charm - English Turkish Sentences
English Turkish
charm cazibe n.
  • Most of the travellers come here because of the charm of this small town.
  • Gezginlerin çoğu bu küçük kasabanın cazibesi nedeniyle buraya geliyor.
  • Let us not be blinded by the charm offensive on the part of Turkey.
  • Türkiye'nin cazibe saldırısı gözlerimizi kör etmesin.
  • I do feel, however, that on this issue too, embarking on a charm offensive is not enough.
  • Bununla birlikte, bu konuda da bir cazibe saldırısı başlatmanın yeterli olmadığını düşünüyorum.
Show More (17)
charm tılsım n.
  • He bought a charm bracelet as a gift for her birthday.
  • Doğum günü hediyesi olarak tılsımlı bir bileklik aldı.
  • It worked like a charm.
  • Tılsım gibi çalıştı.
  • It'll work like a charm.
  • Tılsım gibi işe yarayacaktır.
Show More (1)
charm çekicilik n.
  • The picture has a charm of its own.
  • Resmin kendine has bir çekiciliği var.
  • The charm of Kyoto consists of the beauty of its old temples.
  • Kyoto'nun çekiciliği eski tapınaklarının güzelliğinden geliyor.
  • Her warm personality adds charm to her beauty.
  • Sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
Show More (1)
charm büyülemek v.
  • He charmed his listeners with his sweet voice.
  • Tatlı sesiyle dinleyicilerini büyüledi.
  • In the book, the main character uses a spell to charm the princess.
  • Kitapta, ana karakter prensesi büyülemek için bir sihir kullanıyor.
  • I'm charmed to meet you.
  • Sizinle tanışmak beni büyüledi.
Show More (0)
charm hayran bırakmak v.
  • Phil Collins charmed the audience at the concert.
  • Phil Collins konserde seyircileri kendine hayran bıraktı.
  • The dancer's graceful action charmed the audience.
  • Dansçının zarif hareketi, seyirciyi hayran bıraktı.
Show More (-1)
charm cezbetmek v.
  • Mary tried to charm Tom.
  • Mary, Tom'u cezbetmeye çalıştı.
  • Everybody at the party was charmed by her elegance.
  • Partide herkes onu zerafeti tarafından cezbedildi.
Show More (-1)
charm büyü n.
  • It is believed that vampires have a charm that helps them hunt their prays.
  • Vampirlerin kurbanlarını avlamalarına yardımcı olan bir büyüleri olduğuna inanılır.
Show More (-2)
charm albeni n.
  • Man is judged by his courage, woman by her charm.
  • Erkek cesaretiyle, kadın albenisiyle değerlendirilir.
Show More (-2)