|
- It has kidnapped innocent Japanese civilians, most of whom have died in mysterious circumstances.
- Masum Japon sivilleri kaçırmış ve bunların çoğu gizemli bir şekilde ölmüştür.
- The saddest fact, however, is that eight people died as a direct result.
- Ancak en üzücü gerçek, bunun doğrudan sonucu olarak sekiz kişinin ölmüş olmasıdır.
- Many of the refugees had been severely frost-bitten and many had died along the way.
- Mültecilerin birçoğu şiddetli soğuktan etkilenmiş ve birçoğu da yollarda ölmüştü.
- Two have died, the most recent from tonsillitis in October 2001.
- En sonuncusu Ekim 2001'de bademcik iltihabından olmak üzere iki kişi ölmüştür.
- It's 2027, and the earth's youngest human, 18, has just died.
- Yıl 2027'dir ve dünyadaki en genç insan, 18 yaşında, yeni ölmüştür.
- I think my neighbor may have died.
- Sanırım komşum ölmüş olabilir.
- Many died of hunger and disease.
- Birçok kişi açlık ve hastalıktan ölmüştü.
- A widow is a woman whose spouse has died.
- Dul, eşi ölmüş bir kadındır.
- He died of lung cancer.
- Akciğer kanserinden ölmüştür.
- I would've died if you'd left me.
- Beni terk etseydin ölmüştüm.
- Tom might've died.
- Tom ölmüş olabilir.
- His father had died of cancer 10 years ago.
- Babası 10 yıl önce kanserden ölmüş.
- Tom said Mary has died.
- Tom dedi ki Mary ölmüş.
- He died at 83 years old.
- 83 yaşında ölmüş.
- Tom may not have died in the accident.
- Tom kazada ölmüş olmayabilir.
- Tom's mother died when he was three.
- Tom üç yaşındayken annesi ölmüş.
- He died on the day his son arrived.
- Oğlunun geldiği gün ölmüş.
- I would have died if you hadn't saved me.
- Beni kurtarmasaydın ölmüştüm.
- His father died last year.
- Babası geçen sene ölmüş.
- Tom died from pneumonia.
- Tom zatürreden ölmüş.
- His mother died just one week before he graduated from college.
- Annesi, o üniversiteden mezun olmadan sadece bir hafta önce ölmüş.
- Both of Tom's parents died when he was just a baby, so he doesn't remember either one of them.
- Tom'un anne ve babası o henüz bebekken ölmüş, bu yüzden ikisini de hatırlamıyor.
- He died before I arrived.
- Ben varmadan önce o ölmüştü.
- These flowers have died.
- Bu çiçekler ölmüş.
- Sami died so young and he had so much more to give.
- Sami çok genç ölmüştü ve verecek daha çok şeyi vardı.
- Tom must've retired or died.
- Tom emekli olmuş ya da ölmüş olmalı.
- Sami's own father had died six years earlier.
- Sami'nin kendi babası altı yıl önce ölmüştü.
- Both of his parents died.
- Hem annesi hem babası ölmüştü.
- Her mother died when she was a teenager.
- Annesi o gençken ölmüş.
- Somebody has died.
- Birisi ölmüş.
- Without you, I would've died.
- Sen olmasaydın, ölmüş olurdum.
- Those flowers have died.
- Şu çiçekler ölmüş.
- Sami died from an overdose of sleeping pills that he had taken.
- Sami aşırı dozda uyku hapı aldığı için ölmüştü.
- Tom died from smoke inhalation.
- Tom duman solumaktan ölmüş.
- Tom had died by the time the paramedics arrived.
- Sağlık görevlileri geldiğinde Tom ölmüştü.
- Sami should have died instantly.
- Sami'nin anında ölmüş olması gerekirdi.
- I would have died if you hadn't saved me.
- Beni kurtarmamış olsaydın ölmüş olurdum.
- Tom must've died of a stroke.
- Tom felç geçirip ölmüş olmalı.
- Their first daughter died from the plague in 1576.
- İlk kızları 1576'da vebadan ölmüştür.
- It was yesterday that he died.
- Dün ölmüştü.
- Someone told me that you had died.
- Biri bana dedi ki sen ölmüşsün.
- Tom died of hypothermia.
- Tom hipotermi yüzünden ölmüş.
- Sami's father died just a few weeks earlier.
- Sami'nin babası birkaç hafta önce ölmüştü.
- The hero is male and white, he comes alone, he doesn't have a family, he never speaks of his family, and his mother died.
- Kahraman erkek ve beyaz, yalnız geliyor, ailesi yok, ailesinden hiç söz etmiyor ve annesi ölmüş.
- He had died of natural causes.
- O doğal nedenlerden ölmüştü.
- If he'd been alone at that time, he'd have died.
- Eğer o sırada yalnız olsaydı, ölmüş olurdu.
- Maybe she died with a falafel in her hands.
- Belki de elinde bir falafel ile ölmüştür.
- Fadil died in prison, aged 76, of natural causes.
- Fadıl cezaevinde 76 yaşında eceliyle ölmüştür.
- All of my great-grandparents died before I was born.
- Bütün dede ve ninelerim ben doğmadan ölmüş.
- He had died of natural causes.
- Doğal sebeplerden ölmüştü.
- Tom must've died.
- Tom ölmüş olmalı.
- Between 1,490 and 1,635 people died in the sinking of the Titanic.
- Titanik'in batışında 1.490 ila 1.635 kişi ölmüştür.
- His mother died just one week before he graduated from college.
- Annesi onun üniversiteyi bitirmesine bir hafta kala ölmüştü.
- I think my neighbor may have died.
- Komşumun ölmüş olabileceğini düşünüyorum.
- By the time I was born, all my grandparents had died.
- Ben doğduğumda, büyükannem ve büyükbabam ölmüştü.
- His cousin just died a year ago.
- Kuzeni daha bir yıl önce ölmüş.
- Her father died.
- Onun babası ölmüş.
- Tom had died like a man.
- Tom bir erkek gibi ölmüştü.
- I didn't know that Tom had died.
- Tom'un ölmüş olduğunu bilmiyordum.
- Tom may have died.
- Tom ölmüş olabilir.
- Tom could've died.
- Tom ölmüş olabilir.
- It was yesterday that he died.
- O dün ölmüştü.
- He died aged 54 years.
- 54 yaşındayken ölmüştür.
- The squirrel died instantly.
- Sincap anında ölmüş.
Show More (61)
|