circulate - English Turkish Sentences
English Turkish
circulate dağıtmak v.
  • The charity circulates rations for the people in need.
  • Hayır kurumu ihtiyaç sahibi insanlara erzak dağıtıyor.
  • The proposal was neither circulated nor debated.
  • Bu teklif ne dağıtıldı ne de tartışıldı.
  • I should actually recommend that the Commission circulate that report widely.
  • Aslında Komisyon'a bu raporu geniş bir şekilde dağıtmasını tavsiye etmeliyim.
Show More (7)
circulate dolaşmak v.
  • I love parties as I can find an opportunity to circulate.
  • Dolaşma fırsatı bulabildiğim için partileri seviyorum.
  • The rumours about her father's death circulated all over the town.
  • Babasının öldüğüne dair söylentiler kasabanın her yerinde dolaşmaktaydı.
  • Rumours of the worst kind have circulated about this matter.
  • Bu konuda çok kötü söylentiler dolaşıyor.
Show More (2)
circulate dolaştırmak v.
  • The water pump circulates the coolant in the system.
  • Su pompası soğutma suyunu sistem içinde dolaştırır.
  • There will soon not be any money left for circulating around the rich Member States for propaganda purposes.
  • Yakında zengin Üye Devletler arasında propaganda amacıyla dolaştırılacak para kalmayacaktır.
Show More (-1)
circulate dolaşımı olmak (havanın/sıvının) v.
  • The confusion arises from two different versions of the original having been circulated.
  • Karışıklık, orijinalin iki farklı versiyonunun dolaşımda olmasından kaynaklanmaktadır.
Show More (-2)