|
- We have been accused of not mentioning the benefits of the internal markets.
- İç pazarların faydalarından bahsetmemekle suçlanıyoruz.
- I do not therefore want to be accused of that type of thing again.
- Bu nedenle bir daha bu tür bir şeyle suçlanmak istemiyorum.
- They were accused of involvement in an attack using explosives and of sabotaging national unity.
- Patlayıcıların kullanıldığı bir saldırıya karışmakla ve ulusal birliği sabote etmekle suçlandılar.
- We are always being accused of drafting European norms and disregarding worldwide conventions.
- Her zaman Avrupa normlarını hazırlayıp dünya çapındaki sözleşmeleri göz ardı etmekle suçlanıyoruz.
- That is why the EU is now being accused of helping to finance terrorism.
- Bu nedenle AB şu anda terörizmin finansmanına yardımcı olmakla suçlanıyor.
- When a Member State is accused of violating the rule of law and democracy, some sort of political response is necessary.
- Bir Üye Devlet hukukun üstünlüğü ve demokrasiyi ihlal etmekle suçlandığında, bir tür siyasi yanıt verilmesi gerekir.
- I therefore do not understand why we are being accused of racism.
- Bu nedenle neden ırkçılıkla suçlandığımızı anlamıyorum.
- The European Union is often accused of having a democratic deficit.
- Avrupa Birliği sık sık demokrasi açığı olmakla suçlanır.
- I have been accused of failing to include the concept of multifunctionality in my own-initiative report.
- Kendi girişim raporumda çok işlevlilik kavramına yer vermemekle suçlandım.
- I do not know why the Spanish Minister feels he is being accused.
- İspanyol Bakan'ın neden suçlandığını düşündüğünü bilmiyorum.
- President Ahtisaari, who I know well, could hardly be accused of prejudice.
- Kendisini yakından tanıdığım Başkan Ahtisaari'nin önyargılı olmakla suçlanması mümkün değildir.
- These men had all been accused of slandering the president during the electoral campaign last year.
- Bu adamların hepsi geçen yılki seçim kampanyası sırasında başkana iftira atmakla suçlanmıştı.
- It is embarrassing for a Swedish presidency to stand accused of a Treaty violation in connection with transparency.
- İsveç Cumhurbaşkanlığı'nın şeffaflıkla bağlantılı bir Antlaşma ihlali ile suçlanması utanç vericidir.
- The Americans can be accused of many things, but not of being hostile to research.
- Amerikalılar pek çok şeyle suçlanabilir, ancak araştırmaya düşman olmakla değil.
- These men had all been accused of slandering the president during the electoral campaign last year.
- Bu kişilerin hepsi geçen yılki seçim kampanyası sırasında cumhurbaşkanına iftira atmakla suçlanmıştı.
- This does not mean the revolutionaries who may possibly be accused before the Court of Justice in The Hague.
- Bu, Lahey'deki Adalet Divanı önünde muhtemelen suçlanabilecek devrimcileri kastetmemektedir.
- President Ahtisaari, who I know well, could hardly be accused of prejudice.
- Kendisini yakından tanıdığım Başkan Ahtisaari önyargılı olmakla suçlanamaz.
- One accused person, General Gotovina, is on the run.
- Suçlanan bir kişi, yani General Gotovina, firarda.
- The handing-over of those who are accused is not extradition in the legal sense of the term.
- Suçlanan kişilerin teslim edilmesi hukuki anlamda suçluların iadesi değildir.
- The day before yesterday saw the commencement of this trial in Cairo of these 50 men accused of homosexuality.
- Önceki gün Kahire'de eşcinsellikle suçlanan 50 erkeğin yargılanmasına başlandı.
- Morgan Tsvangirai, Welshman Ncube and Renson Gasela were recently accused of high treason for spurious reasons.
- Morgan Tsvangirai, Welshman Ncube ve Renson Gasela kısa bir süre önce uydurma nedenlerle vatana ihanetle suçlandılar.
- One accused person, General Gotovina, is on the run.
- Suçlanan kişilerden biri olan General Gotovina firari durumda.
- These women are accused of ordering the assassination.
- Bu kadınlar suikast emrini vermekle suçlanıyor.
- Yasser Arafat, too, was legitimately elected, and he cannot be accused of representing everything that is evil.
- Yaser Arafat da meşru bir şekilde seçilmiştir ve kötü olan her şeyi temsil etmekle suçlanamaz.
- The young couple Ahmadu Ibrahim and Fatima Usman face the same prospect, as does an older man accused of rape.
- Genç çift Ahmadu Ibrahim ve Fatima Usman da tecavüzle suçlanan yaşlı bir adam gibi aynı ihtimalle karşı karşıya.
- Israel's king is never accused of such an error.
- İsrail kralı asla böyle bir hatayla suçlanmaz.
- Israel's king is never accused of such an error.
- Yisrael kralı asla böyle bir hatayla suçlanmıyor.
- Israel's king is never accused of such an error.
- İsrail kralı hiçbir zaman böyle bir hatayla suçlanmıyor.
- The accused thief is on trial now.
- Hırsızlıkla suçlanan kişi şu anda yargılanıyor.
- Tom was accused of being a peeping Tom.
- Tom dikizcilikle suçlandı.
- Tom was accused of lying.
- Tom yalan söylemekle suçlandı.
- Tom has been accused of perjury.
- Tom yalancı şahitlikle suçlandı.
- Tom didn't commit the crimes he's been accused of.
- Tom suçlandığı suçları işlemedi.
- Tom has been accused of murder.
- Tom cinayetle suçlandı.
- She was accused of lying.
- O, yalan söylemekle suçlandı.
- I've been accused of doing that.
- Onu yapmakla suçlanıyorum.
- Several people have been accused of breaking the law.
- Birkaç kişi, yasayı çiğnemekle suçlandı.
- We were falsely accused.
- Haksız yere suçlanıyorduk.
- She was arrested and accused of being a spy.
- O tutuklandı ve bir casus olmakla suçlandı.
- Tom was accused of practicing law without a license.
- Tom ruhsatı olmadan avukatlık yapmakla suçlandı.
- Dan had no idea about what he was being accused of.
- Dan'in neyle suçlandığı hakkında hiçbir fikri yoktu.
- He was accused of theft.
- O hırsızlıkla suçlandı.
- Tom has been accused of killing Mary.
- Tom, Mary'yi öldürmekle suçlanıyor.
- Tom was accused of price gouging.
- Tom fahiş fiyat uygulamakla suçlandı.
- Tom hasn't been accused of anything yet.
- Tom henüz hiçbir şeyle suçlanmadı.
- She was accused of being a heretic.
- O, bir kafir olmakla suçlandı.
- He was accused of evading tax.
- Vergi kaçırmakla suçlandı.
- Tom has been accused of being a jewel thief.
- Tom bir mücevher hırsızı olmakla suçlanıyor.
- They were accused of supplying arms to terrorists.
- Teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.
- That Minister of Parliament was accused of buying his wife's dresses with public funds.
- O Parlamento Bakanı, karısının elbiselerini kamu fonlarıyla satın almakla suçlandı.
- He is accused of kidnapping.
- Adam kaçırmakla suçlanıyor.
- He was accused of having violated the law.
- Yasayı ihlal etmekle suçlandı.
- He's being accused of kidnapping.
- O adam kaçırmakla suçlanıyor.
- When Tom was accused of the murder, he broke out in a cold sweat.
- Tom cinayetle suçlandığında soğuk terler döktü.
- Tom has been accused of murder.
- Tom cinayetle suçlanıyor.
- He was accused of stealing the jewels.
- Mücevherleri çalmakla suçlandı.
- Tom was accused of putting something in Mary's drink.
- Tom, Mary'nin içkisine bir şey koymakla suçlandı.
- The boy was accused of cheating during the exam.
- Oğlan, sınav esnasında kopya çekmekle suçlandı.
- They were accused of supplying arms to terrorists.
- Onlar teröristlere silah sağlamakla suçlandılar.
- Tom was accused of stealing money from the cash register.
- Tom yazar kasadan para çalmakla suçlandı.
- He was accused of falling asleep on guard duty.
- Nöbet sırasında uyumakla suçlanıyordu.
- Mary was accused of practicing witchcraft.
- Mary cadılık yapmakla suçlanıyordu.
- He was accused of murder.
- O cinayetle suçlandı.
- He was accused of having lied about the affair.
- Olay hakkında yalan söylemekle suçlandı.
- He was accused of murder.
- Cinayetle suçlandı.
- She was accused of telling a lie.
- Yalan söylemekle suçlandı.
- He was accused of squandering public funds.
- Kamu fonlarını israf etmekle suçlandı.
- Did you do what you've been accused of doing?
- Yapmakla suçlandığın şeyi yaptın mı?
- Tom was accused of money laundering.
- Tom kara para aklamakla suçlandı.
- Tom was accused of being a peeping Tom.
- Tom röntgencilik yapmakla suçlandı.
- Tom was accused of the sexual harassment of his female colleagues.
- Tom kadın meslektaşlarına cinsel tacizle suçlandı.
- Tom denied that he had done what he was accused of doing.
- Tom yapmakla suçlandığı şeyi yaptığını reddetti.
- Tom has been accused of shooting an unarmed man.
- Tom silahsız bir insanı vurmakla suçlandı.
- Tom was accused of treason.
- Tom ihanetle suçlandı.
- Tom has been accused of being a jewel thief.
- Tom mücevher hırsızlığı ile suçlanıyor.
- Tom was accused of falling asleep on guard duty.
- Tom nöbet sırasında uyuyakalmakla suçlandı.
- What was Tom accused of?
- Tom ne ile suçlandı?
- He was accused of having lied about the affair.
- İlişki hakkında yalan söylemekle suçlandı.
- I've been accused of murder.
- Cinayetle suçlandım.
- She was accused of lying.
- Yalan söylemekle suçlanıyordu.
- This book was accused of having a bad influence on youth.
- Bu kitap gençleri kötü etkilemekle suçlandı.
- What has Tom been accused of?
- Tom neyle suçlandı?
- Tom has been accused of murdering Mary.
- Tom, Mary'yi öldürmekle suçlanıyor.
- Tom was accused of stealing money from the cash register.
- Tom kasadan para çalmakla suçlandı.
- Tom has been accused of money laundering.
- Tom kara para aklamayla suçlandı.
- He was accused of stealing dinosaur bones.
- O, dinozor kemiklerini çalmakla suçlandı.
- Tom was accused of accepting bribes.
- Tom rüşvet almakla suçlandı.
- The lawyer asked the judge to make allowance for the age of the accused.
- Avukat yargıca suçlananların yaşlarını göz önünde tutmasını rica etti.
- Tom was accused of performing a lewd act in public.
- Tom toplum içinde müstehcen bir hareket yapmakla suçlandı.
- When Tom was accused of the murder, he broke out in a cold sweat.
- Tom cinayetle suçlandığında soğuk ter döktü.
- If the vase is not found, John may be accused of stealing it.
- Vazo bulunamazsa, John onu çalmakla suçlanabilir.
- Tom hasn't been accused of doing that yet.
- Tom henüz bunu yapmakla suçlanmadı.
- Did you do what you're accused of doing?
- Yapmakla suçlandığınız şeyi yaptınız mı?
- He was accused of being a spy.
- Casus olmakla suçlandı.
- This politician was accused of stealing millions of dollars in public funds.
- Bu politikacı kamu fonlarından milyonlarca dolar çalmakla suçlandı.
- Tom was accused of treason.
- Tom vatana ihanetle suçlandı.
- Tom was falsely accused.
- Tom haksız yere suçlanmıştı.
- To my surprise, the noted psychologist was accused of a kidnapping.
- Şaşırtıcı bir şekilde, ünlü psikolog bir adam kaçırmakla suçlandı.
- Tom was unjustly accused of the crime.
- Tom haksız yere suçlandı.
- Tom has been accused of bribery.
- Tom rüşvet vermekle suçlandı.
- Am I being accused of murder?
- Cinayetle mi suçlanıyorum?
- The accused was Tom's brother.
- Suçlanan kişi Tom'un kardeşiydi.
- Tom was accused of theft.
- Tom hırsızlıkla suçlandı.
- Tom was accused of neglecting his duty.
- Tom görevini ihmal etmekle suçlandı.
- He was accused of having violated the law.
- Yasayı çiğnemiş olmakla suçlandı.
- She was accused of having lied about the affair.
- İlişki hakkında yalan söylemekle suçlandı.
- Tom didn't commit the crime he's been accused of.
- Tom suçlandığı suçu işlemedi.
- Tom has been accused of being a spy.
- Tom casus olmakla suçlanıyor.
- She was accused of being a heretic.
- Kafir olmakla suçlandı.
- Tom was accused of performing a lewd act in public.
- Tom herkesin içinde müstehcen hareketler yapmakla suçlanıyordu.
- Tom was accused of cheating.
- Tom kopya çekmekle suçlandı.
- The accused is innocent until proven guilty.
- Suçu kanıtlanana kadar suçlanan masumdur.
- Tom was accused of scaremongering.
- Tom korku tellallığı yapmakla suçlandı.
- I'm often accused of being arrogant.
- Sık sık kibirli olmakla suçlanıyorum.
- Many politicians were accused of corruption, voter fraud and theft of public money.
- Birçok politikacı yolsuzluk, seçmen dolandırıcılığı ve kamu parasını çalmakla suçlandı.
- Tom has been accused of selling classified information.
- Tom gizli bilgileri satmakla suçlanıyor.
- She was accused for nepotism.
- Adam kayırmakla suçlandı.
- Tom has been accused of bribery.
- Tom rüşvetle suçlanıyor.
- Socrates was accused of atheism because he did not believe in Zeus.
- Sokrat, Zeus'a inanmadığı için ateistlikle suçlanmıştır.
- Tom was accused of breaking and entering.
- Tom haneye tecavüzle suçlandı.
- Tom has been accused of bribery.
- Tom rüşvet almakla suçlanıyor.
- Tom has been accused of money laundering.
- Tom kara para aklamakla suçlanıyor.
- Tom has been accused of cheating.
- Tom hile yapmakla suçlanıyor.
- Tom was accused of putting something in Mary's drink.
- Tom Mary'nin içkisine bir şey koymakla suçlandı.
- I've been accused of being dishonest.
- Sahtekâr olmakla suçlanıyorum.
- Tom has been accused of being a spy.
- Tom bir casus olmakla suçlanıyor.
- Tom was accused of price gouging.
- Tom fiyat şişirmekle suçlandı.
- Mary was accused of practicing witchcraft.
- Mary büyücülük yapmakla suçlandı.
- Tom has been accused of theft.
- Tom hırsızlıkla suçlandı.
- Tom and I didn't do what we've been accused of doing.
- Tom ve ben yapmakla suçlandığımız şeyi yapmadık.
- She was falsely accused.
- O haksız yere suçlandı.
- Tom has been accused of perjury.
- Tom mahkemeye yalan beyanda bulunmakla suçlanıyor.
- Tom was accused of practicing medicine without a license.
- Tom lisansı olmadan doktorluk yapmakla suçlandı.
- Tom has been accused of murdering Mary.
- Tom Mary'yi öldürmekle suçlandı.
- I've been accused of doing that.
- Bunu yapmakla suçlandım.
- I'm being accused of doing things I didn't do.
- Yapmadığım şeyleri yapmakla suçlanıyorum.
- He was accused of cowardice.
- Korkaklıkla suçlandı.
- Tom was accused of treason.
- Tom vatan hainliğiyle suçlandı.
- Tom was accused of being a peeping Tom.
- Tom röntgencilikle suçlandı.
- Sami was accused of embezzlement.
- Sami zimmetine para geçirmekle suçlandı.
- Tom has been accused of stealing.
- Tom çalmakla suçlanıyor.
- The police were accused of having used excessive force when arresting the demonstrators.
- Polis, göstericileri tutuklarken aşırı güç kullanmakla suçlandı.
- She was arrested and accused of being a spy.
- Kadın tutuklandı ve casus olmakla suçlandı.
- Tom was accused of hoarding toilet paper and price gouging.
- Tom tuvalet kâğıdı stoklayıp fahiş fiyattan satmakla suçlandı.
- Her father was accused of statutory rape.
- Babası yasal tecavüzle suçlandı.
- Tom was accused of doing sloppy work.
- Tom baştan savma iş yapmakla suçlandı.
- Several people have been accused of breaking the law.
- Birkaç kişi yasaları çiğnemekle suçlandı.
- He is accused of murder.
- O cinayetle suçlanıyor.
- A man was accused of killing his wife.
- Bir adam karısını öldürmekle suçlandı.
- Tom hasn't been accused of anything.
- Tom hiçbir şeyle suçlanmadı.
- What am I being accused of?
- Ben neyle suçlanıyorum?
- You were wrongly accused.
- Haksız yere suçlandın.
- That Minister of Parliament was accused of buying his wife's dresses with public funds.
- O Parlamento Bakanı kamu fonları ile karısının elbiselerini almakla suçlandı.
- He was accused of squandering public funds.
- Kamu fonlarını çarçur etmekle suçlandı.
- Fadil was accused of sexual assault.
- Fadıl cinsel saldırıyla suçlanıyordu.
- Tom was accused of hoarding toilet paper and price gouging.
- Tom tuvalet kağıdı istiflemek ve fiyat şişirmekle suçlandı.
- Tom was accused of the sexual harassment of his female colleagues.
- Tom, kadın meslektaşlarına cinsel tacizde bulunmakla suçlandı.
- He is accused of murder.
- Cinayetle suçlanıyor.
- If they hadn't found the vase, John would have been accused of stealing it.
- Vazoyu bulmasalardı, John onu çalmakla suçlanacaktı.
- Tom has been accused of stealing some bicycles.
- Tom bazı bisikletleri çalmakla suçlanıyor.
- He was accused of murdering his wife and child.
- O eşini ve çocuğunu öldürmekle suçlanıyordu.
- Tom was widely accused in the Western media of election fraud.
- Tom, Batı medyasında seçimlere hile karıştırmakla suçlandı.
- He is accused of kidnapping.
- O, çocuk kaçırmakla suçlanıyor.
- He was accused of money-laundering.
- Kara para aklamakla suçlandı.
- I was falsely accused.
- Yanlış yere suçlandım.
- He was accused of falling asleep on guard duty.
- Nöbet sırasında uyuyakalmakla suçlandı.
- He was accused of cowardice.
- O, korkaklıkla suçlandı.
- Tom has been accused of shooting an unarmed man.
- Tom silahsız bir adamı vurmakla suçlanıyor.
- Did you do what you're accused of doing?
- Yapmakla suçlandığın şeyi yaptın mı?
- Tom accused John of falsifying the results.
- Tom John'u sonuçları tahrif etmekle suçlandı.
- The boy was accused of cheating during the exam.
- Çocuk sınavda kopya çekmekle suçlandı.
- I've been accused of being dishonest.
- Dürüst olmamakla suçlandım.
- What am I being accused of?
- Neyle suçlanıyorum?
- He was accused of stealing dinosaur bones.
- Dinozor kemiklerini çalmakla suçlandı.
- Tom was accused of practicing witchcraft.
- Tom büyü yapmakla suçlanıyordu.
- Tom was accused of scaremongering.
- Tom korku pompalamakla suçlanıyor.
- Socrates was accused of atheism because he did not believe in Zeus.
- Sokrates, Zeus'a inanmadığı için ateist olmakla suçlandı.
- Tom was widely accused in the Western media of election fraud.
- Tom, Batı medyasında yaygın bir biçimde seçim hilesiyle suçlandı.
- The police were accused of having used excessive force when arresting the demonstrators.
- Polis, göstericileri tutuklarken aşırı güç kullandığı gerekçesiyle suçlandı.
- Dan had no idea about what he was being accused of.
- Dan'in, neyle suçlandığı hakkında hiçbir fikri yoktu.
- Tom was accused of practicing law without a license.
- Tom lisansı olmadan avukatlık yapmakla suçlandı.
- Dan was accused of committing a murder.
- Dan bir cinayet işlemekle suçlandı.
- Sami was accused of killing Layla with antifreeze.
- Sami, Layla'yı antifrizle öldürmekle suçlanıyordu.
- He was accused of stealing money.
- Para çalmakla suçlandı.
- He was accused of neglecting his duty.
- Görevini ihmal etmekle suçlandı.
- Tom hasn't been accused of anything yet.
- Tom henüz bir şeyle suçlanmadı.
- He was accused of corrupting morals and spreading dangerous ideas.
- Ahlakı bozmak ve tehlikeli fikirler yaymakla suçlandı.
- What was Tom accused of?
- Tom neyle suçlanıyordu?
- Tom was accused of practicing witchcraft.
- Tom büyücülük yapmakla suçlandı.
- I was accused of eating the boss's lunch.
- Patronun öğle yemeğini yemekle suçlandım.
- I was falsely accused.
- Ben yanlışlıkla suçlandım.
- He was accused of murdering his wife and child.
- Karısını ve çocuğunu öldürmekle suçlandı.
- He's being accused of kidnapping.
- Adam kaçırmakla suçlanıyor.
- She was accused of bribery.
- O rüşvetle suçlandı.
- Tom has been accused of stealing.
- Tom hırsızlıkla suçlandı.
- I was accused of being a spy.
- Casus olmakla suçlandım.
- What has Tom been accused of?
- Tom neyle suçlanıyor?
- He was accused of obstruction of justice.
- Adalete engel olmakla suçlandı.
- Tom has been accused of a double homicide.
- Tom çifte cinayetle suçlanıyor.
- Tom was accused of cheating.
- Tom hile yapmakla suçlandı.
- Tom was accused of treason.
- Tom hainlikle suçlanıyordu.
- She was accused of having lied about the affair.
- İş hakkında yalan söylemekle suçlandı.
- He was accused of neglecting his duty.
- Görevini ihmal etmekle suçlanıyordu.
- He was accused of theft.
- Hırsızlıkla suçlandı.
- We were falsely accused.
- Yanlışlıkla suçlandık.
- Tom has been accused of theft.
- Tom hırsızlıkla suçlanıyor.
- I was accused of being a spy.
- Ajanlıkla suçlandım.
Show More (204)
|
|
- Indeed, it was in Croatia itself that three accused persons, including a General, received lengthy jail sentences.
- Nitekim Hırvatistan'da, aralarında bir generalin de bulunduğu üç sanık uzun hapis cezalarına çarptırılmıştır.
- Indeed, it was in Croatia itself that three accused persons, including a General, received lengthy jail sentences.
- Nitekim Hırvatistan'da aralarında bir generalin de bulunduğu üç sanık uzun hapis cezalarına çarptırılmıştır.
- Many financial analysts have been both judge and accused.
- Pek çok finansal analist hem yargıç hem de sanık olmuştur.
Show More (0)
|