| 1 |
bundle |
demet |
n. |
|
- She had a bundle of peonies on his lap.
- Kucağında bir demet şakayık vardı.
- They matched bundles of data from several independent databases.
- Birkaç bağımsız veri tabanından gelen veri demetlerini eşleştirdiler.
- The books were tied up in a bundle.
- Kitaplar bir demet halinde bağlanmıştı.
- He tied the twigs into bundles.
- Dalları demetler halinde bağladı.
- Make a bundle of these clothes.
- Bu kıyafetlerden bir demet yap.
Show More (2)
|
| 2 |
bundle |
bohça |
n. |
|
- He carried a bundle of clothes.
- Bir bohça giysi taşıdı.
- He went out with a bundle of clothes in his hand.
- Elinde bir bohça kıyafetle dışarı çıktı.
- The peddler carried a big bundle on his back.
- Seyyar satıcı sırtında büyük bir bohça taşıyordu.
- He carried a bundle of clothes.
- O bir bohça giysi taşıdı.
- The books were tied up in a bundle.
- Kitaplar bir bohça içinde bağlanmıştı.
Show More (2)
|
| 3 |
bundle |
paket |
n. |
|
- Presentation deck templates are included in this bundle.
- Sunum destesi şablonları bu pakete dahildir.
- The peddler carried a big bundle on his back.
- Seyyar satıcı sırtında büyük bir paket taşıyordu.
Show More (-1)
|
| 4 |
bundle |
tıkıştırmak |
v. |
|
- They bundled him into the back of a police car.
- Onu bir polis arabasının arkasına tıkıştırdılar.
Show More (-2)
|
| 5 |
bundle |
paketlemek |
v. |
|
- They had bundled a backup tool with the antivirus application.
- Antivirüs uygulamasını bir de yedekleme aracıyla birlikte paketlemişlerdi.
Show More (-2)
|
| 6 |
bundle |
doluşmak |
v. |
|
- They bundled into a tiny car.
- Küçük bir arabaya doluştular.
Show More (-2)
|
| 7 |
bundle |
deste |
n. |
|
- We lost a bundle.
- Bir deste kaybettik.
Show More (-2)
|
| 8 |
bundle |
doldurmak |
v. |
|
- She bundled all her dresses into the suitcase.
- Bütün elbiselerini bavula doldurdu.
Show More (-2)
|
