alert - English Turkish Sentences
English Turkish
alert uyanık adj.
  • He always has to stay alert behind the wheel.
  • Direksiyon başında her zaman uyanık olmalı.
  • Sound democracy means being alert and not blind in one eye.
  • Sağlam demokrasi uyanık olmak ve tek gözü kör olmamak demektir.
  • I hope that we will still be very much alert and that we will be able to remember what was said here today.
  • Umarım hala çok uyanık oluruz ve bugün burada söylenenleri hatırlayabiliriz.
Show More (23)
alert alarm n.
  • A flood alert was issued this afternoon.
  • Bu öğleden sonra bir sel alarmı verildi.
  • North America is currently experiencing a blood product safety alert caused by a virus from a western island.
  • Kuzey Amerika şu anda batıdaki bir adadan gelen bir virüsün neden olduğu bir kan ürünü güvenliği alarmı yaşıyor.
  • They can rely on an alert security service in their vicinity.
  • Çevrelerindeki alarmlı bir güvenlik hizmetine güvenebilirler.
Show More (12)
alert uyarmak v.
  • Taken in isolation, these signals were not such as to alert us to the gravity of the situation.
  • Tek başına ele alındığında, bu sinyaller bizi durumun ciddiyeti konusunda uyaracak nitelikte değildi.
  • The valuable work undertaken by NGOs has alerted us to this matter.
  • STK'lar tarafından üstlenilen değerli çalışmalar bizi bu konuda uyarmıştır.
  • Taken in isolation, these signals were not such as to alert us to the gravity of the situation.
  • Tek başına ele alındığında bu sinyaller bizi durumun ciddiyeti konusunda uyaracak nitelikte değildi.
Show More (10)
alert uyarı n.
  • Why did rapid alert not work?
  • Hızlı uyarı neden çalışmadı?
  • I think we must not remain deaf to this alert.
  • Bence bu uyarıya sağır kalmamalıyız.
  • The Commission must be informed of any exceeding of the alert threshold within three months.
  • Uyarı eşiğinin aşılması halinde Komisyonun üç ay içerisinde bilgilendirilmesi gerekmektedir.
Show More (9)
alert tetikte adj.
  • Cobras are always very alert.
  • Kobralar her zaman çok tetiktedirler.
  • Try and stay alert.
  • Tetikte kalmaya çalış.
  • Everyone was alert.
  • Herkes tetikteydi.
Show More (8)
alert tetikte olma n.
  • We have to stay alert.
  • Tetikte olmalıyız.
  • We've got to stay alert.
  • Tetikte olmalıyız.
  • We have to be alert all the time.
  • Her zaman tetikte olmalıyız.
Show More (6)
alert dikkatli adj.
  • Be alert when you cross a busy street!
  • Kalabalık bir caddeden geçerken dikkatli olun!
  • I forced myself to stay alert.
  • Kendimi dikkatli olmaya zorladım.
  • My son needs to be more alert at school.
  • Oğlum okulda daha dikkatli olmalı.
Show More (6)
alert ikaz etmek v.
  • Potential employees should be alerted to the potential dangers of the job.
  • Potansiyel çalışanlar bu işin olası tehlikeleri konusunda ikaz edilmelidir.
  • Tom will alert Mary.
  • Tom Mary'yi ikaz edecek.
Show More (-1)
alert atik adj.
  • She is more mentally alert and sociable than most seniors.
  • Zihinsel olarak çoğu yaşlıdan daha atik ve girişken biri.
Show More (-2)
alert teyakkuza geçirmek v.
  • The parents immediately alerted the school.
  • Ebeveynler okulu hemen teyakkuza geçirdi.
Show More (-2)