1 |
dedicated |
adanmış |
adj. |
|
- Many of our fellow Members have dedicated themselves to this for years.
- Birçok Üye arkadaşımız yıllardır kendilerini bu konuya adamışlardır.
- It has been proved that a dedicated few can hold a majority to ransom.
- Adanmış bir azınlığın çoğunluğu fidye için elinde tutabileceği kanıtlanmıştır.
- To its credit, the Union has especially dedicated itself to slowing down and preventing climate change.
- Birlik, özellikle iklim değişikliğini yavaşlatmaya ve önlemeye kendini adamıştır.
- Dedicated to truth, justice, and peace for all mankind.
- Tüm insanlık için doğruluğa, adalete ve barışa adanmıştır.
- Dedicated to truth, justice, and peace for all mankind.
- Tüm insanlık adına doğruluk, adalet ve barışa adanmıştır.
- This film is dedicated to all baby souls in the world.
- Bu film dünyadaki tüm bebek ruhlara adanmıştır.
- Dedicated to truth, justice, and peace for all mankind.
- Tüm insanlık için doğruluğa, adalete ve barışa adanmışlar.
- Tom isn't very dedicated.
- Tom çok adanmış değil.
- I know Tom is dedicated.
- Tom'un kendini adadığını biliyorum.
- Tom is really dedicated, isn't he?
- Tom gerçekten kendini adamış biri, değil mi?
- Tom is quite dedicated, isn't he?
- Tom kendini işine oldukça adamış biri, değil mi?
- Tom is dedicated.
- Tom kendini adamış.
- The temple of Athena Nike is dedicated to the goddess Athena.
- Athena Nike tapınağı, tanrıça Athena'ya adanmıştır.
- You're dedicated.
- Sen adanmışsın.
- Tom is dedicated, isn't he?
- Tom kendini adamış biri, değil mi?
- I had no idea you were so dedicated.
- Kendini bu kadar adadığını bilmiyordum.
- We're dedicated.
- Kendimizi adadık.
- Tom was very dedicated.
- Tom kendini çok adamıştı.
- I know that Tom is dedicated.
- Tom'un kendini adadığını biliyorum.
- Her father dedicated his life to science.
- Babası hayatını bilime adamıştı.
- You're dedicated.
- Sen kendini adamışsın.
- His father dedicated his life to science.
- Babası hayatını bilime adamıştı.
- Fadil dedicated himself to street kids.
- Fadıl kendini sokak çocuklarına adamıştı.
- We're dedicated.
- Biz adanmışız.
- She dedicated her life to science.
- Hayatını bilime adamıştı.
- Tom wasn't very dedicated.
- Tom kendini işine pek adamamış.
- Tom is dedicated.
- Tom adanmıştır.
- The temple of Athena Nike is dedicated to the goddess Athena.
- Athena Nike tapınağı tanrıça Athena'ya adanmıştır.
- Tom and Mary are dedicated.
- Tom ve Mary adanmıştır.
- Tom is very dedicated.
- Tom kendini çok adamıştır.
- This monument is dedicated to the soldiers who gave their lives to their country.
- Bu anıt, ülkeleri için canlarını veren askerlere adanmıştır.
- Layla was dedicated to her family.
- Leyla ailesine adanmıştı.
- I'm dedicated.
- Ben adanmışım.
- I'm very dedicated.
- Kendimi çok adadım.
- Tom wasn't very dedicated.
- Tom çok adanmış değildi.
- You seem very dedicated.
- Kendini çok adamış görünüyorsun.
Show More (33)
|
2 |
dedicated |
kendini işine adamış |
adj. |
|
- Tom is really dedicated, isn't he?
- Tom gerçekten kendini işine adamış, değil mi?
- You seem very dedicated.
- Kendini işine adamış görünüyorsun.
- Tom is a dedicated teacher.
- Tom kendini işine adamış bir öğretmendir.
- Tom isn't very dedicated.
- Tom kendini işine adamış biri değil.
- Tom is dedicated to his job.
- Tom kendini işine adamış biri.
- Tom and Mary are dedicated.
- Tom ve Mary kendilerini işlerine adamışlar.
- Tom is a dedicated family man.
- Tom kendini işine adamış bir aile erkeğidir.
- Tom is very dedicated, isn't he?
- Tom kendini işine adayan biri, değil mi?
- Tom is dedicated to his job.
- Tom kendini işine adamıştır.
- Tom is a dedicated family man.
- Tom kendini işine adamış bir aile babasıdır.
Show More (7)
|
3 |
dedicated |
özel |
adj. |
|
- This is the only country with which the EU has a dedicated human rights dialogue.
- Bu ülke, AB'nin özel bir insan hakları diyaloğuna sahip olduğu tek ülkedir.
- Dedicated human rights dialogues offer a particularly valuable opportunity to address the issue.
- Özel insan hakları diyalogları, konunun ele alınması için özellikle değerli bir fırsat sunmaktadır.
- They offer dedicated green space in both urban and rural areas.
- Hem kentsel, hem kırsal bölgeler için özel yeşil alanlar sunuyorlar.
- They offer dedicated green space in both urban and rural areas.
- Hem kentsel hem de kırsal alanlarda özel yeşil alanlar sunarlar.
- Tom is a dedicated teacher.
- Tom özel bir öğretmendir.
- The dedicated bike zone is most often at the rear of the train.
- Özel bisiklet bölgesi çoğunlukla trenin arka tarafındadır.
- The dedicated bike zone is most often at the rear of the train.
- Özel bisiklet bölgesi çoğunlukla trenin arkasındadır.
Show More (4)
|
4 |
dedicated |
ithaf olunmuş |
adj. |
|
- This book is not dedicated to anyone.
- Bu kitap herkese ithaf olunmuş değil.
- I'm very dedicated.
- Ben çok ithaf olunmuşum.
Show More (-1)
|
5 |
dedicated |
(kendini) işe adamış |
adj. |
|
- Many of our fellow Members have dedicated themselves to this for years.
- Birçok Üye arkadaşımız yıllardır kendilerini bu işe adamışlardır.
Show More (-2)
|
6 |
dedicated |
ayrılmış |
adj. |
|
- The Convention's work programme, which is now dedicated to social issues, will enable this oversight to be corrected.
- Sözleşme'nin artık sosyal konulara ayrılmış olan çalışma programı, bu ihmalin düzeltilmesini sağlayacaktır.
Show More (-2)
|