cut - English Turkish Sentences
English Turkish
cut kesmek v.
  • You cut the tape for the launch of the euro.
  • Euro'nun lansmanı için kurdeleyi siz kestiniz.
  • It cuts through the very heart of Bethlehem.
  • Beytüllahim'in tam kalbini kesiyor.
  • To cut resources for these regions is to play a dangerous game with popular feeling.
  • Bu bölgeler için kaynakları kesmek, halkın duygularıyla tehlikeli bir oyun oynamaktır.
Show More (39)
cut kesinti n.
  • The second issue is the cut in traditional policies on third countries.
  • İkinci mesele, üçüncü dünya ülkelerine yönelik geleneksel politikalarda kesintiye gidilmesidir.
  • The Council had cut this area, and we would welcome it if Parliament could restore the funding here.
  • Konsey bu alanda kesintiye gitmişti ve Parlamento'nun bu alana yeniden kaynak aktarmasını memnuniyetle karşılarız.
  • Are you really seriously envisaging further global cuts in public sector income and expenditure?
  • Kamu sektörü gelir ve harcamalarında daha fazla küresel kesinti yapılmasını gerçekten ciddi olarak öngörüyor musunuz?
Show More (27)
cut azaltmak v.
  • Progress has also been made in exchanges of good practice such as cutting red tape in company creation.
  • Şirket kurma sürecindeki bürokrasinin azaltılması gibi iyi uygulama değiş tokuşlarında da ilerleme kaydedilmiştir.
  • I am all in favour of cutting noise and making life more pleasant, peaceful and calm.
  • Ben gürültüyü azaltmaktan ve hayatı daha keyifli, huzurlu ve sakin hale getirmekten yanayım.
  • I am in favour of the notion of global emissions trading as one way of cutting greenhouse gas emissions.
  • Sera gazı emisyonlarını azaltmanın bir yolu olarak küresel emisyon ticareti kavramını destekliyorum.
Show More (3)
cut kısaltmak v.
  • We will cut back our time a little because the interpreters are working today in continuous session.
  • Tercümanlar bugün sürekli oturumda çalıştıkları için zamanımızı biraz kısaltacağız.
  • Mr Martinez, you see, I have not cut short anyone's speaking time this afternoon.
  • Bay Martinez, görüyorsunuz, bu öğleden sonra kimsenin konuşma süresini kısaltmadım.
  • Let us cut EU law down drastically from its 85 000 pages.
  • AB hukukunu 85.000 sayfadan büyük ölçüde kısaltalım.
Show More (2)
cut bırakmak v.
  • Let's cut him some slack.
  • Onu rahat bırakalım.
  • He cut classes again.
  • Dersleri yine bıraktı.
  • You should cut him some slack.
  • Onu biraz rahat bırakmalısın.
Show More (1)
cut bölmek v.
  • It is powerful enough to cut through rocks.
  • Onun kayaları ikiye bölmeye yetecek kadar gücü vardır.
  • It is powerful enough to cut through rocks.
  • Kayaları ikiye bölecek kadar güçlü.
Show More (-1)
cut kısmak v.
  • We managed to cut costs.
  • Masrafları kısmayı başardık.
  • Klava cuts her expenditures.
  • Klava harcamalarını kısıyor.
Show More (-1)
cut kes expr.
  • Cut down the tree.
  • Ağacı kes.
  • Cut your fingernails.
  • Tırnaklarını kes.
Show More (-1)
cut durdurmak v.
  • Cut the engine.
  • Motoru durdur.
  • He knows how to cut the engine.
  • O, motoru durdurmasını bilir.
Show More (-1)
cut ikiye bölünmek v.
  • In Adudis, it cuts the whole village in half.
  • Adudis'te bütün köy ikiye bölünmüş durumda.
Show More (-2)
cut azaltma n.
  • My first concern is about the potential for cutting emissions.
  • Benim ilk endişem emisyonları azaltma potansiyeli ile ilgili.
Show More (-2)
cut kesim n.
  • Annan is wearing a daring French cut with a plunging eye slit.
  • Annan, derin yırtmaçlı, cesur bir Fransız kesimi giyiyor.
Show More (-2)
cut delik açmak v.
  • Tom cut a hole in the fence and crawled through.
  • Tom çitte bir delik açtı ve sürünerek içinden geçti.
Show More (-2)
cut kesik n.
  • I have a cut on my foot.
  • Ayağımda bir kesik var.
Show More (-2)