buckle - English Turkish Sentences
English Turkish
buckle bağlamak v.
  • Celeste, please buckle up your seat belt!
  • Celeste, lütfen emniyet kemerini bağla!
Show More (-2)
buckle bükülmek v.
  • The steel column buckled under compression.
  • Çelik kolon basınç altında büküldü.
Show More (-2)
buckle kıvırmak v.
  • You don't need to buckle your legs for this yoga position.
  • Bu yoga pozisyonu için bacaklarınızı kıvırmanıza gerek yok.
Show More (-2)
buckle boyun eğmek v.
  • Mr. Walker refused to buckle under the lawyer's pressure.
  • Bay Walker avukatın baskısına boyun eğmeyi reddetti.
Show More (-2)