1 |
decay |
çürüme |
n. |
|
- He treated the wood to prevent decay.
- Çürümeyi önlemek amacıyla ahşabı işlemden geçirdi.
- This bill will cover corruption and moral decay in politics.
- Bu tasarı siyasetteki yozlaşma ve ahlaki çürümeyi kapsayacaktır.
- Industry has been decimated or allowed to decay.
- Sanayi yok edildi veya çürümesine izin verildi.
- In many areas, public infrastructure is in a state of decay.
- Birçok bölgede kamu altyapısı çürüme halindedir.
- The decay of the shrine is due, in part, to acid rain.
- Türbenin çürümesi kısmen asit yağmuru nedeniyledir.
- The apple has begun to decay.
- Elma çürümeye başladı.
- Salt helps to preserve food from decay.
- Tuz yiyecekleri çürümekten korumaya yardımcı olur.
- Salt helps to preserve food from decay.
- Tuz yiyeceği çürümekten korumak için yardımcı olur.
- The decay of the shrine is due, in part, to acid rain.
- Tapınağın çürümesi kısmen asit yağmurlarından kaynaklanıyor.
Show More (6)
|
2 |
decay |
çürümek |
v. |
|
- The cold weather stopped the body from decaying.
- Soğuk hava cesedin çürümesini engellemiş.
- Meat decays quickly in warm weather.
- Et sıcak havalarda hızla çürür.
- Sami's body lied decaying in the garage.
- Sami'nin cesedi garajda çürüyordu.
- We have to pick those apples right now, otherwise they'll decay.
- O elmaları hemen toplamalıyız, yoksa çürüyecekler.
- Sami left Layla's body decaying in the garage.
- Sami, Layla'nın cesedini garajda çürümeye bıraktı.
- Fruits decay in the sun.
- Meyveler güneşte çürür.
- Meat decays quickly in warm weather.
- Et sıcak havada çabuk çürür.
Show More (4)
|
3 |
decay |
diş çürümek |
v. |
|
- Too many sweets cause your teeth to decay.
- Çok fazla tatlı dişlerinizin çürümesine neden olur.
- This tooth is decayed.
- Bu diş çürümüş.
- Too many sweets cause your teeth to decay.
- Fazla şeker dişlerinde çürümeye sebep olur.
Show More (0)
|
4 |
decay |
bozulma |
n. |
|
- Meat decays quickly in warm weather.
- Et sıcak havalarda çabuk bozulur.
- Food decays quickly in hot weather.
- Yiyecek sıcak havada çabuk bozulur.
- Food decays quickly in hot weather.
- Sıcak havalarda yiyecekler çabuk bozulur.
Show More (0)
|
5 |
decay |
harap olma |
n. |
|
- The abandoned city of Chernobyl has fallen into decay.
- Terk edilmiş Çernobil şehri harap olmaya başladı.
Show More (-2)
|
6 |
decay |
harabeye dönüşmek |
v. |
|
- He was sent to inspect the decaying building.
- Harabeye dönüşen binayı incelemesi için gönderildi.
Show More (-2)
|
7 |
decay |
yozlaşmak |
v. |
|
- The graveyard in his painting is a reflection of the decaying society.
- Tablosunda yer alan mezarlık, yozlaşan toplumun bir yansıması niteliğindedir.
Show More (-2)
|