long- - Türkisch Englisch Wörterbuch

long-

Play ENTRENus
Play ENTRENuk
Play ENTRENau

Bedeutungen von dem Begriff "long-" im Türkisch Englisch Wörterbuch : 2 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
General
long- pref. uzun süreli anlamı veren kombinasyon
long- pref. uzayan anlamı veren kombinasyon

Bedeutungen, die der Begriff "long-" mit anderen Begriffen im Englisch Türkisch Wörterbuch erhalten hat: 500 Ergebniss(e)

Englisch Türkisch
Common Usage
long adj. uzun
This type of principle is going to be general for a long period.
Bu tip prensipler uzun bir süre genel geçer olacak.

More Sentences
General
long time n. uzun süre
I will stop there and thank you for listening, as there are a few people who have been waiting a very long time already.
Burada duracağım ve beni dinlediğiniz için teşekkür edeceğim, zira zaten çok uzun süredir bekleyen birkaç kişi var.

More Sentences
long hours n. uzun çalışma saatleri
This translates into longer hours and less job security for the staff.
Bu da personel için daha uzun çalışma saatleri ve daha az iş güvencesi anlamına gelmektedir.

More Sentences
long distance n. uzun mesafeli
Can long distance relationships work?
Uzun mesafeli ilişkiler yürüyebilir mi?

More Sentences
long story n. uzun hikaye
He bored us with his long stories.
Uzun hikayeleriyle bizi sıktı.

More Sentences
long time n. uzun zaman
It is true that we sometimes take a long time to reply.
Bazen cevap vermemizin uzun zaman aldığı doğrudur.

More Sentences
a long time n. uzun süre
The Commission proposal, however, will undermine these prospects for a long time.
Ancak Komisyon teklifi, bu beklentileri uzun süre baltalayacaktır.

More Sentences
long jump n. uzun atlama
He has given up running in order to focus on the long jump.
Uzun atlamaya odaklanmak için koşmayı bıraktı.

More Sentences
long n. uzunluk
Why can a boat 12 metres long receive funding, while a boat of 13 metres cannot?
Neden 12 metre uzunluğundaki bir tekne fon alabiliyor da 13 metrelik bir tekne alamıyor?

More Sentences
long list n. uzun liste
With that long list you make it sound as though I have been extremely busy.
Bu uzun listeyle sanki son derece meşgulmüşüm gibi bir izlenim yaratıyorsunuz.

More Sentences
long duration n. uzun süreli
Lifelong learning requires the opposite, namely continuity and courses of long duration.
Yaşam boyu öğrenme bunun tam tersini, yani sürekliliği ve uzun süreli kursları gerektirir.

More Sentences
long distance n. uzun mesafe
Spices, for example, can be transported over extremely long distances.
Örneğin baharatlar son derece uzun mesafelere taşınabilir.

More Sentences
long hair n. uzun saç
Medicine man Hoo Sateow from Thailand has the world's documented longest hair at 16' 11 long.
Taylandlı şifacı Hoo Sateow 16' 11 uzunluğuyla dünyanın belgelenmiş en uzun saçına sahip.

More Sentences
long beard n. uzun sakal
All the old men in our village have long beards.
Köyümüzdeki tüm yaşlı adamların uzun sakalları var.

More Sentences
long-term effects n. uzun vadeli etkiler
But where is the scientific evidence about the medium- and long-term effects of GM crops upon biodiversity?
Ancak GD ürünlerin biyoçeşitlilik üzerindeki orta ve uzun vadeli etkilerine ilişkin bilimsel kanıtlar nerede?

More Sentences
long walks n. uzun yürüyüşler
I enjoy long walks on the beach.
Sahilde uzun yürüyüşlerden hoşlanırım.

More Sentences
a long list n. uzun bir liste
Crisis conditions, to put it mildly, prevail in a long list of developing countries.
Kriz koşulları, en hafif tabirle, gelişmekte olan ülkelerin uzun bir listesinde hüküm sürmektedir.

More Sentences
long haul n. uzun mesafe
We're here for the long haul.
Uzun mesafe için buradayız.

More Sentences
long process n. uzun süreç
This has been a problem in the long process on many occasions.
Bu uzun süreçte pek çok kez sorun teşkil etmiştir.

More Sentences
long-term treatment n. uzun süreli tedavi
Our own citizens who are HIV positive are able to access long-term treatment with effective medication.
HIV pozitif olan kendi vatandaşlarımız etkili ilaçlarla uzun süreli tedaviye erişebilmektedir.

More Sentences
life-long learning n. yaşam boyu öğrenme
This investment particularly needs to go towards education, training and life-long learning.
Bu yatırımın özellikle eğitim, öğretim ve yaşam boyu öğrenmeye yönelik olması gerekmektedir.

More Sentences
long v. arzulamak
Tom longed to see Mary again.
Tom, Mary'yi tekrar görmeyi arzuluyordu.

More Sentences
long for v. burnunda tütmek
I long for you.
Burnumda tütüyorsun.

More Sentences
long for v. özlem duymak
Liberalism is what the people of Europe long for.
Liberalizm Avrupa halklarının özlemini duyduğu şeydir.

More Sentences
long for v. özlemek
He longed for his mother.
O annesini özledi.

More Sentences
long v. hasret olmak
We are longing for peace.
Barışa hasretiz.

More Sentences
long for v. gözünde tütmek
I long for you.
Gözümde tütüyorsun.

More Sentences
long for v. arzulamak
Millions long for immortality who do not know what to do with themselves on a rainy Sunday afternoon.
Yağmurlu bir Pazar öğleden sonrasında ne yapacağını bilmeyen milyonlar ölümsüzlüğü arzuluyor.

More Sentences
long v. hasret kalmak
She was longing to hear from him.
Ondan haber almaya hasret kalmıştı.

More Sentences
long for v. çok istemek
We are longing for world peace.
Dünya barışını çok istiyoruz.

More Sentences
long v. özlemini çekmek
Liberalism is what the people of Europe long for.
Liberalizm Avrupa halkının özlemini çektiği şeydir.

More Sentences
long v. can atmak
I am fully aware that the police and prosecution services long for a framework directive.
Polis ve savcılık hizmetlerinin bir çerçeve yönerge için can attığının tamamen farkındayım.

More Sentences
work long hours v. uzun saatler çalışmak
Virtually my whole marriage, I've worked long hours.
Neredeyse evliliğim boyunca uzun saatler çalıştım.

More Sentences
long adj. çok
I would be happy if we could vote for it, and then we would no longer need the complaint and the appeal.
Eğer bu yönde oy kullanabilirsek çok mutlu olurum ve o zaman şikayet ve temyize de gerek kalmaz.

More Sentences
long adj. uzun süren
It actually takes twice as long for these chickens to reach slaughter weight.
Aslında bu tavukların kesim ağırlığına ulaşması iki kat daha uzun sürer.

More Sentences
long enough adj. yeterince uzun
Two years was certainly long enough for us to resolve these problems.
İki yıl bu sorunları çözmemiz için kesinlikle yeterince uzun bir süreydi.

More Sentences
long life adj. uzun ömürlü
I named my daughter Nairu wishing her long life.
Uzun ömürlü olması dileğiyle kızıma Nairu adını verdim.

More Sentences
long adj. uzun
This is a long way off, but in a sense 2020 is also quite close.
Bu uzun bir yol ancak bir anlamda 2020 de oldukça yakın.

More Sentences
long term adj. uzun vadeli
We must keep our eyes on the long term and the enormity of the challenge.
Gözlerimizi uzun vadeye ve mücadelenin büyüklüğüne dikmeliyiz.

More Sentences
too long adj. çok uzun
The question of how to deal with Turkey has been left unresolved for too long.
Türkiye ile nasıl başa çıkılacağı sorusu çok uzun süredir çözümsüz bırakılmıştır.

More Sentences
long-distance adj. şehirlerarası (telefon görüşmesi vb)
It's impossible to make a long-distance call with this phone.
Bu telefonla şehirlerarası arama yapmak imkansız.

More Sentences
long-winded adj. kabak tadı veren
Save your long-winded explanations for someone else.
Kabak tadı veren açıklamalarını başkasına sakla.

More Sentences
long-lived adj. uzun ömürlü
These substances are long-lived and bio-accumulative.
Bu maddeler uzun ömürlü ve biyolojik olarak birikimlidir.

More Sentences
long-lasting adj. uzun ömürlü
The resistance of peace-loving grass-roots forces will be equally long-lasting.
Barışsever halk güçlerinin direnişi de aynı şekilde uzun ömürlü olacaktır.

More Sentences
long-range adj. uzun menzilli
Iraq agreed, among other things, to give up all its weapons of mass destruction and long-range missiles.
Irak, diğer hususların yanı sıra, tüm kitle imha silahlarını ve uzun menzilli füzelerini bırakmayı kabul etmiştir.

More Sentences
long-distance adj. uzun mesafeli
You made a comparison, saying that the race you have run is a long-distance race.
Koştuğunuz yarışın uzun mesafeli bir yarış olduğunu söyleyerek bir karşılaştırma yaptınız.

More Sentences
long-running adj. uzun soluklu
So what does the report recommend that is different, that adds value to this very long-running debate?
Peki, rapor bu uzun soluklu tartışmaya değer katan, farklı olan ne öneriyor?

More Sentences
long-distance adj. uzun mesafe
None of us knew his decision to win the long-distance race.
Hiçbirimiz onun uzun mesafe yarışını kazanma kararını bilmiyorduk.

More Sentences
long-term adj. uzun vadeli
We need a responsible, long-term strategy as the basis for a common foreign and security policy.
Ortak bir dış ve güvenlik politikasının temeli olarak sorumlu ve uzun vadeli bir stratejiye ihtiyacımız var.

More Sentences
long standing adj. uzun süreli
These are of long standing, but are being addressed already within NATO.
Bunlar uzun süredir var olan ancak NATO içerisinde halihazırda ele alınan konulardır.

More Sentences
long sleeved adj. uzun kollu
These blouses are long sleeved.
Bu bluzlar uzun kolludur.

More Sentences
long-awaited adj. uzun zamandır beklenen
This long-awaited package contains many welcome aspects.
Uzun zamandır beklenen bu paket pek çok memnuniyet verici unsur içeriyor.

More Sentences
long-winded adj. dolambaçlı
The old professor's lectures are long-winded and ponderous.
Yaşlı profesörün dersleri dolambaçlı ve sıkıcıdır.

More Sentences
long adj. uzun
In many countries, long qualification periods are applied.
Birçok ülkede uzun yeterlilik süreleri uygulanmaktadır.

More Sentences
Common Usage
long-suffering n. cefa
General
long hand n. el yazısı
long saw n. dilme testeresi
horse with long hairs n. kılbarak
long underpants n. tuman
long focus lens n. uzun odaklı mercek
long boat n. şalupa
long cloak n. harmani
a face as long as a fiddle n. suratı iki karış
a long time n. uzun müddet
long vehicle n. uzun araç
long play n. uzunçalar
long vocal n. uzun vokal
long green pepper n. sivribiber
long range forecast n. uzun süreli hava tahmini
long iron n. golf sopası
long playing record n. uzunçalar
long windedness n. nefesini uzun tutabilme
long ton n. 1016 kilo
long and thin eggplant n. kemerpatlıcanı
a long way to hoe n. zahmetli iş
long tail pair n. uzun kuyruklu çift
long sufferance n. sabırlı olma
long distance communications n. uzun mesafeler arası iletişim
long vacation n. ingiltere üniversitelerinin yaz tatili
long stand off n. uzaktan algılama
long horse n. atlama beygiri
long play n. longpley
a good long time n. hayli uzun zaman
long distance flight n. uzun mesafe uçuşu
a long haul n. uzun taşıma mesafesi
long clawed prawn n. nehir karidesi
a long shot n. başarı ihtimali az olup gerçekleşince kazancı çok olan bir iş
long wire n. uzun kablo
long ton n. büyük ton
long wave n. uzun dalga
a long face n. ekşi yüz
long stroke engine n. uzun stroklu motor
long range radar n. uzun menzilli radar
long headed n. önsezi sahibi
long shot n. riskli girişim
long distance runner n. uzun mesafe koşucusu
long dozen n. on üç
long shot n. zor iş
a long shot n. ufak bir ihtimal
long leaf pine n. katrançamı
a long haul n. uzun süren zor bir iş
long distance call n. şehirlerarası konuşma
long cloak n. harmaniye
long distance call n. şehirlerarası görüşme
long last n. en nihayet
long nose n. nanik
long shot n. geniş plan
long bone n. uzun kemik
long purse n. cimri
long n. uzun ses
long run n. uzun dönem
long conversation n. uzun muhabbet
long discussion n. uzun görüşme
long interview n. uzun görüşme
long period of time n. uzun süre
long-time sufferer n. çilekeş
long-eared owl n. kulaklı orman baykuşu
long-form report n. uzun rapor
long-time pal n. kadim dost
long-tailed skua n. uzun kuyruklu korsanmartı
long-playing record n. longpley
long-distance n. şehirlerarası konuşma
long-windedness n. nefesini uzun tutabilme
long-range plan n. uzun vadeli plan
long-shore current n. kıyı akıntısı
decade-long imprisonment n. on yıllık mahkumiyet
long-distance driver n. uzun yol sürücüsü
long-distance call n. şehirlerarası konuşma
long-distance call n. şehirlerarası telefon konuşması
long-stay patient n. uzun süredir hastanede yatan hasta
long-standing customer n. uzun süreli müşteri
long-playing record n. albüm
long-term care facilities n. uzun dönemli bakım hizmetleri
long-time customer n. uzun süreli müşteri
long-tailed duck n. telkuyruk
long-standing rival n. ezeli rakip
long-distance call n. milletlerarası konuşma
long-horned beetle n. tekeböceği
long-distance n. uluslararası (telefon konuşması)
life-long sport n. yaşam boyu spor
long-headed poppy n. gelincik
long-tailed shrike n. uzun kuyruklu örümcekkuşu
long-legged buzzard n. kızıl şahin
long-tailed tit n. uzun kuyruklu baştankara
long-playing record n. uzunçalar
long-distance communications n. uzun mesafeler arası iletişim
long distance communication n. şehirlerarası iletişim
long distance signal n. şehirlerarası sinyal
long distance dialling n. şehirlerarası arama
a long wait n. uzun bir bekleme süresi
a long shot n. uzak ihtimal
long duration n. uzun süre
the night of the long knives n. katliam gecesi
long-distance call n. şehirlerarası telefon görüşmesi
long-distance n. şehirlerarası telefon görüşmesi
long jump tray n. uzun atlama tepsisi
the secret of long life n. uzun yaşamın sırrı
long beard n. üzerinde kardinal bellarmine'nin karikatürü bulunan taştan yapılmış içki sürahisi
long-established tradition n. öteden beri süregelen gelenek
long title n. uzun isim
long weekend n. uzun haftasonu
long sightedness n. uzağı görebilme
long sightedness n. uzağı görebilirlik
long time n. uzunca süre
long-term practice n. uzun süreli alıştırma/pratik
long-term practice n. uzun süreli çalışma
long-term effects n. uzun dönemdeki etkiler
long stairs n. uzun merdiven
long stairway n. uzun merdiven
long ladders n. uzun merdiven
long sleeve t-shirt n. uzun kollu tişört
long term outcome n. uzun vadeli sonuç
long term outcome n. uzun vadede sonuç
long term outcome n. uzun vadedeki getiri
a month-long recess n. bir aylık ara
long branch n. uzun dal
long coat n. uzun palto
long lost n. uzun süredir kayıp/ortalıkta görünmeyen
long-held fears n. uzun süreli korkular
long-term fears n. uzun süreli korkular
long distance relationship n. uzak mesafe ilişkisi
long distance relationship n. birbirinden uzakta ilişki yaşama
long summary n. uzun özet
a long-lost relative n. uzun süredir görülmeyen akraba
long road trip n. uzun yol seyahati
long step n. uzun adım
long steps n. uzun adımlar
long-banned visit n. uzun zaman yasaklanmış ziyaret
long negotiations n. uzun görüşmeler/müzakereler
man with long mustache n. uzun bıyıklı adam
long-windedness n. laf kalabalığı
long house n. nispeten dar ve tek odalı uzun yerleşim birimi
long term use n. uzun süreli kullanım
long sentence n. uzun hapis cezası
long imprisonment n. uzun hapis cezası
long term of imprisonment n. uzun hapis cezası
long raincoat n. uzun yağmurluk
long-felt need n. uzun süredir ihtiyaç duyulan şey
long-felt need n. uzun süredir duyulan ihtiyaç
long-range impact n. uzun vadeli etki
the long goodbye n. uzun veda
long-playing n. uzunçalar
long history n. köklü tarih
long distance n. uzak mesafe
long-lost son n. uzun süredir kayıp oğul
long sightedness n. uzak görüşlülük
tai long n. tay dillerinin bir kolu
tai long n. tai dillerinin bir kolu
long handled brush n. uzun saplı fırça
a long-term goal n. uzun vadeli hedef
long-windedness n. fazla uzunluk
long-windedness n. bıktırıcılık
ldr (long distance relationship) n. uzak mesafe ilişkisi
long n. uzun süre
long n. uzun pantolon
long n. satın alım
long ago n. uzak geçmiş
long ago n. çok eski
long ago n. çok önce
long face n. üzgün surat
long face n. asık yüz
long face n. umutsuz yüz ifadesi
long face n. ciddi yüz ifadesi
long finger n. orta parmak
long fly n. atlama egzersizi
long fly n. atlama beygirinden atlayarak yapılan bir jimnastik egzersizi
long haul n. uzun süre
long haul n. uzun zaman dilimi
long home n. mezar
long home n. kabir
long hundred n. yüz yirmi
long pillow n. uzun yastık
long view n. ileriyi düşünme
long view n. ileriyi gelecek çerçevesinde ele alma
long view n. ileri vadeli etkenleri göz önüne alarak bir sorunu inceleme
long view n. bir sorunun gelecek gözetilerek incelenmesi
long view n. bir duruma yönelik uzun vadeli yaklaşım
long view n. uzun vadede değerlendirme
long-beard n. uzun sakallı erkek
long-beard n. (erkek) kıdemli vatandaş
long-handled spade n. uzun saplı kürek
long-haul n. uzun süre
long-haul n. uzun zaman dilimi
long-legs [africa] n. etki
long-legs [africa] n. ulaşma gücü
long-legs [africa] n. güçlü nüfuz
long-legs [africa] n. tesir
long-legs [africa] n. etkileme gücü
long-legs [africa] n. kapsamlı güç
long-sufferance n. dayanıklılık
long-sufferance n. metanet
long-sufferance n. sabır
long-sufferance n. sabır ile göğüs germe
long-sufferance n. metanet ile dayanma
long-spouted jug n. uzun ağızlı sürahi
long lifespan n. uzun ömür
long lifespan n. uzun yaşam süresi
take a long deep breath v. soluklanmak
pull a long face v. yüzünden düşen bin parça olmak
long after a friend v. bir dostun özlemini çekmek
go the long way around v. dolaşmak
take long steps v. pergelleri açmak
long for v. heveslenmek
long for v. can atmak
live long v. muammer olmak
long for v. içi çekmek
long v. özlemek
take long v. uzun sürmek
draw the long bow v. abartmak
long for v. canı çekmek
tell a long rigmarole v. saçma sapan konuşmak
stand and wait a long time v. ağaç olmak
long for v. aramak
long v. hasretini çekmek
pull a long face v. suratını asmak
go a long way towards v. bir şeye çok katkıda bulunmak
long to possess v. göz dikmek
go a long way towards v. çok yararlı olmak
long for v. arzu etmek
have been waiting for a long time v. gözü yollarda kalmak
long v. çok istemek
walk a long way v. taban tepmek
long for v. tütmek
make somebody long for v. aratmak
live a long life v. gömlek eskitmek
pull a long face v. suratından düşen bin parça olmak
walk a long way v. taban patlatmak
pull a long face v. surat asmak
make long v. uzunlaştırmak
be too long and untidy v. papaza dönmek
long v. susamak
make a long nose v. nanik yapmak
have a long run v. afişte kalmak
long to see again v. hasretini çekmek
long v. gözlemek
draw the long bow v. atıp tutmak
long for v. hasret çekmek
draw the long bow v. dozunu kaçırmak
long (for) v. arzu etmek
long to v. can atmak
long v. arzu etmek
long to v. çok istemek
long v. istemek
not to live long enough to v. ömrü vefa etmemek
long for peace v. barışa susamak
long for something v. canı çekmek
be long and drawn out v. fos çıkmak
take a long time v. uzun sürmek (zaman)
keep someone wait a long time v. çok bekletmek
wait a long time v. çok beklemek
make someone long for v. özletmek
not long for v. arzulamamak
live long enough (to see) v. ömrü yetmek
walk a long way v. yol tepmek
long for v. hasretle beklemek
long to see (someone) again v. hasretle beklemek
come a long way v. gelişme kaydetmek
come a long way v. büyük mesafe katetmek
come a long way v. gelişme göstermek
have a long discussion v. uzunca tartışmak
have a long debate v. uzunca tartışmak
work for a long time v. uzun zaman çalışmak
know (someone) for a long time v. uzun süredir tanımak
work for a long time v. uzun süre çalışmak
not to have been used for a long time v. örümcek bağlamak
(for one´s life) to last long enough v. ömrü yetmek
(for one´s life) to last long enough v. ömrü vefa etmek
be long on v. -in fazlası olmak
become into a long-winded story v. yılan hikayesine dönmek
turn into a long-winded story v. yılan hikayesine dönmek
meet with life-long adversity v. feleğin sillesini yemek
turn into a long-winded story v. yılan hikayesine çevirmek
turn into a long-winded story v. yılan hikayesine döndürmek
be long-drawn-out v. sürüncemede kalmak
spoil food by cooking it for too long v. yemeği yakmak
last long v. uzun sürmek
go long way back v. eskiye dayanmak
goes a long way v. geniş bir alanı kapsamak
go a long way v. etkisi uzun sürmek
last a long time v. uzun sürmek
take a long time v. uzun sürmek
go long way back v. geçmişe dayanmak
seem to take a long time v. uzun süreceğe benzemek
take a long time v. uzun zaman almak
wait for a long time v. uzun zamandır bekliyor olmak
wait for a long time v. uzun zamandır beklemek
unearth the long-buried secrets v. uzun süredir saklı kalmış sırları su yüzüne çıkarmak
have a long rap sheet v. sabıkası kabarık olmak
have a criminal record a mile long v. sabıkası kabarık olmak
go a long way in doing something v. çok yararlı olmak
go a long way toward doing something v. bir şeye çok katkıda bulunmak
go a long way toward doing something v. çok yararlı olmak
die a long time ago v. çok önceden ölmek
howl all night long v. (köpek) bütün gece ulumak
use long sentences v. uzun cümleler kullanmak
live long enough v. ömrü vefa etmek
come a long way v. çok fazla yol katetmek
wait in a long queue v. uzun bir kuyrukta beklemek
live long v. uzun yaşamak
live long v. çok yaşamak
pull a long face v. yüzünü asmak
undertake a long-haul flight v. uzun uçuş yapmak
think long [dialect] v. özlemek
think long [dialect] v. hasret duymak
live long v. uzun ömürlü olmak
long v. uygun olmak
set short term and long term goal v. kısa vadeli ve uzun vadeli hedef belirlemek
long for v. hasretiyle yanıp tutuşmak
long on adj. fazlası olan
with long and thin moustache adj. kaytan bıyıklı
long winded adj. nefesini uzun süre tutan
long suffering adj. sabırlı
long eared adj. uzun kulaklı
long legged adj. uzun bacaklı
long hoped for adj. beklenilen
long acting adj. uzun süren
long lasting adj. dayanıklı
long adj. yorucu
very long adj. upuzun
very long adj. destan gibi
long tailed adj. uzun kuyruklu
long standing adj. çoktandır devam eden
having a big and long nose adj. burnaz
of long standing adj. eski
long wearing adj. dayanıklı
long adj. büyük
long adj. uzun vadeli
long forgotten adj. çoktan unutulmuş
of long standing adj. çok eski
of long standing adj. çoktan beri bulunan
long lasting adj. kalıcı
long adj. boyca aşırı uzatılmış
long dated adj. uzun vadeli
long dated adj. uzun süreli
long winded adj. uzun soluklu (yazı vb)
a day-long adj. tüm gün süren
long-awaited adj. özlenen
long-termed adj. uzun soluklu
long-sighted adj. presbit
long-sighted adj. uzağı gören
long-standing adj. çoktandır devam eden
long-suffering adj. cefakeş
long-standing adj. sürüncemede kalan
long-distance adj. şehirlerarası (telefon konuşması)
long-drawn-out adj. çok uzun süren
long-standing adj. epeydir devam eden
long-playing adj. uzun devirli (plak)
long-distance adj. şehirlerarası (telefon görüşmesi)
long-awaited adj. özlem duyulan
long-suffering adj. uzun süre birinin kahrını çeken
long-haired adj. entelektüel
long-lasting adj. dayanıklı
decade-long adj. on yıl süren
long-winded adj. sözü çok uzatan
long-range adj. uzun menzilli (top)
long-termed adj. uzun dönemli
long-standing adj. bitmez tükenmez
long-suffering adj. çilekeş
century-long/old adj. yüzyıllık
long-winded adj. sözü bitmez
long-winded adj. lafı uzatan
long-life adj. uzun ömürlü
long-wearing adj. dayanıklı
long adj. boylu
long-distance adj. (telefon) şehirlerarası
long-wearing adj. sağlam
long-familiar adj. tanınmış
long-familiar adj. ünlü
long-drawn out adj. uzun süreli
long-drawn out adj. uzun
long-drawn out adj. uzun süren
3-mile-long adj. 3 mil uzunluğunda
long standing adj. uzun zamandır süren
long-known adj. uzun süredir bilinen
long-necked adj. uzun saplı (telli çalgılarda)
long-serving adj. uzun yıllar hizmet veren
long-serving adj. tecrübeli
long-reaching adj. uzun vadeli
long-reaching adj. uzun vadede
long-suppressed adj. uzun süredir bastırılan
long-established adj. köklü
long-hidden adj. uzun süredir saklı kalmış
long adj. ileriyi gören
long adj. sağduyulu
long-overdue adj. vadesi çoktan geçmiş
long-banned adj. uzun zaman yasaklanmış
long-suffering adj. cefakar
long-sought adj. uzun süredir aranan
long-sought adj. çoktandır aranan
long-stemmed adj. uzun saplı
long dead adj. ölüp gitmiş
long-abandoned adj. uzun zamandır terk edilmiş
long-abandoned adj. uzun zamandır gidilmemiş
long-abandoned adj. uzun zaman önce terk edilmiş
long-haired adj. uzun saçlı
long-standing adj. uzun süredir devam eden
long standing adj. uzun bir geçmişi olan
a day-long adj. bir günlük
a day-long adj. günübirlik
long-stalked adj. uzun saplı (bitki)
long-stalked adj. uzun sapı olan
age-long adj. yüzyıllar süren
age-long adj. uzun süren
age-long adj. uzun zaman süren
age-long adj. çağlar boyu süren
age-long adj. asırlık
long-handled adj. uzun saplı
long-handled adj. sapı uzun
long adj. ayrıntılı
long adj. teferruatlı
long adj. can sıkıcı
long adj. kasvetli
long adj. zaman alan
long-faced adj. asık suratlı
long-faced adj. suratı asık
long-faced adj. üzgün
long-lived adj. dayanıklı
long-standing adj. müzmin
long-winded adj. kolayca yorulmayan
long-winded adj. derin derin nefes alan
month-long adj. bir ay süren
long adj. fazla mevcutlu
long adj. birden fazla parçadan oluşan
long adj. birden fazla üyesi olan
long adj. sürüncemede kalan
long adj. gereksiz uzun
long adj. geniş kapsamlı
long adj. riskli
long adj. önemli ölçüde şans gerektiren
long adj. düşük ihtimalli
long adj. kazanması olanaksız
long adj. gerçekleşmesi olanaksız
long adj. başarması olanaksız
long adj. doğrusal boyutlu
long adj. doğrusal boyut yaratan
long adj. belirli sayıda
long adj. belirli birimden oluşan
long adj. ağır
long adj. yavaş ilerleyen
long adj. uzadıkça uzayan