brave - English Turkish Sentences
English Turkish
brave cesur adj.
  • The brave firefighter rescued the child from the building.
  • Cesur itfaiyeci çocuğu binadan kurtardı.
  • I would like to start by saying that you are a brave man, Prime Minister.
  • Sözlerime cesur bir adam olduğunuzu söyleyerek başlamak istiyorum Sayın Başbakan.
  • The report of the panel of experts on the illegal exploitation of natural sources of energy is particularly brave.
  • Uzmanlar panelinin doğal enerji kaynaklarının yasa dışı kullanımına ilişkin raporu özellikle cesurdur.
Show More (219)
brave göğüs germek v.
  • Fifty contestants braved the weather and attended the race.
  • Elli yarışmacı hava koşullarına göğüs gererek yarışa katıldı.
  • We braved the elements to walk to the station.
  • İstasyona kadar yürümek için her şeye göğüs gerdik.
  • They braved the snow storm.
  • Kar fırtınasına göğüs gerdiler.
Show More (2)
brave cesur insanlar adj.
  • Today we can live under democracy thanks to the brave who died for this country.
  • Bu ülke için ölen cesur insanlar sayesinde bugün demokrasi altında yaşayabiliyoruz.
Show More (-2)
brave kızılderili savaşçı n.
  • All the braves were slaughtered by the white man's guns.
  • Tüm Kızılderili savaşçılar beyaz adamın silahlarıyla katledildi.
Show More (-2)
brave kahramanca adj.
  • The ship sank despite the captain's brave efforts.
  • Kaptanın kahramanca çabalarına rağmen gemi battı.
Show More (-2)
brave yiğit adj.
  • Tom is brave and courageous.
  • Tom cesur ve yiğittir.
Show More (-2)