|
- Other than that, Ms Breyer, almost everything you said was factually incorrect.
- Bunun dışında, Bayan Breyer, söylediğiniz neredeyse her şey gerçekte yanlıştı.
- In cases like this almost everything is important.
- Bu gibi durumlarda neredeyse her şey önemlidir.
- The Qatar Declaration contains almost everything that developing countries wanted on the agenda.
- Katar Deklarasyonu, gelişmekte olan ülkelerin gündemde olmasını istediği neredeyse her şeyi içeriyor.
- Almost everything is easier to start than to finish.
- Neredeyse her şeye başlamak bitirmekten daha kolaydır.
- Almost everything has been improved.
- Neredeyse her şey düzeldi.
- We do almost everything together.
- Neredeyse her şeyi birlikte yaparız.
- Almost everything you do will seem insignificant, but it is important that you do it.
- Yaptığınız neredeyse her şey önemsiz görünecektir ancak yapmanız önemlidir.
- I've got almost everything I need.
- İhtiyacım olan neredeyse her şeyi aldım.
- Tom and Mary do almost everything together.
- Tom ve Mary neredeyse her şeyi birlikte yapar.
- I read an academic article in that language and understood almost everything, but when I tried reading a story for beginners I understood nothing.
- Bu dilde akademik bir makale okudum ve neredeyse her şeyi anladım ancak yeni başlayanlar için bir hikaye okumayı denediğimde hiçbir şey anlamadım.
- Tom does almost everything around here.
- Tom buradaki neredeyse her şeyi yapıyor.
- I understood almost everything.
- Neredeyse her şeyi anladım.
- You know almost everything about me.
- Benim hakkımda neredeyse her şeyi biliyorsun.
- Almost everything is as it was in the old days.
- Neredeyse her şey eski günlerde olduğu gibi.
- Tom is good at almost everything.
- Tom neredeyse her şeyde iyidir.
- Tom was able to buy almost everything on his shopping list.
- Tom alışveriş listesindeki neredeyse her şeyi satın alabildi.
- Tom and Mary do almost everything together.
- Tom ve Mary neredeyse her şeyi birlikte yaparlar.
- Almost everything is as it was in the old days.
- Neredeyse her şey eski günlerdeki gibi.
- Almost everything went wrong.
- Neredeyse her şey ters gitti.
- I do almost everything better than Tom does.
- Neredeyse her şeyi Tom'dan daha iyi yaparım.
- I do almost everything better than Tom does.
- Neredeyse her şeyi Tom'dan daha iyi yapıyorum.
- I got almost everything wrong.
- Neredeyse her şeyi yanlış anladım.
- Almost everything has gotten better.
- Neredeyse her şey daha iyi oldu.
- Tom likes to do almost everything by himself.
- Tom neredeyse her şeyi kendi başına yapmayı sever.
- I bought almost everything.
- Neredeyse her şeyi satın aldım.
- I agree with almost everything Tom just said.
- Demin Tom'un söylemiş olduğu neredeyse her şeye katılıyorum.
- Tom does almost everything for me.
- Tom benim için neredeyse her şeyi yapar.
- I got almost everything wrong.
- Neredeyse her şeyi yanlış yaptım.
- Tom does almost everything for me.
- Tom benim için neredeyse her şeyi yapıyor.
- Sami's will left almost everything to Layla.
- Sami'nin vasiyeti neredeyse her şeyi Leyla'ya bırakmaktı.
- I bought almost everything.
- Neredeyse her şeyi aldım.
- Almost everything that could go wrong did.
- Ters gidebilecek neredeyse her şey ters gitti.
- Almost everything has gotten better.
- Neredeyse her şey daha iyi hale geldi.
- Almost everything has been improved.
- Neredeyse her şey geliştirilmektedir.
- Tom does almost everything around here.
- Tom buralarda neredeyse her şeyi yapar.
- I think we've bought almost everything we need.
- Sanırım ihtiyacımız olan neredeyse her şeyi satın aldık.
Show More (33)
|
