|
- In 1996, four million people signed up; they were artists and beautiful women who like using cosmetics.
- 1996'da dört milyon kişi kaydoldu; bunlar sanatçılar ve kozmetik kullanmayı seven güzel kadınlardı.
- I think that actress is one of the most beautiful women on earth.
- O aktrisin dünyanın en güzel kadınlarından biri olduğunu düşünüyorum.
- You were the most beautiful woman at the party tonight.
- Bu gece partideki en güzel kadın sendin.
- The beautiful woman is tall.
- Güzel kadın uzun boyludur.
- Tom told Mary that she was the most beautiful woman he'd ever seen.
- Tom, Mary'ye şimdiye kadar gördüğü en güzel kadın olduğunu söyledi.
- You're the most beautiful woman in the world.
- Siz dünyadaki en güzel kadınsınız.
- Tom told Mary he thought she was the most beautiful woman he'd ever met.
- Tom, Mary'ye onun tanıdığı en güzel kadın olduğunu düşündüğünü söyledi.
- I just love beautiful women.
- Güzel kadınlara bayılırım.
- Tom told Mary that she was the most beautiful woman he'd ever seen.
- Tom, Mary'ye onun gördüğü en güzel kadın olduğunu söyledi.
- I want to dedicate this song to Mary, the most beautiful woman in the world.
- Bu şarkıyı dünyanın en güzel kadını Mary'ye ithaf etmek istiyorum.
- You're the most beautiful woman I've ever held in my arms.
- Sen kollarımda tuttuğum en güzel kadınsın.
- There are very beautiful women.
- Çok güzel kadınlar var.
- She was the most beautiful woman in the whole kingdom.
- Tüm krallıktaki en güzel kadındı.
- The beautiful woman tore her red dress.
- Güzel kadın kırmızı elbisesini yırttı.
- I've heard that the most beautiful women in the world live in Boston.
- Dünyanın en güzel kadınlarının Boston'da yaşadığını duymuştum.
- Tom told Mary she was the most beautiful woman he'd ever met.
- Tom Mary'ye şimdiye kadar gördüğü en güzel kadın olduğunu söyledi.
- You're the most beautiful woman in the world.
- Sen dünyanın en güzel kadınısın.
- I think Mary is the most beautiful woman I've ever seen.
- Sanırım Mary şimdiye kadar gördüğüm en güzel kadın.
- I just want to let you know that I think you're the most beautiful woman that I've ever seen.
- Şimdiye kadar gördüğüm en güzel kadın olduğunuzu düşündüğümü bilmenizi isterim.
- Tom has trouble talking to beautiful women.
- Tom güzel kadınlarla konuşmakta zorlanıyor.
- She was the most beautiful woman he had ever seen.
- O güne kadar gördüğü en güzel kadındı.
- Tom thought Mary was the most beautiful woman in the world.
- Tom, Mary'nin dünyanın en güzel kadını olduğunu düşünüyordu.
- She's the most beautiful woman in the world.
- O dünyadaki en güzel kadın.
- In her time, Mary was considered one of the most beautiful women in the world.
- Onun zamanında, Mary dünyadaki en güzel kadınlardan biri olarak kabul edilirdi.
- Tom thought Mary was the most beautiful woman in the world.
- Tom, Mary'nin dünyanın en güzel kadını olduğunu düşündü.
- You are the most beautiful woman I have ever seen.
- Sen şimdiye kadar gördüğüm en güzel kadınsın.
- Are there beautiful women here?
- Burada güzel kadınlar var mı?
- Someone told me that the most beautiful women in the world live in Boston.
- Biri bana dünyanın en güzel kadınlarının Boston'da yaşadığını söylemişti.
- In her time, Mary was considered one of the most beautiful women in the world.
- Mary, zamanında dünyanın en güzel kadınlarından biri olarak görülüyordu.
- Tom is surrounded by beautiful women.
- Tom güzel kadınlarla çevrili.
- Linda is the most beautiful woman in the whole world.
- Linda bütün dünyadaki en güzel kadındır.
- My wife is not only the most beautiful woman I've ever met, she's also the most loyal and hardworking.
- Karım sadece tanıdığım en güzel kadın değil, aynı zamanda en sadık ve çalışkan kadındır.
- You're the most beautiful woman in the whole world.
- Sen dünyadaki en güzel kadınsın.
- Tom is surrounded by beautiful women.
- Tom'un etrafı güzel kadınlarla çevrili.
- Beautiful woman, isn't she?
- Güzel kadın, değil mi?
- You are the most beautiful woman I have ever seen.
- Sen hayatımda gördüğüm en güzel kadınsın.
- I think that actress is one of the most beautiful women on earth.
- Bence o aktris dünyadaki en güzel kadınlardan biri.
- Mary is one of the most beautiful women I've ever met.
- Mary, şimdiye kadar tanıştığım en güzel kadınlarından biridir.
- Would you like to know who that beautiful woman is?
- O güzel kadının kim olduğunu bilmek ister misin?
- You're the most beautiful woman I know.
- Tanıdığım en güzel kadınsın.
- Who's that beautiful woman eating all alone?
- Tek başına yemek yiyen bu güzel kadın da kim?
- Tom used to think Mary was the most beautiful woman in the world.
- Tom Mary'nin dünyadaki en güzel kadın olduğunu düşünürdü.
- I like tall, beautiful women with long black hair.
- Uzun boylu, uzun siyah saçlı güzel kadınları severim.
- She was the most beautiful woman in the whole land.
- Tüm ülkedeki en güzel kadındı.
- I don't trust beautiful women.
- Güzel kadınlara güvenmiyorum.
- Linda is the most beautiful woman in the whole world.
- Linda tüm dünyadaki en güzel kadın.
- Mary is one of the most beautiful women I've ever met.
- Mary tanıdığım en güzel kadınlardan biri.
- Mary is one of the most beautiful women I've ever met.
- Mary, şimdiye kadar karşılaştığım en güzel kadınlarından biridir.
- That woman standing over there is the most beautiful woman I've ever seen.
- Şurada duran kadın hayatımda gördüğüm en güzel kadın.
- Children of Łazarz think their mother Felicja is the most beautiful woman in the world.
- Łazarz'ın çocukları anneleri Felicja'nın dünyanın en güzel kadını olduğunu düşünüyor.
- That woman standing over there is the most beautiful woman I've ever seen.
- Orada duran o kadın şimdiye kadar gördüğüm en güzel kadın.
- She was the most beautiful woman in the whole kingdom.
- O tüm krallıktaki en güzel kadındı.
- He couldn't help but notice the beautiful woman walking down the beach.
- Sahilde yürüyen güzel kadını fark etmeden edemedi.
- I just met the most beautiful woman I've ever seen.
- Hayatımda gördüğüm en güzel kadınla tanıştım.
- I like tall, beautiful women with long black hair.
- Uzun siyah saçlı, uzun boylu, güzel kadınları severim.
- Tom told Mary he thought she was the most beautiful woman he'd ever met.
- Tom Mary'ye şu ana kadar karşılaştığı en güzel kadın olduğunu düşündüğünü söyledi.
- Tom told Mary she was the most beautiful woman he'd ever met.
- Tom, Mary'ye onun tanıdığı en güzel kadın olduğunu söyledi.
- She's the most beautiful woman.
- O en güzel kadındır.
- Tom used to think Mary was the most beautiful woman in the world.
- Tom eskiden Mary'nin dünyadaki en güzel kadın olduğunu düşünürdü.
- The beautiful woman is kind.
- Güzel kadın kibar biri.
- Tom couldn't help but notice all the beautiful women on the beach.
- Tom sahildeki bütün güzel kadınları fark etmekten kendini alamadı.
- I think Mary is one of the most beautiful women I've ever met.
- Bence Mary tanıdığım en güzel kadınlardan biri.
- You're the most beautiful woman in the world.
- Sen dünyadaki en güzel kadınsın.
- I think Mary is the most beautiful woman I've ever seen.
- Bence Mary gördüğüm en güzel kadın.
- Tom couldn't help but notice all the beautiful women on the beach.
- Tom sahildeki tüm güzel kadınları fark etmeden edemedi.
- Mary is the most beautiful woman I know.
- Mary tanıdığım en güzel kadın.
- There were beautiful women at the club last night.
- Dün gece kulüpte çok güzel kadınlar vardı.
- I think you're the most beautiful woman in the whole wide world.
- Bence sen dünyadaki en güzel kadınsın.
- She was the most beautiful woman in the whole land.
- O bütün ülkedeki en güzel kadındı.
- I've heard that the most beautiful women in the world live in Boston.
- Dünyanın en güzel kadınlarının Boston'da yaşadığını duydum.
- Would you like to know who that beautiful woman is?
- O güzel kadının kim olduğunu bilmek ister misiniz?
- She's the most beautiful woman in the world.
- O, dünyadaki en güzel kadındır.
- There were beautiful women at the club last night.
- Dün gece kulüpte güzel kadınlar vardı.
- Mary is the most beautiful woman I know.
- Mary bildiğim en güzel kadın.
- I just love beautiful women.
- Yalnızca güzel kadınları severim.
Show More (72)
|
