1 |
dry |
kuru |
adj. |
|
- In just a few weeks, thousands of square miles of dry desert plains are turned into a watery green grassland.
- Yalnızca birkaç hafta içinde binlerce kilometrekarelik kuru çöl ovaları sulak yemyeşil bir otlağa dönüşüyor.
- The common cold and flu usually produce a dry cough.
- Soğuk algınlığı ve nezle genellikle kuru bir öksürüğe neden olur.
- In just a few weeks, thousands of square miles of dry desert plains are turned into a watery green grassland.
- Sadece birkaç hafta içinde, binlerce kilometrekarelik kuru çöl ovaları yemyeşil sulak bir otlağa dönüşür.
- The common cold and flu usually produce a dry cough.
- Soğuk algınlığı ve grip genellikle kuru bir öksürüğe neden olur.
- Add more cold water a teaspoon at a time if the mixture is too dry.
- Karışım çok kuruysa her seferinde bir çay kaşığı daha soğuk su ekleyin.
- I hope the weather is going to be dry.
- Havanın kuru olacağını umuyorum.
- He's dry and unemotional.
- Kuru ve duygusuz biri.
- She only cries when she needs a dry nappy.
- Sadece kuru bir beze ihtiyacı olduğunda ağlar.
- Tom has a dry sense of humor.
- Tom'un kuru bir mizah anlayışı var.
- The walnut tree prefers a dry and warm climate.
- Ceviz ağacı, kuru ve sıcak bir iklimi tercih eder.
- My skin is dry.
- Benim cildim kuru.
- Walnuts, almonds, hazelnuts, pistachios and pine nuts are dry fruits.
- Ceviz, badem, fındık, antep fıstığı ve çam fıstığı kuru meyvelerdir.
- When she began to speak, her voice was less dry than it had been.
- Konuşmaya başladığında sesi eskisinden daha az kuruydu.
- Tom said he didn't want to feed his dog dry dog food.
- Tom, köpeğini kuru köpek mamasıyla beslemek istemediğini söyledi.
- The bread on this sandwich is dry.
- Bu sandviçin ekmeği kuru.
- It was a dry day.
- Havanın kuru olduğu bir gündü.
- For the past 10 years, I've fed my dog dry dog food.
- Son on yıldır köpeğimi kuru köpek maması ile beslemekteyim.
- Walnuts, almonds, hazelnuts, pistachios and pine nuts are dry fruits.
- Ceviz, badem, fındık, fıstık ve çam fıstığı, kuru meyvelerdir.
- My skin is dry.
- Cildim kuru.
- We never know the worth of water till the well is dry.
- Kuyu kuruyuncaya kadar asla suyun değerini bilmeyiz.
- Cold and dry, splendid sunshine, what beautiful winter weather!
- Soğuk ve kuru, parlak güneş, ne güzel kış havası!
- I have dry hands.
- Kuru ellerim var.
- Keep your cigarettes dry.
- Sigaralarınızı kuru tutun.
- Mary uses eyedrops for her dry eyes.
- Mary kuru gözleri için göz damlaları kullanır.
- Hot, dry areas will become hotter and drier.
- Sıcak, kuru bölgeler daha da sıcak ve kuru olacak.
- Tom put a piece of dry ice into a cup of water.
- Tom bir bardak suyun içine bir parça kuru buz koydu.
- My throat's a little dry.
- Benim boğazım biraz kuru.
- My throat is a bit dry.
- Boğazım biraz kuru.
- Dry sand absorbs water.
- Kuru kum suyu emer.
- Tom has a dry sense of humor.
- Tom kuru bir espri anlayışına sahiptir.
- My throat is dry.
- Boğazım kuru.
- I have a dry cough.
- Benim kuru bir öksürüğüm var.
- Over-cooked fish can be too dry and tasteless.
- Fazla pişmiş balık çok kuru ve tatsız olabilir.
- That's a very dry explanation.
- Bu çok kuru bir açıklama.
- My shirt isn't dry yet.
- Gömleğim henüz kuru değil.
- Mary uses eyedrops for her dry eyes.
- Mary kuru gözleri için göz damlası kullanıyor.
- The towel is dry.
- Havlu kuru.
- The shirts are dry.
- Gömlekler kuru.
- My neighbor's dog won't eat dry dog food.
- Komşumun köpeği kuru köpek maması yemiyor.
- These clothes are finally dry.
- Bu giysiler nihayet kuru.
- The clothes you washed this morning aren't dry yet.
- Bu sabah yıkadığın kıyafetler henüz kuru değil.
- Try and stay dry.
- Kuru kalmaya çalışın.
- Make sure your hair is dry before you go outside.
- Dışarı çıkmadan önce saçınızın kuru olduğundan emin olun.
- Ferns won't grow in such a dry place.
- Eğrelti otları bu kadar kuru bir yerde yetişmez.
- Tom wants to change out of his wet clothes into something dry.
- Tom ıslak kıyafetlerini değiştirip kuru bir şeyler giymek istiyor.
- Tom needs a dry towel.
- Tom'un kuru bir havluya ihtiyacı var.
- Dry wood burns well.
- Kuru odun iyi yanar.
- Over-cooked fish can be too dry and tasteless.
- Aşırı pişmiş balık çok kuru ve tatsız olabilir.
- Make sure your hair is dry before you go outside.
- Dışarı çıkmadan önce saçının kuru olduğundan emin ol.
- I want something dry.
- Ben kuru bir şey istiyorum.
- The windshield is all dry.
- Ön cam tamamen kuru.
- Tom said he didn't want to feed his dog dry dog food.
- Tom köpeğini kuru köpek mamasıyla beslemek istemediğini söyledi.
Show More (50)
|
2 |
dry |
kurumak |
v. |
|
- A Tacis programme has been developed to fight against the consequences of the drying of the Aral Sea.
- Aral Denizi'nin kurumasının sonuçlarına karşı mücadele etmek için bir Tacis programı geliştirilmiştir.
- It was the correct decision because it began to dry again.
- Doğru karardı çünkü yeniden kurumaya başlamış.
- It was the correct decision because it began to dry again.
- Doğru bir karardı çünkü yeniden kurumaya başladı.
- The clothes are drying.
- Giysiler kuruyor.
- Mary's dress is drying in the sun.
- Mary'nin elbisesi güneşte kuruyor.
- Is the laundry dry yet?
- Çamaşırlar kurudu mu?
- My shirt isn't dry yet.
- Benim gömleğim henüz kurumuş değil.
- These clothes are finally dry.
- Bu giysiler sonunda kurudu.
- Oh dear, it's raining, and I've already hung the laundry out to dry; what shall I do?
- Tanrım, yağmur yağıyor ve çamaşırları kuruması için çoktan astım; ne yapmalıyım?
- My mouth was suddenly dry.
- Ağzım birden kurudu.
- My mouth was suddenly dry.
- Ağzım aniden kurudu.
- My throat feels dry.
- Boğazım kurudu.
- The windshield is all dry.
- Ön cam tamamen kurudu.
- Do you regularly experience dry mouth?
- Ağzınız çok kuruyor mu?
- Are my clothes dry yet?
- Giysilerim kurudu mu?
- The weather's so good I think I'll hang the laundry out to dry.
- Hava çok iyi, kuruması için çamaşırlarımı dışarıya asmayı düşünüyorum.
- My throat's a little dry.
- Boğazım biraz kurudu.
- The windshield is still drying.
- Ön cam hala kuruyor.
- There was a spring indeed, but it was dry.
- Aslında bir pınar vardı ama kurumuştu.
- My mouth was dry.
- Ağzım kurudu.
- Jeans take forever to dry.
- Kotların kuruması çok uzun sürüyor.
Show More (18)
|
3 |
dry |
kurutmak |
v. |
|
- We asked for extra time to dry their uniforms and later check out.
- Üniformalarını kurutmak ve daha sonra çıkış yapmak için ekstra zaman istedik.
- You give in to her with this dress; she'll bleed you dry.
- Bu elbiseyle ona teslim olursan, seni iliklerine kadar kurutacak.
- Why don't you want me to dry it?
- Neden bunu kurutmamı istemiyorsun?
- Dry the pants on the radiator.
- Pantolonu kaloriferin üzerinde kurut.
- Hang your clothes out to dry!
- Kurutmak için giysilerini dışarıya as!
- I have to dry my hair.
- Saçımı kurutmam gerekiyor.
- She used old towels to dry the dog.
- Köpeği kurutmak için eski havlu kullanmış.
Show More (4)
|
4 |
dry |
kurulamak |
v. |
|
- Dry your face with a towel.
- Yüzünüzü bir havluyla kurulayın.
- No one can dry another's tears without wetting his own hands.
- Hiç kimse kendi ellerini ıslatmadan başkasının gözyaşlarını kurulayamaz.
- Tom used old towels to dry the dog.
- Tom köpeği kurulamak için eski havlu kullanmış.
- Tom wrung the towel dry.
- Tom havluyu kuruladı.
- She used old towels to dry the dog.
- Köpeği kurulamak için eskimiş havluları kullandı.
- Tom finished drying his face.
- Tom yüzünü kurulamayı bitirdi.
- Tom used old towels to dry the dog.
- Tom köpeği kurulamak için eski havluları kullanırdı.
Show More (4)
|
5 |
dry |
kurak |
adj. |
|
- It's been a long dry season.
- Uzun ve kurak bir dönem oldu.
- In the dry season, these trees lose their leaves.
- Kurak dönemde ağaçlar yapraklarını döker.
- It's been a long dry season.
- Uzun ve kurak bir sezon oldu.
- It was a dry year, and many animals starved.
- Kurak bir yıldı ve birçok hayvan açlıktan öldü.
- He lives in a dry country.
- Kurak bir ülkede yaşıyor.
- In Thailand it has already become too dry to grow rice in some parts of the country.
- Tayland'da, ülkenin bazı kısımları, şimdiden pirinç yetiştirilemeyecek kadar kurak hale geldi.
Show More (3)
|
6 |
dry |
kurutulmuş |
adj. |
|
- The Convention has been bled almost dry by a virtual IGC with the arrival of numerous Foreign Affairs ministers.
- Sözleşme, çok sayıda Dışişleri Bakanının katıldığı sanal bir IGC tarafından neredeyse kurutulmuştur.
- The Convention has been bled almost dry by a virtual IGC with the arrival of numerous Foreign Affairs ministers.
- Sözleşme, çok sayıda Dışişleri Bakanının gelmesiyle sanal bir IGC tarafından neredeyse kurutulmuştur.
Show More (-1)
|
7 |
dry |
sek |
adj. |
|
- They were drinking dry white wine.
- Onlar sek beyaz şarap içiyorlardı.
- They were drinking dry white wine.
- Sek beyaz şarap içiyorlardı.
Show More (-1)
|
8 |
dry |
susuz |
adj. |
|
- Tom prefers to drink dry red wine.
- Tom susuz kırmızı şarap içmeyi tercih eder.
Show More (-2)
|
9 |
dry |
kuraklık |
n. |
|
- It rained yesterday after it had been dry for many months.
- Aylarca süren kuraklıktan sonra dün yağmur yağdı.
Show More (-2)
|