|
Kategorie |
Englisch |
Türkisch |
|
Common Usage |
|
1 |
Common Usage |
long adj.
|
uzun |
|
This type of principle is going to be general for a long period.
Bu tip prensipler uzun bir süre genel geçer olacak.
More Sentences
|
General |
|
2 |
General |
long time n.
|
uzun süre |
|
I will stop there and thank you for listening, as there are a few people who have been waiting a very long time already.
Burada duracağım ve beni dinlediğiniz için teşekkür edeceğim, zira zaten çok uzun süredir bekleyen birkaç kişi var.
More Sentences
|
3 |
General |
long hours n.
|
uzun çalışma saatleri |
|
This translates into longer hours and less job security for the staff.
Bu da personel için daha uzun çalışma saatleri ve daha az iş güvencesi anlamına gelmektedir.
More Sentences
|
4 |
General |
long distance n.
|
uzun mesafeli |
|
Can long distance relationships work?
Uzun mesafeli ilişkiler yürüyebilir mi?
More Sentences
|
5 |
General |
long story n.
|
uzun hikaye |
|
He bored us with his long stories.
Uzun hikayeleriyle bizi sıktı.
More Sentences
|
6 |
General |
long time n.
|
uzun zaman |
|
It is true that we sometimes take a long time to reply.
Bazen cevap vermemizin uzun zaman aldığı doğrudur.
More Sentences
|
7 |
General |
a long time n.
|
uzun süre |
|
The Commission proposal, however, will undermine these prospects for a long time.
Ancak Komisyon teklifi, bu beklentileri uzun süre baltalayacaktır.
More Sentences
|
8 |
General |
long jump n.
|
uzun atlama |
|
He has given up running in order to focus on the long jump.
Uzun atlamaya odaklanmak için koşmayı bıraktı.
More Sentences
|
9 |
General |
long n.
|
uzunluk |
|
Why can a boat 12 metres long receive funding, while a boat of 13 metres cannot?
Neden 12 metre uzunluğundaki bir tekne fon alabiliyor da 13 metrelik bir tekne alamıyor?
More Sentences
|
10 |
General |
long list n.
|
uzun liste |
|
With that long list you make it sound as though I have been extremely busy.
Bu uzun listeyle sanki son derece meşgulmüşüm gibi bir izlenim yaratıyorsunuz.
More Sentences
|
11 |
General |
long duration n.
|
uzun süreli |
|
Lifelong learning requires the opposite, namely continuity and courses of long duration.
Yaşam boyu öğrenme bunun tam tersini, yani sürekliliği ve uzun süreli kursları gerektirir.
More Sentences
|
12 |
General |
long distance n.
|
uzun mesafe |
|
Spices, for example, can be transported over extremely long distances.
Örneğin baharatlar son derece uzun mesafelere taşınabilir.
More Sentences
|
13 |
General |
long hair n.
|
uzun saç |
|
Medicine man Hoo Sateow from Thailand has the world's documented longest hair at 16' 11 long.
Taylandlı şifacı Hoo Sateow 16' 11 uzunluğuyla dünyanın belgelenmiş en uzun saçına sahip.
More Sentences
|
14 |
General |
long beard n.
|
uzun sakal |
|
All the old men in our village have long beards.
Köyümüzdeki tüm yaşlı adamların uzun sakalları var.
More Sentences
|
15 |
General |
long-term effects n.
|
uzun vadeli etkiler |
|
But where is the scientific evidence about the medium- and long-term effects of GM crops upon biodiversity?
Ancak GD ürünlerin biyoçeşitlilik üzerindeki orta ve uzun vadeli etkilerine ilişkin bilimsel kanıtlar nerede?
More Sentences
|
16 |
General |
long walks n.
|
uzun yürüyüşler |
|
I enjoy long walks on the beach.
Sahilde uzun yürüyüşlerden hoşlanırım.
More Sentences
|
17 |
General |
a long list n.
|
uzun bir liste |
|
Crisis conditions, to put it mildly, prevail in a long list of developing countries.
Kriz koşulları, en hafif tabirle, gelişmekte olan ülkelerin uzun bir listesinde hüküm sürmektedir.
More Sentences
|
18 |
General |
long haul n.
|
uzun mesafe |
|
We're here for the long haul.
Uzun mesafe için buradayız.
More Sentences
|
|
19 |
General |
long process n.
|
uzun süreç |
|
This has been a problem in the long process on many occasions.
Bu uzun süreçte pek çok kez sorun teşkil etmiştir.
More Sentences
|
20 |
General |
long-term treatment n.
|
uzun süreli tedavi |
|
Our own citizens who are HIV positive are able to access long-term treatment with effective medication.
HIV pozitif olan kendi vatandaşlarımız etkili ilaçlarla uzun süreli tedaviye erişebilmektedir.
More Sentences
|
21 |
General |
life-long learning n.
|
yaşam boyu öğrenme |
|
This investment particularly needs to go towards education, training and life-long learning.
Bu yatırımın özellikle eğitim, öğretim ve yaşam boyu öğrenmeye yönelik olması gerekmektedir.
More Sentences
|
22 |
General |
long v.
|
arzulamak |
|
Tom longed to see Mary again.
Tom, Mary'yi tekrar görmeyi arzuluyordu.
More Sentences
|
23 |
General |
long for v.
|
burnunda tütmek |
|
I long for you.
Burnumda tütüyorsun.
More Sentences
|
24 |
General |
long for v.
|
özlem duymak |
|
Liberalism is what the people of Europe long for.
Liberalizm Avrupa halklarının özlemini duyduğu şeydir.
More Sentences
|
25 |
General |
long for v.
|
özlemek |
|
He longed for his mother.
O annesini özledi.
More Sentences
|
26 |
General |
long v.
|
hasret olmak |
|
We are longing for peace.
Barışa hasretiz.
More Sentences
|
27 |
General |
long for v.
|
gözünde tütmek |
|
I long for you.
Gözümde tütüyorsun.
More Sentences
|
28 |
General |
long for v.
|
arzulamak |
|
Millions long for immortality who do not know what to do with themselves on a rainy Sunday afternoon.
Yağmurlu bir Pazar öğleden sonrasında ne yapacağını bilmeyen milyonlar ölümsüzlüğü arzuluyor.
More Sentences
|
29 |
General |
long v.
|
hasret kalmak |
|
She was longing to hear from him.
Ondan haber almaya hasret kalmıştı.
More Sentences
|
30 |
General |
long for v.
|
çok istemek |
|
We are longing for world peace.
Dünya barışını çok istiyoruz.
More Sentences
|
31 |
General |
long v.
|
özlemini çekmek |
|
Liberalism is what the people of Europe long for.
Liberalizm Avrupa halkının özlemini çektiği şeydir.
More Sentences
|
32 |
General |
long v.
|
can atmak |
|
I am fully aware that the police and prosecution services long for a framework directive.
Polis ve savcılık hizmetlerinin bir çerçeve yönerge için can attığının tamamen farkındayım.
More Sentences
|
33 |
General |
work long hours v.
|
uzun saatler çalışmak |
|
Virtually my whole marriage, I've worked long hours.
Neredeyse evliliğim boyunca uzun saatler çalıştım.
More Sentences
|
34 |
General |
long adj.
|
çok |
|
I would be happy if we could vote for it, and then we would no longer need the complaint and the appeal.
Eğer bu yönde oy kullanabilirsek çok mutlu olurum ve o zaman şikayet ve temyize de gerek kalmaz.
More Sentences
|
35 |
General |
long adj.
|
uzun süren |
|
It actually takes twice as long for these chickens to reach slaughter weight.
Aslında bu tavukların kesim ağırlığına ulaşması iki kat daha uzun sürer.
More Sentences
|
36 |
General |
long enough adj.
|
yeterince uzun |
|
Two years was certainly long enough for us to resolve these problems.
İki yıl bu sorunları çözmemiz için kesinlikle yeterince uzun bir süreydi.
More Sentences
|
37 |
General |
long life adj.
|
uzun ömürlü |
|
I named my daughter Nairu wishing her long life.
Uzun ömürlü olması dileğiyle kızıma Nairu adını verdim.
More Sentences
|
38 |
General |
long adj.
|
uzun |
|
This is a long way off, but in a sense 2020 is also quite close.
Bu uzun bir yol ancak bir anlamda 2020 de oldukça yakın.
More Sentences
|
|
39 |
General |
long term adj.
|
uzun vadeli |
|
We must keep our eyes on the long term and the enormity of the challenge.
Gözlerimizi uzun vadeye ve mücadelenin büyüklüğüne dikmeliyiz.
More Sentences
|
40 |
General |
too long adj.
|
çok uzun |
|
The question of how to deal with Turkey has been left unresolved for too long.
Türkiye ile nasıl başa çıkılacağı sorusu çok uzun süredir çözümsüz bırakılmıştır.
More Sentences
|
41 |
General |
long-distance adj.
|
şehirlerarası (telefon görüşmesi vb) |
|
It's impossible to make a long-distance call with this phone.
Bu telefonla şehirlerarası arama yapmak imkansız.
More Sentences
|
42 |
General |
long-winded adj.
|
kabak tadı veren |
|
Save your long-winded explanations for someone else.
Kabak tadı veren açıklamalarını başkasına sakla.
More Sentences
|
43 |
General |
long-lived adj.
|
uzun ömürlü |
|
These substances are long-lived and bio-accumulative.
Bu maddeler uzun ömürlü ve biyolojik olarak birikimlidir.
More Sentences
|
44 |
General |
long-lasting adj.
|
uzun ömürlü |
|
The resistance of peace-loving grass-roots forces will be equally long-lasting.
Barışsever halk güçlerinin direnişi de aynı şekilde uzun ömürlü olacaktır.
More Sentences
|
45 |
General |
long-range adj.
|
uzun menzilli |
|
Iraq agreed, among other things, to give up all its weapons of mass destruction and long-range missiles.
Irak, diğer hususların yanı sıra, tüm kitle imha silahlarını ve uzun menzilli füzelerini bırakmayı kabul etmiştir.
More Sentences
|
46 |
General |
long-distance adj.
|
uzun mesafeli |
|
You made a comparison, saying that the race you have run is a long-distance race.
Koştuğunuz yarışın uzun mesafeli bir yarış olduğunu söyleyerek bir karşılaştırma yaptınız.
More Sentences
|
47 |
General |
long-running adj.
|
uzun soluklu |
|
So what does the report recommend that is different, that adds value to this very long-running debate?
Peki, rapor bu uzun soluklu tartışmaya değer katan, farklı olan ne öneriyor?
More Sentences
|
48 |
General |
long-distance adj.
|
uzun mesafe |
|
None of us knew his decision to win the long-distance race.
Hiçbirimiz onun uzun mesafe yarışını kazanma kararını bilmiyorduk.
More Sentences
|
49 |
General |
long-term adj.
|
uzun vadeli |
|
We need a responsible, long-term strategy as the basis for a common foreign and security policy.
Ortak bir dış ve güvenlik politikasının temeli olarak sorumlu ve uzun vadeli bir stratejiye ihtiyacımız var.
More Sentences
|
50 |
General |
long standing adj.
|
uzun süreli |
|
These are of long standing, but are being addressed already within NATO.
Bunlar uzun süredir var olan ancak NATO içerisinde halihazırda ele alınan konulardır.
More Sentences
|
51 |
General |
long sleeved adj.
|
uzun kollu |
|
These blouses are long sleeved.
Bu bluzlar uzun kolludur.
More Sentences
|
52 |
General |
long-awaited adj.
|
uzun zamandır beklenen |
|
This long-awaited package contains many welcome aspects.
Uzun zamandır beklenen bu paket pek çok memnuniyet verici unsur içeriyor.
More Sentences
|
53 |
General |
long-winded adj.
|
dolambaçlı |
|
The old professor's lectures are long-winded and ponderous.
Yaşlı profesörün dersleri dolambaçlı ve sıkıcıdır.
More Sentences
|
54 |
General |
long adj.
|
uzun |
|
In many countries, long qualification periods are applied.
Birçok ülkede uzun yeterlilik süreleri uygulanmaktadır.
More Sentences
|
Common Usage |
|
55 |
Common Usage |
long-suffering n.
|
cefa |
|
General |
|
56 |
General |
long hand n.
|
el yazısı |
|
57 |
General |
long saw n.
|
dilme testeresi |
|
58 |
General |
horse with long hairs n.
|
kılbarak |
|
59 |
General |
long underpants n.
|
tuman |
|
60 |
General |
long focus lens n.
|
uzun odaklı mercek |
|
61 |
General |
long boat n.
|
şalupa |
|
62 |
General |
long cloak n.
|
harmani |
|
63 |
General |
a face as long as a fiddle n.
|
suratı iki karış |
|
64 |
General |
a long time n.
|
uzun müddet |
|
65 |
General |
long vehicle n.
|
uzun araç |
|
66 |
General |
long play n.
|
uzunçalar |
|
67 |
General |
long vocal n.
|
uzun vokal |
|
68 |
General |
long green pepper n.
|
sivribiber |
|
69 |
General |
long range forecast n.
|
uzun süreli hava tahmini |
|
70 |
General |
long iron n.
|
golf sopası |
|
71 |
General |
long playing record n.
|
uzunçalar |
|
72 |
General |
long windedness n.
|
nefesini uzun tutabilme |
|
73 |
General |
long ton n.
|
1016 kilo |
|
74 |
General |
long and thin eggplant n.
|
kemerpatlıcanı |
|
75 |
General |
a long way to hoe n.
|
zahmetli iş |
|
76 |
General |
long tail pair n.
|
uzun kuyruklu çift |
|
77 |
General |
long sufferance n.
|
sabırlı olma |
|
78 |
General |
long distance communications n.
|
uzun mesafeler arası iletişim |
|
|
79 |
General |
long vacation n.
|
ingiltere üniversitelerinin yaz tatili |
|
80 |
General |
long stand off n.
|
uzaktan algılama |
|
81 |
General |
long horse n.
|
atlama beygiri |
|
82 |
General |
long play n.
|
longpley |
|
83 |
General |
a good long time n.
|
hayli uzun zaman |
|
84 |
General |
long distance flight n.
|
uzun mesafe uçuşu |
|
85 |
General |
a long haul n.
|
uzun taşıma mesafesi |
|
86 |
General |
long clawed prawn n.
|
nehir karidesi |
|
87 |
General |
a long shot n.
|
başarı ihtimali az olup gerçekleşince kazancı çok olan bir iş |
|
88 |
General |
long wire n.
|
uzun kablo |
|
89 |
General |
long ton n.
|
büyük ton |
|
90 |
General |
long wave n.
|
uzun dalga |
|
91 |
General |
a long face n.
|
ekşi yüz |
|
92 |
General |
long stroke engine n.
|
uzun stroklu motor |
|
93 |
General |
long range radar n.
|
uzun menzilli radar |
|
94 |
General |
long headed n.
|
önsezi sahibi |
|
95 |
General |
long shot n.
|
riskli girişim |
|
96 |
General |
long distance runner n.
|
uzun mesafe koşucusu |
|
97 |
General |
long dozen n.
|
on üç |
|
98 |
General |
long shot n.
|
zor iş |
|
99 |
General |
a long shot n.
|
ufak bir ihtimal |
|
100 |
General |
long leaf pine n.
|
katrançamı |
|
101 |
General |
a long haul n.
|
uzun süren zor bir iş |
|
102 |
General |
long distance call n.
|
şehirlerarası konuşma |
|
103 |
General |
long cloak n.
|
harmaniye |
|
104 |
General |
long distance call n.
|
şehirlerarası görüşme |
|
105 |
General |
long last n.
|
en nihayet |
|
106 |
General |
long nose n.
|
nanik |
|
107 |
General |
long shot n.
|
geniş plan |
|
108 |
General |
long bone n.
|
uzun kemik |
|
109 |
General |
long purse n.
|
cimri |
|
110 |
General |
long n.
|
uzun ses |
|
111 |
General |
long run n.
|
uzun dönem |
|
112 |
General |
long conversation n.
|
uzun muhabbet |
|
113 |
General |
long discussion n.
|
uzun görüşme |
|
114 |
General |
long interview n.
|
uzun görüşme |
|
115 |
General |
long period of time n.
|
uzun süre |
|
116 |
General |
long-time sufferer n.
|
çilekeş |
|
117 |
General |
long-eared owl n.
|
kulaklı orman baykuşu |
|
118 |
General |
long-form report n.
|
uzun rapor |
|
119 |
General |
long-time pal n.
|
kadim dost |
|
120 |
General |
long-tailed skua n.
|
uzun kuyruklu korsanmartı |
|
121 |
General |
long-playing record n.
|
longpley |
|
122 |
General |
long-distance n.
|
şehirlerarası konuşma |
|
123 |
General |
long-windedness n.
|
nefesini uzun tutabilme |
|
124 |
General |
long-range plan n.
|
uzun vadeli plan |
|
125 |
General |
long-shore current n.
|
kıyı akıntısı |
|
126 |
General |
decade-long imprisonment n.
|
on yıllık mahkumiyet |
|
127 |
General |
long-distance driver n.
|
uzun yol sürücüsü |
|
128 |
General |
long-distance call n.
|
şehirlerarası konuşma |
|
129 |
General |
long-distance call n.
|
şehirlerarası telefon konuşması |
|
130 |
General |
long-stay patient n.
|
uzun süredir hastanede yatan hasta |
|
131 |
General |
long-standing customer n.
|
uzun süreli müşteri |
|
132 |
General |
long-playing record n.
|
albüm |
|
133 |
General |
long-term care facilities n.
|
uzun dönemli bakım hizmetleri |
|
134 |
General |
long-time customer n.
|
uzun süreli müşteri |
|
135 |
General |
long-tailed duck n.
|
telkuyruk |
|
136 |
General |
long-standing rival n.
|
ezeli rakip |
|
137 |
General |
long-distance call n.
|
milletlerarası konuşma |
|
138 |
General |
long-horned beetle n.
|
tekeböceği |
|
139 |
General |
long-distance n.
|
uluslararası (telefon konuşması) |
|
140 |
General |
life-long sport n.
|
yaşam boyu spor |
|
141 |
General |
long-headed poppy n.
|
gelincik |
|
142 |
General |
long-tailed shrike n.
|
uzun kuyruklu örümcekkuşu |
|
143 |
General |
long-legged buzzard n.
|
kızıl şahin |
|
144 |
General |
long-tailed tit n.
|
uzun kuyruklu baştankara |
|
145 |
General |
long-playing record n.
|
uzunçalar |
|
146 |
General |
long-distance communications n.
|
uzun mesafeler arası iletişim |
|
147 |
General |
long distance communication n.
|
şehirlerarası iletişim |
|
148 |
General |
long distance signal n.
|
şehirlerarası sinyal |
|
149 |
General |
long distance dialling n.
|
şehirlerarası arama |
|
150 |
General |
a long wait n.
|
uzun bir bekleme süresi |
|
151 |
General |
a long shot n.
|
uzak ihtimal |
|
152 |
General |
long duration n.
|
uzun süre |
|
153 |
General |
the night of the long knives n.
|
katliam gecesi |
|
154 |
General |
long-distance call n.
|
şehirlerarası telefon görüşmesi |
|
155 |
General |
long-distance n.
|
şehirlerarası telefon görüşmesi |
|
156 |
General |
long jump tray n.
|
uzun atlama tepsisi |
|
157 |
General |
the secret of long life n.
|
uzun yaşamın sırrı |
|
158 |
General |
long beard n.
|
üzerinde kardinal bellarmine'nin karikatürü bulunan taştan yapılmış içki sürahisi |
|
159 |
General |
long-established tradition n.
|
öteden beri süregelen gelenek |
|
160 |
General |
long title n.
|
uzun isim |
|
161 |
General |
long weekend n.
|
uzun haftasonu |
|
162 |
General |
long sightedness n.
|
uzağı görebilme |
|
163 |
General |
long sightedness n.
|
uzağı görebilirlik |
|
164 |
General |
long time n.
|
uzunca süre |
|
165 |
General |
long-term practice n.
|
uzun süreli alıştırma/pratik |
|
166 |
General |
long-term practice n.
|
uzun süreli çalışma |
|
167 |
General |
long-term effects n.
|
uzun dönemdeki etkiler |
|
168 |
General |
long stairs n.
|
uzun merdiven |
|
169 |
General |
long stairway n.
|
uzun merdiven |
|
170 |
General |
long ladders n.
|
uzun merdiven |
|
171 |
General |
long sleeve t-shirt n.
|
uzun kollu tişört |
|
172 |
General |
long term outcome n.
|
uzun vadeli sonuç |
|
173 |
General |
long term outcome n.
|
uzun vadede sonuç |
|
174 |
General |
long term outcome n.
|
uzun vadedeki getiri |
|
175 |
General |
a month-long recess n.
|
bir aylık ara |
|
176 |
General |
long branch n.
|
uzun dal |
|
177 |
General |
long coat n.
|
uzun palto |
|
178 |
General |
long lost n.
|
uzun süredir kayıp/ortalıkta görünmeyen |
|
179 |
General |
long-held fears n.
|
uzun süreli korkular |
|
180 |
General |
long-term fears n.
|
uzun süreli korkular |
|
181 |
General |
long distance relationship n.
|
uzak mesafe ilişkisi |
|
182 |
General |
long distance relationship n.
|
birbirinden uzakta ilişki yaşama |
|
183 |
General |
long summary n.
|
uzun özet |
|
184 |
General |
a long-lost relative n.
|
uzun süredir görülmeyen akraba |
|
185 |
General |
long road trip n.
|
uzun yol seyahati |
|
186 |
General |
long step n.
|
uzun adım |
|
187 |
General |
long steps n.
|
uzun adımlar |
|
188 |
General |
long-banned visit n.
|
uzun zaman yasaklanmış ziyaret |
|
189 |
General |
long negotiations n.
|
uzun görüşmeler/müzakereler |
|
190 |
General |
man with long mustache n.
|
uzun bıyıklı adam |
|
191 |
General |
long-windedness n.
|
laf kalabalığı |
|
192 |
General |
long house n.
|
nispeten dar ve tek odalı uzun yerleşim birimi |
|
193 |
General |
long term use n.
|
uzun süreli kullanım |
|
194 |
General |
long sentence n.
|
uzun hapis cezası |
|
195 |
General |
long imprisonment n.
|
uzun hapis cezası |
|
196 |
General |
long term of imprisonment n.
|
uzun hapis cezası |
|
197 |
General |
long raincoat n.
|
uzun yağmurluk |
|
198 |
General |
long-felt need n.
|
uzun süredir ihtiyaç duyulan şey |
|
199 |
General |
long-felt need n.
|
uzun süredir duyulan ihtiyaç |
|
200 |
General |
long-range impact n.
|
uzun vadeli etki |
|
201 |
General |
the long goodbye n.
|
uzun veda |
|
202 |
General |
long-playing n.
|
uzunçalar |
|
203 |
General |
long history n.
|
köklü tarih |
|
204 |
General |
long distance n.
|
uzak mesafe |
|
205 |
General |
long-lost son n.
|
uzun süredir kayıp oğul |
|
206 |
General |
long sightedness n.
|
uzak görüşlülük |
|
207 |
General |
tai long n.
|
tay dillerinin bir kolu |
|
208 |
General |
tai long n.
|
tai dillerinin bir kolu |
|
209 |
General |
long handled brush n.
|
uzun saplı fırça |
|
210 |
General |
a long-term goal n.
|
uzun vadeli hedef |
|
211 |
General |
long-windedness n.
|
fazla uzunluk |
|
212 |
General |
long-windedness n.
|
bıktırıcılık |
|
213 |
General |
ldr (long distance relationship) n.
|
uzak mesafe ilişkisi |
|
214 |
General |
long n.
|
uzun süre |
|
215 |
General |
long n.
|
uzun pantolon |
|
216 |
General |
long n.
|
satın alım |
|
217 |
General |
long ago n.
|
uzak geçmiş |
|
218 |
General |
long ago n.
|
çok eski |
|
219 |
General |
long ago n.
|
çok önce |
|
220 |
General |
long face n.
|
üzgün surat |
|
221 |
General |
long face n.
|
asık yüz |
|
222 |
General |
long face n.
|
umutsuz yüz ifadesi |
|
223 |
General |
long face n.
|
ciddi yüz ifadesi |
|
224 |
General |
long finger n.
|
orta parmak |
|
225 |
General |
long fly n.
|
atlama egzersizi |
|
226 |
General |
long fly n.
|
atlama beygirinden atlayarak yapılan bir jimnastik egzersizi |
|
227 |
General |
long haul n.
|
uzun süre |
|
228 |
General |
long haul n.
|
uzun zaman dilimi |
|
229 |
General |
long home n.
|
mezar |
|
230 |
General |
long home n.
|
kabir |
|
231 |
General |
long hundred n.
|
yüz yirmi |
|
232 |
General |
long pillow n.
|
uzun yastık |
|
233 |
General |
long view n.
|
ileriyi düşünme |
|
234 |
General |
long view n.
|
ileriyi gelecek çerçevesinde ele alma |
|
235 |
General |
long view n.
|
ileri vadeli etkenleri göz önüne alarak bir sorunu inceleme |
|
236 |
General |
long view n.
|
bir sorunun gelecek gözetilerek incelenmesi |
|
237 |
General |
long view n.
|
bir duruma yönelik uzun vadeli yaklaşım |
|
238 |
General |
long view n.
|
uzun vadede değerlendirme |
|
239 |
General |
long-beard n.
|
uzun sakallı erkek |
|
240 |
General |
long-beard n.
|
(erkek) kıdemli vatandaş |
|
241 |
General |
long-handled spade n.
|
uzun saplı kürek |
|
242 |
General |
long-haul n.
|
uzun süre |
|
243 |
General |
long-haul n.
|
uzun zaman dilimi |
|
244 |
General |
long-legs [africa] n.
|
etki |
|
245 |
General |
long-legs [africa] n.
|
ulaşma gücü |
|
246 |
General |
long-legs [africa] n.
|
güçlü nüfuz |
|
247 |
General |
long-legs [africa] n.
|
tesir |
|
248 |
General |
long-legs [africa] n.
|
etkileme gücü |
|
249 |
General |
long-legs [africa] n.
|
kapsamlı güç |
|
250 |
General |
long-sufferance n.
|
dayanıklılık |
|
251 |
General |
long-sufferance n.
|
metanet |
|
252 |
General |
long-sufferance n.
|
sabır |
|
253 |
General |
long-sufferance n.
|
sabır ile göğüs germe |
|
254 |
General |
long-sufferance n.
|
metanet ile dayanma |
|
255 |
General |
long-spouted jug n.
|
uzun ağızlı sürahi |
|
256 |
General |
long lifespan n.
|
uzun ömür |
|
257 |
General |
long lifespan n.
|
uzun yaşam süresi |
|
258 |
General |
take a long deep breath v.
|
soluklanmak |
|
259 |
General |
pull a long face v.
|
yüzünden düşen bin parça olmak |
|
260 |
General |
long after a friend v.
|
bir dostun özlemini çekmek |
|
261 |
General |
go the long way around v.
|
dolaşmak |
|
262 |
General |
take long steps v.
|
pergelleri açmak |
|
263 |
General |
long for v.
|
heveslenmek |
|
264 |
General |
long for v.
|
can atmak |
|
265 |
General |
live long v.
|
muammer olmak |
|
266 |
General |
long for v.
|
içi çekmek |
|
267 |
General |
long v.
|
özlemek |
|
268 |
General |
take long v.
|
uzun sürmek |
|
269 |
General |
draw the long bow v.
|
abartmak |
|
270 |
General |
long for v.
|
canı çekmek |
|
271 |
General |
tell a long rigmarole v.
|
saçma sapan konuşmak |
|
272 |
General |
stand and wait a long time v.
|
ağaç olmak |
|
273 |
General |
long for v.
|
aramak |
|
274 |
General |
long v.
|
hasretini çekmek |
|
275 |
General |
pull a long face v.
|
suratını asmak |
|
276 |
General |
go a long way towards v.
|
bir şeye çok katkıda bulunmak |
|
277 |
General |
long to possess v.
|
göz dikmek |
|
278 |
General |
go a long way towards v.
|
çok yararlı olmak |
|
279 |
General |
long for v.
|
arzu etmek |
|
280 |
General |
have been waiting for a long time v.
|
gözü yollarda kalmak |
|
281 |
General |
long v.
|
çok istemek |
|
282 |
General |
walk a long way v.
|
taban tepmek |
|
283 |
General |
long for v.
|
tütmek |
|
284 |
General |
make somebody long for v.
|
aratmak |
|
285 |
General |
live a long life v.
|
gömlek eskitmek |
|
286 |
General |
pull a long face v.
|
suratından düşen bin parça olmak |
|
287 |
General |
walk a long way v.
|
taban patlatmak |
|
288 |
General |
pull a long face v.
|
surat asmak |
|
289 |
General |
make long v.
|
uzunlaştırmak |
|
290 |
General |
be too long and untidy v.
|
papaza dönmek |
|
291 |
General |
long v.
|
susamak |
|
292 |
General |
make a long nose v.
|
nanik yapmak |
|
293 |
General |
have a long run v.
|
afişte kalmak |
|
294 |
General |
long to see again v.
|
hasretini çekmek |
|
295 |
General |
long v.
|
gözlemek |
|
296 |
General |
draw the long bow v.
|
atıp tutmak |
|
297 |
General |
long for v.
|
hasret çekmek |
|
298 |
General |
draw the long bow v.
|
dozunu kaçırmak |
|
299 |
General |
long (for) v.
|
arzu etmek |
|
300 |
General |
long to v.
|
can atmak |
|
301 |
General |
long v.
|
arzu etmek |
|
302 |
General |
long to v.
|
çok istemek |
|
303 |
General |
long v.
|
istemek |
|
304 |
General |
not to live long enough to v.
|
ömrü vefa etmemek |
|
305 |
General |
long for peace v.
|
barışa susamak |
|
306 |
General |
long for something v.
|
canı çekmek |
|
307 |
General |
be long and drawn out v.
|
fos çıkmak |
|
308 |
General |
take a long time v.
|
uzun sürmek (zaman) |
|
309 |
General |
keep someone wait a long time v.
|
çok bekletmek |
|
310 |
General |
wait a long time v.
|
çok beklemek |
|
311 |
General |
make someone long for v.
|
özletmek |
|
312 |
General |
not long for v.
|
arzulamamak |
|
313 |
General |
live long enough (to see) v.
|
ömrü yetmek |
|
314 |
General |
walk a long way v.
|
yol tepmek |
|
315 |
General |
long for v.
|
hasretle beklemek |
|
316 |
General |
long to see (someone) again v.
|
hasretle beklemek |
|
317 |
General |
come a long way v.
|
gelişme kaydetmek |
|
318 |
General |
come a long way v.
|
büyük mesafe katetmek |
|
319 |
General |
come a long way v.
|
gelişme göstermek |
|
320 |
General |
have a long discussion v.
|
uzunca tartışmak |
|
321 |
General |
have a long debate v.
|
uzunca tartışmak |
|
322 |
General |
work for a long time v.
|
uzun zaman çalışmak |
|
323 |
General |
know (someone) for a long time v.
|
uzun süredir tanımak |
|
324 |
General |
work for a long time v.
|
uzun süre çalışmak |
|
325 |
General |
not to have been used for a long time v.
|
örümcek bağlamak |
|
326 |
General |
(for one´s life) to last long enough v.
|
ömrü yetmek |
|
327 |
General |
(for one´s life) to last long enough v.
|
ömrü vefa etmek |
|
328 |
General |
be long on v.
|
-in fazlası olmak |
|
329 |
General |
become into a long-winded story v.
|
yılan hikayesine dönmek |
|
330 |
General |
turn into a long-winded story v.
|
yılan hikayesine dönmek |
|
331 |
General |
meet with life-long adversity v.
|
feleğin sillesini yemek |
|
332 |
General |
turn into a long-winded story v.
|
yılan hikayesine çevirmek |
|
333 |
General |
turn into a long-winded story v.
|
yılan hikayesine döndürmek |
|
334 |
General |
be long-drawn-out v.
|
sürüncemede kalmak |
|
335 |
General |
spoil food by cooking it for too long v.
|
yemeği yakmak |
|
336 |
General |
last long v.
|
uzun sürmek |
|
337 |
General |
go long way back v.
|
eskiye dayanmak |
|
338 |
General |
goes a long way v.
|
geniş bir alanı kapsamak |
|
339 |
General |
go a long way v.
|
etkisi uzun sürmek |
|
340 |
General |
last a long time v.
|
uzun sürmek |
|
341 |
General |
take a long time v.
|
uzun sürmek |
|
342 |
General |
go long way back v.
|
geçmişe dayanmak |
|
343 |
General |
seem to take a long time v.
|
uzun süreceğe benzemek |
|
344 |
General |
take a long time v.
|
uzun zaman almak |
|
345 |
General |
wait for a long time v.
|
uzun zamandır bekliyor olmak |
|
346 |
General |
wait for a long time v.
|
uzun zamandır beklemek |
|
347 |
General |
unearth the long-buried secrets v.
|
uzun süredir saklı kalmış sırları su yüzüne çıkarmak |
|
348 |
General |
have a long rap sheet v.
|
sabıkası kabarık olmak |
|
349 |
General |
have a criminal record a mile long v.
|
sabıkası kabarık olmak |
|
350 |
General |
go a long way in doing something v.
|
çok yararlı olmak |
|
351 |
General |
go a long way toward doing something v.
|
bir şeye çok katkıda bulunmak |
|
352 |
General |
go a long way toward doing something v.
|
çok yararlı olmak |
|
353 |
General |
die a long time ago v.
|
çok önceden ölmek |
|
354 |
General |
howl all night long v.
|
(köpek) bütün gece ulumak |
|
355 |
General |
use long sentences v.
|
uzun cümleler kullanmak |
|
356 |
General |
live long enough v.
|
ömrü vefa etmek |
|
357 |
General |
come a long way v.
|
çok fazla yol katetmek |
|
358 |
General |
wait in a long queue v.
|
uzun bir kuyrukta beklemek |
|
359 |
General |
live long v.
|
uzun yaşamak |
|
360 |
General |
live long v.
|
çok yaşamak |
|
361 |
General |
pull a long face v.
|
yüzünü asmak |
|
362 |
General |
undertake a long-haul flight v.
|
uzun uçuş yapmak |
|
363 |
General |
think long [dialect] v.
|
özlemek |
|
364 |
General |
think long [dialect] v.
|
hasret duymak |
|
365 |
General |
live long v.
|
uzun ömürlü olmak |
|
366 |
General |
long v.
|
uygun olmak |
|
367 |
General |
set short term and long term goal v.
|
kısa vadeli ve uzun vadeli hedef belirlemek |
|
368 |
General |
long for v.
|
hasretiyle yanıp tutuşmak |
|
369 |
General |
long on adj.
|
fazlası olan |
|
370 |
General |
with long and thin moustache adj.
|
kaytan bıyıklı |
|
371 |
General |
long winded adj.
|
nefesini uzun süre tutan |
|
372 |
General |
long suffering adj.
|
sabırlı |
|
373 |
General |
long eared adj.
|
uzun kulaklı |
|
374 |
General |
long legged adj.
|
uzun bacaklı |
|
375 |
General |
long hoped for adj.
|
beklenilen |
|
376 |
General |
long acting adj.
|
uzun süren |
|
377 |
General |
long lasting adj.
|
dayanıklı |
|
378 |
General |
long adj.
|
yorucu |
|
379 |
General |
very long adj.
|
upuzun |
|
380 |
General |
very long adj.
|
destan gibi |
|
381 |
General |
long tailed adj.
|
uzun kuyruklu |
|
382 |
General |
long standing adj.
|
çoktandır devam eden |
|
383 |
General |
having a big and long nose adj.
|
burnaz |
|
384 |
General |
of long standing adj.
|
eski |
|
385 |
General |
long wearing adj.
|
dayanıklı |
|
386 |
General |
long adj.
|
büyük |
|
387 |
General |
long adj.
|
uzun vadeli |
|
388 |
General |
long forgotten adj.
|
çoktan unutulmuş |
|
389 |
General |
of long standing adj.
|
çok eski |
|
390 |
General |
of long standing adj.
|
çoktan beri bulunan |
|
391 |
General |
long lasting adj.
|
kalıcı |
|
392 |
General |
long adj.
|
boyca aşırı uzatılmış |
|
393 |
General |
long dated adj.
|
uzun vadeli |
|
394 |
General |
long dated adj.
|
uzun süreli |
|
395 |
General |
long winded adj.
|
uzun soluklu (yazı vb) |
|
396 |
General |
a day-long adj.
|
tüm gün süren |
|
397 |
General |
long-awaited adj.
|
özlenen |
|
398 |
General |
long-termed adj.
|
uzun soluklu |
|
399 |
General |
long-sighted adj.
|
presbit |
|
400 |
General |
long-sighted adj.
|
uzağı gören |
|
401 |
General |
long-standing adj.
|
çoktandır devam eden |
|
402 |
General |
long-suffering adj.
|
cefakeş |
|
403 |
General |
long-standing adj.
|
sürüncemede kalan |
|
404 |
General |
long-distance adj.
|
şehirlerarası (telefon konuşması) |
|
405 |
General |
long-drawn-out adj.
|
çok uzun süren |
|
406 |
General |
long-standing adj.
|
epeydir devam eden |
|
407 |
General |
long-playing adj.
|
uzun devirli (plak) |
|
408 |
General |
long-distance adj.
|
şehirlerarası (telefon görüşmesi) |
|
409 |
General |
long-awaited adj.
|
özlem duyulan |
|
410 |
General |
long-suffering adj.
|
uzun süre birinin kahrını çeken |
|
411 |
General |
long-haired adj.
|
entelektüel |
|
412 |
General |
long-lasting adj.
|
dayanıklı |
|
413 |
General |
decade-long adj.
|
on yıl süren |
|
414 |
General |
long-winded adj.
|
sözü çok uzatan |
|
415 |
General |
long-range adj.
|
uzun menzilli (top) |
|
416 |
General |
long-termed adj.
|
uzun dönemli |
|
417 |
General |
long-standing adj.
|
bitmez tükenmez |
|
418 |
General |
long-suffering adj.
|
çilekeş |
|
419 |
General |
century-long/old adj.
|
yüzyıllık |
|
420 |
General |
long-winded adj.
|
sözü bitmez |
|
421 |
General |
long-winded adj.
|
lafı uzatan |
|
422 |
General |
long-life adj.
|
uzun ömürlü |
|
423 |
General |
long-wearing adj.
|
dayanıklı |
|
424 |
General |
long adj.
|
boylu |
|
425 |
General |
long-distance adj.
|
(telefon) şehirlerarası |
|
426 |
General |
long-wearing adj.
|
sağlam |
|
427 |
General |
long-familiar adj.
|
tanınmış |
|
428 |
General |
long-familiar adj.
|
ünlü |
|
429 |
General |
long-drawn out adj.
|
uzun süreli |
|
430 |
General |
long-drawn out adj.
|
uzun |
|
431 |
General |
long-drawn out adj.
|
uzun süren |
|
432 |
General |
3-mile-long adj.
|
3 mil uzunluğunda |
|
433 |
General |
long standing adj.
|
uzun zamandır süren |
|
434 |
General |
long-known adj.
|
uzun süredir bilinen |
|
435 |
General |
long-necked adj.
|
uzun saplı (telli çalgılarda) |
|
436 |
General |
long-serving adj.
|
uzun yıllar hizmet veren |
|
437 |
General |
long-serving adj.
|
tecrübeli |
|
438 |
General |
long-reaching adj.
|
uzun vadeli |
|
439 |
General |
long-reaching adj.
|
uzun vadede |
|
440 |
General |
long-suppressed adj.
|
uzun süredir bastırılan |
|
441 |
General |
long-established adj.
|
köklü |
|
442 |
General |
long-hidden adj.
|
uzun süredir saklı kalmış |
|
443 |
General |
long adj.
|
ileriyi gören |
|
444 |
General |
long adj.
|
sağduyulu |
|
445 |
General |
long-overdue adj.
|
vadesi çoktan geçmiş |
|
446 |
General |
long-banned adj.
|
uzun zaman yasaklanmış |
|
447 |
General |
long-suffering adj.
|
cefakar |
|
448 |
General |
long-sought adj.
|
uzun süredir aranan |
|
449 |
General |
long-sought adj.
|
çoktandır aranan |
|
450 |
General |
long-stemmed adj.
|
uzun saplı |
|
451 |
General |
long dead adj.
|
ölüp gitmiş |
|
452 |
General |
long-abandoned adj.
|
uzun zamandır terk edilmiş |
|
453 |
General |
long-abandoned adj.
|
uzun zamandır gidilmemiş |
|
454 |
General |
long-abandoned adj.
|
uzun zaman önce terk edilmiş |
|
455 |
General |
long-haired adj.
|
uzun saçlı |
|
456 |
General |
long-standing adj.
|
uzun süredir devam eden |
|
457 |
General |
long standing adj.
|
uzun bir geçmişi olan |
|
458 |
General |
a day-long adj.
|
bir günlük |
|
459 |
General |
a day-long adj.
|
günübirlik |
|
460 |
General |
long-stalked adj.
|
uzun saplı (bitki) |
|
461 |
General |
long-stalked adj.
|
uzun sapı olan |
|
462 |
General |
age-long adj.
|
yüzyıllar süren |
|
463 |
General |
age-long adj.
|
uzun süren |
|
464 |
General |
age-long adj.
|
uzun zaman süren |
|
465 |
General |
age-long adj.
|
çağlar boyu süren |
|
466 |
General |
age-long adj.
|
asırlık |
|
467 |
General |
long-handled adj.
|
uzun saplı |
|
468 |
General |
long-handled adj.
|
sapı uzun |
|
469 |
General |
long adj.
|
ayrıntılı |
|
470 |
General |
long adj.
|
teferruatlı |
|
471 |
General |
long adj.
|
can sıkıcı |
|
472 |
General |
long adj.
|
kasvetli |
|
473 |
General |
long adj.
|
zaman alan |
|
474 |
General |
long-faced adj.
|
asık suratlı |
|
475 |
General |
long-faced adj.
|
suratı asık |
|
476 |
General |
long-faced adj.
|
üzgün |
|
477 |
General |
long-lived adj.
|
dayanıklı |
|
478 |
General |
long-standing adj.
|
müzmin |
|
479 |
General |
long-winded adj.
|
kolayca yorulmayan |
|
480 |
General |
long-winded adj.
|
derin derin nefes alan |
|
481 |
General |
month-long adj.
|
bir ay süren |
|
482 |
General |
long adj.
|
fazla mevcutlu |
|
483 |
General |
long adj.
|
birden fazla parçadan oluşan |
|
484 |
General |
long adj.
|
birden fazla üyesi olan |
|
485 |
General |
long adj.
|
sürüncemede kalan |
|
486 |
General |
long adj.
|
gereksiz uzun |
|
487 |
General |
long adj.
|
geniş kapsamlı |
|
488 |
General |
long adj.
|
riskli |
|
489 |
General |
long adj.
|
önemli ölçüde şans gerektiren |
|
490 |
General |
long adj.
|
düşük ihtimalli |
|
491 |
General |
long adj.
|
kazanması olanaksız |
|
492 |
General |
long adj.
|
gerçekleşmesi olanaksız |
|
493 |
General |
long adj.
|
başarması olanaksız |
|
494 |
General |
long adj.
|
doğrusal boyutlu |
|
495 |
General |
long adj.
|
doğrusal boyut yaratan |
|
496 |
General |
long adj.
|
belirli sayıda |
|
497 |
General |
long adj.
|
belirli birimden oluşan |
|
498 |
General |
long adj.
|
ağır |
|
499 |
General |
long adj.
|
yavaş ilerleyen |
|
500 |
General |
long adj.
|
uzadıkça uzayan |
|