breeze - English Turkish Sentences
English Turkish
breeze esinti n.
  • A warm breeze from the sea made me feel relaxed.
  • Denizden gelen ılık bir esinti beni rahatlattı.
  • Certain breezes are perhaps detectable, but not much more.
  • Bazı esintiler belki tespit edilebilir, ancak daha fazlası değil.
  • The breeze feels good.
  • Esinti iyi hissettiriyor.
Show More (11)
breeze meltem n.
  • Sweet scents are borne on soft breezes.
  • Tatlı kokular yumuşak meltemlerle taşınır.
  • The breeze feels good.
  • Meltem iyi hissettiriyor.
  • A little breeze is blowing.
  • Küçük bir meltem esiyor.
Show More (1)
breeze hafif rüzgar n.
  • Sweet scents are borne on soft breezes.
  • Hoş kokular hafif rüzgârlarla yayılır.
  • The candle's flame is flickering in the soft breeze.
  • Mumun alevi hafif rüzgarda titriyor.
Show More (-1)
breeze dalıvermek v.
  • The police breezed into the shop and calmly said, 'Drop your weapons.'
  • Polis dükkana dalıverdi ve sakince "Silahlarınızı bırakın" dedi.
Show More (-2)
breeze kolayca halletmek v.
  • I didn't prepare for the exam because I thought I would breeze it.
  • Sınava hazırlanmadım çünkü kolayca hallederim düşünmüştüm.
Show More (-2)
breeze çocuk oyuncağı n.
  • The students found the final examination to be a breeze.
  • Öğrenciler için final sınavı çocuk oyuncağıydı.
Show More (-2)