|
- This independence leads them to be constantly critical towards the one they consider the boss.
- Bu bağımsızlık, onları patron olarak gördükleri kişiye karşı sürekli eleştirel olmaya itmektedir.
- The boss has a power over his employees that they do not have over him.
- Patronun çalışanları üzerinde onların kendisi üzerinde sahip olmadığı bir gücü vardır.
- The costs are those borne by the bosses.
- Maliyetler patronlar tarafından karşılanır.
- He dropped off the planet, like, two years ago, boss.
- Yaklaşık iki yıl önce dünyamızı terk etti sanırım, patron.
- My problem won't be resolved by a new president or boss.
- Benim sorunum yeni bir başkan ya da patron tarafından çözülmeyecek.
- My problem won't be resolved by a new president or boss.
- Sorunum yeni bir başkan veya patron tarafından çözülmeyecek.
- My problem won't be resolved by a new president or boss.
- Benim sorunum yeni bir başkan veya patronla çözülmeyecek.
- He dropped off the planet, like, two years ago, boss.
- İki yıl önce dünya üzerinden silinmiş sanki, patron.
- Boss, Hitch has got a perfect alibi for last night.
- Patron, Hitch'in dün gece için mükemmel bir mazereti var.
- He's his own boss.
- Kendi işinin patronu.
- My boss isn't satisfied with my report.
- Patronum raporumdan memnun kalmadı.
- Tom's boss told him that his performance left a lot to be desired.
- Tom'un patronu ona performansının arzulanan çok şey bıraktığını söyledi.
- Tom asked his boss if he could leave early.
- Tom patronuna erken çıkıp çıkamayacağını sordu.
- He is always at odds with his boss.
- O her zaman patronuyla anlaşmazlık içinde.
- The boss had to advance him some money.
- Patron ona biraz avans para vermek zorunda kaldı.
- Tom is the new boss.
- Tom yeni patron.
- The boss put me in charge.
- Patron beni görevlendirdi.
- You really ought to have rung your boss to tell him you won't be in today.
- Patronunu arayıp bugün gelemeyeceğini söylemeliydin.
- Tom is the new boss.
- Tom yeni patrondur.
- The chances are that the boss will send you to California.
- Büyük ihtimalle patron sizi Kaliforniya'ya gönderecek.
- He was dismissed by the boss of the factory.
- Fabrikanın patronu tarafından kovuldu.
- I pay him twice as much as his old boss did.
- Ona eski patronundan iki kat fazla maaş veriyorum.
- Tom translated a letter from French to English for his boss.
- Tom patronu için Fransızcadan İngilizceye bir mektup çevirdi.
- He gets along badly with his boss.
- Patronuyla çok kötü anlaşıyor.
- My boss is a Canadian man about thirty years old.
- Patronum yaklaşık otuz yaşında Kanadalı bir adam.
- Tom is his own boss.
- Tom kendi kendinin patronu.
- My boss called me down for frequent absence from work.
- Patronum sık sık işe gelmediğim için beni azarladı.
- Isn't Tom supposed to be the boss?
- Tom'un patron olması gerekmiyor mu?
- The boss considered firing Tom, but decided against it.
- Patron Tom'u kovmayı düşündü ama vazgeçti.
- My boss is not satisfied with my TPS reports.
- Patronum benim TPS raporlarımdan memnun değil.
- My boss is cute.
- Patronum çok tatlı.
- She's the boss around here.
- O bu çevrede patrondur.
- I told my boss over the phone that I would be going straight home without returning to the company.
- Patronuma telefonda şirkete dönmeden doğruca eve gideceğimi söyledim.
- You're a good boss.
- İyi bir patronsun.
- Tom had an argument with his boss.
- Tom patronuyla tartıştı.
- The boss directed his men to finish it quickly.
- Patron onu çabuk bitirmeleri için adamlarını yönetti.
- Sami managed to speak to the boss.
- Sami patronla konuşmayı başardı.
- The boss strolled around the balcony above the office, observing the workers.
- Patron ofisin üstündeki balkonda dolaşıp işçileri gözlemledi.
- Who is in charge of the office while the boss is away?
- Patron yokken ofisten kim sorumlu?
- She told her boss what she had in mind.
- Aklındakini patronuna söyledi.
- My boss is here.
- Patronum burada.
- What's your boss's name?
- Patronunun adı ne?
- Mary's boss is a bit too tactile for her liking.
- Mary'nin patronu onun beğenisi için biraz fazla temas meraklısı.
- Take me to your boss.
- Beni patronunuza götürün.
- Keep calm, you're the boss.
- Sakin ol, patron sensin.
- The boss threatened to fire me.
- Patron beni kovmakla tehdit etti.
- You're the boss here.
- Burada patron sensin.
- Who is the boss here?
- Burada patron kim?
- His boss demands a lot of work.
- Patronu çok iş istiyor.
- The boss is very upset.
- Patron çok üzgün.
- The man talking with our boss is Hiroshi.
- Patronumuzla konuşan adam Hiroshi.
- The boss fired Tom.
- Patron Tom'u kovdu.
- I'm afraid of my boss.
- Patronumdan korkuyorum.
- Do you like your boss?
- Patronunu seviyor musun?
- I'm my own boss.
- Ben kendi patronum.
- Put me through to the boss, please.
- Beni patrona bağlayın lütfen.
- Tom was scolded by his boss for showing up late for work.
- Tom işe geç geldiği için patronu tarafından azarlandı.
- She's the boss around here.
- Buraların patronu o.
- Tom quit his job because he didn't like his boss.
- Tom patronunu sevmediği için işten ayrıldı.
- I showed him who's boss.
- Ona patronun kim olduğunu gösterdim.
- My boss is very cheerful today.
- Patronum bugün çok neşeli.
- Tom translated the French letter into English for his boss.
- Tom Fransızca mektubu patronu için İngilizceye çevirdi.
- What's your boss's name?
- Senin patronun adı nedir?
- Tom's boss appreciates his work, but he doesn't want to give him a pay raise.
- Tom'un patronu onun çalışmasını takdir ediyor ama maaşına zam yapmak istemiyor.
- My boss is very nice.
- Patronum çok nazik.
- Tom wasn't my boss.
- Tom patronum değildi.
- Between you and me, he's in trouble with the boss.
- Aramızda kalsın, patronla başı dertte.
- Tom has complete faith in his boss.
- Tom'un, patronuna tam inancı vardır.
- I wanted to keep my job, so I did what the boss told me to do.
- İşime devam etmek istiyordum, bu yüzden patronun dediğini yaptım.
- I just did what my boss told me to do.
- Ben sadece patronumun yapmamı söylediği şeyi yaptım.
- Show him who's boss!
- Ona kimin patron olduğunu göster!
- Sami e-mailed his boss.
- Sami patronuna e-posta gönderdi.
- Is that person over there by the window your boss?
- Pencerenin yanındaki kişi patronunuz mu?
- If you have a problem with that, talk to the boss.
- Eğer bununla ilgili bir sorununuz varsa, patronla konuşun.
- I don't like your boss.
- Patronunu sevmiyorum.
- I've had problems with my boss.
- Patronumla sorunlar yaşadım.
- He is always complaining about his boss.
- Her zaman patronundan şikayet eder.
- Tom translated the French letter into English for his boss.
- Tom patronu için Fransızca mektubu İngilizceye çevirdi.
- I'm your boss.
- Patronunuzum.
- You'll have to notify your boss about that.
- Bunu patronuna bildirmen gerekecek.
- My boss assigned the hard job to me.
- Patronum zor bir işi bana verdi.
- Sami wanted to kill his boss.
- Sami patronunu öldürmek istedi.
- I avoid discussing personal subjects with my boss.
- Patronumla kişisel konuları tartışmaktan kaçınırım.
- It's unlikely that the boss would consider giving Tom a raise.
- Patronun Tom'a zam vermeyi düşünmesi pek olası değil.
- Are you still the boss?
- Hâlâ patron musun?
- Tom acted as the boss whenever the boss wasn't around.
- Patron ortalıkta yokken Tom patron gibi davranıyordu.
- My boss told me that I needed to get better at speaking French.
- Patronum bana Fransızca konuşmada daha iyi olmam gerektiğini söyledi.
- I'd like to find out how Tom is getting along with his new boss.
- Tom'un yeni patronuyla nasıl anlaştığını öğrenmek istiyorum.
- Aren't you the boss?
- Patron sen değil misin?
- Whenever the boss walks in, everyone pretends to be working.
- Patron ne zaman içeri girse herkes çalışıyormuş numarası yapıyor.
- I've had problems with my boss.
- Patronumla sorunlarım vardı.
- His boss is friendly, he's American.
- Patronu arkadaş canlısı biri, Amerikalı.
- Talk to my boss.
- Patronumla konuş.
- I do not have the courage to ask my boss to lend me his car.
- Patronumdan arabasını bana ödünç vermesini isteyecek cesaretim yok.
- He is my boss.
- O benim patronumdur.
- My boss is married.
- Patronum evli.
- I'm the new boss.
- Yeni patron benim.
- Tom is the boss.
- Tom patron.
- My boss is married.
- Patronum evlidir.
- Mary requested a raise from her boss.
- Mary patronundan bir zam istedi.
- My boss has a grudge against me.
- Patronumun bana karşı bir garezi var.
- I'll do what the boss tells me to do.
- Patron ne derse onu yapacağım.
- I've had no problems with my boss.
- Patronumla hiç sorun yaşamadım.
- Tom's meeting with his boss was very tense.
- Tom'un patronuyla yaptığı toplantı çok gergindi.
- He will be killed by his boss.
- Patronu tarafından öldürülecek.
- Would you introduce me to your boss?
- Beni patronunla tanıştırır mısın?
- How long have you been the boss?
- Ne zamandır patron sensin?
- Tom's boss demands a lot of work.
- Tom'un patronu çok iş istiyor.
- My boss thinks highly of me.
- Patronum beni çok beğeniyor.
- I was my own boss.
- Kendi kendimin patronuydum.
- My boss turned down his proposal.
- Patronum önerisini geri çevirdi.
- I hope your new boss likes you.
- Yeni patronunun seni sevdiğini umuyorum.
- Don't tell my boss.
- Patronuma söyleme.
- He is always complaining about his boss.
- Her zaman patronunu şikâyet ediyor.
- Aren't you the boss?
- Sen patron değil misin?
- Sami e-mailed his boss.
- Sami patronuna e-posta attı.
- I am the boss in my office.
- Ben büromun patronuyum.
- He pretended not to hear his boss.
- Patronunu duymuyormuş gibi yaptı.
- The boss canceled the meeting.
- Patron toplantıyı iptal etti.
- My boss is very strict.
- Patronum çok katıdır.
- Is it really OK to spend that much money on a gift for your boss?
- Patronunuza hediye almak için bu kadar para harcamanız gerçekten doğru mu?
- The boss hired two foremen.
- Patron iki ustabaşı işe aldı.
- Tom may be the boss someday.
- Tom bir gün patron olabilir.
- Tom had planned to ask his boss for a raise, but he chickened out.
- Tom patronundan zam istemeyi planlamıştı ama vazgeçti.
- This guy wants to be the boss.
- Bu adam patron olmak istiyor.
- My boss called me down for making private calls on the office phone.
- Patronum ofis telefonundan özel görüşme yaptığım için beni azarladı.
- You said your boss was a nice guy.
- Sen patronunun hoş bir adam olduğunu söyledin.
- The boss tortured the workers with his criticism.
- Patron eleştirileriyle işçilere işkence ediyordu.
- Mary can't stand Tom's boss, because he's a male chauvinist pig.
- Mary, Tom'un patronuna katlanamıyor, çünkü o şovenist bir domuz.
- Did you forget I'm the boss here?
- Burada patronun ben olduğumu unuttun mu?
- I had to resign because I just didn't get along with the new boss.
- İstifa etmek zorundaydım çünkü yeni patronla anlaşamadım.
- I didn't know that Tom was Mary's boss.
- Tom'un Mary'nin patronu olduğunu bilmiyordum.
- My boss thinks he's God.
- Patronum kendini tanrı sanıyor.
- If I were the boss, I'd fire you.
- Patron ben olsaydım, seni kovardım.
- You should know better than to talk back to your boss.
- Patronunun arkasından konuşmaman gerektiğini bilmelisin.
- I apologized to my boss.
- Ben patronuma özür diledim.
- He gives the thing to his boss.
- O şeyi patronuna verir.
- Don't tell the boss.
- Patrona söyleme.
- The boss wouldn't give me a raise.
- Patron bana zam yapmadı.
- My boss is an idiot.
- Patronum bir aptal.
- They often make fun of the boss.
- Sık sık patronla dalga geçerler.
- My boss rejected the budget for the new project.
- Patron yeni proje için bütçeyi reddetti.
- That's what the boss wants.
- Patronun istediği de bu.
- Tom hardly ever complains to the boss.
- Tom patrona neredeyse hiç şikayet etmez.
- I brought the documents to my boss.
- Belgeleri patronuma getirdim.
- Tom's boss is yelling at him.
- Tom'un patronu ona bağırıyor.
- You're a good boss.
- Sen iyi bir patronsun.
- My boss would have a big problem with that.
- Patronumun bununla ilgili büyük bir sorunu var.
- He arse-licks his boss.
- O patronuna yalakalık yapıyor.
- You're always disagreeing with your boss.
- Patronunla sürekli sürtüşüyorsun.
- Don't you want to be the boss?
- Patron olmak istemiyor musun?
- Tom's boss is a woman.
- Tom'un patronu bir kadın.
- My immediate boss is tough to please.
- Şu anki patronumu memnun etmek zor.
- The boss isn't going to fire Mary.
- Patron Mary'yi kovmayacak.
- I want to see your boss.
- Patronunu görmek istiyorum.
- Finish cleaning of the swimming pool and the boss will pay you.
- Yüzme havuzunu temizlemeyi bitir ve patron sana ödeme yapacak.
- In the parking lot, Fadil noticed a van belonging to his boss.
- Otoparkta, Fadıl patronuna ait bir minibüs fark etti.
- After the hatchet job my boss did on my proposal, I'm not sure how long I want to keep on working here.
- Teklifimle ilgili patronumun yaptığı ağır eleştiriden sonra, burada çalışmayı ne kadar süre sürdürmek istediğimden emin değilim.
- He is buttering up to his boss.
- O, patronuna yalakalık yapıyor.
- I heard that Tom's boss refused to give him a raise.
- Tom'un patronunun ona zam yapmayı reddettiğini duydum.
- His meeting with his boss was very tense.
- Patronuyla toplantısı çok gergindi.
- I'm your boss.
- Patronunum.
- Is that your boss at the window?
- Şu camın oradaki patronun mu?
- Are you the boss?
- Patron sen misin?
- The boss was looking for you.
- Patron seni arıyordu.
- Tom's self-confidence was shattered after his boss dressed him down in front of his workmates.
- Patronu onu iş arkadaşlarının önünde küçük düşürdükten sonra Tom'un kendine güveni sarsıldı.
- Don't risk insulting your boss.
- Patronuna hakaret ederek riske atmayın.
- The new boss has whipped the company into shape.
- Yeni patron şirketi daha iyi bir hale getirdi.
- You wouldn't want me as your boss.
- Beni patronun olarak istemezsin.
- The boss could be watching.
- Patron izliyor olabilir.
- Tom asked his boss for a pay raise.
- Tom patronundan maaşına zam istedi.
- I'm the boss around here.
- Buranın patronu benim.
- His boss is friendly, he's American.
- Onun patronu arkadaş canlısıdır, Amerikalıdır.
- Are you sure the boss will let us go home early?
- Patronun eve erken gitmemize izin vereceğinden emin misin?
- He wanted to see his boss in Tokyo before leaving for America.
- O, Amerikaya gitmeden önce Tokyo'da patronunu görmek istiyordu.
- The boss doesn't come to the office every day.
- Patron her gün ofise gelmez.
- Tom asked his boss for a pay raise.
- Tom patronundan ücret artışı istedi.
- They often make fun of the boss.
- Onlar sık sık patronla alay ederler.
- The recommendation from my boss made all the difference.
- Patronumun verdiği referans her şeyi halletti.
- My boss was very strict.
- Patronum çok otoriterdi.
- I have a boss who is much younger than me.
- Benden çok daha genç bir patronum var.
- The boss is thinking about firing Tom.
- Patron, Tom'u kovmayı düşünüyor.
- Tom's boss criticized him for not having any initiative.
- Tom'un patronu herhangi bir girişimi olmadığı için onu eleştirdi.
- The boss picked me to do the job.
- Patron işi yapmak için beni seçti.
- The boss just chewed him out again.
- Patron onu yine azarladı.
- At the age of 22, I fell in love with my boss.
- 22 yaşındayken patronuma aşık oldum.
- His boss is very demanding.
- Patronu çok talepkâr.
- I don't dare ask the boss to borrow the car.
- Patrondan arabayı ödünç istemeye cesaret edemiyorum.
- He gives the thing to his boss.
- O şeyi patronuna veriyor.
- He is the boss of our department.
- O bizim bölümün patronudur.
- I demand to speak to your boss.
- Patronunuzla konuşmayı talep ediyorum.
- I want to speak to your boss.
- Patronunla konuşmak istiyorum.
- If you don't do what the boss says, he'll fire you.
- Patronun söylediğini yapmazsan seni kovar.
- I've come to see your boss if he's in.
- O içerideyse patronunu görmeye geldim.
- He planned to murder his boss, but did not carry it out.
- Patronunu öldürmeyi planladı ama bunu gerçekleştirmedi.
- You should tell the boss.
- Patrona söylemen gerek.
- Layla came to see the boss.
- Leyla patronu görmeye geldi.
- I've had no problems with my boss.
- Patronumla sorunum yok.
- Tom is the boss right now.
- Tom şu anda patron.
- Tom enjoys being the boss.
- Tom patron olmaktan hoşlanıyor.
- Tom had no choice but to do what the boss told him to do.
- Tom'un patronun dediğini yapmaktan başka seçeneği yoktu.
- Have you met the new boss?
- Yeni patronla tanıştınız mı?
- It's rude to make fun of your boss in public.
- Herkesin içinde patronunuzla dalga geçmek kabalıktır.
- Is the boss there?
- Patron orada mı?
- Sami started acting like the boss.
- Sami patron gibi davranmaya başladı.
- Tom is my old boss.
- Tom benim eski patronum.
- Tom isn't my boss.
- Tom patronum değil.
- I didn't know Tom was your boss.
- Tom'un patronun olduğunu bilmiyordum.
- The only reason I got blamed was that the boss needed someone to blame.
- Benim suçlanmamın tek nedeni patronun suçlayacak birine ihtiyaç duymasıydı.
- Our boss made us work overtime yesterday.
- Patronumuz dün bize fazla mesai yaptırdı.
- I asked my boss a salary advance.
- Patronumdan maaş avansı istedim.
- Do you get your boss a Christmas gift?
- Patronunuza Noel hediyesi alıyor musunuz?
- I asked the boss for a raise.
- Patrondan zam istedim.
- Sami's last secretary said that he was a wonderful boss.
- Sami'nin son sekreteri onun harika bir patron olduğunu söylemişti.
- My boss is keeping me pretty busy.
- Patronum beni meşgul ediyor.
- Mary requested a raise from her boss.
- Mary patronundan zam talep etti.
- My boss was forced to resign.
- Benim patron istifa etmesi için zorlandı.
- I wish I could tell you all the details, but my boss told me not to.
- Keşke size tüm detayları anlatabilseydim ama patronum anlatmamamı söyledi.
- Our boss turned down our proposal.
- Patronumuz teklifimizi reddetti.
- She's her own boss.
- O kendi patronudur.
- The boss wants to see you.
- Patron seni görmek istiyor.
- I'm the boss, aren't I?
- Patron benim, değil mi?
- Frankly speaking, I think he's a good boss.
- Dürüst olmak gerekirse, onun iyi bir patron olduğunu düşünüyorum.
- Tom's boss made a unilateral decision to close several small branches of the company.
- Tom'un patronu şirketin birkaç küçük şubesini kapatmak için tek taraflı bir karar aldı.
- Sami's last secretary said that he was a wonderful boss.
- Sami'nin son sekreteri onun harika bir patron olduğunu söyledi.
- My boss thinks highly of me.
- Patronum beni oldukça düşünüyor.
- I was my own boss.
- Ben kendimin patronuydum.
- My boss assigned the hard job to me.
- Patronum zor işi bana verdi.
- Tom doesn't want to be the boss.
- Tom patron olmak istemiyor.
- Did you forget I'm the boss here?
- Buranın patronunun ben olduğunu unuttun mu?
- I don't want to get off on the wrong foot with the new boss.
- Yeni patronla kötü bir başlangıç yapmak istemiyorum.
- Layla asked her boss if she could leave.
- Layla patronuna gidebilir miyim diye sordu.
- If I were the boss, I'd fire you.
- Patron olsam seni kovarım.
- She sees her boss as a father.
- Patronunu bir baba gibi görüyor.
- Tom sent an email to his boss instead of his girlfriend.
- Tom kız arkadaşı yerine patronuna bir e-posta gönderdi.
- He sucks up to his boss.
- Patronuna yalakalık yapıyor.
- My boss refused my request for a raise.
- Patronum zam talebimi reddetti.
- My boss is an idiot.
- Patronum aptalın teki.
- I'm envious of you because you have a good boss.
- İyi bir patronun olduğu için seni kıskanıyorum.
- The boss isn't going to fire Tom.
- Patron Tom'u kovmayacak.
- I hope my boss agrees to my plan.
- Umarım patronum planımı kabul eder.
- He knows better than to fight with his boss.
- Patronuyla kavga etmemesi gerektiğini çok iyi biliyor.
- Are you still the boss?
- Hâlâ patron sen misin?
- Tom wants to be the boss.
- Tom patron olmak istiyor.
- The boss is angry at me for not attending the last meeting.
- Patron son toplantıya katılmadığım için bana kızgın.
- Don't pay any attention to the boss.
- Patrona aldırma.
- The look on my boss's face was severe.
- Patronumun yüzündeki ifade sertti.
- I can't picture myself as the boss.
- Kendimi patron olarak hayal edemiyorum.
- It's rude to make fun of your boss in public.
- Patronunla herkesin önünde alay etmek kabalıktır.
- She slept with her boss.
- O, patronu ile yattı.
- Don't obey your boss blindly.
- Patronuna körü körüne itaat etme.
- This man is my direct boss.
- Bu adam benim direkt patronumdur.
- I don't dare ask the boss to borrow the car.
- Patrondan arabasını ödünç almayı istemeye cüret etmem.
- Sami needs to talk to the boss.
- Sami'nin patronla konuşması gerekir.
- Tom told his boss that Mary wouldn't be coming to work that day.
- Tom Patronuna Mary'nin o gün işe gelmeyeceğini söyledi.
- She had an affair with her boss.
- Patronuyla bir ilişkisi vardı.
- I'll call you my boss.
- Seni patronum diye çağıracağım.
- Even if you boss attacks you and tells you to go away, you should make your point.
- Patronunuz size saldırsa ve gitmenizi söylese bile, meramınızı anlatmalısınız.
- The boss has a good opinion of your work.
- Patronun, çalışmanız hakkında iyi bir izlenimi var.
- You can't both be the boss.
- İkiniz de patron olamazsınız.
- My boss doesn't think I am equal to the job.
- Patronum benim işe uygun olduğumu düşünmüyor.
- Tom likes pretending that he's the boss.
- Tom patronmuş gibi davranmayı seviyor.
- Sami wanted to kill his boss.
- Sami patronunu öldürmek istiyordu.
- The boss approved the project.
- Patron projeyi onayladı.
- What did you tell your boss?
- Patronuna ne söyledin?
- The boss will be angry at me.
- Patron bana kızacak.
- The boss ordered us to work from morning till night.
- Patron bize sabahtan akşama kadar çalışmamızı emretti.
- I think I'm a good boss.
- İyi bir patronum diye düşünüyorum.
- Her boss is hard to deal with.
- Patronuyla uğraşmak zor.
- She thinks of her boss as a father.
- Patronunu bir baba gibi görüyor.
- I just did what the boss asked me to do.
- Patronun yapmamı istediği şeyi yaptım.
- Actually, Tom is my boss.
- Aslında, Tom benim patronum.
- How long has Tom Jackson been the boss?
- Tom Jackson ne zamandır patron?
- I'm jealous because you have a good boss.
- Seni kıskanıyorum çünkü iyi bir patronun var.
- I showed him who's boss.
- Ona kimin patron olduğunu gösterdim.
- My boss called me down for frequent absence from work.
- Patronum sık sık işe gelmediğim için beni aşağıladı.
- Tom is your boss, isn't he?
- Tom senin patronun, değil mi?
- Tom rang his boss to tell him he wouldn't be coming in today.
- Tom, bugün gelemeyeceğini söylemek için patronunu aradı.
- The boss ordered us to work from morning till night.
- Patron sabahtan akşama kadar çalışmamızı emretti.
- Tom asked his boss if he could leave early.
- Tom patronuna erken ayrılabilir miyim diye sordu.
- Sami needs to talk to the boss.
- Sami'nin patronla konuşması gerekiyor.
- My boss told me to rewrite the report.
- Patronum raporu yeniden yazmamı söyledi.
- Between you and me, he's in trouble with the boss.
- Aramızda kalsın, onun patronuyla başı belada.
- I brought the documents to my boss.
- Belgeleri patronuma götürdüm.
- If God had listened to my prayer, my boss would be working for me now.
- Eğer Tanrı dualarımı dinleseydi, patronum şu anda benim için çalışıyor olurdu.
- Her boss is hard to deal with.
- Onun patronu ile uğraşmak zordur.
- I'm afraid of my boss.
- Ben patronumdan korkuyorum.
- I just did what my boss told me to do.
- Patronum ne dediyse onu yaptım.
- Tom asked his boss for a raise.
- Tom patronundan zam istedi.
- Layla came to see the boss.
- Layla patronu görmeye geldi.
- Tom's boss is Canadian.
- Tom'un patronu Kanadalı.
- His boss is very demanding.
- Onun patronu çok talepkar.
- Tom tried to impress his boss.
- Tom patronunu etkilemeye çalıştı.
- My boss would not let me leave work early.
- Patronum işten erken ayrılmama izin vermedi.
- Tom translated a letter from French to English for his boss.
- Tom patronu için bir mektubu Fransızcadan İngilizceye çevirdi.
- Tom is my new boss.
- Tom benim yeni patronum.
- How long have you been the boss?
- Ne kadar süredir patronsun?
- Tom's the boss.
- Tom patron.
- You said your boss was a nice guy.
- Patronunun iyi biri olduğunu söylemiştin.
- Our boss doesn't let us take coffee breaks.
- Patronumuz kahve molası vermemize izin vermez.
- Tom was unaware of some errors he had made when translating an important document for his boss.
- Tom patronu için önemli bir belgeyi çevirirken yaptığı bazı hataların farkında değildi.
- Tom hit it off well with his new boss.
- Tom yeni patronuyla iyi anlaştı.
- My boss has never invited me to her house.
- Patronum beni hiç evine davet etmedi.
- He sucks up to his boss.
- O, patronuna dalkavukluk ediyor.
- Tom likes pretending that he's the boss.
- Tom patronmuş gibi davranmayı sever.
- You're not my boss anymore.
- Artık benim patronum değilsin.
- I'm still the boss here.
- Burada patron hala benim.
- Tom felt demoralised by his boss's intimidating behaviour.
- Tom, patronunun göz korkutucu davranışları nedeniyle morali bozulmuş hissetti.
- Dan, a mafia boss, sheltered all of his money in Switzerland.
- Bir mafya patronu olan Dan tüm parasını İsviçre'de sakladı.
- He's trying to get on his boss's good side.
- Patronunun gözüne girmeye çalışıyor.
- Tom is the boss around here.
- Tom buraların patronu.
- Tom didn't have the courage to ask his boss for a raise.
- Tom'un patronundan zam isteyecek cesareti yoktu.
- I doubt that our new boss will be any worse than the old one.
- Yeni patronumuzun eskisinden daha kötü olacağından şüpheliyim.
- I'm the boss now.
- Şimdi patron benim.
- My boss detained me more than 30 minutes.
- Patronum beni 30 dakikadan fazla alıkoydu.
- My boss is twice as old as I am.
- Patronum benden iki kat daha yaşlı.
- Mary can't stand Tom's boss, because he's a male chauvinist pig.
- Mary, Tom'un patronuna katlanamıyor, çünkü o adam şovenist bir domuz.
- I'm still your boss.
- Ben hala senin patronunum.
- The boss asked Mr Brown to take charge of the office while she was away.
- Patron, Bay Brown'dan kendisi yokken ofisin sorumluluğunu almasını istedi.
- The boss told his secretary to come up with a good idea by the end of the week.
- Patron sekreterine hafta sonuna kadar iyi bir fikir bulmasını söyledi.
- I asked the boss for a raise.
- Patrondan bir zam istedim.
- The new boss runs a really tight ship.
- Yeni patron çok sıkı çalışıyor.
- His boss demands a lot of work.
- Patronu çok çalıştırıyor.
- I hope my boss agrees to my plan.
- Patronumun planımı kabul edeceğini umuyorum.
- He was my boss.
- O benim patronumdu.
- My boss is Canadian.
- Patronum Kanadalı.
- Is Tom really your boss?
- Tom gerçekten patronun mu?
- I slept with my boss.
- Patronumla yattım.
- Our boss is hard to please.
- Patronumuzu memnun etmek zordur.
- Why are you so insubordinate to your boss?
- Neden patronuna karşı bu kadar itaatsizsin?
- The boss asked me to do that today.
- Patron bugün bunu yapmamı istedi.
- He breathed deeply before entering his boss's office.
- Patronunun bürosuna girmeden önce derin bir biçimde nefes aldı.
- Tom was scolded by his boss getting to work late.
- Tom işe geç kaldığı için patronu tarafından azarlandı.
- Tom was my boss.
- Tom benim patronumdu.
- The lie got him in trouble when his boss found out the truth.
- Patronu gerçeği öğrendiğinde, yalan onun başını derde soktu.
- The boss asked Mr Brown to take charge of the office while she was away.
- Patron, Bay Brown'dan kendisi yokken işyerinin sorumluluğunu almasını istedi.
- I think it would be good to talk once more with the boss.
- Patronla bir kez daha konuşmanın iyi olacağını düşünüyorum.
- My boss would have a big problem with that.
- Patronumun onunla ilgili büyük bir sorunu vardı.
- I'm your boss now.
- Artık patronun benim.
- The new boss has whipped the company into shape.
- Yeni patron şirkete çeki düzen verdi.
- If you don't do what the boss says, he'll fire you.
- Eğer patronun dediğini yapmazsan, seni işten atar.
- Tom is a bad boss.
- Tom kötü bir patron.
- I like being my own boss.
- Kendi işimin patronu olmayı seviyorum.
- The boss is an open person.
- Patron açık bir insan.
- Tom's boss criticized him for not having any initiative.
- Tom'un patronu onu inisiyatif kullanmadığı için eleştirdi.
- Tom is a bad boss.
- Tom kötü bir patrondur.
- She left against her boss's wishes.
- Patronunun isteklerine karşı çıktı.
- Tom isn't Mary's boss.
- Tom, Mary'nin patronu değil.
- I'm your boss now.
- Ben artık senin patronunum.
- I'm envious of you because you have a good boss.
- Sana imreniyorum çünkü iyi bir patronun var.
- My boss was very strict.
- Patronum çok katıydı.
- I am the boss in my office.
- Ofisimin patronu benim.
- Is that person over there by the window your boss?
- Şu camın oradaki patronun mu?
- Tom's self-confidence was shattered after his boss dressed him down in front of his workmates.
- Tom'un özgüveni, patronu iş arkadaşlarının yanında kendisini haşlayınca kırıldı.
- He is always at odds with his boss.
- Patronuyla her zaman anlaşmazlık içindedir.
- Is it really OK to spend that much money on a gift for your boss?
- Patronuna hediye almak için bu kadar para harcaman doğru mu?
- I'd like to discuss this with your boss.
- Bunu patronunuzla görüşmek istiyorum.
- Who is in charge of the office while the boss is away?
- Patron dışarıdayken ofisin sorumlusu kim?
- He is the boss of our department.
- Departmanımızın patronu o.
- She sees her boss as a father.
- O, patronunu bir baba olarak görür.
- I hate my boss.
- Patronumdan nefret ediyorum.
- You'll have to be the boss.
- Patron sen olmalısın.
- She sleeps with her boss.
- O, patronu ile sevişir.
- I'll ring my boss for you.
- Senin için patronumu arayacağım.
- The boss is angry at me for not attending the last meeting.
- Patron son toplantıya katılmadığım için bana kızıyor.
- I'd like to find out how Tom is getting along with his new boss.
- Tom'un yeni patronuyla nasıl geçindiğini öğrenmek istiyorum.
- My boss called me into his office.
- Patronum beni ofisine çağırdı.
- My boss just fired me.
- Patronum beni kovdu.
- She had an affair with her boss.
- Onun patronuyla bir ilişkisi vardı.
- Frank's boss is extremely money hungry.
- Frank'in patronu, aşırı derecede paraya aç.
- Tom hardly ever complains to the boss.
- Tom patronuna neredeyse hiç şikayet etmez.
- Peter applied to his boss for a raise.
- Peter ücret artışı için patronuna başvurdu.
- Did you know Tom was Mary's boss?
- Tom'un Mary'nin patronu olduğunu biliyor muydun?
- I demand to speak to your boss.
- Patronunuzla konuşmak istiyorum.
- You're Tom's boss, aren't you?
- Sen Tom'un patronusun, değil mi?
- The boss doesn't come to the office every day.
- Patron ofise her gün gelmez.
- My boss is a slave driver.
- Patronum köle gibi çalışıyor.
- My boss is a jerk.
- Patronum bir pislik.
- My boss is a Canadian man about thirty years old.
- Patronum otuz yaşlarında Kanadalı bir adam.
- Can you figure out why the boss is so unfriendly this week?
- Patronun bu hafta niçin çok soğuk olduğunu anlayabiliyor musun?
- The boss strolled around the balcony above the office, observing the workers.
- Patron, yazıhanenin üzerindeki balkonda işçileri gözleyerek gezindi.
- I asked my boss for a pay raise.
- Patronumdan ücret artışı istedim.
- I did that work on the orders of my boss.
- Patronumun emriyle o işi yaptım.
- I don't think Tom would make a very good boss.
- Tom'un çok iyi bir patron olacağını sanmıyorum.
- Where's your boss?
- Patronun nerede?
- Has the boss ever asked you to work on Sundays?
- Patron senden hiç pazar günleri çalışmanı istedi mi?
- Sometimes he acts as if he were my boss.
- Bazen sanki patronummuş gibi davranır.
- Tom wrote a memo to his boss.
- Tom patronuna bir not yazdı.
- The boss is there?
- Patron orada mı?
- I've never thought of my boss as a friend.
- Patronumu hiçbir zaman bir arkadaş olarak görmedim.
- The boss isn't going to fire you.
- Patron seni kovmayacak.
- If I don't get to Boston for the convention, my boss will fire me.
- Kongre için Boston'a gitmezsem patronum beni kovacak.
- In the parking lot, Fadil noticed a van belonging to his boss.
- Fadıl park yerinde patronuna ait bir minibüs fark etti.
- He is the boss's private secretary.
- Patronun özel sekreteridir.
- My boss is so stupid!
- Patronum çok aptal!
- I'll do what the boss tells me.
- Patronun bana söylediği şeyi yapacağım.
- Who wants you to be the boss?
- Kim senin patron olmanı istiyor?
- Tom is a great boss.
- Tom harika bir patron.
- My boss didn't excuse me for coming late to the meeting.
- Patronum toplantıya geç gelmeme göz yummadı.
- The boss considered firing Tom, but decided against it.
- Patron Tom'u işten kovmayı düşündü fakat bunun aleyhinde karar verdi.
- I'm your boss.
- Ben senin patronunum.
- You're a great boss.
- Sen harika bir patronsun.
- I'll phone my boss for you.
- Senin için patronumu arayacağım.
- I didn't know Tom was Mary's boss.
- Tom'un Mary'nin patronu olduğunu bilmiyordum.
- Tom acted as the boss whenever the boss wasn't around.
- Tom, patronu civarda olmadığı zaman bir patron gibi davrandı.
- I'm still your boss.
- Hala senin patronunum.
- After all, he's your boss.
- Ne de olsa, o senin patronun.
- He was risking losing his job by talking to his boss that way.
- Patronuyla bu şekilde konuşarak işini kaybetme riskini göze alıyordu.
- I don't want him to be my boss.
- Onun patronum olmasını istemiyorum.
- I don't want Tom to be my boss.
- Tom'un patronum olmasını istemiyorum.
- Is it really OK to spend that much money on a gift for your boss?
- Patronuna hediye almak için bu kadar para harcamak gerçekten doğru mu?
- She left against her boss's wishes.
- O, patronunun isteklerine karşı çıktı.
- My boss is very demanding.
- Benim patronum çok talepkâr.
- He took a deep breath before entering his boss's office.
- Patronunun ofisine girmeden önce derin bir nefes aldı.
- The boss gave me a week off.
- Patron bana bir hafta izin verdi.
- Don't risk insulting your boss.
- Patronuna hakaret etme riskine girme.
- Sometimes he acted as if he were my boss.
- Bazen benim patronummuş gibi davrandı.
- Tom was risking losing his job by talking to his boss that way.
- Tom patronuyla o şekilde konuşarak işini kaybetmeyi göze alıyordu.
- He handed in his resignation to his boss.
- Patronuna istifasını sundu.
- My boss is starting to get edgy.
- Patronum sinirlenmeye başlıyor.
- Tom has complete faith in his boss.
- Tom'un patronuna inancı tam.
- The recommendation from my boss made all the difference.
- Patronumun tavsiyesi her şeyi değiştirdi.
- Are you the boss?
- Sen patron musun?
- How did your meeting with the boss go?
- Patronla görüşmen nasıl gitti?
- Mary's boss gave her a box of candy for her birthday.
- Mary'nin patronu doğum günü için ona bir kutu şeker verdi.
- I called my boss in Boston and he said I could stay in Chicago for another week.
- Boston'daki patronumu aradım ve bir hafta daha Chicago'da kalabileceğimi söyledi.
- I think it would be good to talk once more with the boss.
- Bence patronla bir kez daha konuşmak iyi olur.
- You should tell the boss.
- Patrona söylemelisin.
- My boss is an asshole.
- Patronum pisliğin teki.
- I didn't like my boss.
- Patronumu sevmezdim.
- How did your meeting with the boss go?
- Patronla görüşmen nasıl geçti?
- He handed in his resignation to his boss.
- Patronuna istifasını verdi.
- I heard that Tom asked his boss for a raise.
- Tom'un patronundan zam istediğini duydum.
- I was accused of eating the boss's lunch.
- Patronun öğle yemeğini yemekle suçlandım.
- He sucks up to his boss.
- O, patronuna yağ çekiyor.
- My boss has never invited me to her house.
- Patronum beni evine hiç davet etmedi.
- Tom left his job because he hated his boss.
- Tom patronundan nefret ettiği için işinden ayrıldı.
- The boss gave us all a day off.
- Patron hepimize bir günlük izin verdi.
- Tom is your boss.
- Tom senin patronun.
- That's our new boss.
- Bu yeni patronumuz.
- After all, he's your boss.
- Sonuçta, o senin patronun.
- I'm not the boss.
- Ben patron değilim.
- I'll have to speak to my boss about that.
- O konuda patronumla konuşmam gerekecek.
- Between you and me, I think our boss is stupid.
- Aramızda kalsın, bizim patronun aptal olduğunu düşünüyorum.
- My boss detained me more than 30 minutes.
- Patronum beni 30 dakikadan daha fazla alıkoydu.
- He was dismissed by the boss of the factory.
- Fabrikanın patronu tarafından işten çıkarıldı.
- My immediate boss is tough to please.
- Şimdiki patronumu memnun etmek zordur.
- Put me through to the boss, please.
- Beni patrona bağla lütfen.
- I have a new boss.
- Yeni bir patronum var.
- My boss isn't satisfied with my report.
- Patronum raporumdan memnun değil.
- My boss is very cheerful today.
- Benim patronum bugün çok neşeli.
- He wanted to see his boss in Tokyo before leaving for America.
- Amerika'ya gitmeden önce Tokyo'daki patronunu görmek istedi.
- The boss wouldn't give me a raise.
- Patron bana bir zam vermedi.
- If God had listened to my prayer, my boss would be working for me now.
- Tanrı, duamı dinlemiş olsaydı, patronum şimdi benim için çalışıyor olacaktı.
- I think it's time for me to talk to the boss about this problem.
- Sanırım bu sorun hakkında patronla konuşmamın zamanıdır.
- My boss let me leave early today.
- Patronum bugün erken çıkmama izin verdi.
- Do you get along with your boss?
- Patronunla iyi anlaşıyor musun?
- Who's the boss of this company?
- Bu şirketin patronu kim?
- Our boss approved our plan.
- Patronumuz planımızı onayladı.
- Layla asked her boss if she could leave.
- Leyla ayrılıp ayrılamayacağını patronuna sordu.
- I had to resign because I just didn't get along with the new boss.
- İstifa etmek zorundaydım çünkü yeni patronla anlaşamıyordum.
- My boss is starting to get edgy.
- Patronum sinirlenmeye başladı.
- I'm my own boss.
- Kendimin patronuyum.
- You're my boss.
- Sen benim patronumsun.
- Tom isn't my boss.
- Tom benim patronum değil.
- I have to eat dinner with my boss tonight.
- Bu akşam patronumla yemek yemem gerekiyor.
- I am the boss in my office.
- Ofisimde patron benim.
- The look on my boss's face was severe.
- Patronumun yüzündeki ifade çok ciddiydi.
- I don't have the courage to ask my boss to lend me his car.
- Patronumdan arabasını bana ödünç vermesini istemeye cesaretim yok.
- You're always disagreeing with your boss.
- Patronunla her zaman ters düşüyorsun.
- Every boss has his or her favorite employee.
- Her patronun en sevdiği çalışanı vardır.
- My boss would not let me leave work early.
- Patronum işten erken çıkmama izin vermiyor.
- The man talking with our boss is Hiroshi.
- Patronumuzla konuşan adam Hiroshi'dir.
- Frankly speaking, I think he's a good boss.
- Açıkçası, onun iyi bir patron olduğunu düşünüyorum.
- A boss can never become a true friend.
- Bir patron asla gerçek bir arkadaş olamaz.
- Is the boss in a good mood today?
- Bugün patronun keyfi yerinde mi?
- I don't think Tom would make a very good boss.
- Tom'un iyi bir patron olacağını sanmıyorum.
- The boss gave us all a day off.
- Patron hepimize bir gün izin verdi.
- My boss refused my request for a raise.
- Patronum zam isteğimi reddetti.
- The boss has a good opinion of your work.
- Patron, işinizle ilgili iyi bir izlenime sahip..
- She slept with her boss.
- Patronuyla yattı.
- I'll have to speak to my boss about that.
- Bu konuda patronumla konuşmam gerekecek.
- My boss invited me to dinner.
- Patronum beni akşam yemeğine davet etti.
- Peter applied to his boss for a raise.
- Peter zam için patronuna başvurdu.
- Tom hit it off well with his new boss.
- Tom'un yeni patronuyla arası iyiydi.
- The boss is looking for someone to blame.
- Patron suçlayacak birini arıyor.
- If I don't get to Boston for the convention, my boss will fire me.
- Eğer ben kongre için Boston'a gitmezsem patron beni kovar.
- I want to speak with your boss.
- Patronunla konuşmak istiyorum.
- Finish cleaning of the swimming pool and the boss will pay you.
- Yüzme havuzunun temizliğini bitirirsen patron sana ödeme yapacak.
- My boss is a slave driver.
- Patronum köle gibi çalıştıran bir amir.
- He is loyal to his boss.
- Patronuna sadıktır.
- Tom has a new boss.
- Tom'un yeni bir patronu var.
- I'll do what the boss tells me.
- Patron ne derse onu yapacağım.
- I don't like your boss.
- Patronunu beğenmiyorum.
- My boss wants me to work late tonight.
- Patronum bu gece geç saate kadar çalışmamı istiyor.
- My boss is very demanding.
- Patronum çok talepkar.
- Sometimes he acts as if he were my boss.
- Bazen patronummuş gibi davranıyor.
- Tom left his job because he hated his boss.
- Tom patronundan nefret ettiği için işini bıraktı.
- I asked my boss for a pay raise.
- Patronumdan maaşıma zam istedim.
- Is that your boss over there by the window?
- Pencerenin yanındaki patronun mu?
- I'm still the boss.
- Hâlâ patron benim.
- He's his own boss.
- O kendi patronudur.
- Is the boss in a good mood today?
- Patronun bugün keyfi yerinde mi?
- Tom definitely has the ability to be the boss.
- Tom kesinlikle patron olma yeteneğine sahip.
- Who is the boss of this company?
- Bu şirketin patronu kim?
- He attended the meeting in place of his boss.
- Patronunun yerine toplantıya katıldı.
- I cheated on my wife with my boss.
- Karımı patronumla aldattım.
- Bosses are people, too.
- Patronlar da insandır.
- Tom was called down by his boss for coming late to work.
- Tom işe geç geldiği için patronu tarafından çağrıldı.
- I'm Tom's boss.
- Tom'un patronuyum.
- You're Tom's boss, aren't you?
- Tom'un patronu sensin, değil mi?
- Tom isn't my boss anymore.
- Tom artık benim patronum değil.
- Tom rang his boss to tell him he wouldn't be coming in today.
- Tom patronunu arayıp bugün gelemeyeceğini söyledi.
- My boss is very nice.
- Patronum çok iyi biri.
- The boss asked for Tom's resignation.
- Patron Tom'un istifasını istedi.
- Is that your boss at the window?
- Penceredeki patronun mu?
- Sami wants to remind Layla who is boss.
- Sami, Layla'ya kimin patron olduğunu hatırlatmak istedi.
- I hope your new boss likes you.
- Umarım yeni patronun senden hoşlanır.
- The boss advanced me a week's wages.
- Patron bana bir haftalık maaş avansı verdi.
- Tom was risking losing his job by talking to his boss that way.
- Tom patronuyla bu şekilde konuşarak işini kaybetme riskini alıyordu.
- I have to eat dinner with my boss tonight.
- Bu akşam patronumla akşam yemeği yemem gerekiyor.
- The boss doesn't know it yet.
- Patron bunu henüz bilmiyor.
- Tom wanted to be the boss.
- Tom patron olmak istiyordu.
- Aren't you the boss?
- Patron değil misiniz?
- The boss told Tom that he had to wear a suit and tie to work.
- Patron Tom'a işe giderken takım elbise giymesi ve kravat takması gerektiğini söyledi.
- Sometimes he acted as if he were my boss.
- Bazen patronummuş gibi davranıyordu.
- Our boss organized today's clean-up.
- Patronumuz bugünkü temizliği organize etti.
- Who's the boss now?
- Şimdi patron kim?
- That's what the boss wants.
- Patronun istediği bu.
- His meeting with his boss was very tense.
- Patronuyla yaptığı toplantı çok gergindi.
- I'm still the boss around here.
- Buranın patronu hâlâ benim.
- My boss invited me to dinner.
- Patronum beni yemeğe davet etti.
- Tom had no inkling as to why his boss wanted to see him.
- Patronunun neden onu görmek istediğine dair Tom'un hiçbir fikri yoktu.
- Did you know Tom was Mary's boss?
- Tom'un Mary'nin patronu olduğunu biliyor muydunuz?
- He is the boss's private secretary.
- Patronun özel sekreteri.
- Tom is always complaining about his boss.
- Tom her zaman patronundan şikayet eder.
- Would you introduce me to your boss?
- Beni patronunuzla tanıştırır mısınız?
- He arse-licks his boss.
- Patronuna yalakalık yapıyor.
- I went to the boss in hopes of getting a raise.
- Zam alma umuduyla patrona gittim.
- My boss grumbled at me about my work.
- Patronum işim hakkında bana homurdandı.
- I need to meet your boss.
- Patronunla tanışmam gerek.
- My boss rejected the budget for the new project.
- Patronum yeni projenin bütçesini reddetti.
- My boss doesn't think I am equal to the job.
- Patronum iş için eşit olduğumu düşünmüyor.
- I did that work on the orders of my boss.
- O işi patronumun emriyle yaptım.
- After the hatchet job my boss did on my proposal, I'm not sure how long I want to keep on working here.
- Patronumun teklifime yaptığı kötü muameleden sonra, burada çalışmaya ne kadar devam etmek istediğimden emin değilim.
- You're the boss.
- Patron sensin.
- The boss directed his men to finish it quickly.
- Patron adamlarına işi çabucak bitirmelerini söyledi.
- I apologized to my boss.
- Patronumdan özür diledim.
- I'm now your boss.
- Artık senin patronunum.
- It was pretty ballsy of you to stand up to the boss like that.
- Patrona bu şekilde karşı çıkman çok cesurcaydı.
- My boss made me work overtime.
- Patronum bana fazla mesai yaptırdı.
- I hope I can impress my boss.
- Umarım patronumu etkileyebilirim.
- I've come to see your boss if he's in.
- Patronun buradaysa onu görmeye geldim.
- Frank's boss is extremely money hungry.
- Frank'in patronu, son derece paragöz.
- She told her boss what she had in mind.
- Patronuna aklında ne olduğunu söyledi.
- Show him who's boss!
- Kimin patron olduğunu ona göster!
- He planned to murder his boss, but did not carry it out.
- O, patronunu öldürmeyi planladı ama yerine getiremedi.
- My boss has the ability to read books very fast.
- Patronum kitapları çok hızlı okuma yeteneğine sahiptir.
- My boss is not satisfied with my TPS reports.
- Patronum TPS raporlarımdan memnun değil.
- How can anyone think that Tom is a good boss?
- İnsan Tom'un iyi bir patron olduğunu nasıl düşünebilir?
- I want to talk to your boss.
- Patronunla konuşmak istiyorum.
- Don't you know I'm your boss?
- Patronun olduğumu bilmiyor musun?
- The only thing that mattered to Tom was that we weren't impolite to his boss.
- Tom için önemli olan tek şey patronuna kaba davranmamamızdı.
- Tom wasn't my boss.
- Tom benim patronum değildi.
- Tom should be the boss.
- Tom patron olmalı.
- My boss is cute.
- Patronum sevimlidir.
- Didn't you know Tom was Mary's boss?
- Tom'un Mary'nin patronu olduğunu bilmiyor muydun?
- I wish I could tell you all the details, but my boss told me not to.
- Keşke sana bütün ayrıntıları söyleyebilsem ama patronum bana söylemememi söyledi.
- She thinks of her boss as a father.
- O, patronunu babası olarak görür.
- Tom may one day be the boss.
- Tom bir gün patron olabilir.
- He took a deep breath before entering his boss's office.
- Patronunun bürosuna girmeden önce derin bir nefes aldı.
- My boss has the ability to read books very fast.
- Patronumun çok hızlı kitap okuma yeteneği var.
- The boss tortured the workers with his criticism.
- Patron eleştirisiyle işçilere işkence yaptı.
- I didn't want to work late, but the boss told me that I had to.
- Geç saatlere kadar çalışmak istemedim ama patron bana çalışmak zorunda olduğumu söyledi.
- You should know better than to talk back to your boss.
- Patronunun arkasından konuşulmayacağını bilecek kadar akıllı olmalısın.
- Tom intended to ask his boss for a raise, but he reconsidered.
- Tom patronundan zam istemeye niyetlenmişti ama sonra vazgeçti.
- The boss wouldn't let us go home early.
- Patron eve erken gitmemize izin vermedi.
- Have you met the new boss?
- Yeni patronla tanıştın mı?
- Take me to your boss.
- Beni patronuna götür.
- I don't have the courage to ask my boss to lend me his car.
- Patronumdan arabasını bana ödünç vermesini isteyecek cesaretim yok.
- My boss turned down his proposal.
- Patronum onun teklifini geri çevirdi.
- Tom was busy translating some documents for the boss.
- Tom patron için bazı belgeleri çevirmekle meşguldü.
- She's her own boss.
- O kendi patronu.
- My boss praised me for my hard work.
- Patronum sıkı çalıştığım için beni övdü.
- Tom is now the boss.
- Tom artık patron.
- He is buttering up to his boss.
- Patronuna yağ çekiyor.
- How do you like your boss's plan?
- Patronunuzun planını nasıl buldunuz?
- What do you think about your boss's plan?
- Patronunun planı hakkında ne düşünüyorsun?
- The boss just chewed him out again.
- Patron onu tekrar azarladı.
- You're a good boss.
- Siz iyi bir patronsunuz.
- Where's the boss?
- Patron nerede?
- Tom didn't want to be the boss.
- Tom patron olmak istemedi.
- My boss was forced to resign.
- Patronum istifa etmek zorunda kaldı.
- How did Tom become the boss?
- Tom nasıl patron oldu?
- My boss is twice as old as I am.
- Patronum benim iki katım kadar yaşlıdır.
- If you have a problem with that, talk to the boss.
- Bununla ilgili bir sorununuz varsa, patronla konuşun.
- If you want more details than that, you'll have to ask my boss.
- Bundan daha fazla detay istiyorsanız, patronuma sormanız gerekecek.
- I would advise you strongly to do what the boss asked you to do.
- Patronun senden yapmanı istediği şeyi yapmanı şiddetle tavsiye ederim.
- You don't need to flatter your boss.
- Patronunu pohpohlamana gerek yok.
- The boss is thinking about firing Tom.
- Patron Tom'u kovmayı düşünüyor.
- I'd like to introduce you to my boss.
- Seni patronumla tanıştırmak istiyorum.
- The boss sent Tom to Boston on business.
- Patron Tom'u iş için Boston'a gönderdi.
- Tom had no inkling as to why his boss wanted to see him.
- Tom, patronunun onu neden görmek istediğine dair hiçbir fikre sahip değildi.
- I do not have the courage to ask my boss to lend me his car.
- Patronumdan arabasını bana ödünç vermesini istemek için cesaretim yok.
- I demand to speak to your boss.
- Patronunla konuşmak istiyorum.
- The boss put me in charge.
- Patron beni sorumlu yaptı.
- How do you like your boss's plan?
- Patronun planını nasıl buluyorsun?
- Tom had an argument with his boss.
- Tom patronuyla bir tartışma yaşadı.
- Whenever the boss walks in, everyone pretends to be working.
- Ne zaman patron içeri girse, herkes çalışıyormuş gibi yapar.
- I didn't like my boss.
- Patronumu sevmedim.
- The boss is going to get mad at me.
- Patron bana kızacak.
- My boss is very nice.
- Patronum çok iyidir.
- Whenever I walk by that teahouse, the boss always comes out to welcome me.
- Ne zaman o çayevinin önünden geçsem, patron her zaman beni karşılamak için dışarı çıkar.
- The boss doesn't know it yet.
- Patron henüz bilmiyor.
- Who's your boss?
- Patronun kim?
- The boss gave Mike the ax for not coming to work on time.
- Patron, işe zamanında gelmediği için Mike'ın işine son verdi.
- We think someone, and we know very well who, used the boss's cup.
- Birinin, kim olduğunu çok iyi biliyoruz, patronun bardağını kullandığını düşünüyoruz.
- Who's the boss?
- Patron kim?
- That's our new boss.
- Bu bizim yeni patronumuz.
- My boss called me down for making private calls on the office phone.
- Patronum ofis telefonundan özel görüşmeler yaptığım için beni azarladı.
- What you make is small potatoes compared to the boss's salary.
- Patronun maaşına kıyasla senin kazandığın küçük patatesler.
- Tom is too young to be the boss.
- Tom patron olmak için çok küçük.
- Even if you boss attacks you and tells you to go away, you should make your point.
- Patronun sana saldırsa ve defolup gitmeni söylese bile, sen demek istediğini anlatmalısın.
- I'm the boss now.
- Artık patron benim.
- Tom didn't have the courage to ask his boss for a raise.
- Tom'un patronundan zam istemeye cesareti yoktu.
- I think it's time for me to talk to the boss about this problem.
- Sanırım patronla bu sorun hakkında konuşmamın zamanı geldi.
- I asked my boss a salary advance.
- Patronumdan bir maaş avansı istedim.
- Tom hit it off well with his new boss.
- Tom yeni patronuyla iyi geçiniyordu.
- My wife is the boss at home.
- Karım evin patronudur.
- It's unlikely that the boss would consider giving Tom a raise.
- Patronun Tom'a zam yapmayı düşünmesi olası değil.
- Tom's the boss.
- Tom patrondur.
- After I said such a thing to my boss, I am certain to lose my job.
- Patronuma böyle bir şey söyledikten sonra işimi kaybedeceğimden eminim.
- The lie got him in trouble when his boss found out the truth.
- Patronu gerçeği öğrendiğinde, yalan başını belaya soktu.
- Tom is too young to be the boss.
- Tom patron olmak için çok genç.
- He is loyal to his boss.
- O, patronuna sadıktır.
- The boss praised him for a good job.
- Patron iyi bir iş çıkardığı için onu övdü.
- Tom wanted to be the boss.
- Tom patron olmak istedi.
- He is in with the boss.
- Patronla birlikte.
- Don't obey your boss blindly.
- Körü körüne patronuna uyma.
- The boss said that we are fired.
- Patron kovulduğumuzu söyledi.
- I'll phone my boss for you.
- Patronuma senin için telefon edeceğim.
- I'll call you my boss.
- Sana patronum diyeceğim.
- Tom is the boss right now.
- Şu anda patron Tom.
- Tom is the boss now.
- Tom artık patron.
- I'd like to discuss this with your boss.
- Bunu patronunla görüşmek isterim.
- You don't need to flatter your boss.
- Patrona yağ çekmene gerek yok.
- Tom is the boss.
- Tom patrondur.
- I'm the boss.
- Ben patronum.
- If you want more details about that, you'll have to ask my boss.
- Bu konuda daha fazla ayrıntı istiyorsanız, patronuma sormanız gerekecek.
- I showed Tom who's boss.
- Tom'a kimin patron olduğunu gösterdim.
- Tom quit his job because he didn't like his boss.
- Tom patronunu sevmediği için işini bıraktı.
- She was my boss.
- O benim patronumdu.
- My boss is very strict.
- Patronum çok otoriter.
- My boss gave me so much work that I couldn't leave the office.
- Patronum bana o kadar çok iş verdi ki ofisten çıkamadım.
- He is my boss.
- O benim patronum.
- My boss is very nice.
- Patronum çok kibar.
- Between you and me, I think our boss is stupid.
- Aramızda kalsın, bence patronumuz aptal.
- I'm the boss, aren't I?
- Ben patronum, değil mi?
- I'll do what the boss tells me to do.
- Patronun yapmamı söylediği şeyi yapacağım.
- This man is my direct boss.
- Bu adam benim doğrudan patronum.
- My boss is an asshole.
- Benim patronum bir dallama.
- Tom is Mary's boss.
- Tom Mary'nin patronu.
- The boss likes Tom's can-do attitude.
- Patron Tom'un "yapabilirim" tavrını seviyor.
- He pretended not to hear his boss.
- Patronunu duymamış gibi yaptı.
- The boss picked me to do the job.
- Patron bu iş için beni seçti.
- Is Tom really your boss?
- Tom gerçekten senin patronun mu?
- Arlan went to the boss.
- Arlan patrona gitti.
- I'm jealous because you have a good boss.
- İyi bir patronun olduğu için sana imreniyorum.
- I want to speak with your boss.
- Sizin patronunuzla konuşmak istiyorum.
- I want to be the boss.
- Patron olmak istiyorum.
- Tom is a good boss.
- Tom iyi bir patron.
- The boss said it's urgent!
- Patron acil olduğunu söyledi!
- Is that your boss over there by the window?
- Şu camın oradaki patronun mu?
- My boss is suffering from a bad cold.
- Patronum kötü bir soğuk algınlığı geçiriyor.
- The boss had to advance him some money.
- Patron ona biraz avans vermek zorunda kaldı.
- Tom had a run-in with his boss.
- Tom patronuyla tartıştı.
- Tom was scolded by his boss getting to work late.
- Tom işe geç gittiği için patronu tarafından azarlandı.
- Tom was my boss three years ago.
- Tom üç yıl önce benim patronumdu.
- I have a boss who's much younger than me.
- Benden çok daha genç bir patronum var.
- I didn't want to work late, but the boss told me that I had to.
- Geç saatlere kadar çalışmak istemedim ama patron mecbur olduğumu söyledi.
- He breathed deeply before entering his boss's office.
- Patronunun ofisine girmeden önce derin bir nefes aldı.
- You talk as if you were the boss.
- Sanki patronmuşsun gibi konuşuyorsun.
- The person my boss has a grudge against is me.
- Patronumun kin beslediği kişi benim.
- If the boss finds this out, I'm done for.
- Patron bunu öğrenirse, işim biter.
- I'm the boss.
- Patron benim.
- Tom is now the boss.
- Tom şimdi patron.
- My boss wants us to take the plane.
- Patronum uçağa binmemizi istiyor.
- Tom doesn't have what it takes to be the boss.
- Tom patron olmak için gerekenlere sahip değil.
- Bosses are people, too.
- Patronlar da insan.
- My boss gave me so much work that I couldn't leave the office.
- Patronum bana o kadar çok iş verdi ki ofisten ayrılamadım.
- I think I'm a good boss.
- Ben iyi bir patron olduğumu düşünüyorum.
- Do you get your boss a Christmas gift?
- Patronuna bir Noel hediyesi alır mısın?
- Why are you so insubordinate to your boss?
- Niçin patronuna karşı çok asisin?
- Tom is my boss.
- Tom benim patronum.
- The boss is there?
- Patron orada mıdır?
- Tom's boss is very demanding.
- Tom'un patronu çok talepkâr.
- My wife is the boss at home.
- Evde patron karım.
- You talk as if you were the boss.
- Patron senmişsin gibi konuşuyorsun.
- Talk to your boss.
- Patronunla konuş.
- Stephen travels more than his boss.
- Stephen patronundan daha çok seyahat ediyor.
- I heard that Tom's boss refused to give him a raise.
- Tom'un patronunun ona zam vermeyi reddettiğini duydum.
- Our boss turned down our proposal.
- Patronumuz önerimizi geri çevirdi.
- Tom is the boss around here.
- Tom bu çevrenin patronudur.
- Our boss doesn't let us take coffee breaks.
- Patronumuz kahve molası vermemize izin vermiyor.
- My boss is keeping me pretty busy.
- Patronum beni oldukça meşgul ediyor.
- She sleeps with her boss.
- Patronuyla yatıyor.
- My boss didn't excuse me for coming late to the meeting.
- Patronum toplantıya geç geldiğim için özür dilemedi.
- I'm the new boss.
- Ben yeni patronum.
Show More (705)
|
