1 |
demanding |
talepkar |
adj. |
|
- Rather, we must have a very demanding policy that maintains functional integrity.
- Aksine, bizler işlevsel bütünlüğü koruyan çok talepkar bir politikaya sahip olmalıyız.
- We must be demanding on this issue and we are negotiating to this end.
- Bu konuda talepkâr olmalıyız ve bu amaçla müzakere ediyoruz.
- At this time, as you may imagine, we are consumed by this activity; it is so complex and so demanding.
- Şu anda, tahmin edebileceğiniz gibi, bu faaliyet bizi tüketmiş durumda; çok karmaşık ve çok talepkâr.
- Rather, we must have a very demanding policy that maintains functional integrity.
- Aksine, işlevsel bütünlüğü koruyan çok talepkâr bir politikaya sahip olmalıyız.
- Yes, we have now become more demanding.
- Evet, artık daha talepkâr hale geldik.
- We must be demanding and set democratic conditions that must be fulfilled.
- Talepkar olmalı ve yerine getirilmesi gereken demokratik koşullar belirlemeliyiz.
- Don't be so demanding.
- Bu kadar talepkâr olma.
- She was a very demanding girlfriend.
- Çok talepkar bir kız arkadaştı.
- Sami became more demanding.
- Sami daha fazla talepkar hale geldi.
- I was demanding.
- Talepkârdım.
- Tom is demanding.
- Tom talepkardır.
- They were very demanding.
- Çok talepkârlardı.
- Mary is a very demanding girlfriend.
- Mary çok talepkâr bir kız arkadaş.
- I'm pretty demanding.
- Oldukça talepkarım.
- She was a very demanding girlfriend.
- O çok talepkâr bir kız arkadaştı.
- Mary is a very demanding girlfriend.
- Mary çok talepkar bir kız arkadaş.
- Tom's boss is very demanding.
- Tom'un patronu çok talepkâr.
- Tom used to be demanding.
- Tom talepkârdı.
- Sami became more demanding.
- Sami daha talepkar oldu.
- I think Tom is too demanding.
- Sanırım Tom çok talepkâr.
- Tom is demanding.
- Tom talepkar.
- My boss is very demanding.
- Patronum çok talepkar.
- My boss is very demanding.
- Benim patronum çok talepkâr.
- Tom was demanding.
- Tom talepkârdı.
- His boss is very demanding.
- Onun patronu çok talepkar.
- Tom was demanding.
- Tom talepkardı.
- I'm demanding, but I'm fair.
- Talepkârım ama adilim.
- You're demanding.
- Sen talepkarsın.
- Am I too demanding?
- Çok talepkar mıyım?
- Don't be so demanding.
- Bu kadar talepkar olma.
- His boss is very demanding.
- Patronu çok talepkâr.
- Tom used to be demanding.
- Tom eskiden talepkârdı.
- Am I too demanding?
- Ben çok mu talepkârım?
- I think Tom is too demanding.
- Bence Tom çok talepkar.
Show More (31)
|
2 |
demanding |
talep etme |
n. |
|
- These are the things we should definitely be demanding.
- Bunlar kesinlikle talep etmemiz gereken şeyler.
- More than that I do not in actual fact think it is reasonable to demand.
- Bundan daha fazlasını talep etmenin aslında makul olduğunu düşünmüyorum.
- The European Parliament must achieve greater participation without necessarily demanding the right to make decisions.
- Avrupa Parlamentosu, karar alma hakkını talep etmeksizin daha fazla katılım sağlamalıdır.
- According to the Commission the reason for this is that it was legally impossible to demand the money back!
- Komisyona göre bunun nedeni, parayı geri talep etmenin yasal olarak mümkün olmamasıydı!
- Restricting spending is common sense, as is demanding that the Council curb the increase in administrative costs.
- Harcamaların kısıtlanması, Konsey'den idari masraflardaki artışı azaltmasını talep etmek gibi sağduyulu bir yaklaşımdır.
- That is why I do not believe that it is enough to demand that the Israelis withdraw.
- Bu nedenle İsraillilerin geri çekilmesini talep etmenin yeterli olduğuna inanmıyorum.
- Parliament is also demanding that delays and arrears should be dealt with.
- Parlamento ayrıca gecikmelerin ve borçların da ele alınmasını talep etmektedir.
- Today, the Member States are, quite rightly, demanding budgetary competence.
- Bugün, Üye Devletler haklı olarak bütçe konusunda yetki talep etmektedir.
- For years the Committee on Petitions has been demanding intensified inter-institutional cooperation.
- Dilekçe Komitesi yıllardır kurumlar arası işbirliğinin yoğunlaştırılmasını talep etmektedir.
- More than that I do not in actual fact think it is reasonable to demand.
- Gerçekte bundan fazlasını talep etmenin makul olduğunu düşünmüyorum.
- Prudence dictates that instead of demanding further power, we should make good use of what we have.
- Sağduyu, daha fazla güç talep etmek yerine elimizdekini iyi kullanmamızı gerektirir.
- The European Parliament must achieve greater participation without necessarily demanding the right to make decisions.
- Avrupa Parlamentosu, karar alma hakkını talep etmeden daha fazla katılım sağlamalıdır.
- Then consumers are demanding multi-brand dealerships.
- O halde tüketiciler çok markalı bayilikler talep etmektedir.
- And then some other group will come along demanding something else.
- Ve sonra başka bir grup gelip başka bir şey talep edecektir.
- First of all, we must scrupulously follow the United Nations' procedures in demanding the disarmament of Iraq.
- Öncelikle, Irak'ın silahsızlandırılmasını talep ederken Birleşmiş Milletler prosedürlerini titizlikle takip etmeliyiz.
- There is no reason whatsoever for demanding changes or a review of the UN conventions on drugs.
- Uyuşturucuyla ilgili BM sözleşmelerinin gözden geçirilmesi ya da değiştirilmesini talep etmek için hiçbir neden yoktur.
- Why are all the software industry's innovators not demanding that we introduce this directive at breakneck speed?
- Yazılım endüstrisinin tüm yenilikçileri neden bu yönergeyi son sürat uygulamaya koymamızı talep etmiyor?
- This paragraph states that it is a punishable offence to receive or demand money for organ removal.
- Bu paragraf, organ nakli için para almanın ya da talep etmenin cezalandırılabilir bir suç olduğunu belirtmektedir.
Show More (15)
|
3 |
demanding |
zorlu |
adj. |
|
- We are in the middle of an exciting and demanding period in the history of Europe.
- Avrupa tarihinde heyecan verici ve zorlu bir dönemin ortasındayız.
- What has happened, what needs to happen and what is the most demanding part?
- Ne oldu, ne olması gerekiyor ve en zorlu kısım nedir?
- It has been a demanding and often painful process for these countries.
- Bu ülkeler için zorlu ve çoğu zaman sancılı bir süreç olmuştur.
- This could allow drivers to avoid the most demanding rules.
- Bu, sürücülerin en zorlu kurallardan kaçınmasına olanak sağlayabilir.
- This is an extremely demanding situation.
- Bu son derece zorlu bir durumdur.
- I would like to wish you good luck, because we know full well how demanding your political task is.
- Size iyi şanslar dilemek istiyorum, çünkü siyasi görevinizin ne kadar zorlu olduğunu çok iyi biliyoruz.
- This is demanding and labour-intensive work.
- Bu zorlu ve yoğun emek gerektiren bir çalışma.
- It has been a demanding and often painful process for these countries.
- Bu ülkeler için zorlu ve çoğu zaman sancılı bir süreç oldu.
- It is an incredibly demanding task that the President-in-Office has taken upon his shoulders.
- Bu, Görevdeki Başkan'ın omuzlarına aldığı inanılmaz derecede zorlu bir görevdir.
- We can achieve this long-term objective by developing measures with demanding standards.
- Bu uzun vadeli hedefe, zorlu standartlara sahip tedbirler geliştirerek ulaşabiliriz.
- It's a very demanding profession.
- Bu çok zorlu bir meslek.
- We do very demanding work.
- Çok zorlu bir iş yapıyoruz.
- It's very demanding work.
- Çok zorlu bir iş.
Show More (10)
|
4 |
demanding |
zahmetli |
adj. |
|
- It's very demanding work.
- Çok zahmetli bir iş bu.
- This job is very demanding.
- Bu iş çok zahmetli.
Show More (-1)
|