1 |
crook |
dolandırıcı |
n., adj. |
|
- Intelligent crooks are always one step ahead of the authorities.
- Zeki dolandırıcılar her zaman yetkililerden bir adım öndedir.
- It also opens the way for all sorts of abuse by the crooks involved in maritime transport.
- Ayrıca deniz taşımacılığında yer alan dolandırıcılar tarafından her türlü suiistimalin önünü açıyor.
- The crook was Tom.
- Dolandırıcı Tom'du.
- This guy is a crook.
- Bu adam bir dolandırıcı.
- I am not a crook.
- Ben bir dolandırıcı değilim.
- Tom isn't a crook.
- Tom bir dolandırıcı değildir.
- Tom isn't a crook.
- Tom bir dolandırıcı değil.
- Tom is a crook, isn't he?
- Tom bir dolandırıcı, değil mi?
- Tom wasn't a crook.
- Tom bir dolandırıcı değildi.
- Tom is a crook.
- Tom bir dolandırıcı.
- You had dealings with a crook.
- Bir dolandırıcıyla anlaşmışsın.
Show More (8)
|
2 |
crook |
sahtekar |
n. |
|
- I am not a crook.
- Ben sahtekar değilim.
- I'm not a crook.
- Ben bir sahtekar değilim.
- That guy is a crook.
- Bu adam bir sahtekar.
- That guy is a crook.
- Şu adam bir sahtekar.
- You had dealings with a crook.
- Bir sahtekarla iş yaptın.
- I'm not a crook.
- Ben sahtekar değilim.
- Tom is a crook.
- Tom bir sahtekar.
- This guy is a crook.
- Bu adam bir sahtekar.
Show More (5)
|
3 |
crook |
dolandırıcı |
n. |
|
- His friends accused him of being a crook, but he didn't take any money that wasn't his.
- Arkadaşları onu dolandırıcı olmakla suçladı ama o kendisine ait olmayan hiçbir parayı almadı.
Show More (-2)
|
4 |
crook |
değnek |
n. |
|
- He guided the sheep with his crook.
- Koyunları elindeki değnekle yönlendirdi.
Show More (-2)
|
5 |
crook |
bükmek |
v. |
|
- He crooked his arm to hide his face.
- Yüzünü gizlemek için kolunu büktü.
Show More (-2)
|