catch - English Turkish Sentences
English Turkish
catch yakalamak v.
  • Vote for the motion, therefore, and you will see how many fish Europe catches!
  • Bu nedenle önergeye oy verin ve Avrupa'nın ne kadar çok balık yakaladığını görün!
  • Tens of thousands of big mature cod are being caught around the Faroes and Iceland where they have no CFP.
  • OBP'nin olmadığı Faroe Adaları ve İzlanda civarında on binlerce büyük ve olgun morina balığı yakalanmaktadır.
  • We accept this for the individual hunter consuming or passing on the game he has shot or caught.
  • Bunu, vurduğu ya da yakaladığı av hayvanını tüketen ya da başkalarına aktaran bireysel avcı için kabul ediyoruz.
Show More (457)
catch yetişmek (trene/vapura/uçağa) v.
  • We ran fast to catch the train.
  • Trene yetişebilmek için hızla koştuk.
  • Tom ran to catch the bus.
  • Tom otobüse yetişmek için koştu.
  • I want to catch the six o'clock train to New York.
  • Saat altıda New York'a giden trene yetişmek istiyorum.
Show More (116)
catch yakalanmak v.
  • Therefore, it protects you from catching cold and flu.
  • Bu nedenle sizi soğuk algınlığına ve gribe yakalanmaktan korur.
  • Therefore, it protects you from catching cold and flu.
  • Bu nedenle sizi soğuk algınlığı ve gribe yakalanmaktan korur.
  • For three days, she refused to work with him for fear of catching his cold.
  • Üç gün boyunca, soğuk algınlığına yakalanma korkusuyla onunla çalışmayı reddetti.
Show More (32)
catch çekmek v.
  • There was one particular one that caught my fancy, which I thought I might like to buy.
  • Özellikle bir tanesi dikkatimi çekti ve onu satın almak isteyebileceğimi düşündüm.
  • There was one particular one that caught my fancy, which I thought I might like to buy.
  • Özellikle dikkatimi çeken bir tanesi vardı ki onu satın almak isteyebileceğimi düşündüm.
  • Layla caught the eye of many a young man.
  • Layla birçok genç erkeğin dikkatini çekmişti.
Show More (26)
catch anlamak v.
  • I didn't catch the last word.
  • Son sözcüğü anlamadım.
  • I didn't catch the sentence.
  • Cümleyi anlamadım.
  • I'm sorry, but I didn't catch what you said.
  • Affedersiniz fakat söylediğinizi anlamadım.
Show More (19)
catch av n.
  • A large part of Denmark's fishing rights concern catches used for fish meal.
  • Danimarka'nın balıkçılık haklarının büyük bir kısmı balık unu için kullanılan avlarla ilgilidir.
  • Fish stock management and the corresponding quota rely on the catches being registered effectively.
  • Balık stoku yönetimi ve buna karşılık gelen kota, avların etkin bir şekilde kayıt altına alınmasına bağlıdır.
  • For this purpose, total allowed catches and quotas are introduced.
  • Bu amaçla, izin verilen toplam av miktarları ve kotalar getirilmiştir.
Show More (10)
catch çarpmak v.
  • Sami's wallet caught Layla's eye.
  • Sami'nin cüzdanı Layla'nın gözüne çarptı.
  • The dress in the window caught your eye.
  • Vitrindeki elbise gözüne çarptı.
  • Something in the sky caught my eye.
  • Gökyüzünde bir şey gözüme çarptı.
Show More (10)
catch takılmak v.
  • I'm sorry we're late, but we were caught up in the five o'clock traffic.
  • Geç kaldığımız için üzgünüm ama biz beş trafiğine takıldık.
  • A cute girl caught Tom's eye.
  • Şirin bir kız Tom'un gözüne takıldı.
  • She caught my eye.
  • Gözüme takıldı.
Show More (8)
catch olmak v.
  • Helping its disadvantaged regions to catch up has always been one of Turkey's objectives.
  • Geri kalmış bölgelerin kalkınmasını desteklemek, daima Türkiye'nin amaçlarından biri olmuştur.
  • His mom caught the flu.
  • Annesi grip olmuş.
  • We all caught flu, and so did the teacher.
  • Hepimiz grip olduk, öğretmen de öyle.
Show More (6)
catch görmek v.
  • As the train went by, he caught a glimpse of the driver.
  • Tren geçerken hayal meyal makinisti gördü.
  • He caught a glimpse of the driver as the train raced past.
  • Tren hızla geçerken makinisti hayal meyal gördü.
  • As the train went by, Tom caught a glimpse of the driver.
  • Tren geçerken, Tom makinisti bir anlığına gördü.
Show More (6)
catch duymak v.
  • UK fishermen are outraged at discards, which continually account for nearly 50% of catches.
  • Birleşik Krallık balıkçıları, avlanan balıkların yaklaşık %50'sini oluşturan ıskarta balıklara karşı öfke duymaktadır.
  • Did you catch what he said?
  • Ne dediğini duydun mu?
  • Excuse me, I didn't catch your name.
  • Affedersiniz, isminizi duyamadım.
Show More (2)
catch kapmak v.
  • Tom caught chlamydia from Mary.
  • Tom, Mary'den klamidya kapmış.
  • If you don't use a condom during sex, you can catch a disease.
  • Seks sırasında prezervatif kullanmazsan hastalık kapabilirsin.
  • If you don't use a condom during sex, you can catch a disease.
  • Cinsel ilişki sırasında kondom kullanmazsan bir hastalık kapabilirsin.
Show More (2)
catch almak v.
  • Tall trees catch a lot of wind.
  • Uzun ağaçlar çok rüzgar alır.
  • She put on a sweater so she wouldn't catch a cold.
  • O soğuk almamak için bir kazak giydi.
  • Be careful not to catch a cold.
  • Soğuk almamaya dikkat et.
Show More (1)
catch dikkat çeken adj.
  • I failed to catch the President's eye this morning.
  • Bu sabah Başkan'ın dikkatini çekmeyi başaramadım.
  • She wears dotted gowns to catch attention.
  • Dikkat çekmek için noktalı elbiseler giyiyor.
Show More (-1)
catch sıkışmak v.
  • The girl got her fingers caught in the door.
  • Kızın parmakları kapıya sıkıştı.
  • My shoelace got caught in the escalator.
  • Ayakkabımın bağı yürüyen merdivene sıkıştı.
Show More (-1)
catch ele geçirmek v.
  • Oh, if I catch you!
  • Ah seni bir elime geçirsem!
  • The pressures of supporting a big family are beginning to catch up with him.
  • Büyük bir aileyi geçindirmenin getirdiği baskılar onu ele geçirmeye başladı.
Show More (-1)
catch kavramak v.
  • I didn't catch the meaning.
  • Anlamını kavrayamadım.
Show More (-2)
catch kapılmak (parti, yaşanan an vb.) v.
  • Yanni got caught in the flood.
  • Yanni sele kapıldı.
Show More (-2)
catch denk gelmek v.
  • I was caught in the rush hour.
  • Trafiğin en yoğun saatine denk geldim.
Show More (-2)