tekrar eden yatay ve dikey çizgilerden meydana gelen bir süsleme motifi |
greek fret n.
|
|
162 |
Architecture |
genelde kabartmalarda kullanılan, tekrar eden yatay ve dikey çizgilerden meydana gelen bir süsleme motifi |
greek key n.
|
|
163 |
Architecture |
genelde geometrik ve simetrik girift motifli yüzeylerden oluşan bahçe tasarımı |
knot garden n.
|
|
164 |
Architecture |
alışılmışın dışında bir tarihi özelliği bulunan ve genelde göze hitap eden yapı |
landmark n.
|
|
Construction |
|
165 |
Construction |
kirişlerin veya çatı kerestelerinin arasında tavan malzemesi olarak kullanılan genelde soyulmuş ağaç dalı veya sopa |
latilla [us/canada] n.
|
|
Dyeing |
|
166 |
Dyeing |
genelde kumaşları boyamak için çivitotundan elde edilen yeşil bir boya |
kendal n.
|
|
167 |
Dyeing |
genelde kumaşları boyamak için çivitotundan elde edilen yeşil bir boya |
kendal green n.
|
|
Aeronautic |
|
168 |
Aeronautic |
ülkenin uluslararası alanda faaliyet gösteren genelde devlete ait olan milli havayolu şirketi |
flag carrier n.
|
|
Marine |
|
169 |
Marine |
genelde havayolculukları için kullanılsa da her türlü ulaşım için de geçerli bir terim |
higher rate intermediate points n.
|
|
Mining |
|
170 |
Mining |
genelde küçük olan, ince veya dar taş veya maden kümesi |
lath n.
|
|
Medical |
|
171 |
Medical |
genelde golf oyuncularında görülen humerusun içyan epikondil periostu ve ön kol fleksör kaslarının iltihabı ile belirgin ağrılı durum |
golfer’s elbow n.
|
|
172 |
Medical |
genelde doğu avrupa'daki yahudi kökenli kişilerde görülen bir hastalık |
tay-sachs disease n.
|
|
173 |
Medical |
genelde golf oyuncularında görülen humerusun içyan epikondil periostu ve ön kol fleksör kaslarının iltihabı ile belirgin ağrılı durum |
medial epicondylitis n.
|
|
174 |
Medical |
genelde yemekten sonra batında oluşan şişkinlik |
bloating n.
|
|
Pathology |
|
175 |
Pathology |
genelde gastrointestinal tümörün yayılmasıyla müsin salgılayan epitel hücrelerde görülen metastatik over tümörü |
krukenberg tumor n.
|
|
Veterinary |
|
176 |
Veterinary |
genelde sığırlarda derin ağız yangısıyla seyreden, actinobasillus lignierisi'nin sebep olduğu bakteriyel bir hastalık |
actinobacillosis n.
|
|
177 |
Veterinary |
genelde sığırlarda derin ağız yangısıyla seyreden, actinobasillus lignierisi'nin sebep olduğu bakteriyel bir hastalık |
wooden tongue n.
|
|
178 |
Veterinary |
genelde sığırlarda derin ağız yangısıyla seyreden, actinobasillus lignierisi'nin sebep olduğu bakteriyel bir hastalık |
woody tongue n.
|
|
179 |
Veterinary |
genelde sığırlarda derin ağız yangısıyla seyreden, actinobasillus lignierisi'nin sebep olduğu bakteriyel bir hastalık |
cruels n.
|
|
Gastronomy |
|
180 |
Gastronomy |
genelde orta doğu ülkelerinde yaygın olan koyun veya tavuklu sandviç |
chawarma n.
|
|
181 |
Gastronomy |
genelde orta doğu ülkelerinde yaygın olan koyun veya tavuklu sandviç |
shuarma n.
|
|
182 |
Gastronomy |
genelde orta doğu ülkelerinde yaygın olan koyun veya tavuklu sandviç |
shawerma n.
|
|
183 |
Gastronomy |
genelde orta doğu ülkelerinde yaygın olan koyun veya tavuklu sandviç |
shawarma n.
|
|
184 |
Gastronomy |
genelde orta doğu ülkelerinde yaygın olan koyun veya tavuklu sandviç |
shaorma n.
|
|
185 |
Gastronomy |
genelde orta doğu ülkelerinde yaygın olan koyun veya tavuklu sandviç |
shwarma n.
|
|
186 |
Gastronomy |
genelde orta doğu ülkelerinde yaygın olan koyun veya tavuklu sandviç |
shoarma n.
|
|
187 |
Gastronomy |
romla yapılan genelde kuru üzümlü olan mayalı kek |
baba au rhum n.
|
|
188 |
Gastronomy |
genelde çorbanın içinde servis edilen içinde malzeme bulunan mantıya benzer küçük hamur işi |
kreplach n.
|
|
189 |
Gastronomy |
genelde akşam yemeğinden sonra servis edilen naneli bir tür şekerleme |
mint n.
|
|
Geometry |
|
190 |
Geometry |
yalnızca tepede temas edip ortak kenarı bulunmayan ve genelde toplamı 180 derece olmayan (iki doğrunun kesişimiyle oluşan iki açı) |
opposite adj.
|
|
Physics |
|
191 |
Physics |
şeffaf bir ortam içerisinde genelde basınç ve sıcaklık farkları sebebiyle meydana gelen ve ortamdaki diğer bölgelerden kırılma indisi farklı olan kısımlar veya şeritler |
schlieren n.
|
|
Biology |
|
192 |
Biology |
endospor üreten genelde çubuk şeklinde olan gram pozitif bakteri türü |
bacillaceae n.
|
|
193 |
Biology |
endospor üreten genelde çubuk şeklinde olan gram pozitif bakteri türü |
family bacillaceae n.
|
|
Marine Biology |
|
194 |
Marine Biology |
yumurtadan yeni çıkmış ve genelde kötü durumda olan somon balığı |
kelt n.
|
|
Botanic |
|
195 |
Botanic |
amerika karaağacına benzeyen genelde süsleme ve gölgelik olarak tercih edilen uzun bir japon ağacı |
zelkova (zelkova serrata) n.
|
|
196 |
Botanic |
amerika karaağacına benzeyen genelde süsleme ve gölgelik olarak tercih edilen uzun bir japon ağacı |
japanese zelkova n.
|
|
197 |
Botanic |
amerika karaağacına benzeyen genelde süsleme ve gölgelik olarak tercih edilen uzun bir japon ağacı |
japanese elm n.
|
|
198 |
Botanic |
amerika karaağacına benzeyen genelde süsleme ve gölgelik olarak tercih edilen uzun bir japon ağacı |
keyaki n.
|
|
199 |
Botanic |
kendi kendine açılmayan, kanatlı ve genelde tek tohumlu meyve |
key fruit n.
|
|
200 |
Botanic |
bataklıkta yetişen ağaçların köklerinden yukarı doğru çıkıntı yapan dikey ve genelde konik olan odunsu yapı |
knee n.
|
|
201 |
Botanic |
genelde kurutulmak için kullanılan avrupa'ya özgü bir çim |
lolium multiflorum n.
|
|
202 |
Botanic |
genelde kurutulmak için kullanılan avrupa'ya özgü bir çim |
italian rye n.
|
|
Breeding |
|
203 |
Breeding |
(genelde büyükbaş) hayvan taşıma vagonu |
stock car n.
|
|
204 |
Breeding |
(genelde büyükbaş) hayvan taşıma kamyonu |
cattle truck n.
|
|
Social Sciences |
|
205 |
Social Sciences |
genelde erkeklerin yaptığı gibi çok içki içen ve erkeksi davranışlar içerisinde olan kadın |
ladette n.
|
|
206 |
Social Sciences |
atanmış cinsiyetinden bağımsız kendisini genelde feminen şekilde ifade eden kişi |
femme n.
|
|
207 |
Social Sciences |
yeni zelanda yerlilerinin genelde rekabet şeklinde sergiledikleri performans sanatları |
kapa haka [new zealand] n.
|
|
Education |
|
208 |
Education |
(genelde sahibi yaşlı bir kadın olan ve çocuklara bu kişi tarafından okuma yazma eğitiminin verildiği) anaokulu |
dame school n.
|
|
Linguistics |
|
209 |
Linguistics |
sözcüklerin başına gelerek genelde zarf ve ünlemleri oluşturan bir ön ek |
ker- pref.
|
|
Religious |
|
210 |
Religious |
genelde çocuklara hediye olarak verilen belirli bir ruhu simgeleyen oyulmuş oyuncak bebek |
kachina n.
|
|
Geology |
|
211 |
Geology |
genelde kireç taşından oluşan ağaçsız yuvarlak tepeler |
downs n.
|
|
212 |
Geology |
genelde kireç taşından oluşan ağaçsız yuvarlak tepeler |
downland n.
|
|
213 |
Geology |
geç silüryen dönem'e özgü, genelde büyük boyutlu olan spiral biçimli bir gastropod kabuğu cinsi |
maclurea n.
|
|
Hunting |
|
214 |
Hunting |
bele takılabilen silahlar genelde tabancalar |
sidearm n.
|
|
215 |
Hunting |
genelde bir elle atılan silah |
handgun n.
|
|
216 |
Hunting |
genelde iki yahut daha fazla namlulu küçük cep tabancası |
derringer n.
|
|
217 |
Hunting |
genelde doldurup kapatan ateşleme yapan açıp boşaltma mekanizma grubu |
action n.
|
|
218 |
Hunting |
genelde kendinden hareketli mekanizma |
automatic n.
|
|
219 |
Hunting |
namlunun genelde fişek yatağının da bulunduğu arka ucu |
breech n.
|
|
Sport |
|
220 |
Sport |
genelde dairesel veya elips şeklindeki bir yarışın düzenlendiği yol |
race course n.
|
|
221 |
Sport |
(genelde liselerin kullandığı) spor salonu |
field house n.
|
|
222 |
Sport |
(genelde liselerin kullandığı) spor salonu |
fieldhouse n.
|
|
223 |
Sport |
(kaykay ve kar kayağı gibi sporlarda) genelde arka tarafa yerleştirilen ayak ile sürmeye ilişkin |
fakey adj.
|
|
224 |
Sport |
(kaykay ve kar kayağı gibi sporlarda) genelde arka tarafa yerleştirilen ayak ile sürmeye ilişkin |
fakie adj.
|
|
225 |
Sport |
(kaykay ve kar kayağı gibi sporlarda) genelde arka tarafa yerleştirilen ayak ile sürerek |
fakey adv.
|
|
226 |
Sport |
(kaykay ve kar kayağı gibi sporlarda) genelde arka tarafa yerleştirilen ayak ile sürerek |
fakie adv.
|
|
Music |
|
227 |
Music |
(genelde) piyano ile eşlik eden kişi |
accompanyist n.
|
|
228 |
Music |
genelde caz ezgilerine sahip, doğaçlama sözler ile icra edilen antillere özgü bir müzik türü |
calypso n.
|
|
229 |
Music |
bir parçanın genelde pes seslerde sürekli olarak tekrarlanması |
ostinato n.
|
|
230 |
Music |
genelde üçgen şeklinde olan düz pena |
flat pick n.
|
|
Theatre |
|
231 |
Theatre |
genelde yeni yazarların kaleme aldığı alışılmış ve ana akım tiyatrolarda sahnelenemeyen oyunlar ve bu oyunların oluşturduğu tiyatro biçimi |
fringe theatre n.
|
|
232 |
Theatre |
(eskiden) genelde müzik eşliğinde dramatik resitaller sergileyen kadın oyuncu |
diseuse n.
|
|
Mythology |
|
233 |
Mythology |
norveç mitolojisinde genelde kötü karakterli olarak tasvir edilen |
warg n.
|
|
Engineering |
|
234 |
Engineering |
iki çubuk arasında yer alan, genelde bilyeli ve manşonlu olan mafsallı bir bağlantı |
knuckle joint n.
|
|
Ornithology |
|
235 |
Ornithology |
atmacagiller familyasından uzun sivri kanatları ve genelde çatallı kuyrukları olan kuş |
kite n.
|
|
236 |
Ornithology |
atmacagiller familyasından uzun sivri kanatları ve genelde çatallı kuyrukları olan kuş |
hellkite n.
|
|
Slang |
|
237 |
Slang |
birinin fotoğraf çektirmesi sırasında arka planda genelde doğal biçimde oluşan komik durum |
photobomb n.
|
|
238 |
Slang |
genelde sporculara uzun yol seyahatlerinde refakat eden kız |
road beef n.
|
|
239 |
Slang |
genelde beyazları aşağılamak için kullanılan bir ifade |
cracker n.
|
|
240 |
Slang |
genelde zencilerin beyazları aşağılamak için kullandıkları argo bir terim |
trailer trash n.
|
|
241 |
Slang |
genelde uyuşturucu satıcılarının kullandığı ve takip edildiği anlaşılınca atılan telefon |
burner n.
|
|
242 |
Slang |
genelde siyahilerin beyazları aşağılamak için kullandıkları argo bir terim |
poor white trash n.
|
|
243 |
Slang |
genelde bahçede çocukların oynaması için kurulmuş küçük ve tahtadan ev |
cubby house n.
|
|
244 |
Slang |
mahkumun annesi/babası (genelde siyahi mahkumlar tarafından kullanılan bir ifade) |
t-jones n.
|
|
245 |
Slang |
sertlik/şiddet ve eziyet içeren ve genelde eşcinsellerin girdiği cinsel ilişki |
rough trade n.
|
|
246 |
Slang |
(genelde zenciler tarafından beyazlara söylenen) kadın beyaz mahkum |
featherwood n.
|
|
247 |
Slang |
(genelde zenciler tarafından beyazlara söylenen) beyaz mahkum |
peckerwood n.
|
|
248 |
Slang |
kişinin cinsel ilişkiye açık olduğu mesajını veren genelde kısa etek altına giyilen uzun çizmeler |
fuck-me boots n.
|
|
249 |
Slang |
tost ekmeği üzerinde kremalı parçalanmış sığır eti (genelde askeri gazinolarda bulunan bir yemek) |
shit on a shingle [us] n.
|
|
250 |
Slang |
tost ekmeği üzerinde kremalı parçalanmış sığır eti (genelde askeri gazinolarda bulunan bir yemek) |
something on a shingle n.
|
|
251 |
Slang |
tost ekmeği üzerinde kremalı parçalanmış sığır eti (genelde askeri gazinolarda bulunan bir yemek) |
stew on a shingle n.
|
|
252 |
Slang |
(genelde zencilerin söylediği) beyaz mahkum |
wood [us] n.
|
|
253 |
Slang |
yüksek sesle, durmadan ve genelde önemsiz şeylerden konuşmak |
yak v.
|
|
254 |
Slang |
şip şak işlem tamam (genelde tek gecelik ilişki ile ilgili) |
wham-bam-thank-you-ma'am v.
|
|
255 |
Slang |
(avustralya) genelde birini övmek için söylenen süper/on numara anlamında bir söz |
sick cunt expr.
|
|
256 |
Slang |
şip şak işlem tamam (genelde tek gecelik ilişki ile ilgili) |
wham, bam, thank you, ma'am expr.
|
|
British Slang |
|
257 |
British Slang |
amacı çok içip kadınlara sarkmak olan ve gecenin sonunda genelde kavga eden erkek |
shirt n.
|
|
258 |
British Slang |
fikir (genelde olumsuz hiç bir fikrim yok) |
(I have no a) danny la rue n.
|
|
259 |
British Slang |
genelde sonu iyi biten aşk filmi |
chick flick n.
|
|
260 |
British Slang |
sosyal standartları düşük olan genelde çalışan kesimden olup fazla zeki olmayan ve kötü giyinen kızları nitelemek için söylenen aşağılayıcı bir söz |
sharon and tracy n.
|
|
261 |
British Slang |
uzun saçlı genelde rock dinleyen asi motorcu |
smelly n.
|
|
262 |
British Slang |
yabancı (genelde italyan veya ispanyol) |
dago n.
|
|
263 |
British Slang |
(genelde eşcinseller) topluma açık bir yerde seks yapmak |
cottage v.
|
|
264 |
British Slang |
havlu kafa (genelde sarık takan orta doğulu kimseleri aşağılamak için söylenir) |
towelhead adj.
|
|
265 |
British Slang |
havlu kafa (genelde sarık takan orta doğulu kimseleri aşağılamak için söylenir) |
towel-head adj.
|
|
Modern Slang |
|
266 |
Modern Slang |
genellikle sağ elin orta parmağına takılan ve kişinin aseksüel olduğunu gösteren siyah (genelde hematit) yüzük |
ace ring n.
|
|
267 |
Modern Slang |
genelde dövmeleri, pirsingleri, renkli saçları olan alternatif tarzda model |
alternative model n.
|
|
Jewellery |
|
268 |
Jewellery |
genelde erkeklerin taktığı bir tür kolye |
afro-chain n.
|
|