|
- I wear jeans almost every day.
- Neredeyse her gün kot pantolon giyerim.
- I used to walk past Tom's house almost every day.
- Neredeyse her gün Tom'un evinin önünden geçerdim.
- Tom practices playing the piano almost every day.
- Tom neredeyse her gün piyano çalmaya çalışır.
- I used to do that almost every day.
- Eskiden bunu neredeyse her gün yapardım.
- I do that almost every day.
- Bunu neredeyse her gün yapıyorum.
- I train almost every day.
- Neredeyse her gün antrenman yapıyorum.
- Tom works here almost every day.
- Tom neredeyse her gün burada çalışıyor.
- I see Tom almost every day after school.
- Tom'u neredeyse her gün okuldan sonra görüyorum.
- I help Tom almost every day.
- Neredeyse her gün Tom'a yardım ediyorum.
- I have dinner with Taninna almost every day.
- Neredeyse her gün Taninna ile yemek yiyorum.
- Tom practices the piano almost every day.
- Tom neredeyse her gün piyano çalışır.
- I fish almost every day.
- Neredeyse her gün balık avlarım.
- I call Tom almost every day.
- Tom'u neredeyse her gün arıyorum.
- I take my children to the beach almost every day.
- Çocuklarımı neredeyse her gün sahile götürüyorum.
- I see Tom almost every day.
- Ben neredeyse her gün Tom'u görüyorum.
- I used to walk past Tom's house almost every day.
- Neredeyse her gün Tom'un evinin yanından geçerek yürürdüm.
- I buy milk almost every day.
- Neredeyse her gün süt alıyorum.
- The sky is clear almost every day.
- Gökyüzü neredeyse her gün açık.
- I spend time on Facebook almost every day.
- Neredeyse her gün Facebook'ta vakit geçiriyorum.
- I visit Tatoeba almost every day.
- Tatoeba'yı neredeyse her gün ziyaret ediyorum.
- I fight almost every day.
- Neredeyse her gün kavga ederim.
- He cries almost every day.
- Neredeyse her gün ağlıyor.
- I play football almost every day.
- Neredeyse her gün futbol oynarım.
- I help Tom with his homework almost every day.
- Neredeyse her gün Tom'a ödevlerinde yardım ediyorum.
- I help her almost every day.
- Neredeyse her gün ona yardım ediyorum.
- I wet my hair almost every day.
- Neredeyse her gün saçımı ıslatıyorum.
- I play guitar almost every day.
- Neredeyse her gün gitar çalıyorum.
- I still have headaches almost every day.
- Hâlâ neredeyse her gün baş ağrıları çekiyorum.
- I go to the beach almost every day.
- Neredeyse her gün sahile gidiyorum.
- The sky is clear almost every day.
- Gökyüzü neredeyse her gün açıktır.
- Tom mucks out the stable almost every day.
- Tom neredeyse her gün ahırı temizliyor.
- Tom lives near a beach, so he goes swimming almost every day in the summer.
- Tom sahile yakın bir yerde yaşıyor, bu yüzden yazın neredeyse her gün yüzmeye gidiyor.
- She drinks non-alcoholic beer almost every day because beer is her favorite drink, but she doesn't want to drink alcohol every day.
- Neredeyse her gün alkolsüz bira içiyor çünkü bira onun en sevdiği içecek fakat her gün alkol içmek istemiyor.
- Those hens lay eggs almost every day.
- Bu tavuklar neredeyse her gün yumurtlar.
- I mop my house almost every day.
- Neredeyse her gün evimi paspaslarım.
- I help Taninna almost every day.
- Neredeyse her gün Taninna'ya yardım ediyorum.
- Tom and Mary quarrel almost every day.
- Tom ve Mary neredeyse her gün kavga ediyorlar.
- I hunt almost every day.
- Neredeyse her gün avlanıyorum.
- I play guitar almost every day.
- Ben neredeyse her gün gitar çalarım.
- I drive almost every day.
- Neredeyse her gün araba kullanıyorum.
- I help him almost every day.
- Ona neredeyse her gün yardım ediyorum.
- I shave almost every day.
- Neredeyse her gün tıraş olurum.
- Tom eats rice almost every day.
- Tom neredeyse her gün pilav yiyor.
- Sami and Layla chatted on the phone almost every day.
- Sami ve Layla neredeyse her gün telefonda sohbet ediyorlardı.
- Tom called me almost every day.
- Tom beni neredeyse her gün aradı.
- Tom gets drunk almost every day.
- Tom neredeyse her gün sarhoş oluyor.
- Tom goes to the supermarket almost every day.
- Tom neredeyse her gün süpermarkete gider.
- Tom plays tennis after school almost every day.
- Tom neredeyse her gün okuldan sonra tenis oynar.
- My grandmother used to go out for a walk almost every day, but now she seldom, if ever, goes out.
- Büyükannem eskiden neredeyse her gün yürüyüşe çıkardı, ama şimdi çıksa bile nadiren çıkıyor.
- Tom went fishing almost every day last summer.
- Tom geçen yaz neredeyse her gün balık tutmaya gitti.
- Tom walks home with Mary almost every day.
- Tom neredeyse her gün Mary ile eve yürür.
- Tom works here almost every day.
- Tom neredeyse her gün burada çalışır.
- I ride my horse almost every day.
- Neredeyse her gün atıma binerim.
- I mop the kitchen almost every day.
- Neredeyse her gün mutfağı paspaslıyorum.
- I translate articles almost every day.
- Neredeyse her gün makaleler çeviririm.
- I watch the news almost every day.
- Neredeyse her gün haberleri izliyorum.
- I visit Tatoeba almost every day.
- Neredeyse her gün Tatoeba'yı ziyaret ederim.
- Tom and Mary quarrel almost every day.
- Tom ve Mary neredeyse her gün tartışırlar.
- I check my mailbox almost every day.
- Neredeyse her gün posta kutumu kontrol ederim.
- I play soccer almost every day.
- Neredeyse her gün futbol oynuyorum.
- Almost every day he goes to the river and fishes.
- Neredeyse her gün nehre gidip balık tutuyor.
- I cook almost every day.
- Neredeyse her gün yemek yapıyorum.
- I bring my children to the park almost every day.
- Neredeyse her gün çocuklarımı parka getiririm.
- I write almost every day.
- Neredeyse her gün yazarım.
- Those hens lay eggs almost every day.
- O tavuklar neredeyse her gün yumurtluyor.
- Tom plays soccer with his friends after school almost every day.
- Tom neredeyse her gün okuldan sonra arkadaşlarıyla futbol oynuyor.
- I drink milk almost every day.
- Neredeyse her gün süt içerim.
- I still have headaches almost every day.
- Neredeyse her gün hâlâ başağrılarım var.
- I draw almost every day.
- Neredeyse her gün çizerim.
- I see Tom almost every day after school.
- Neredeyse her gün Tom'u okuldan sonra görürüm.
- I smoke almost every day.
- Ben neredeyse her gün sigara içerim.
- I contribute to this forum almost every day.
- Neredeyse her gün bu foruma katkıda bulunuyorum.
- Tom mucks out the stable almost every day.
- Tom neredeyse her gün ahırı temizler.
- I read jokes almost every day.
- Neredeyse her gün fıkralar okurum.
- He called me up almost every day.
- Neredeyse her gün beni aradı.
- Tom got up at six almost every day.
- Tom neredeyse her gün altıda kalkardı.
- I change my password almost every day.
- Neredeyse her gün şifremi değiştiririm.
- I add sentences to Tatoeba almost every day.
- Ben neredeyse her gün Tatoeba'ya cümle eklerim.
- I watch movies almost every day.
- Neredeyse her gün film izlerim.
- Tom called me almost every day while he was in Boston.
- Tom Boston'da iken neredeyse her gün beni aradı.
- Tom helps Mary with her homework almost every day.
- Tom neredeyse her gün Mary'ye ödevlerinde yardım ediyor.
- Tom plays tennis after school almost every day.
- Tom neredeyse her gün okuldan sonra tenis oynuyor.
- We snorkeled almost every day of our honeymoon.
- Balayımızın neredeyse her günü şnorkelle daldık.
- I pray for Tom almost every day.
- Neredeyse her gün Tom için dua ediyorum.
- Tom goes swimming almost every day.
- Tom neredeyse her gün yüzmeye gider.
- Tom practices playing the piano almost every day.
- Tom neredeyse her gün piyano çalışıyor.
- Tom talks to Mary almost every day.
- Tom neredeyse her gün Mary ile konuşuyor.
- I write letters almost every day.
- Neredeyse her gün mektup yazarım.
- I have lunch with the manager almost every day.
- Neredeyse her gün müdürle öğle yemeği yiyorum.
- I speak French almost every day.
- Neredeyse her gün Fransızca konuşuyorum.
- I eat meat almost every day.
- Neredeyse her gün et yiyorum.
- I fight almost every day.
- Neredeyse her gün kavga ediyorum.
- I watch movies almost every day.
- Neredeyse her gün film seyrederim.
- I see Tom almost every day.
- Tom'u neredeyse her gün görüyorum.
- I repair computers almost every day.
- Neredeyse her gün bilgisayar tamir ediyorum.
- Tom walks his dog in the park almost every day.
- Tom neredeyse her gün köpeğini parkta gezdirir.
- I saw Tom almost every day last week.
- Geçen hafta neredeyse her gün Tom'u gördüm.
- I jog almost every day.
- Neredeyse her gün koşarım.
- Tom used to eat out almost every day, but now he can't afford to.
- Tom eskiden neredeyse her gün dışarıda yemek yerdi ama artık buna parası yetmiyor.
- I spend time on Facebook almost every day.
- Ben neredeyse her gün Facebook'ta vakit geçiririm.
Show More (97)
|
