|
- Much of the criticism levelled at that suggests that we voted on it far too early on.
- Bu konuda yöneltilen eleştirilerin çoğu, bu konuda çok erken oylama yaptığımızı gösteriyor.
- The Commission sincerely hopes that conditions on the ground will allow an early implementation of this programme.
- Komisyon, sahadaki koşulların bu programın erken uygulanmasına imkan vereceğini içtenlikle ümit etmektedir.
- It could have started as early as 2002.
- Bu 2002 gibi erken bir tarihte başlamış olabilir.
- Just over a week after the accident it is still too early to draw any conclusions.
- Kazanın üzerinden henüz bir hafta geçmesine rağmen herhangi bir sonuca varmak için henüz çok erken.
- This, however, is not to say that we cannot point to early achievements in our aid effort.
- Ancak bu, yardım çabalarımızdaki erken başarılara işaret edemeyeceğimiz anlamına gelmez.
- The fact is that it is never too late to finish but it is sometimes too early.
- Gerçek şu ki bitirmek için hiçbir zaman çok geç değildir ama bazen çok erken olabilir.
- I do hope you think it is worthwhile getting up that early.
- Umarım bu kadar erken kalkmaya değdiğini düşünüyorsunuzdur.
- It is, then, our desire that a Commission proposal on this topic be submitted as early as this summer.
- O halde bu konuya ilişkin bir Komisyon teklifinin bu yaz gibi erken bir tarihte sunulmasını arzu ediyoruz.
- Tonight is perhaps too early for a detailed discussion of that communication.
- Bu konuşma hakkında detaylı bir tartışma için belki de bu akşam çok erken.
- I welcome the proposals intended to ensure that the Convention enters into force as early as possible.
- Sözleşmenin mümkün olduğunca erken yürürlüğe girmesini sağlamaya yönelik önerileri memnuniyetle karşılıyorum.
- The Council wanted industry involved in Galileo as early as possible.
- Konsey, sanayinin Galileo'ya mümkün olduğunca erken dahil olmasını istedi.
- Mr Posselt, on the matter of the location for the next European Parliamentary assembly, I think it is still too early.
- Sayın Posselt, bir sonraki Avrupa Parlamentosu toplantısının yeri konusunda, bunun henüz çok erken olduğunu düşünüyorum.
- It is too early to rest on our laurels, but at the same time, the European Union must remain reasonable.
- Şöhretimizin tadını çıkarmak için henüz çok erken ancak aynı zamanda Avrupa Birliği makul kalmalıdır.
- We have finished early nearly every Thursday afternoon over recent weeks.
- Son haftalarda neredeyse her Perşembe öğleden sonra erken bitirdik.
- It could have started as early as 2002.
- 2002 gibi erken bir tarihte başlamış olabilir.
- I believe it is too early to set such limitations before the Commission's proposal has even been tabled.
- Komisyonun teklifi henüz görüşülmeden bu tür sınırlamalar getirmek için çok erken olduğuna inanıyorum.
- We are opening this debate two years early without taboos, without waiting for enlargement to have taken place.
- Bu tartışmayı tabular olmadan genişlemenin gerçekleşmesini beklemeden iki yıl erken açıyoruz.
- Certainly, special attention will have to be paid to girls, early school-leavers, and also former child soldiers.
- Kuşkusuz kız çocuklarına, okulu erken bırakanlara ve ayrıca eski çocuk askerlere özel dikkat gösterilmesi gerekecektir.
- The early approval of the single programming document is essential in this respect.
- Tek programlama belgesinin erken onaylanması bu açıdan çok önemlidir.
- We want a strong health programme as early as January 2002.
- Ocak 2002 gibi erken bir tarihte güçlü bir sağlık programı istiyoruz.
- This communication is dated 25 November, but only today, nearly four weeks later, is there an early alert.
- Bu iletişim 25 Kasım tarihlidir, ancak ancak bugün, yaklaşık dört hafta sonra erken bir uyarı yapılmıştır.
- These bodies must be involved at an early stage in some form of consultation procedure when proposals are formulated.
- Bu kurumlar, teklifler formüle edilirken erken bir aşamada bir tür danışma prosedürüne dahil edilmelidir.
- An opportunity for early reform has been lost.
- Erken reform için bir fırsat kaçırıldı.
- This is necessary in order to start the action early in 2001.
- Bu, 2001 yılında eyleme erken başlamak için gereklidir.
- We know that in business those that get in early often also reap the highest profits.
- İş dünyasında erken davrananların genellikle en yüksek kârı elde ettiklerini biliyoruz.
- The fact is that it is never too late to finish but it is sometimes too early.
- Gerçek şu ki, bitirmek için hiçbir zaman çok geç değildir ama bazen fazla erken olabilir.
- As early as 1995, it was therefore decided to abolish it.
- Bu nedenle 1995 gibi, erken bir tarihte kaldırılmasına karar verilmiştir.
- The Commission says that it handed the matter over to OLAF as early as 1999.
- Komisyon, konuyu 1999 gibi erken bir tarihte OLAF'a devrettiğini belirtmektedir.
- The e-commerce market is at a very early stage and is still underdeveloped.
- E-ticaret pazarı çok erken bir aşamadadır ve hala az gelişmiştir.
- We have established a dialogue concerning objectives and guidelines at an early stage.
- Erken bir aşamada hedefler ve kılavuz ilkelerle ilgili bir diyalog kurduk.
- However, we must agree on certain things, such as the age at which early detection programmes should begin.
- Ancak, erken teşhis programlarının başlaması gereken yaş gibi bazı konularda hemfikir olmalıyız.
- Two are to take over for the remaining four years of the term from their predecessors, who have left office early.
- İkisi, görevi erken bırakan seleflerinden kalan dört yıllık dönem için görevi devralacak.
- We have wrangled over minutes and then we end up finishing half an hour early!
- Dakikalar boyunca tartıştık ve sonunda yarım saat erken bitirdik!
- It is too early, moreover, to evaluate Eurojust, which appears to be operating well.
- Ayrıca, iyi işliyor gibi görünen Eurojust'ı değerlendirmek için henüz çok erken.
- The course must be set for this as early as the Laeken Summit.
- Bunun için Laeken Zirvesi gibi erken bir tarihte rota belirlenmelidir.
- It is still too early for any concrete announcement regarding further Commission intervention.
- Komisyonun daha fazla müdahalesine ilişkin somut bir açıklama için henüz çok erken.
- It is, therefore, too early to say what should be legally binding.
- Dolayısıyla neyin yasal olarak bağlayıcı olması gerektiğini söylemek için henüz çok erken.
- There is therefore no reason to put a move on and table a proposal at this early stage.
- Dolayısıyla bu erken aşamada bir hamle yapmak ve bir teklifi masaya yatırmak için hiçbir neden yoktur.
- That is our most important task, and we must begin preparing for it as early as in the 2003 Budget.
- Bu bizim en önemli görevimizdir ve bunun için 2003 Bütçesinde olduğu gibi erken bir tarihte hazırlanmaya başlamalıyız.
- It is not too early.
- Çok erken değil.
- We will seek as far as possible to implement them as early as during the Danish Presidency.
- Danimarka Dönem Başkanlığı sırasında bunları mümkün olduğunca erken uygulamaya çalışacağız.
- It is too early to say when any possible proposals and solutions might be presented.
- Olası öneri ve çözümlerin ne zaman sunulabileceğini söylemek için henüz çok erken.
- We have had a less tight agenda today and are finishing as early as 5.36 p.m.
- Bugün daha az yoğun bir gündemimiz var ve saat 17.36 gibi erken bir saatte bitiriyoruz.
- I cannot confirm that but I can confirm they will be taking an early return trip to France.
- Bunu teyit edemem ama Fransa'ya erken bir dönüş yolculuğu yapacaklarını teyit edebilirim.
- Early parliamentary elections are likely to take place in spring 1999.
- 1999 baharında erken parlamento seçimleri yapılması muhtemeldir.
- Alignment in the areas of non-financial services and free movement of persons is at a very early stage.
- Mali olmayan hizmetler ve kişilerin serbest dolaşımı alanlarında uyumlulaşma çok erken bir aşamadadır.
- I would have preferred to see a proposal for a ban as early as 2002, but we have not been able to get that far.
- Yasak için 2002 gibi erken bir tarihte bir teklif görmeyi tercih ederdim, ancak bu kadar ileri gidemedik.
- However, as for the other candidate member states, it is too early for them to rest on their laurels.
- Bununla birlikte, diğer aday üye devletlere gelince, onlar için de rehavete kapılmak için henüz çok erken.
- Naturally, it is difficult to mention budgets at this early stage.
- Doğal olarak bu erken aşamada bütçelerden bahsetmek zor.
- Who, for example, had expected the French team to be out of the World Cup so early on?
- Örneğin, Fransız takımının Dünya Kupası'ndan bu kadar erken elenmesini kim beklerdi?
- My tongue is a bit slow this early in the morning.
- Sabahın bu erken saatinde dilim pek dönmüyor.
- We are prepared to transfer the advances as early as 16 October, the first day on which the money is available.
- Avansları, paranın kullanılabilir olduğu ilk gün olan 16 Ekim gibi erken bir tarihte transfer etmeye hazırız.
- Some methods of health prevention and early detection of illness are essential.
- Sağlığın korunması ve hastalıkların erken teşhisi için bazı yöntemler gereklidir.
- Romania should be guaranteed early membership even if some of the acquis communautaire is not wholly complete.
- Romanya'ya, Topluluk müktesebatının bir kısmı tamamen tamamlanmamış olsa bile erken üyelik garantisi verilmelidir.
- Even the best early detection is of no use however if subsequent treatment is inadequate, or downright wrong.
- En iyi erken teşhis bile, sonraki tedavi yetersiz ya da düpedüz yanlışsa hiçbir işe yaramaz.
- There is a need for early progress in the area of copy right law.
- Telif hakları hukuku alanında erken ilerleme kaydedilmesine ihtiyaç vardır.
- We fail to pay adequate attention to situations of potential conflict when they are at an early stage of development.
- Gelişimin erken aşamalarında potansiyel çatışma durumlarına yeterince dikkat etmiyoruz.
- Mr Schwaiger hopes to see changes as early as in Laeken.
- Bay Schwaiger değişiklikleri Laeken'deki kadar erken görmeyi umuyor.
- They were helped by the early climb-down of the UK Government during both conciliation processes.
- Her iki uzlaşma sürecinde de Birleşik Krallık Hükümeti'nin erkenden geri adım atması onlara yardımcı oldu.
- In short, 2003 is far too early and 2004 is far too hectic.
- Kısacası 2003 çok erken ve 2004 çok yoğun.
- The Council wanted industry involved in Galileo as early as possible.
- Konsey sanayinin Galileo'ya mümkün olduğunca erken dahil olmasını istedi.
- Integration starts early on, as you can see; indeed, it has to start at school.
- Gördüğünüz gibi entegrasyon erken yaşlarda başlıyor; aslında okulda başlaması gerekiyor.
- It is too early to gain a complete overview of the new security framework and the new threat.
- Yeni güvenlik çerçevesi ve yeni tehdit hakkında tam bir genel bakış elde etmek için henüz çok erken.
- In early obedience, as it were, to the vote which, I assume, will be a large majority in favour.
- Sanıyorum büyük bir çoğunluğun lehte kullanacağı oylamaya olduğu gibi erken itaat etti.
- The early thoughts of Parliament on this consultative idea would be especially welcome.
- Parlamentonun bu istişari fikir hakkındaki erken düşünceleri özellikle memnuniyetle karşılanacaktır.
- It is too early to say whether President Bush will choose double-dealing or inconsistency.
- Başkan Bush'un ikili oynamayı mı yoksa tutarsızlığı mı seçeceğini söylemek için henüz çok erken.
- Much of the criticism levelled at that suggests that we voted on it far too early on.
- Bu konuda yöneltilen eleştirilerin büyük bir kısmı, meseleyi çok erken oyladığımıza işaret ediyor.
- We are prepared to transfer the advances as early as 16 October, the first day on which the money is available.
- Avansları, paranın kullanılabilir olduğu ilk gün olan 16 Ekim gibi erken bir tarihte aktarmaya hazırız.
- It may be too early to find answers to new challenges today.
- Bugün yeni zorluklara cevap bulmak için çok erken olabilir.
- Your mandatory emissions trading begins as early as 2005.
- Zorunlu emisyon ticaretiniz 2005 gibi erken bir tarihte başlıyor.
- Hopefully it will be operational as early as next year.
- Umarım önümüzdeki yıl gibi erken bir tarihte faaliyete geçer.
- For 2003, the challenge will be to consolidate this early progress.
- 2003 yılında karşılaşılacak zorluk, bu erken ilerlemeyi pekiştirmek olacaktır.
- Yet with this type of cancer in particular, early detection is crucial to increase the chances of recovery.
- Ancak özellikle bu kanser türünde erken teşhis, iyileşme şansını artırmak için çok önemlidir.
- We know that in business those that get in early often also reap the highest profits.
- İş dünyasına erken girenlerin genellikle en yüksek kârı elde ettiklerini de biliyoruz.
- France must therefore face an early warning.
- Bu nedenle Fransa erken bir uyarıyla karşı karşıya kalmalıdır.
- I think I was right to take my headphones off relatively early on.
- Sanırım kulaklıklarımı nispeten erken çıkarmakta haklıydım.
- A budget line was created for this purpose as early as 1980.
- Bu amaçla 1980 gibi erken bir tarihte bir bütçe kalemi oluşturulmuştur.
- I would have preferred to see a proposal for a ban as early as 2002, but we have not been able to get that far.
- Yasak için 2002 gibi erken bir tarihte bir öneri görmeyi tercih ederdim, ancak o kadar ileri gidemedik.
- We are prepared to start voter registration as early as next month.
- Seçmen kayıtlarına önümüzdeki ay gibi erken bir tarihte başlamaya hazırız.
- We hope it will be possible for some points to be considered as early as July.
- Bazı hususların Temmuz ayı gibi erken bir tarihte ele alınmasının mümkün olacağını umuyoruz.
- Parliament expressed its concerns about the pipeline project as early as January 2000.
- Parlamento, boru hattı projesine ilişkin endişelerini Ocak 2000 gibi erken bir tarihte dile getirmiştir.
- It is too early, moreover, to evaluate Eurojust, which appears to be operating well.
- Ayrıca iyi işliyor gibi görünen Eurojust'ı değerlendirmek için henüz çok erken.
- It is too early to say whether President Bush will choose double-dealing or inconsistency.
- Başkan Bush'un ikiyüzlülüğü mü yoksa tutarsızlığı mı seçeceğini söylemek için henüz çok erken.
- It is not too early.
- Henüz çok erken değil.
- We have also ensured that manufacturers who complete the stages early can use that as a selling point.
- Ayrıca aşamaları erken tamamlayan üreticilerin bunu bir satış noktası olarak kullanabilmelerini sağladık.
- Early this evening, we discussed the Single European Sky.
- Bu akşam erken saatlerde Tek Avrupa Hava Sahası'nı görüştük.
- These developments have not enhanced Albania's case for early negotiation of an agreement.
- Bu gelişmeler Arnavutluk'un bir anlaşmanın erken müzakere edilmesi yönündeki talebini güçlendirmemiştir.
- I do hope you think it is worthwhile getting up that early.
- Umarım o kadar erken kalkmaya değeceğini düşünüyorsundur.
- Pretty nice early birthday present if I do say so myself.
- Kendi adıma söylemem gerekirse oldukça güzel bir erken doğum günü hediyesi.
- Daryl was also a generous host who allowed us to check in early and out late.
- Daryl ayrıca erken giriş ve geç çıkış yapmamıza izin veren cömert bir ev sahibiydi.
- Details are essential for you to check out early.
- Erken çıkış yapmanız için detaylar çok önemli.
- In some cases, these can lead to disability or early death.
- Bazı durumlarda, bunlar sakatlığa veya erken ölüme neden olabilir.
- Sorry, we got up really early to get these chairs.
- Kusura bakmayın, bu sandalyeleri tutmak için çok erken kalktık.
- Besides, I told my parents I'd be home early tonight.
- Ayrıca aileme bu akşam eve erken döneceğimi söyledim.
- Besides, I told my parents I'd be home early tonight.
- Ayrıca anne ve babama bu akşam eve erken geleceğimi söyledim.
- Pretty nice early birthday present if I do say so myself.
- Epey güzel bir erken doğum günü hediyesi olur, benden söylemesi.
- Some days, he would come down early and be continuously busy.
- Bazı günler erken iner ve sürekli meşgul olurdu.
- In some early first season episodes, Barney had yellow hair.
- İlk sezonun bazı erken bölümlerinde Barney sarı saçlıydı.
- Besides, I told my parents I'd be home early tonight.
- Ayrıca, aileme bu gece eve erken geleceğimi söyledim.
- It is too early to go to bed.
- Yatmak için çok erken.
- I don't usually get up so early.
- Genelde bu kadar erken kalkmam.
- I don't get up as early as Tom.
- Ben Tom kadar erken kalkmıyorum.
- I advised Tom to leave early in the morning.
- Tom'a sabah erkenden gitmesini tavsiye ettim.
- It is still too early to draw conclusions.
- Sonuç çıkarmak için henüz çok erken.
- A Pap test can help detect cervical cancer early on.
- Rahim kanseri teşhis testi rahim ağzı kanserini erken tespit etmeye yardımcı olabilir.
- I promise to come back early.
- Erken döneceğime söz veriyorum.
- I've already told Tom that he should leave early.
- Tom'a erken gitmesi gerektiğini söyledim zaten.
- He gets up as early as five every morning.
- O her sabah beş kadar erken kalkar.
- I closed the store early today.
- Bugün mağazayı erken kapattım.
- You might want to encourage Tom to do his own homework early.
- Tom'u kendi ev ödevini erkenden yapması için teşvik etmek isteyebilirsiniz.
- I know it's early, but we should go home.
- Erken olduğunu biliyorum ama eve gitmeliyiz.
- Didn't I tell you that you needed to get there early?
- Oraya erken gitmen gerektiğini sana söylemedim mi?
- I wish I'd left early.
- Keşke erken çıksaydım.
- If I were you, I'd try to get there early.
- Yerinde olsam, oraya erken gitmeye çalışırdım.
- Alice returned home early from work with a severe headache.
- Alice şiddetli bir baş ağrısı yüzünden işten eve erken döndü.
- Tom left Boston early Monday morning.
- Tom Pazartesi sabahı Boston'dan erken ayrıldı.
- It was her habit to rise early.
- Erken kalkmak onun alışkanlığıydı.
- Tom might've left early.
- Tom erken çıkmış olabilir.
- Layla went to bed early.
- Leyla erkenden yatağa gitti.
- I didn't let them go home early.
- Onların eve erken gitmesine izin vermedim.
- I hope Tom is early.
- Umarım Tom erkencidir.
- This morning I was up very early.
- Bu sabah çok erken kalmıştım.
- We got there early.
- Biz oraya erken vardık.
- It was still early in the day when Tom arrived at the campground.
- Tom kamp alanına vardığında henüz günün erken saatleriydi.
- You always leave early.
- Hep erken çıkıyorsun.
- He arrived very early this morning.
- Bu sabah çok erken vardı.
- Tom is almost always free in the early evening.
- Tom neredeyse her zaman akşamın erken saatlerinde boştur.
- I told Tom to get there early.
- Tom'a oraya erken gitmesini söyledim.
- You are very early this morning.
- Bu sabah çok erkencisin.
- Tom arrived too early.
- Tom çok erken geldi.
- Ellen was so tired that she went to bed early.
- Ellen o kadar yorgundu ki erkenden yattı.
- Tom expected Mary to leave early.
- Tom Mary'nin erken çıkmasını bekliyordu.
- I plan to go to bed early tonight.
- Bu gece erken yatmayı planlıyorum.
- I don't think Tom should've left early.
- Tom'un erken gitmesi gerektiğini düşünmüyorum.
- Is it too early to call Tom?
- Tom'u aramak için çok mu erken?
- Tom doesn't have to get up so early tomorrow.
- Tom'un yarın o kadar erken kalkmasına gerek yok.
- He will have breakfast early tomorrow.
- Yarın kahvaltıyı erken yapacak.
- Bob met her grandfather early in the morning.
- Bob, sabah erken saatlerde büyükbabası ile buluştu.
- Tom told me to go to bed early.
- Tom bana erken yatmamı söyledi.
- Tom admitted he left early.
- Tom erken çıktığını itiraf etti.
- He left early in order not to be late.
- Geç kalmamak için erken çıktı.
- I think Tom never leaves early.
- Bence Tom hiç erken çıkmaz.
- Tom doesn't need to get up so early tomorrow.
- Tom'un yarın çok erken kalkmasına gerek yok.
- You're here early, aren't you?
- Erken geldin, değil mi?
- Tom showed up early for practice today.
- Tom bugün uygulama için erken geldi.
- I wouldn't be surprised if Tom left early.
- Tom erken çıkarsa şaşırmam.
- I'll go over to Tom's early tomorrow morning.
- Yarın sabah erkenden Tom'a gideceğim.
- Tom isn't the only one who left the party early.
- Partiyi erken terk eden tek kişi Tom değil.
- He said that because he was tired, he'd go home early.
- O yorgun olduğu için eve erken gideceğini söyledi.
- Tom went to work early.
- Tom işe erken gitti.
- Do we really have to go home so early?
- Gerçekten eve bu kadar erken gitmek zorunda mıyız?
- Why did Tom leave so early?
- Tom neden bu kadar erken gitti?
- I'm a few minutes early.
- Ben birkaç dakika erken geldim.
- We're up early.
- Erken kalktık.
- You don't get up as early as your older sister, do you?
- Ablan kadar erken kalkmazsın, değil mi?
- I'll come into the office early tomorrow.
- Yarın erkenden ofise geleceğim.
- Tom didn't want to come so early.
- Tom bu kadar erken gelmek istemedi.
- Tom definitely left early.
- Tom kesinlikle erken çıktı.
- Tom made his children go to bed early.
- Tom çocuklarını erken yatırdı.
- It's too early to know.
- Bilmek için çok erken.
- Tom isn't the only one who thinks it would be a good idea to get there early.
- Oraya erken gitmenin iyi bir fikir olacağını düşünen tek kişi Tom değil.
- If he had started walking early, he would have arrived by now.
- Eğer erken yürümeye başlasaydı şimdiye kadar gelirdi.
- Tom claimed he left early.
- Tom erken çıktığını iddia etti.
- I left work early.
- İşten erken çıktım.
- I have to go home a little early today.
- Bugün eve biraz erken gitmem gerekiyor.
- It's still too early to go to sleep.
- Uyumak için daha çok erken.
- Tom said Mary was glad he got there early.
- Tom, Mary'nin oraya erken geldiğine sevindiğini söyledi.
- I have to get up very early tomorrow morning.
- Yarın sabah çok erken kalkmak zorundayım.
- You're a little early.
- Biraz erkencisin.
- Tom said it was too early to go home.
- Tom eve gitmek için çok erken olduğunu söyledi.
- Tom said Mary left early.
- Tom, Mary'nin erken çıktığını söyledi.
- I got home early.
- Eve erken geldim.
- Sami came to his office early.
- Sami ofisine erken geldi.
- You're back early, aren't you?
- Erken döndün, değil mi?
- Tom left work early, complaining of a headache.
- Tom baş ağrısından şikayet ederek işten erken çıktı.
- She always arrives early.
- Her zaman erken gelir.
- Tom is a little early.
- Tom biraz erken geldi.
- I knew you'd want to go home early today.
- Bugün eve erken gitmek isteyeceğini biliyordum.
- I wonder why everybody left so early.
- Herkesin neden bu kadar erken ayrıldığını merak ediyorum.
- The cargo ship arrived four hours early.
- Kargo gemisi dört saat erken geldi.
- He was granted permission to leave early.
- Erken gitmesi için izin verildi.
- He was very tired, so he went to bed early.
- Çok yorgundu, bu yüzden yatmaya erken gitti.
- This morning I was up very early.
- Bu sabah çok erken kalktım.
- Snow fell early this winter.
- Kar bu kış erken düştü.
- What are you guys doing up so early?
- Bu kadar erken ne yapıyorsunuz arkadaşlar?
- You should get to the airport early.
- Havaalanına erken gitmelisin.
- You're here very early today, aren't you?
- Bugün çok erken buradasın, değil mi?
- You're up early, aren't you?
- Erken kalkıyorsun, değil mi?
- May I leave early today?
- Bugün erken çıkabilir miyim?
- Can I take off early?
- Erken çıkabilir miyim?
- She surprised him when she arrived early.
- Erken geldiğinde onu şaşırttı.
- May I leave early?
- Erken çıkabilir miyim?
- He arrived here ten minutes early.
- Buraya on dakika erken geldi.
- I almost left early.
- Neredeyse erken çıkıyordum.
- I can come in early.
- Erken gelebilirim.
- We'd better get ready early because the train won't wait.
- Tren beklemeyeceği için erken hazırlansak iyi olur.
- I was very early.
- Çok erkenciydim.
- Is early medieval glass production a continuation of Roman glass technology?
- Erken Ortaçağ cam üretimi Roma cam teknolojisinin bir devamı mıdır?
- Since you look tired, you had better go to bed early.
- Yorgun göründüğüne göre erken yatsan iyi olur.
- I'm pretty hungry since I haven't eaten since early this morning.
- Sabahın erken saatlerinden beri yemek yemediğim için ben oldukça açım.
- I almost never leave early.
- Neredeyse hiç erken çıkmam.
- Please excuse me for calling you so early in the morning.
- Sizi sabah çok erken aradığım için lütfen beni bağışlayın.
- Tom and Mary arrived to Boston early in the afternoon.
- Tom ve Mary öğleden sonra erkenden Boston'a geldi.
- Tom always gets to work early.
- Tom her zaman işe erken gider.
- Tom will have breakfast early tomorrow.
- Tom, yarın erken kahvaltı yapacak.
- Tom arrived early this morning.
- Tom bu sabah erkenden geldi.
- I came in early.
- Erken geldim.
- I got up very early.
- Çok erken kalktım.
- Tom arrived here thirty minutes early.
- Tom buraya otuz dakika erken geldi.
- What are you doing up this early?
- Bu kadar erken ne yapıyorsun?
- I think Tom didn't need to leave so early.
- Bence Tom'un bu kadar erken çıkmasına gerek yoktu.
- Tom is here early.
- Tom erken geldi.
- Tom went to work early this morning.
- Tom bu sabah işe erken gitti.
- Sick and tired, she went to bed early.
- Hasta ve yorgun, erkenden yattı.
- I wonder if they'll let us go home early today.
- Onların bugün eve erken gitmemize izin verip vermeyeceklerini merak ediyorum.
- You're home early today.
- Bugün eve erken geldin.
- Fadil paid an early morning visit to Dania.
- Fadıl sabah erken saatte Dania'yı ziyaret etti.
- I closed the store early today.
- Bugün dükkanı erken kapattım.
- I think it's too early to do that.
- Sanırım bunu yapmak için çok erken.
- I wanted to go home early today.
- Bugün eve erken gitmek istedim.
- You got here too early.
- Buraya çok erken geldin.
- I knew Tom would want to go home early today.
- Tom'un bugün eve erken gitmek isteyeceğini biliyordum.
- Tom thinks we should leave early.
- Tom'a göre erkenden yola çıkmalıyız.
- Tom said that Mary wasn't planning on getting there early.
- Tom, Mary'nin oraya erken gelmeyi planlamadığını söyledi.
- Tom is a little early, isn't he?
- Tom biraz erken geldi, değil mi?
- You told me that you were planning on leaving early today.
- Bana bugün erken çıkmayı planladığını söylemiştin.
- I told Tom that I wanted to leave early.
- Tom'a erken gitmek istediğimi söyledim.
- Didn't Tom leave early?
- Tom erken çıkmadı mı?
- Tom left the party early.
- Tom partiyi erken terk etti.
- You should sleep early.
- Erken uyumalısın.
- You're up early, aren't you?
- Erken kalktın, değil mi?
- I don't like getting up so early in the morning.
- Sabahları çok erken kalkmayı sevmiyorum.
- Tom said that Mary was planning on getting there early.
- Tom, Mary'nin oraya erken gitmeyi planladığını söyledi.
- Tom decided to go home early.
- Tom eve erken gitmeye karar verdi.
- If you want a good seat, you should get there early.
- İyi bir koltuk istiyorsan, oraya erken gitmelisin.
- It's a bit early to celebrate.
- Kutlama için biraz erken.
- Since there were no customers, we closed the shop early.
- Hiç müşteri olmadığı için dükkânı erken kapattık.
- Do you mind if I leave early?
- Erken çıkmamın sakıncası var mı?
- Tom said he had to go home early.
- Tom eve erken gitmek zorunda olduğunu söyledi.
- Tom said Mary was glad she got there early.
- Tom, Mary'nin oraya erken gittiği için memnun olduğunu söyledi.
- You're early, aren't you?
- Erken geldin, değil mi?
- Tom wasn't surprised when Mary showed up early.
- Mary erken gelince Tom şaşırmadı.
- We left home early in the morning.
- Sabah erkenden evden ayrıldık.
- It's never too early to start learning.
- Öğrenmeye başlamak için asla çok erken değildir.
- I let Tom leave early.
- Tom'un erken gitmesine izin verdim.
- I think Tom didn't want to leave so early.
- Sanırım Tom bu kadar erken gitmek istemedi.
- I went to bed early.
- Erken yattım.
- Tom evidently was here early this morning.
- Belli ki Tom bu sabah erkenden buradaydı.
- Tom came home from work early today.
- Tom bugün işten eve erken geldi.
- Tom's early.
- Tom erkenci.
- Tom left early.
- Tom erken gitti.
- Let's schedule a meeting sometime early next week.
- Gelecek hafta erken bir zamanda bir toplantı planlayalım.
- Tom said he thought we should try to get there early.
- Tom oraya erken gitmeye çalışmamız gerektiğini düşündüğünü söyledi.
- Tom is almost always early.
- Tom neredeyse her zaman erkencidir.
- Keeping early hours is good for the health.
- Erken kalkmak sağlık için iyidir.
- I wish we'd left early, too.
- Keşke biz de erken çıksaydık.
- I went for a walk early in the morning.
- Sabah erkenden yürüyüşe çıktım.
- What are you doing home so early?
- Bu kadar erken evde ne işin var?
- Tom evidently was here early this morning.
- Tom bu sabah erken saatlerde besbelli buradaydı.
- Sorry that I'm calling so early.
- Bu kadar erken aradığım için özür dilerim.
- You needn't have hurried; you've arrived too early.
- Acele etmene gerek yoktu; çok erken vardın.
- I wonder if they'll let us go home early today.
- Acaba bugün eve erken gitmemize izin verirler mi?
- I've already told Tom that he should leave early.
- Tom'a erken gitmesi gerektiğini söyledim.
- Tom wanted Mary to come over for an early dinner.
- Tom, Mary'nin erken bir akşam yemeği için gelmesini istedi.
- I went there early so I could get a good seat.
- Oraya erken gittim, böylece iyi bir yer bulabildim.
- Am I too early?
- Çok mu erkenciyim?
- Being tired, she went to bed early.
- O yorgun olduğu için erken yattı.
- Tom said he had to leave early.
- Tom erken çıkması gerektiğini söyledi.
- Tom gave me permission to go home early.
- Tom bana eve erken gitmem için izin verdi.
- You're fifteen minutes early.
- On beş dakika erken geldin.
- Is it all right if I leave early this afternoon?
- Bu öğleden sonra erken gidersek doğru olur mu?
- I might be there early.
- Oraya erken varabilirim.
- I went to the theater quite early with a view to getting a good seat.
- İyi bir koltuk bulabilmek için tiyatroya oldukça erken gittim.
- Tom was up early.
- Tom erkenden kalkmıştı.
- I'm sure he'll leave early.
- Onun erken çıkacağına eminim.
- Tom died early Monday morning.
- Tom pazartesi sabahının erken saatlerinde öldü.
- Tom told me he left early.
- Tom bana erken çıktığını söyledi.
- Tom shouldn't have left the party so early.
- Tom partiden bu kadar erken ayrılmamalıydı.
- Is early medieval glass production a continuation of Roman glass technology?
- Erken ortaçağ cam üretimi Roma cam teknolojisinin bir devamı mı?
- I think that I'll leave early today.
- Sanırım bugün erken çıkacağım.
- I've already informed Tom that he needs to be here early tomorrow morning.
- Yarın sabah erken burada olması gerektiğini zaten Tom'a bildirdim.
- You did not need to come so early.
- Bu kadar erken gelmene gerek yoktu.
- Tom and Mary arrived to Boston early in the afternoon.
- Tom ve Mary öğleden sonra erken saatlerde Boston'a vardılar.
- They authorize Muslim workers to leave early in Ramadan.
- Müslüman çalışanlara Ramazan ayında erken çıkış izni veriyorlar.
- I'm glad I got there early.
- Oraya erken gittiğime sevindim.
- Let Tom leave early.
- Tom erken çıksın.
- He asked me to go to bed early.
- Erken yatmamı istedi.
- Tom shouldn't have left the party so early.
- Tom partiyi bu kadar erken terk etmemeliydi.
- I started doing that early this morning.
- Onu bu sabah erkenden yapmaya başladım.
- Tom left work early today.
- Tom bugün işten erken ayrıldı.
- You look tired, so you should go to bed early.
- Yorgun görünüyorsun, bu yüzden erken yatmalısın.
- Tom arrived half an hour early.
- Tom yarım saat erken geldi.
- It's not too early.
- Çok erken değil.
- You don't have to get up so early.
- Bu kadar erken kalkmana gerek yok.
- I'd never leave early.
- Ben asla erken çıkmam.
- He made a promise to come home early tonight.
- Bu gece eve erken döneceğine söz verdi.
- Am I too early?
- Çok mu erken geldim?
- I'd intended to be here early today.
- Bugün erken gelmeye niyetliydim.
- Tom shouldn't tell Mary to go home early.
- Tom Mary'ye eve erken gitmesini söylememeli.
- Bob met her grandfather early in the morning.
- Bob sabah erkenden dedesiyle buluştu.
- The guests have arrived early, but luckily I had already finished cooking.
- Misafirler erken geldi, ama bereket versin ki ben zaten yemek yapmayı bitirmiştim.
- I think it's too early to tell.
- Bence bunu söylemek için çok erken.
- I suppose I could try to get there early.
- Sanırım oraya erken gitmeye çalışabilirim.
- Tom got permission to go home early.
- Tom eve erken gitmek için izin aldı.
- He asked me to go to bed early.
- Benden erken yatmamı istedi.
- I had to go home early.
- Eve erken gitmek zorunda kaldım.
- Tom has gone home early.
- Tom eve erken gitti.
- I thought Tom might want to go home early.
- Tom'un eve erken gitmek isteyebileceğini düşündüm.
- Tom was early.
- Tom erkenciydi.
- I'm probably going to have to leave work a little early today.
- Muhtemelen bugün işi biraz erken terk etmek zorunda kalacağım.
- I'm early again.
- Yine erkenciyim.
- It's just so early.
- Çok erken.
- It's way too early.
- Daha çok erken.
- You didn't have to come so early.
- O kadar erken gelmek zorunda değildin.
- I had a slight headache, so I went to bed early.
- Hafif bir baş ağrım vardı, bu yüzden erkenden yattım.
- Tom should've told Mary not to leave early.
- Tom, Mary'ye erken çıkmamasını söylemeliydi.
- It is still too early to draw conclusions.
- Sonuç çıkarmak için halen çok erken.
- I thought it might be too early to visit Tom.
- Tom'u ziyaret etmek için çok erken olabileceğini düşündüm.
- I want to go to bed early.
- Erken yatmak istiyorum.
- I hope that Tom and Mary don't get here early.
- Umarım Tom ve Mary buraya erken gelmezler.
- You're leaving pretty early, aren't you?
- Çok erken ayrılıyorsun, değil mi?
- You didn't have to get off so early.
- Bu kadar erken boşalmana gerek yoktu.
- I'm really tired, so I'm going to go to bed early tonight.
- Gerçekten yorgunum, bu yüzden bu gece erkenden yatağa gideceğim.
- Tom had to go home early today.
- Tom bugün eve erken gitmek zorundaydı.
- I didn't want to get up so early.
- Bu kadar erken kalkmak istemedim.
- It is too early to get up.
- Kalkmak için vakit çok erken.
- Am I early?
- Erken mi geldim?
- He will have breakfast early tomorrow.
- Yarın erkenden kahvaltı edecek.
- What has brought you here so early?
- Seni buraya öyle erkenden getiren nedir?
- I think it's way too early to do that.
- Bence bunu yapmak için çok erken.
- I know why Tom left early.
- Tom'un neden erken çıktığını biliyorum.
- You're a bit early, aren't you?
- Biraz erkencisin, değil mi?
- Tom and Mary will be leaving for Australia early tomorrow morning.
- Tom ve Mary yarın sabah erkenden Avustralya'ya gidecekler.
- It's too early to know.
- Bunu bilmek için çok erken.
- It's pretty early.
- Oldukça erken.
- Tom says he saw Mary leaving early.
- Tom, Mary'yi erken çıkarken gördüğünü söylüyor.
- Tom arrived early this morning.
- Tom bu sabah erken geldi.
- Why are you here so early?
- Neden bu kadar erkencisin?
- It's too early to tell.
- Konuşmak için çok erken.
- We shouldn't have gotten up so early.
- Bu kadar erken kalkmamamız gerekiyordu.
- I was a little early.
- Biraz erken gelmiştim.
- It's too early to tell anything.
- Bir şey söylemek için çok erken.
- My boss let me leave early today.
- Patronum bugün erken çıkmama izin verdi.
- Tom got there thirty minutes early.
- Tom oraya otuz dakika erken gitti.
- Why did you get up so early?
- Neden o kadar erken kalktın?
- They won't be able to get up so early.
- O kadar erken kalkamayacaklar.
- I was very early.
- Çok erken geldim.
- You had better go to bed early.
- Erken yatsan iyi olur.
- I'll try to find out why Tom left early.
- Tom'un neden erken çıktığını öğrenmeye çalışacağım.
- It's still too early to get up.
- Kalkmak için hâlâ çok erken.
- How early do you go to bed?
- Ne kadar erken yatıyorsunuz?
- I'll go to bed early.
- Erken yatmaya gideceğim.
- Tom usually feels sleepy in the early afternoon.
- Tom genellikle öğleden sonra erken saatlerde uykulu hisseder.
- Tom shouldn't have left so early.
- Tom bu kadar erken ayrılmamalıydı.
- Tom wasn't very early.
- Tom çok erken gelmedi.
- Tom is always early.
- Tom her zaman erkencidir.
- My children go to bed early.
- Çocuklarım erken yatar.
- I'm used to going to bed early.
- Erken yatmaya alışkınım.
- I went to bed early that night.
- O gece erken yattım.
- Are you sure the boss will let us go home early?
- Patronun eve erken gitmemize izin vereceğinden emin misin?
- I need an early flight from Milwaukee to Denver.
- Milwaukee'den Denver'a erken bir uçuşa ihtiyacım var.
- I wanted to be early.
- Erken olmak istedim.
- I'm sure Tom wouldn't mind if you left early.
- Erken çıkarsan eminim Tom bunu sorun etmez.
- I'm always up early.
- Her zaman erken kalkarım.
- Tom told Mary that she shouldn't leave early.
- Tom, Mary'ye erken çıkmaması gerektiğini söyledi.
- Tom didn't want to come so early.
- Tom o kadar erken gelmek istemedi.
- Let's leave early in the morning, OK?
- Sabah erken çıkalım, tamam mı?
- You've come too early.
- Çok erken geldin.
- We're here early.
- Erken geldik.
- Tom told Mary to go home early.
- Tom, Mary'ye eve erken gitmesini söyledi.
- She woke up in the early morning.
- Sabah erkenden uyandı.
- I was really tired so I went to bed early.
- Çok yorgundum, bu yüzden erkenden yattım.
- Tom works from early in the morning until late at night every day.
- Tom her gün sabah erken saatlerden gece geç saatlere kadar çalışıyor.
- Why did we have to come so early?
- Neden bu kadar erken gelmek zorundaydık?
- It's been raining since early morning.
- Sabahın erken saatlerinden beri yağmur yağıyor.
- Spring has arrived early.
- Bahar erken geldi.
- I didn't think you'd leave so early.
- Bu kadar erken gideceğini düşünmemiştim.
- It's too early for you to come.
- Senin gelmen için çok erken.
- You'd better not leave early today.
- Bugün erken çıkmasan iyi olur.
- Sami was also up early.
- Sami de erken kalktı.
- Mary woke up very early in the morning to prepare a pie for Tom.
- Mary, Tom'a turta hazırlamak için sabah çok erken kalktı.
- I need to leave early.
- Erken gitmeliyim.
- We had an early lunch.
- Biz erken bir öğle yemeği yedik.
- I'm the one who has to leave early.
- Erken çıkması gereken benim.
- I was tired, so I went to bed early.
- Yorgundum bu yüzden erken yatmaya gittim.
- I sometimes feel drowsy in the early afternoon.
- Bazen öğleden sonra erken saatlerde uykulu hissediyorum.
- Tom was arrested early Monday.
- Tom pazartesi günü erken saatlerde tutuklandı.
- Would you mind if I left a little early?
- Biraz erken gitmemin bir sakıncası var mı?
- Tom discreetly left the party early.
- Tom ihtiyatlı bir şekilde partiden erken ayrıldı.
- Tom came too early.
- Tom çok erken geldi.
- Tom didn't have to come so early.
- Tom bu kadar erken gelmek zorunda değildi.
- Tom expected to leave early in the morning, but he overslept.
- Tom sabah erkenden yola çıkmayı bekliyordu ama uyuyakaldı.
- Tom will probably get there early.
- Tom muhtemelen oraya erken gelecek.
- Sorry for calling you so early.
- Seni bu kadar erken aradığım için özür dilerim.
- It happened early this morning.
- Bu sabah erkenden oldu.
- How early do you get up in the morning?
- Sabahleyin ne kadar erken kalkarsın?
- Do you always get up this early?
- Her zaman bu kadar erken kalkar mısın?
- Tom came to work early this morning.
- Tom bu sabah işe erken geldi.
- I go to bed early so I can get up to capture the sunrise.
- Güneşin doğuşunu yakalayabilmek için erken yatıyorum.
- You're thirty minutes early, aren't you?
- Sen otuz dakika erken geldin, değil mi?
- Tom had an early breakfast.
- Tom erken kahvaltı etti.
- I didn't really want to leave the party early, but I had to go home to help my wife.
- Partiyi erkenden terk etmek istemiyordum, fakat karıma yardım etmek için eve gitmek zorunda kaldım.
- Tom always leaves work early.
- Tom her zaman işten erken ayrılır.
- Tom certainly goes to bed early.
- Tom kesinlikle erken yatmaya gider.
- I got here a little early.
- Ben buraya biraz erken geldim.
- We woke up very early in order to see the sunrise.
- Güneşin doğuşunu görmek için çok erken uyandık.
- You're an hour early.
- Bir saat erken geldin.
- I don't usually get here this early.
- Genelde buraya bu kadar erken gelmem.
- Tom said I should've left early.
- Tom erken çıkmam gerektiğini söyledi.
- You're actually early.
- Aslında erkencisin.
- Tom goes to school early on Mondays.
- Tom pazartesi günleri okula erken gider.
- Tom allowed Mary to go home early.
- Tom Mary'ye eve erken gitmesi için izin verdi.
- I came to work early this morning.
- Bu sabah işe erken geldim.
- You got here early.
- Buraya erken geldin.
- I told Tom to leave early in the morning.
- Tom'a sabah erkenden gitmesini söyledim.
- I won't leave early.
- Erken çıkmayacağım.
- If we begin early, we can finish by lunch.
- Erken başlarsak, öğle yemeğine kadar bitirebiliriz.
- I'm trying to find out why Tom left early.
- Tom'un neden erken çıktığını öğrenmeye çalışıyorum.
- Because of the typhoon, my parents ended their trip one day early.
- Tayfundan dolayı ebeveynlerim seyahatlarını bir gün erken bitirdiler.
- Tom is the only one who wants to go home early.
- Tom eve erken gitmek isteyen tek kişi.
- Going to bed early and waking up early is very good both for your health and appearance.
- Erken yatmak ve erken kalkmak hem sağlığınız hem de görünüşünüz için çok iyidir.
- Tom will try to finish the work as early as possible.
- Tom işi mümkün olduğunca erken bitirmeye çalışacak.
- Summer begins early in my country.
- Benim ülkemde yaz mevsimi erken başlar.
- The trees are budding early this year.
- Ağaçlar bu yıl erken tomurcuklanıyor.
- You don't get up as early as your older sister, do you?
- Ablan kadar erken kalkmıyorsun, değil mi?
- I need to go home a little early today.
- Bugün eve biraz erken gitmem gerekiyor.
- Thanks to your help, I was able to finish early.
- Yardımınız sayesinde erken bitirebildim.
- Tom goes to bed early and gets up early.
- Tom erken yatar ve erken kalkar.
- Tom always gets to work early.
- Tom her zaman işe erken gelir.
- I thought you were planning to be here early.
- Senin erkenden burada olmayı planlıyor olduğunu düşündüm.
- I have to go home early today.
- Bugün eve erken gitmek zorundayım.
- We're home early.
- Eve erken geldik.
- Spring has arrived early.
- İlkbahar erken geldi.
- You're back early.
- Erken döndünüz.
- Tom didn't want to leave early.
- Tom erken gitmek istemiyordu.
- We'll eat dinner early today.
- Bugün yemeği erken yiyeceğiz.
- Buy your tickets early.
- Biletlerini erkenden satın al.
- You're in the early stages of Alzheimer's.
- Sen Alzheimer'in erken aşamalarındasın.
- Sami and Layla ended up leaving the club early.
- Sami ve Layla kulüpten erken ayrıldılar.
- Tom didn't really need to get up so early.
- Tom'un bu kadar erken kalkmasına gerek yoktu.
- Because of my lack of sleep I'm going to bed early tonight.
- Uyku eksikliğimden dolayı bu gece erken yatmaya gidiyorum.
- People who go to bed early and get up early live a long time.
- Erken yatan ve erken kalkan insanlar uzun süre yaşarlar.
- We left early so that we can catch the first train.
- Biz ilk trene yetişebilmek için erken çıktık.
- It's not easy for Tom to get off work early.
- Tom için işten erken çıkmak kolay değil.
- It's very early.
- Çok erken.
- We're actually early.
- Biz gerçekten erken geldik.
- I've been waiting for him since early this morning.
- Bu sabahın erken saatlerinden beri onu bekliyorum.
- If it's all right with you, I'll go home early today.
- Senin için bir mahsuru yoksa, bugün eve erken gideceğim.
- It's still too early to do that.
- Bunu yapmak için henüz çok erken.
- I had to get up very early this morning.
- Bu sabah çok erken kalkmak zorunda kaldım.
- Tom likes to play tennis early in the morning.
- Tom sabah erkenden tenis oynamaktan hoşlanır.
- Tom let Mary go home early.
- Tom, Mary'nin eve erken dönmesine izin verdi.
- Would you mind if I went home early?
- Eve erken gitmemin bir sakıncası var mı?
- We need not have eaten breakfast so early.
- Çok erken kahvaltı yapmamıza gerek yoktu.
- Apparently, it's not too early to apply.
- Anlaşılan, başvurmak için fazla erken değil.
- Tom said he wanted to go home early today.
- Tom bugün eve erken gitmek istediğini söyledi.
- He was granted permission to go home early.
- Eve erken gitmesi için ona izin verildi.
- Actually, we're a little early.
- Aslında biraz erken geldik.
- Tom let Mary go home early.
- Tom, Mary'nin eve erken gitmesine izin verdi.
- It was still early in the day when Tom arrived at the campground.
- Tom kampa geldiğinde hâlâ günün erken saatleriydi.
- Tom's interest in sports began early.
- Tom'un sporla ilgisi erken başladı.
- I went there early to get a good seat.
- İyi bir yer kapmak için oraya erken gittim.
- I have to get up quite early tomorrow.
- Yarın çok erken kalkmam gerekiyor.
- Tom wondered if Mary would think that eight in the morning was too early for him to open a bottle of wine.
- Tom Mary'nin sabah sekizde onun bir şişe şarap açmasının çok erken olduğunu düşünüp düşünmediğini merak etti.
- I'd like to go home early today.
- Bugün eve erken gitmek istiyorum.
- We plan to close early tomorrow.
- Yarın erken kapatmayı planlıyoruz.
- I think it's a little too early to celebrate.
- Kutlamak için biraz çok erken olduğunu düşünüyorum.
- We left the movie early.
- Filmden erken çıktık.
- Why have you woken up so early?
- Neden bu kadar erken uyandın?
- Tom closed the shop early tonight.
- Tom bu gece dükkanı erken kapadı.
- I have to get up very early tomorrow morning.
- Yarın sabah çok erken kalkmam gerekiyor.
- Tom left early in the morning.
- Tom sabah erkenden çıktı.
- I suppose I could try to get there early.
- Sanırım erkenden oraya gitmeye çalışabilirim.
- I don't want to marry very early.
- Çok erken evlenmek istemiyorum.
- Tom started investing early.
- Tom erken yatırım yapmaya başladı.
- I know it's early, but let's go home.
- Erken olduğunu biliyorum ama hadi eve gidelim.
- Get there early.
- Oraya erken git.
- Tom should tell Mary to go home early.
- Tom Mary'ye eve erken gitmesini söylemeli.
- I thought I was going to get here early today.
- Bugün buraya erken geleceğimi sanıyordum.
- You don't need to come so early.
- Bu kadar erken gelmene gerek yok.
- Sami came to his office early.
- Sami ofisine erkenden geldi.
- Tom left work early today.
- Tom bugün işten erken çıktı.
- Tom advised us to leave early and avoid the morning traffic.
- Tom bize erken çıkmamızı ve sabah trafiğinden kaçınmamızı tavsiye etti.
- I saw Tom leave early.
- Tom'un erken çıktığını gördüm.
- Roger worked from early in the morning until late at night.
- Roger sabahın erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar çalışırdı.
- I thought I told you that you should get to the concert early.
- Sana konsere erken gitmen gerektiğini söylediğimi sanıyordum.
- Why did you leave the party early?
- Neden partiden erken ayrıldın?
- We've all got to leave early.
- Hepimiz erken terk etmek zorundayız.
- Do you think the rainy season will set in early this year?
- Sence yağmurlu mevsim bu yıl erken başlayacak mı?
- He got up an hour early this morning.
- Bu sabah bir saat erken kalktı.
- Is it too early for red wine?
- Kırmızı şarap için çok mu erken?
- I want to arrive at Kennedy Airport early in the afternoon.
- Öğleden sonra erken saatlerde Kennedy Havaalanına varmak istiyorum.
- Would it be OK if I left work early today?
- Bugün işten erken çıksam sorun olur mu?
- He advised an early start.
- Erken bir başlangıcı tavsiye etti.
- Tom got there thirty minutes early.
- Tom oraya otuz dakika erken geldi.
- I think it's too early to tell.
- Ben bunu söylemek için çok erken olduğunu düşünüyorum.
- You're here very early today, aren't you?
- Bugün çok erken geldin, değil mi?
- I never imagined myself going home so early.
- Eve bu kadar erken gideceğimi hiç düşünmemiştim.
- In the summer months Tom has to water his garden early in the morning to keep the plants alive.
- Yaz aylarında bitkileri canlı tutmak için Tom bahçesini sabahları erkenden sulamak zorunda.
- In winter night falls early.
- Kışın gece erken çöker.
- I don't like early morning meetings.
- Sabahın erken saatlerindeki toplantıları sevmiyorum.
- Tom was a little early.
- Tom biraz erkenciydi.
- Tom thought we should leave early.
- Tom erken gitmemiz gerektiğini düşündü.
- I'm not the only one who wants to leave early.
- Erken gitmek isteyen tek kişi ben değilim.
- Tom came back early.
- Tom erken döndü.
- Why are you here so early?
- Neden bu kadar erken buradasın?
- Tom left very early this morning.
- Tom bu sabah çok erken ayrıldı.
- Tom went to bed early because he had an early start the next day.
- Tom ertesi gün erken bir başlangıç yapması nedeniyle erken yatmaya gitti.
- I told Tom to leave early.
- Tom'a erken gitmesini söyledim.
- Tom came too early because of a misunderstanding.
- Tom bir yanlış anlaşılma yüzünden çok erken geldi.
- Don't you think it's still a little too early to talk to Tom about this?
- Sence de Tom'la bu konuyu konuşmak için biraz erken değil mi?
- Do you usually get up early?
- Genelde erken mi kalkarsın?
- I'm glad you're early.
- Erken gelmene sevindim.
- Tom's parents returned a day early from their vacation.
- Tom'un anne babası tatilden bir gün erken döndü.
- Fadil paid an early morning visit to Dania.
- Fadıl, Dania'ya sabah erkenden bir ziyarette bulundu.
- We think we're too early.
- Çok erken geldiğimizi düşünüyorum.
- Quit smoking if you don't want to die early.
- Erken ölmek istemiyorsan sigara içmeyi bırak.
- Tom often leaves early.
- Tom genellikle erken çıkar.
- Tom didn't get up this morning as early as he usually does.
- Tom bu sabah her zamanki gibi erken kalkmadı.
- Tom always arrives early.
- Tom her zaman erken gelir.
- I didn't let Tom go home early.
- Tom'un eve erken gitmesine izin vermedim.
- It's still early.
- Hâlâ erken.
- Tom had no idea why Mary left early.
- Tom'un Mary'nin neden erken çıktığı hakkında hiçbir fikri yoktu.
- I allowed Tom to leave early today.
- Tom'un bugün erken çıkmasına izin verdim.
- You should go home early.
- Sen eve erken gitmelisin.
- You're home pretty early.
- Eve oldukça erken geldin.
- We'll have lunch early today.
- Bugün öğle yemeğini erken yiyeceğiz.
- She started early in order to avoid the rush hour.
- Trafiğin yoğun olduğu saatlerden kaçınmak için erkenden yola çıkardı.
- I'm going to hit the sack early.
- Erken yatacağım.
- Tom is always early, isn't he?
- Tom her zaman erkencidir, değil mi?
- Tom isn't the only one who thinks it would be a good idea to get there early.
- Tom oraya erken gitmenin iyi bir fikir olacağını düşünen tek kişi değil.
- I got here thirty minutes early.
- Otuz dakika erken geldim.
- We ate lunch early.
- Öğle yemeğini erken yedik.
- It's too early to leave.
- Gitmek için çok erken.
- Sami sent Layla's son to an early grave.
- Sami, Layla'nın oğlunu erken bir mezara gönderdi.
- Tom never should've left early.
- Tom asla erken çıkmamalıydı.
- We're up early.
- Erken kalkıyoruz.
- Tom rarely comes home so early.
- Tom eve nadiren bu kadar erken gelir.
- I think that I came too early.
- Sanırım çok erken geldim.
- It's a bit early to be drinking, isn't it?
- İçmek için biraz erken, değil mi?
- Does your father get home early?
- Baban eve erken mi geliyor?
- We had an early lunch at school.
- Okulda erken bir öğle yemeği yedik.
- I've already informed Tom that he needs to be here early tomorrow morning.
- Tom'a yarın sabah erkenden burada olması gerektiğini söyledim.
- We think we're too early.
- Çok erken geldiğimizi düşünüyoruz.
- He's early, isn't he?
- Erkenci, değil mi?
- Do you want to know why Tom left early?
- Tom'un neden erken çıktığını bilmek ister misin?
- Tom didn't need to come so early.
- Tom'un bu kadar erken gelmesine gerek yoktu.
- I think I'll go to bed early.
- Sanırım erken yatacağım.
- It's a little too early for a drink.
- İçmek için fazla erken.
- Tom wanted to leave early.
- Tom erken gitmek istedi.
- You can go out, as long as you promise to be back early.
- Erken döneceğine söz verdiğin sürece dışarı çıkabilirsin.
- We hit the hay early in order to get up at dawn.
- Şafakta kalkmak için erkenden yattık.
- It looks like I got here too early.
- Görünüşe göre buraya çok erken gelmişim.
- Let's leave early in the morning, OK?
- Sabah erkenden gidelim, olur mu?
- It's too early to tell yet.
- Henüz bir şey söylemek için çok erken.
- The sun rises early in the morning.
- Güneş sabah erken doğar.
- Tom went to bed early.
- Tom erkenden yattı.
- It is pleasant to get up early in the morning.
- Sabahın erken saatlerinde kalkmak hoştur.
- I was tired, so I went to bed early.
- Yorgundum, bu yüzden erkenden yattım.
- I told Tom to leave early today.
- Tom'a bugün erken gitmesini söyledim.
- Tom wasn't very early.
- Tom çok erken gelmemişti.
- I think Tom didn't have to leave so early.
- Bence Tom o kadar erken ayrılmak zorunda değildi.
- Since I was really tired I went to sleep early.
- Çok yorgun olduğum için erkenden yattım.
- Tom didn't have to come so early.
- Tom o kadar erken gelmek zorunda değildi.
- There are usually never many cars on the road this early in the morning.
- Sabahın erken saatlerinde genellikle yolda çok fazla araba yoktur.
- I arrived home early.
- Eve erken vardım.
- Why is Tom always so early?
- Tom neden hep bu kadar erken geliyor?
- Tom and I know who left early.
- Tom ve ben kimin erken çıktığını biliyoruz.
- I got here early this morning.
- Bu sabah erkenden geldim.
- I got here early.
- Ben buraya erken geldim.
- Tom is back early.
- Tom erken geri geldi.
- I arrived too early.
- Ben çok erken vardım.
- I'm not used to getting up so early.
- Bu kadar erken kalkmaya alışık değilim.
- To keep early hours makes you healthy.
- Sabahın erken saatlerinde kalkmak sizi sağlıklı yapar.
- We went to the theater early so we could get good seats.
- İyi bir yer bulabilmek için tiyatroya erkenden gittik.
- I came in early.
- Ben erken geldim.
- We left home early in the morning.
- Sabah erkenden evden çıktık.
- Would you mind if we left a little early?
- Biraz erken çıksak sana sorun olur mu?
- The bus left early.
- Otobüs, erken kalktı.
- You're a bit early, aren't you?
- Biraz erken geldin değil mi?
- Do you mind if I go home early?
- Eve erken gitmemin bir sakıncası var mı?
- Birds sing early in the morning.
- Kuşlar sabah erkenden öter.
- I feel like going to bed early tonight.
- Canım bu gece erken yatmak istiyor.
- I didn't let him go home early.
- Eve erken gitmesine izin vermedim.
- Tom left work early.
- Tom işten erken ayrıldı.
- Don't give up too early.
- Çok erken pes etme.
- Tom said Mary was glad she got there early.
- Tom, Mary'nin oraya erken geldiğine sevindiğini söyledi.
- You've arrived too early.
- Sen çok erken geldin.
- You didn't have to cum so early.
- Bu kadar erken boşalmana gerek yoktu.
- Let's go early.
- Erken gidelim.
- You didn't have to come so early.
- Bu kadar erken gelmene gerek yoktu.
- I left the party too early.
- Partiden çok erken ayrıldım.
- It's too early to say.
- Bunu söylemek için çok erken.
- I tried to leave early.
- Erken çıkmaya çalıştım.
- Please tell Tom to get here early.
- Lütfen Tom'a erken gelmesini söyle.
- Tom is very early.
- Tom çok erken geldi.
- Maybe Tom will get here early.
- Belki Tom erken gelir.
- No one but Tom left early.
- Erken çıkan sadece Tom'du.
- Thanks to your help, I was able to finish early.
- Yardımın sayesinde erken bitirebildim.
- I'm probably going to have to leave work a little early today.
- Muhtemelen bugün işten biraz erken çıkmam gerekecek.
- I've always fed my dogs in the early evening.
- Köpeklerimi her zaman akşamın erken saatlerinde beslemişimdir.
- I didn't think you'd leave so early.
- Bu kadar erken ayrılacağını düşünmedim.
- No one but Tom left early.
- Tom'dan başka erken çıkan yoktu.
- I almost always arrive on time or a few minutes early.
- Neredeyse hep zamanında veya birkaç dakika erken geliyorum.
- Tom didn't leave early.
- Tom erken çıkmadı.
- Sami was rushed to the hospital in the early hours of June 6th, 2006.
- Sami 6 Haziran 2006'nın erken saatlerinde acilen hastaneye kaldırıldı.
- Tom admits he's left early.
- Tom erken çıktığını itiraf etti.
- I'm used to keeping early hours.
- Erken kalkmaya alışkınım.
- Tom always pays his rent early.
- Tom kirasını her zaman erken öder.
- I went to bed early because I was tired.
- Yorgun olduğum için erkenden yattım.
- Do you always get up this early?
- Her zaman bu kadar erken mi kalkarsın?
- The theater used to open up early.
- Tiyatro erken açılırdı.
- I'm sure she'll leave early.
- Onun erken çıkacağına eminim.
- Tom isn't the only one who left the party early.
- Partiden erken ayrılan tek kişi Tom değildi.
- You're early.
- Erken geldin.
- Tom finished the quiz early.
- Tom testi erken bitirdi.
- Make your airplane reservations early since flights fill up quickly around Christmas.
- Uçak rezervasyonlarınızı erkenden yapın çünkü Noel'de uçuşlar çok çabuk doluyor.
- If I were you, I'd try to get there early.
- Yerinde olsam oraya erken gitmeye çalışırım.
- I'm going to bed early today.
- Bugün erken yatacağım.
- Tom should go to bed early tonight since he has a test tomorrow.
- Tom bu gece erken yatmalı çünkü yarın sınavı var.
- I don't get up as early as Tom does.
- Ben Tom kadar erken kalkmıyorum.
- I'm always up this early.
- Her zaman bu kadar erken kalkarım.
- Tom is here early.
- Tom buraya erken geldi.
- He said he was tired, so he would go home early.
- O yorgun olduğunu, bu yüzden eve erken gideceğini söyledi.
- I must go to work early today.
- Bugün işe erken gitmeliyim.
- Tom advised Mary to leave early in the morning.
- Tom Mary'ye sabah erken çıkmasını tavsiye etti.
- I finished all my work early.
- Tüm işimi erken bitirdim.
- I need to go home a little early today.
- Bugün eve biraz erken gitmem lazım.
- They left the movie early.
- Filmden erken çıktılar.
- We all agree that we should leave early.
- Hepimiz erken gitmemiz gerektiği konusunda anlaştık.
- Bob went to meet her grandfather early in the morning.
- Bob sabah erkenden büyükbabasıyla buluşmaya gitti.
- It's still too early to do that.
- Onu yapmak için henüz fazla erken.
- Tom needs to leave early today.
- Tom'un bugün erken çıkması gerekiyor.
- We must go to bed early tonight.
- Bu gece erkenden yatmalıyım.
- He said that because he was tired, he'd go home early.
- Yorgun olduğu için eve erken gideceğini söyledi.
- I thought the plan was to arrive early.
- Planın erken geleceğini düşündüm.
- Tom left the house early on Monday morning.
- Tom pazartesi sabahı evden erken ayrıldı.
- Wake me up early tomorrow morning.
- Yarın sabah beni erken uyandır.
- Tom and Mary walked from early morning until it started to get dark.
- Tom ve Mary sabahın erken saatlerinden hava kararmaya başlayana kadar yürüdüler.
- You didn't need to get here so early.
- Buraya bu kadar erken gelmene gerek yoktu.
- Since he was tired, he went to bed early.
- Yorgun olduğu için erken yattı.
- I have to go home a little early today.
- Bugün eve biraz erken gitmek zorundayım.
- He was tired, so he went to bed early.
- Yorgun olduğu için erkenden yattı.
- It's too early to get up.
- Kalkmak için çok erken.
- I'm always up early.
- Hep erken kalkıyorum.
- My grandfather is fond of taking a walk early in the morning.
- Dedem sabah erkenden yürüyüşe çıkmayı çok sever.
- They arrived half an hour early.
- Yarım saat erken vardılar.
- Are you leaving so early?
- Bu kadar erken mi gidiyorsun?
- Tom and I often leave early.
- Tom ve ben genellikle erken çıkarız.
- Why have you woken up so early?
- Neden bu kadar erken kalktın?
- When was the last time you left work early?
- En son ne zaman işten erken ayrıldın?
- I left early so as not to be late.
- Geç kalmamak için erken çıktım.
- I wanted to go home early.
- Erken eve gitmek istedim.
- What are you doing home so early?
- Bu kadar erken saatte evde ne yapıyorsun?
- You got here early.
- Erken geldin.
- Tom goes to school early on Mondays.
- Tom pazartesileri okula erken gider.
- We had no customers, so we shut the shop early.
- Hiç müşterimiz yoktu, bu yüzden dükkanı erken kapattık.
- I like to get things done early.
- İşleri erken halletmeyi severim.
- I think it's too early to do that.
- Bence bunu yapmak için çok erken.
- Jane goes to bed early and gets up early.
- Jane erken yatar erken kalkar.
- I was very tired so I went to bed early.
- Çok yorgundum bu yüzden erkenden yatmaya gittim.
- What are you doing up so early?
- Bu kadar erken ne yapıyorsunuz?
- Tom didn't want to get up so early.
- Tom çok erken kalkmak istemedi.
- Is it too early to start drinking?
- İçmeye başlamak için çok mu erken?
- Thanks for having arrived so early.
- Bu kadar erken geldiğiniz için teşekkürler.
- I might have to go home early today.
- Bugün eve erken gitmek zorunda kalabilirim.
- Does your father get home early?
- Baban eve erken gelir mi?
- Why did you have to go home early yesterday?
- Dün neden eve erken gitmek zorunda kaldın?
- I want to go to bed early.
- Erkenden yatmak istiyorum.
- If he had started walking early, he would have arrived by now.
- Erken yürümeye başlasaydı, şimdiye varmış olurdu.
- Since Tom and I were tired, we both went to bed early.
- Tom ve ben yorgun olduğumuz için ikimiz de erken yattık.
- You're leaving pretty early, aren't you?
- Çok erken gidiyorsun, değil mi?
- She showed up early for practice.
- O antrenmana erken geldi.
- Tom closed the store early today.
- Tom bugün dükkanı erken kapattı.
- Tom begged me to let him go home early.
- Tom eve erken gitmesine izin vermem için bana yalvardı.
- I allowed Tom to leave early today.
- Tom’un bugün erken çıkmasına izin verdim.
- It's unusual for Tom to be here so early.
- Tom'un bu kadar erken gelmesi alışılmadık bir durum.
- I might be there early.
- Ben erkenden orada olabilirim.
- What are you doing up so early?
- Bu kadar erken ne yapıyorsun?
- Tom didn't have to get up so early.
- Tom bu kadar erken kalkmak zorunda değildi.
- Early to bed, early to rise makes a man healthy, wealthy and wise.
- Erken yatmak, erken kalkmak bir insanı sağlıklı, zengin ve akıllı yapar.
- He should go to bed early tonight since he has a test tomorrow.
- Yarın sınavı olduğu için bu akşam erken yatmalı.
- Tom thought it would be a good idea to leave early.
- Tom erken gitmenin iyi bir fikir olacağını düşündü.
- You're home early, aren't you?
- Eve erken geldin, değil mi?
- I'm not here early.
- Erken gelmiyorum.
- Tom asked Mary if he could go home early.
- Tom, Mary'ye eve erken gidip gidemeyeceğini sordu.
- I took an early flight home.
- Eve erken döndüm.
- The guests have arrived early, but luckily I had already finished cooking.
- Misafirler erken gelmişti ama neyse ki yemeği çoktan bitirmiştim.
- It's still too early to get up.
- Kalkmak için vakit hâlâ çok erken.
- I'm glad we got here early.
- Erken geldiğimize sevindim.
- I didn't think Tom would be so early.
- Tom'un bu kadar erken geleceğini düşünmemiştim.
- It's relatively early.
- Daha çok erken.
- I need to leave early.
- Erken gitmem gerek.
- We shouldn't have gotten up so early.
- Bu kadar erken kalkmamalıydık.
- I took an early flight home.
- Eve erken bir uçakla döndüm.
- It's just so early.
- Gerçekten çok erken.
- He usually feels sleepy in the early afternoon.
- Öğlen erken saatlerde genelde uykusu gelir.
- In the summer months Tom has to water his garden early in the morning to keep the plants alive.
- Yaz aylarında Tom, bitkileri canlı tutmak için sabah erkenden bahçesini sulamak zorundadır.
- Tom shouldn't have left early.
- Tom erken çıkmamalıydı.
- I told Tom to get there early.
- Tom'a oraya erkenden varmasını söyledim.
- We went to the theater early to get good seats.
- İyi bir yer bulabilmek için tiyatroya erken gittik.
- You'll come back early, won't you?
- Erken döneceksin, değil mi?
- Tom said he was tired and wanted to go home early.
- Tom yorgun olduğunu ve eve erken gitmek istediğini söyledi.
- Tom left the office early.
- Tom ofisten erken ayrıldı.
- The fire department was able to retire early.
- İtfaiye erken emekli olabildi.
- It is still too early.
- Daha çok erken.
- I've decided to go home early today.
- Bugün eve erken gitmeye karar verdim.
- Tom should tell Mary to go home early.
- Tom, Mary'ye eve erken gitmesini söylemeli.
- I got home early.
- Eve erken gittim.
- Keep early hours.
- Erken kalk.
- He was granted permission to go home early.
- Eve erken gitmesi için izin verildi.
- He started to go to bed early.
- Erken yatmaya başladı.
- Let's go to the theater early so that we can get good seats.
- İyi koltuklar bulabilmek için tiyatroya erken gidelim.
- I should've told Tom why he wasn't supposed to leave early.
- Tom'a neden erken gitmemesi gerektiğini söylemeliydim.
- He went to bed early.
- O, yatmaya erken gitti.
- Do you mind if I leave early?
- Erken gitmemin sakıncası var mı?
- Is it all right if I leave early this afternoon?
- Bu öğleden sonra erken çıksam sorun olur mu?
- We ate an early lunch while we were at the mall.
- Alışveriş merkezindeyken erken bir öğle yemeği yedik.
- Let's go early, shall we?
- Erken gidelim, olur mu?
- I won't have to leave work early.
- İşten erken çıkmak zorunda kalmayacağım.
- We're closing early.
- Erken kapatıyoruz.
- Why don't you go home early today?
- Neden bugün eve erken gitmiyorsun?
- Tom left the office early today.
- Tom bugün ofisten erken ayrıldı.
- I admit I left early.
- Erken çıktığımı itiraf ediyorum.
- Early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise.
- Erken yatıp erken uyanmak insanı sağlıklı, varlıklı ve bilge yapar.
- Tom wasn't the only one who wanted to leave the party early.
- Partiden erken ayrılmak isteyen tek kişi Tom değildi.
- You didn't have to cum so early.
- O kadar erken boşalmak zorunda değildin.
- We had lunch early.
- Öğle yemeğini erken yedik.
- My boss would not let me leave work early.
- Patronum işten erken çıkmama izin vermiyor.
- Because he was tired, he went to bed early.
- O yorgun olduğu için, yatmaya erken gitti.
- The teacher allowed me to leave school early.
- Öğretmen okuldan erken ayrılmama izin verdi.
- Tom wouldn't leave early.
- Tom erken çıkmazdı.
- I won't have to leave work early.
- İşten erken ayrılmak zorunda kalmayacağım.
- I don't want to marry very early.
- Çok erken evlenmek istemem.
- We're here early.
- Buraya erken geldik.
- I promised Tom I'd be home early.
- Tom'a eve erken geleceğime söz verdim.
- Summer begins early in my country.
- Benim ülkemde yaz erken başlar.
- I think I might need to go home early.
- Sanırım eve erken gitmem gerekebilir.
- Tom goes to bed early.
- Tom erken yatar.
- Tom left Boston early Monday morning.
- Tom Pazartesi sabahı erkenden Boston'dan ayrıldı.
- I arrived early.
- Erken geldim.
- We need to get there early.
- Oraya erken gitmemiz gerekiyor.
- I'm really tired, so I'm going to go to bed early tonight.
- Çok yorgunum, o yüzden bu gece erken yatacağım.
- He instructed me to go to bed early.
- O bana erkenden yatağa gitmeyi öğretti.
- Tom rose early as always.
- Tom her zamanki gibi erken kalktı.
- Tom told Mary he left early.
- Tom Mary'e erken çıktığını söyledi.
- Tom will never leave early.
- Tom asla erken gitmez.
- Let's let the workers go home early today.
- Bırakalım da işçiler bugün evlerine erken gitsinler.
- Tom is home early.
- Tom eve erken geldi.
- Is it too early to call her?
- Onu aramak için çok mu erken?
- I went to bed early last night because I was really tired.
- Dün gece erken yattım çünkü çok yorgundum.
- Let's leave early.
- Erken çıkalım.
- The bus was two minutes early.
- Otobüs iki dakika erken geldi.
- You're the only one who wants to go home early today, aren't you?
- Bugün eve erken gitmek isteyen bir tek sen varsın, değil mi?
- I want permission to go home early.
- Eve erken gitmek için izin istiyorum.
- I think I'm going to turn in early.
- Sanırım erken yatacağım.
- Aren't you a little early?
- Biraz erken gelmedin mi?
- How early do I have to make a reservation to qualify for the discount?
- İndirimden yararlanmak için ne kadar erken rezervasyon yaptırmam gerekiyor?
- He left home early in the morning so he wouldn't miss the train.
- Treni kaçırmamak için sabah erkenden evden çıktı.
- We had an early lunch.
- Öğle yemeğini erken yedik.
- We didn't leave early.
- Biz erken çıkmadık.
- Do you always come to school this early?
- Okula her zaman bu kadar erken mi gelirsin?
- I've already asked Tom to leave early.
- Tom'dan zaten erken çıkmasını rica ettim.
- It's too early to decide.
- Karar vermek için çok erken.
- I told Tom I had to leave early.
- Tom'a erken gitmek zorunda olduğumu söyledim.
- I sometimes leave early.
- Bazen erken çıkıyorum.
- You're up early.
- Erken kalkıyorsun.
- The apple trees blossomed early this year.
- Elma ağaçları bu yıl erken çiçek açtı.
- Do you always come to work this early?
- İşe hep bu kadar erken mi gelirsin?
- Tom likes to be early.
- Tom erken gitmeyi sever.
- Is it too early to call him?
- Onu aramak için çok mu erken?
- Tom said that Mary often leaves early.
- Tom, Mary'nin genellikle erken çıktığını söyledi.
- In winter it gets dark early.
- Kışın hava erken kararır.
- They left early to catch the first train.
- İlk trene yetişmek için erken çıktılar.
- He goes to school early.
- Okula erken gidiyor.
- He should go to bed early tonight since he has a test tomorrow.
- Yarın sınavı olduğu için bu gece erken yatmalı.
- I got dressed early, but the workmen have not yet arrived.
- Ben erken giyindim ama işçiler henüz gelmedi.
- Tom could think of no reason why he needed to go home early.
- Tom eve erken gitmesi için hiçbir neden düşünemiyordu.
- Tom and Mary will be leaving for Australia early tomorrow morning.
- Tom ve Mary yarın sabah erkenden Avustralya'ya gidiyor olacaklar.
- I'm supposed to get to school early tomorrow morning.
- Yarın sabah erkenden okula gitmem gerekiyor.
- He's early, isn't he?
- Erken geldi, öyle değil mi?
- We eat early.
- Erken yemek yeriz.
- Tom said Mary was glad he got there early.
- Tom, Mary'nin oraya erken gittiği için memnun olduğunu söyledi.
- I want you to come back early.
- Senin erken dönmeni istiyorum.
- It's still a little early for snow.
- Kar yağması için biraz erken.
- You'll come back early, won't you?
- Erken geleceksin, değil mi?
- Sami left early.
- Sami erken çıktı.
- Early detection is the key.
- Erken teşhis anahtardır.
- Why did you get up so early?
- Niçin bu kadar erken kalktın?
- There were no customers, so we closed the store early.
- Hiç müşteri yoktu, bu yüzden mağazayı erken kapattık.
- Tom usually takes a three-hour nap in the early afternoon.
- Tom genellikle öğleden sonra erken saatlerde üç saat kestirir.
- Tom was tired, so he went to bed early.
- Tom yorgundu, o yüzden erken yattı.
- I wanted to go home early.
- Eve erken gitmek istedim.
- He goes to school early.
- O, okula erken gider.
- I left school early.
- Ben okulu erken bıraktım.
- He was very tired, so he went to bed early.
- Çok yorgundu, o yüzden erkenden yattı.
- It's always a good idea to arrive a few minutes early.
- Birkaç dakika erken gelmek her zaman iyi bir fikirdir.
- Tom always pays his rent early.
- Tom kirasını hep erken öder.
- Tom doesn't get up as early as I do.
- Tom benim kadar erken kalkmıyor.
- Tom got here early this morning.
- Tom bu sabah buraya erken geldi.
- You had better go to bed early.
- Yatmaya erken gitsen iyi olur.
- I went to bed early because I was tired.
- Yorgun olduğum için erkenden yatmaya gittim.
- I left home early so I wouldn't miss the train.
- Treni kaçırmamak için evden erken çıktım.
- Tom doesn't get up as early as I do.
- Tom benim kalktığım kadar erken kalkmaz.
- Tom wanted to be early.
- Tom erken gitmek istedi.
- When was the last time you left work early?
- En son ne zaman işten erken ayrıldınız?
- Neither Tom nor Mary got here early.
- Ne Tom ne de Mary buraya erken geldi.
- We'd better leave early.
- Erken çıksak iyi olur.
- Tom should've asked Mary if she could leave early.
- Tom, Mary'ye erken çıkıp çıkamayacağını sormalıydı.
- Since he was tired, he went to bed early.
- Yorgun olduğu için erkenden yatmaya gitti.
- Tom finished the quiz early.
- Tom sınavı erken bitirdi.
- It's too early to leave.
- Ayrılmak için çok erken.
- Since I was tired, I went to bed early.
- Yorgun olduğum için erkenden yattım.
- I took the cake out of the oven too early.
- Keki fırından çok erken çıkardım.
- Tom was tired, so he went to bed early.
- Tom yorgundu, bu yüzden erken yatmaya gitti.
- We never leave early.
- Asla erken çıkmayız.
- Tom was surprised to see Mary out jogging so early in the morning.
- Tom sabah çok erken saatte Mary'nin dışarıda koştuğunu gördüğüne şaşırmıştı.
- He is thinking about graduating early.
- Erken mezun olmayı düşünüyor.
- Tom has to leave early.
- Tom erken çıkmak zorunda.
- You're up early.
- Erken kalktın.
- Do we really want to eat pizza this early in the morning?
- Sabahleyin bu kadar erken saatte gerçekten pizza yemek istiyor muyuz?
- Fadil got early release on parole.
- Fadıl şartlı tahliyeyle erken salıverildi.
- It's too early to tell.
- Bunu söylemek için çok erken.
- Tom told Mary he had to go home early.
- Tom Mary'ye eve erken gitmesi gerektiğini söyledi.
- I started doing that early this morning.
- Bu sabah erkenden yapmaya başladım.
- I'd better leave early.
- Erken çıksam iyi olur.
- Make your airplane reservations early since flights fill up quickly around Christmas.
- Noel'e yakın uçuşlar çabuk dolduğu için rezervasyonlarınızı erken yapın.
- He gets up as early as five every morning.
- Her sabah beş gibi erken kalkıyor.
- Tom left early, and so did we.
- Tom erken çıktı, biz de öyle.
- You're actually early.
- Sen aslında erken geldin.
- It's too early.
- Çok erken.
- Tom wanted to go home early, but Mary didn't.
- Tom eve erken gitmek istedi ama Mary istemedi.
- I left too early.
- Ben çok erken çıktım.
- I'm going to clock out early today.
- Bugün işten erken çıkacağım.
- Tom is actually early.
- Tom aslında erken geldi.
- Are you going to bed early tonight?
- Bu gece erken yatacak mısın?
- I usually go to sleep very early.
- Genellikle çok erken yatmaya giderim.
- Tom said Mary should've left early.
- Tom, Mary'nin erken gitmesi gerektiğini söyledi.
- Tom said that he was planning on getting there early.
- Tom oraya erken gitmeyi planladığını söyledi.
- Why is Tom always so early?
- Tom neden her zaman bu kadar erken geliyor?
- She left home early in the morning for fear that she might miss the first train.
- İlk treni kaçırma korkusuyla sabah erkenden evden çıktı.
- I have to leave early today because I have to attend a funeral.
- Bugün katılmam gereken bir cenaze var, o yüzden erken çıkmak zorundayım.
- We didn't need to get here so early.
- Buraya bu kadar erken gelmemize gerek yoktu.
- Tom got home from work early today.
- Tom bugün işten eve erken geldi.
- I knew Tom would go home early today.
- Tom'un bugün eve erken gideceğini biliyordum.
- Tom has already told Mary to leave early.
- Tom, Mary'ye erken çıkmasını söyledi bile.
- You're thirty minutes early.
- Otuz dakika erken geldin.
- Tom told me he'll be here early today.
- Tom bana bugün erken geleceğini söyledi.
- Tom is up early.
- Tom erken kalktı.
- I also left early.
- Ben de erken çıktım.
- I went there early to get a good seat.
- İyi bir koltuk almak için oraya erken gittim.
- I hope Tom doesn't mind if I leave early.
- Umarım Tom erken çıkmamı sorun etmez.
- I'm going to turn in early tonight.
- Bu gece erken yatacağım.
- I've already told Tom not to leave early.
- Tom'a zaten erken gitmemesini söyledim.
- Hey, you're early.
- Hey, erken geldin.
- Please tell Tom to get here early.
- Lütfen Tom'a buraya erken gelmesini söyle.
- Quit smoking if you don't want to die early.
- Erken ölmek istemiyorsan sigarayı bırak.
- We need to get there early.
- Oraya erken gitmeliyiz.
- I usually go to sleep very early.
- Genelde çok erken yatarım.
- I got bored and left early.
- Sıkıldım ve erken çıktım.
- It's too early to do that.
- Bunu yapmak için çok erken.
- Children must go to bed early without watching television.
- Çocuklar televizyon izlemeden erken yatmalıdır.
- You're home early.
- Eve erken geldin.
- I should've left early.
- Erken çıkmalıydım.
- He goes to bed early but it takes him a long time to get to sleep.
- Erken yatar ama uyuması uzun zaman alır.
- We can't leave early.
- Erken gidemeyiz.
- In winter night falls early.
- Kışın gece erken düşer.
- I didn't expect you to get here this early.
- Bu kadar erken gelmeni beklemiyordum.
- You're home pretty early.
- Eve epey erken geldin.
- I could be wrong, but I think Tom wants to go home early.
- Yanılıyor olabilirim ama bence Tom eve erken gitmek istiyor.
- Would it be OK if I left work early today?
- Bugün işten erken ayrılmamın bir sakıncası var mı?
- Tom had a perfectly good reason for leaving early.
- Tom'un erken çıkmak için gayet iyi bir sebebi vardı.
- I told Tom that I needed to go home early today.
- Tom'a bugün eve erken gitmem gerektiğini söyledim.
- The teacher granted me permission to go home early.
- Öğretmen eve erken gitmek için bana izin verdi.
- We're back early.
- Erken döndük.
- Tom works from early in the morning until late at night every day.
- Tom her gün sabahın erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar çalışıyor.
- Tom and Mary are leaving for Australia early tomorrow morning.
- Tom ve Mary yarın sabah erken saatlerde Avustralya'ya gidiyorlar.
- Does he go to school early?
- O, okula erken gider mi?
- I was tired today so I went to bed early.
- Bugün yorgundum, o yüzden erkenden yatmaya gittim.
- I figured you might know why Tom left early.
- Tom'un niçin erken gittiğini bilebileceğini düşündüm.
- Let Tom leave early.
- Tom'un erken gitmesine izin ver.
- Tom's flight will be arriving early.
- Tom'un uçağı erken gelecek.
- I was tempted to go home early.
- Eve erken gitmeyi düşündüm.
- I'm glad we got here early.
- Buraya erken geldiğimize memnun oldum.
- I didn't get up as early as I usually do.
- Her zamanki kadar erken kalkmadım.
- We probably should've left early.
- Muhtemelen erken çıkmalıydık.
- The roses are blooming early this year.
- Güller bu yıl erken açıyor.
- I didn't really want to leave the party early, but something came up.
- Gerçekten partiden erken ayrılmak istemiyordum, ama bir şey çıktı.
- I went to bed early last night.
- Dün gece yatağa erken gittim.
- Tom has to go to bed early tonight.
- Tom bu gece erken yatmak zorunda.
- We had no customers, so we shut the shop early.
- Müşterimiz yoktu, bu yüzden mağazayı erken kapattık.
- Tom likes to play tennis early in the morning.
- Tom sabah erkenden tenis oynamayı seviyor.
- Tom worked from early in the morning until late at night.
- Tom sabahın erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar çalıştı.
- The crop suffered serious damage as a consequence of the early frost.
- Ekin erken donun bir sonucu olarak ciddi hasar gördü.
- You should get to bed early tonight.
- Bu gece erken yatmalısın.
- I know we're a little early.
- Biraz erken geldiğimizi biliyorum.
- What made you come here so early?
- Buraya bu kadar erken gelmenin sebebi nedir?
- I almost always arrive on time or a few minutes early.
- Neredeyse her zaman vaktinde ya da birkaç dakika erken gelirim.
- I told Tom to get there early.
- Erkenden orada olmasını söyledim Tom'a.
- Get up as early as you can.
- Olabildiğince erken kalk.
- I'll let you go home early.
- Eve erken gitmene izin vereceğim.
- He started early in the morning.
- Sabah erken kalktı.
- Tom didn't have to get up as early today as he usually does.
- Tom bugün her zamanki kadar erken kalkmak zorunda değildi.
- It is nice to take a walk early in the morning.
- Sabah erken yürüyüş yapmak güzel oluyor.
- Why are you early?
- Neden erken geldin?
- I go to bed early so I can get up to capture the sunrise.
- Erken yatıyorum ki gün doğumunu yakalayabileyim.
- Early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise.
- Erken yatıp ve erken kalkmak, bir adamı sağlıklı, varlıklı ve bilge yapar.
- I think it's a little too early to celebrate.
- Bence kutlamak için biraz erken.
- Why did you come so early?
- Neden bu kadar erken geldin?
- How early do you get up?
- Ne kadar erken kalkıyorsun?
- There were no customers, so we closed the shop early.
- Müşteri yoktu, biz de dükkanı erken kapattık.
- Did Tom get up early this morning?
- Tom bu sabah erken mi kalktı?
- Catching cancer early increases survival odds.
- Kanseri erken yakalamak hayatta kalma şansını arttırır.
- He left home early in the morning so he wouldn't miss the train.
- Treni kaçırmamak için sabah evden erken ayrıldı.
- I was tempted to skip class and go home early.
- Dersi asıp eve erken gitmeyi canım istedi.
- All that you have to do to get a good seat is to leave early.
- İyi bir koltuk kapmak için tek yapmanız gereken erken çıkmak.
- I wasn't having fun, so I went home early.
- Eğlenmiyordum, bu yüzden eve erken gittim.
- He arrived too early.
- O çok erken vardı.
- I'm not the only one who got here early.
- Buraya erken gelen tek kişi ben değilim.
- It's still too early to tell.
- Söylemek için hâlâ çok erken.
- Get up as early as you can.
- Kalkabildiğin kadar erken kalk.
- I went to bed early last night.
- Dün gece erken yattım.
- Today, I'm going to bed early.
- Bugün erken yatacağım.
- It's too early.
- Bu çok erken.
- I was hoping we could eat early tonight.
- Bu akşam erken yiyebileceğimizi umuyordum.
- All the students go home early on Saturday.
- Bütün öğrenciler cumartesi erkenden eve gidiyor.
- Did you have to get up very early this morning?
- Bu sabah çok erken kalmak zorunda mıydın?
- They rarely ever wake up this early.
- Nadiren bu kadar erken uyanırlar.
- Tom told Mary that she put up her Christmas decorations too early.
- Tom, Mary'ye Noel süslerini çok erken astığını söyledi.
- Don't give up too early.
- Erkenden vazgeçmeyin.
- Tom should go home early.
- Tom eve erken gitmeli.
- I won't need to come so early next time.
- Bir dahaki sefere bu kadar erken gelmeme gerek kalmayacak.
- Tom rarely comes home so early.
- Tom nadiren eve bu kadar erken gelir.
- You're here early today.
- Bugün erken gelmişsin.
- Don't come so early next time.
- Bir dahaki sefere bu kadar erken gelme.
- Tom went home early today.
- Tom bugün eve erken gitti.
- I shouldn't have left so early.
- Bu kadar erken çıkmamalıydım.
- I don't want to get married too early.
- Çok erken evlenmek istemiyorum.
- Do they get up early in the morning?
- Sabahları erken mi kalkıyorlar?
- It's too early to call Tom.
- Tom'u aramak için çok erken.
- He doesn't need to get up so early.
- Bu kadar erken kalkmasına gerek yok.
- Tom usually gets to school early.
- Tom genellikle okula erken gider.
- Tom certainly goes to bed early.
- Tom kesinlikle erken yatıyor.
- I agreed to leave early.
- Erken gitmeyi kabul ettim.
- I didn't know Tom would leave so early.
- Tom'un bu kadar erken gideceğini bilmiyordum.
- Tom asked us to arrive early.
- Tom erken gelmemizi istedi.
- Tom has already told Mary not to leave early.
- Tom, Mary'ye erken gitmemesini söyledi.
- Tom knows why Mary left early.
- Tom, Mary'nin neden erken çıktığını biliyor.
- Tom and Mary are a little early.
- Tom ve Mary biraz erken geldiler.
- Tom arrived half an hour early.
- Tom yarım saat erken vardı.
- I went home early.
- Eve erken gittim.
- Tom left school early.
- Tom okuldan erken ayrıldı.
- I'm going to clock out early today.
- Bugün erken çıkacağım.
- I had a slight headache, so I went to bed early.
- Hafif bir baş ağrım vardı bu yüzden erken yatmaya gittim.
- We'll dismiss class early today.
- Bugün dersi erken bitireceğiz.
- I left work early.
- İşten erken ayrıldım.
- We could have a problem if Tom shows up early.
- Tom erken gelirse bir sorunumuz olabilir.
- Tom asked his boss if he could leave early.
- Tom patronuna erken çıkıp çıkamayacağını sordu.
- I may leave early.
- Erken çıkabilirim.
- Did Tom and Mary leave early?
- Tom ve Mary erken mi ayrıldı?
- I got dressed early, but the workmen have not yet arrived.
- Erken giyindim ama işçiler daha gelmedi.
- I left too early.
- Çok erken ayrıldım.
- Tom told Mary that she put up her Christmas decorations too early.
- Tom, Mary'e onun Noel süslemelerini çok erken koyduğunu söyledi.
- Come to work early tomorrow.
- Yarın işe erken gel.
- Old people get up very early.
- Yaşlı insanlar çok erken kalkar.
- How early do you go to bed?
- Ne kadar erken yatmaya gidiyorsun?
- I'm still not used to getting up so early.
- Bu kadar erken kalkmaya hâlâ alışamadım.
- We agreed to start early the next morning.
- Ertesi sabah erkenden yola çıkmaya karar verdik.
- It will be difficult for him to get up so early.
- Bu kadar erken kalkmak onun için zor olacak.
- I'm sure Tom wouldn't have come this early if Mary hadn't asked him to.
- Eğer Mary istemeseydi eminim Tom bu kadar erken gelmezdi.
- She said she was tired and consequently would go home so early.
- Yorgun olduğunu ve bu yüzden eve bu kadar erken gideceğini söyledi.
- Tom might not be the only one who wants to go home early.
- Tom eve erken gitmek isteyen tek kişi olmayabilir.
- She was able to be ready early this morning, because she finished packing last night.
- Dün gece toplanmayı bitirdiği için bu sabah erkenden hazır olabildi.
- I was a little early.
- Biraz erken geldim.
- May I leave school early today?
- Bugün okuldan erken ayrılabilir miyim?
- I'm glad I got there early.
- Buraya erken geldiğime sevindim.
- Fadil got early release on parole.
- Fadıl şartlı tahliye ile erkenden serbest kaldı.
- The boss wouldn't let us go home early.
- Patron eve erken gitmemize izin vermedi.
- Tom was a bit early.
- Tom biraz erken geldi.
- Tom might leave early.
- Tom erken çıkabilir.
- It would be nice if you could get here a little early.
- Buraya biraz erken gelebilirsen güzel olur.
- Tom allowed Mary to leave early.
- Tom, Mary'nin erken çıkmasına izin verdi.
- Why do you want to go home early?
- Neden eve erken gitmek istiyorsun?
- The teacher didn't permit me to leave early.
- Öğretmen erken çıkmama izin vermedi.
- I thought I told you that you should get to the concert early.
- Konsere erken gitmen gerektiğini söylediğimi sanıyordum.
- I think you ought to let Tom go home early.
- Sanırım Tom'un eve erken gitmesine izin vermelisin.
- It's too early to tell if we were successful or not.
- Başarılı olup olmadığımızı söylemek için henüz çok erken.
- I arrived there too early.
- Oraya çok erken vardım.
- I think it would be a good idea to go home early.
- Sanırım eve erken gitmek iyi bir fikir olacaktı.
- I don't often leave early.
- Ben genelde erken çıkmam.
- The prisoner asked to be released early.
- Mahkum erken tahliye edilmek istedi.
- It's still too early.
- Hâlâ çok erken.
- I feel like going to bed early tonight.
- Bu gece erken yatmak istiyorum.
- It's very early.
- Bu çok erken.
- Tom might go home early today.
- Tom bugün eve erken gidebilir.
- I think Tom didn't have to leave so early.
- Bence Tom'un bu kadar erken çıkmasına gerek yoktu.
- Tom and I weren't the only ones who wanted to leave the party early.
- Partiden erken ayrılmak isteyen sadece Tom ve ben değildik.
- I'm sorry for dragging you out of bed so early in the morning.
- Sabahleyin seni bu kadar erken yataktan dışarıya sürüklediğim için üzgünüm.
- Would you mind if I left a little early?
- Biraz erken çıksam sorun olur mu?
- Tom got home from work early today.
- Tom bugün işten eve erken döndü.
- You're here early, aren't you?
- Buraya erken geldin değil mi?
- You didn't need to come here so early.
- Buraya bu kadar erken gelmene gerek yoktu.
- I go to bed very early.
- Çok erken yatarım.
- I left school early.
- Okuldan erken ayrıldım.
- Tom went to work early.
- Tom işe erken giderdi.
- Tom is the only one who wants to go home early.
- Eve erken gitmek isteyen tek kişi Tom.
- You should start as early as possible.
- Mümkün olduğunca erken başlamalısın.
- Tom left work early.
- Tom işten erken çıktı.
- You don't have to get up so early.
- O kadar erken kalkmana gerek yok.
- I finished all my work early.
- Bütün işlerimi erken bitirdim.
- You're early again.
- Yine erken geldin.
- Tom didn't have to get up as early as he did.
- Tom o kadar erken kalkmak zorunda değildi.
- I got there early and had the whole swimming pool to myself.
- Oraya erken gittim ve bütün yüzme havuzu bana kaldı.
- I've always fed my dogs in the early evening.
- Köpeklerimi her zaman akşamın erken saatlerinde besledim.
- The teacher granted me permission to go home early.
- Öğretmen eve erken gitmem için bana izin verdi.
- Everybody came to work early today.
- Bugün herkes işe erken geldi.
- You can go out, as long as you promise to be back early.
- Erken dönmeye söz verdiğin sürece, dışarı çıkabilirsin.
- You told Tom to go to bed early, didn't you?
- Tom'a erkenden yatağa gitmesini söyledin, değil mi?
- Tom had to go home early.
- Tom eve erken gitmek zorundaydı.
- Do you mind if I go home early?
- Eve erken dönmemde bir sakınca var mı?
- I got back to Boston early this morning.
- Bu sabah erkenden Boston'a döndüm.
- You don't need to get here so early.
- Buraya bu kadar erken gelmene gerek yok.
- I go to bed early so I can get up to capture the sunrise.
- Güneşin doğuşunu yakalayabilmek için erken yatarım.
- Tom is almost always early.
- Tom hemen hemen her zaman erken gelir.
- I arrived too early.
- Çok erken geldim.
- I'm going to turn in early tonight.
- Bu akşam erken yatacağım.
- It's still very early.
- Daha çok erken.
- It happened early last week.
- Geçen hafta erken saatlerde oldu.
- It's a little early to celebrate.
- Kutlama yapmak için biraz erken.
- I'm still not used to getting up so early in the morning.
- Ben hâlâ sabahleyin çok erken kalkmaya alışkın değilim.
- I didn't get up as early as I usually do.
- Genelde kalktığım kadar erken kalkmadım.
- Why are you so early?
- Niye bu kadar erkencisin?
- Birds sing early in the morning.
- Kuşlar sabah erken öterler.
- Tom must've left early.
- Tom erken gitmiş olmalı.
- I wasn't having fun, so I went home early.
- Ben eğlenmiyordum, bu yüzden eve erken gittim.
- I wasn't early.
- Ben erken gelmedim.
- I hope Tom gets here early.
- Tom'un buraya erken geleceğini umuyorum.
- My son took an early interest in politics.
- Oğlum politikaya erken ilgi duymaya başladı.
- I'm really tired and want to go to bed early.
- Ben gerçekten yorgunum ve erken uyumak istiyorum.
- We ate lunch early.
- Biz öğle yemeğini erken yedik.
- I went to the theater early so I could get a good seat.
- İyi bir yer bulabilmek için tiyatroya erken gittim.
- Today, I got up very early.
- Bugün çok erken kalktım.
- Tom got here early.
- Tom buraya erken geldi.
- We're back early.
- Erken geldik.
- Tom went home early.
- Tom eve erken gitti.
- How early do I have to make a reservation to qualify for the discount?
- İndirime hak kazanmak için ne kadar erken rezervasyon yapmalıyım?
- Tom's parents came home early.
- Tom'un ailesi erken eve geldi.
- Because of the bad weather, my piano teacher suggested that I go home early.
- Piyano hocam kötü hava nedeniyle erkenden eve gitmemi tavsiye etti.
- Tom is back early, isn't he?
- Tom erken döndü, değil mi?
- Do you think Tom will go home early?
- Sence Tom eve erken mi gidecek?
- He expected to leave early in the morning, but he overslept.
- Sabah erkenden çıkmayı umuyordu ama uyuyakalmış.
- I know you left early.
- Erken çıktığını biliyorum.
- Are you really leaving work early today?
- Bugün gerçekten işten erken mi çıkıyorsun?
- Tom left early this morning, so he should be in Boston by now.
- Tom bu sabah erkenden yola çıktı, yani şimdiye Boston'da olmalıydı.
- He went to bed early.
- Erken yattı.
- I wonder if you'd let me leave early today.
- Bugün erken gitmeme izin verip vermeyeceğini merak ediyorum.
- Tom's interest in sports began early.
- Tom'un spora ilgisi erken başladı.
- I went to bed early last night because I was really tired.
- Dün gece erken yatmaya gittim çünkü gerçekten çok yorgundum.
- Is it too early to call Tom?
- Tom'u aramak için çok erken mi?
- When she woke next morning, very early, it was still dark.
- Ertesi sabah çok erken uyandığında hava hâlâ karanlıktı.
- Tom's flight will be arriving early.
- Tom'un uçuşu erken gelecek.
- I'm very tired and want to go to bed early.
- Çok yorgunum ve erken yatmak istiyorum.
- I actually left early.
- Aslında erken çıktım.
- I was very tired so I went to bed early.
- Çok yorgundum, bu yüzden erkenden yattım.
- Tom is twenty minutes early.
- Tom yirmi dakika erken geldi.
- Tom arrived three minutes early.
- Tom üç dakika erken geldi.
- Tom went to see Mary early yesterday morning.
- Tom dün sabah erkenden Mary'yi görmeye gitti.
- You've already decided to leave early, haven't you?
- Zaten erken gitmeye karar verdiniz, değil mi?
- Tom went to bed early.
- Tom erken yatmaya gitti.
- Jane goes to bed early and gets up early.
- Jane erken yatıyor ve erken kalkıyor.
- You have only to leave early to get a good seat.
- İyi bir yer kapmak için erken çıkmanız yeterli.
- May I leave early today?
- Bugün erken gidebilir miyim?
- Tom enjoys taking a nap in the early afternoon.
- Tom öğleden sonra erken saatlerde kestirmekten hoşlanır.
- I want to get a good seat, so I plan to arrive early.
- İyi bir yer kapmak istiyorum, bu yüzden erken gelmeyi planlıyorum.
- If it's all right with you, I'll go home early today.
- Eğer senin için de uygunsa, bugün eve erken gideceğim.
- You're a little early.
- Biraz erken geldiniz.
- I hope you don't mind if I leave early.
- Umarım erken çıkmamın bir sakıncası yoktur.
- To keep early hours is fundamental to good health.
- Erken kalkmak iyi sağlık için esastır.
- Tom must leave early.
- Tom erken çıkmalı.
- Bill got up so early that he caught the first train.
- Bill o kadar erken kalktı ki, ilk treni yakaladı.
- Maybe Tom left early.
- Belki Tom erken çıkmıştır.
- Come as early as possible.
- Mümkün olduğu kadar erken gel.
- I shouldn't have left so early.
- Çok erken çıkmamalıydım.
- Tom is always early.
- Tom her zaman erken gelir.
- Most people have great disinclinations to get out of bed early, even if they have to.
- İnsanların çoğu bunu yapmak zorunda olsalar bile yataktan erken kalkma konusunda çok isteksizdirler.
- Tom got up an hour early.
- Tom bir saat erken kalktı.
- I think it's still too early to celebrate.
- Sanırım kutlamak için hala çok erken.
- We had an early lunch at school.
- Okulda öğle yemeğini erken yedik.
- Arriving early is good.
- Erken gelmek iyidir.
- Tom came three hours early.
- Tom üç saat erken geldi.
- It's too early to say.
- Söylemek için çok erken.
- I'd better leave early.
- Erken gitsem iyi olacak.
- You're very early.
- Çok erkencisin.
- Apart from a couple of early setbacks, the project is progressing well.
- Birkaç erken aksamanın dışında proje iyi ilerliyor.
- Tom said that he wasn't planning on getting there early.
- Tom oraya erken gitmeyi planlamadığını söyledi.
- It's still early.
- Hala erken.
- I wonder whether Tom really left early.
- Acaba Tom gerçekten erken mi ayrıldı?
- Tom's parents returned a day early from their vacation.
- Tom'un ebeveynleri tatillerinden bir gün erken döndü.
- I'm going to have to go home early today.
- Bugün eve erken gitmek zorunda kalacağım.
- I'm going to bed early tonight.
- Bu gece erken yatacağım.
- I wonder if you'd let me leave early today.
- Acaba bugün erken çıkmama izin verir misin?
- Tom left the party early.
- Tom partiden erken ayrıldı.
- I often leave early.
- Sık sık erken çıkarım.
- Tom told Mary to go home early.
- Tom Mary'ye eve erken gitmesini söyledi.
- Tom asked me to go home early.
- Tom benden eve erken gitmemi istedi.
- Does he go to school early?
- Okula erken mi gidiyor?
- You could've gone home early yesterday if you'd wanted to.
- Eğer isterseydin dün eve erken gidebilirdin.
- Tom had no idea why Mary left early.
- Tom'un Mary'nin niçin erken gittiğine dair hiçbir fikri yoktu.
- I think that I came too early.
- Çok erken geldiğimi düşünüyorum.
- You're here awfully early today.
- Bugün çok erken geldin.
- I saw you leave early.
- Erken çıktığını gördüm.
- Tom likes sitting on the beach in the early morning.
- Tom sabahın erken saatlerinde sahilde oturmayı sever.
- Tom is back early.
- Tom erken döndü.
- Tom told me he was going to go home early today.
- Tom bana bugün eve erken gideceğini söyledi.
- Tom could think of no reason why he needed to go home early.
- Tom eve erken gitmesi gerektiğine dair hiçbir neden düşünemiyordu.
- She had an early breakfast.
- Erken kahvaltı yaptı.
- Tom hadn't expected Mary to come so early in the morning.
- Tom, Mary'nin sabahın bu erken saatinde gelmesini beklemiyordu.
- Tom's interest in drawing began early.
- Tom'un çizime olan ilgisi erken başladı.
- They arrived half an hour early.
- Yarım saat erken geldiler.
- You're here awfully early today.
- Bugün çok erken buradasın.
- You should've left early.
- Erken çıkmalıydın.
- Tom doesn't need to come so early next time.
- Tom'un bir dahaki sefere bu kadar erken gelmesine gerek yok.
- You told Tom to go to bed early, didn't you?
- Tom'a erken yatmasını söyledin, değil mi?
- I'm back early.
- Erken döndüm.
- I hope Tom leaves early.
- Umarım Tom erken gider.
- Tom won't be able to get up that early.
- Tom o kadar erken kalkamayacak.
- Having a slight headache, I went to bed early.
- Hafif bir baş ağrısıyla erkenden yattım.
- Since Tom and I were tired, we both went to bed early.
- Tom ve ben yorgun olduğumuz için ikimiz de erkenden yattık.
- We don't often leave early.
- Genelde erken çıkmayız.
- I know it's early.
- Erken olduğunu biliyorum.
- Tom was up early.
- Tom erken kalktı.
- We weren't expecting you this early.
- Seni bu kadar erken beklemiyorduk.
- Who told Tom that he could leave early?
- Tom'a erken gidebileceğini kim söyledi?
- It's still too early.
- Daha çok erken.
- It's unusual for Tom to be here so early.
- Tom'un bu kadar erken burada olması alışılmadık.
- Tom was a bit early.
- Tom biraz erkenciydi.
- You should go to bed early.
- Erken yatmalısın.
- Tom needs to leave early today.
- Tom'un bugün erken gitmesi gerekiyor.
- We've got to leave early.
- Erken gitmeliyiz.
- Tom advised us to leave early.
- Tom erken gitmemizi tavsiye etti.
- Tom got home early today.
- Tom bugün eve erken geldi.
- Early to bed and early to rise makes a man healthy, wealthy and wise.
- Erken yatıp erken kalkmak insanı sağlıklı, zengin ve bilge yapar.
- I don't get up as early as Tom.
- Ben Tom kadar erken kalkmam.
- I promised Tom I'd be home early.
- Tom'a erken evde olacağıma söz verdim.
- Tom worked from early in the morning until late at night.
- Tom sabahın erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar çalışırdı.
- We suggest you get there early.
- Oraya erken gitmenizi öneririz.
- Why did Tom leave so early?
- Tom neden bu kadar erken ayrıldı?
- Tom told me to go home early.
- Tom bana eve erken gitmemi söyledi.
- We're actually early.
- Aslında erkenciyiz.
- Tom had an early breakfast.
- Tom erken bir kahvaltı aldı.
- I was wondering if I could go home early today.
- Bugün eve erken gidip gidemeyeceğimi merak ediyordum.
- Tom and Mary are leaving for Australia early tomorrow morning.
- Tom ve Mary yarın sabah erkenden Avustralya'ya gidiyorlar.
- Old people get up very early.
- Yaşlı insanlar çok erken kalkarlar.
- You don't have to get up so early tomorrow.
- Yarın bu kadar erken kalkmana gerek yok.
- It's still too early to go to sleep.
- Uyumaya gitmek için hâlâ çok erken.
- Why is Tom early?
- Tom neden erken geldi?
- You can go home early if you want.
- İstersen eve erken gidebilirsin.
- Tom is very early.
- Tom çok erken.
- I'll try my best to arrive early.
- Erken gelmek için elimden geleni yapacağım.
- I think I'll go to bed early tonight.
- Sanırım bu gece erken yatacağım.
- I promise to come back early.
- Erken dönmek için söz veriyorum.
- Tom goes to bed early and gets up early.
- Tom erken yatıp, erken kalkar.
- Tom closed the store early and went home because he wasn't feeling well.
- Tom iyi hissetmediği için mağazayı erken kapattı ve eve gitti.
- Tom didn't need to get up as early as he did.
- Tom'un o kadar erken kalkmasına gerek yoktu.
- Tom didn't need to get here so early.
- Tom'un buraya bu kadar erken gelmesine gerek yoktu.
- Tom always seems to be early.
- Tom her zaman erken gibi görünüyor.
- I'm sorry Tom had to leave so early.
- Tom'un bu kadar erken ayrılmak zorunda kalmasına üzüldüm.
- Apparently, it's not too early to apply.
- Görünüşe göre, başvurmak için çok erken değil.
- There were no customers, so we closed the store early.
- Hiç müşteri yoktu, bu yüzden dükkanı erken kapattık.
- You're the only one who wants to go home early today, aren't you?
- Bugün eve erken gitmek isteyen tek kişi sensin, değil mi?
- I know we're a little early.
- Biraz erken olduğumuzu biliyorum.
- Did you have to get up very early this morning?
- Bu sabah çok erken kalkmak zorunda mıydın?
- Tom lost his son early last year.
- Tom geçen yıl oğlunu erken kaybetti.
- We'll eat dinner early today.
- Bu akşam yemeği erken yiyeceğiz.
- Tom left early to catch the first train.
- Tom ilk trene yetişmek için erken çıktı.
- We hit the hay early in order to get up at dawn.
- Şafak vaktinde kalkmak için erken yattık.
- Fadil woke up very early in the morning.
- Fadıl sabahleyin çok erken uyandı.
- I told Tom I had to leave early.
- Tom'a erken çıkmam gerektiğini söyledim.
- Why don't you go home early today?
- Niçin bugün eve erken gitmiyorsun?
- We seem to have arrived a few minutes early.
- Birkaç dakika erken geldik gibi görünüyor.
- I'll try to arrive early.
- Erken gelmeye çalışacağım.
- He was tired, so he went to bed early.
- Yorgundu, bu yüzden yatmaya erken gitti.
- We shouldn't leave early.
- Erken çıkmamalıyız.
- You've arrived too early.
- Çok erken geldin.
- Tom came back early.
- Tom erken geri geldi.
- Sami went to bed early that night.
- Sami o gece erken yattı.
- He started to go to bed early.
- O yatmaya erken gitmeye başladı.
- Tom knows why you left early.
- Tom neden erken çıktığını biliyor.
- Why did you come this early?
- Neden bu kadar erken geldin?
- I never leave early.
- Ben asla erken çıkmam.
- I left home early so I wouldn't miss the train.
- Treni kaçırmayayım diye evden erken çıktım.
- I'll go to bed early.
- Erken yatacağım.
- You said that you were planning on leaving early today.
- Bugün erken çıkmayı planladığını söylemiştin.
- Tom said that Mary wasn't planning on getting there early.
- Tom, Mary'nin oraya erken gitmeyi planlamadığını söyledi.
- I told Tom he should leave early.
- Tom'a erken gitmesi gerektiğini söyledim.
- Tom told Mary he had to go home early.
- Tom Mary'ye eve erken gitmek zorunda olduğunu söyledi.
- It is nice to take a walk early in the morning.
- Sabahın erken saatlerinde yürüyüş yapmak güzeldir.
- Tom isn't used to getting up so early.
- Tom bu kadar erken kalkmaya alışık değil.
- We're a little early.
- Biz biraz erkenciyiz.
- Tom, who was always early, was there already.
- Her zaman erken gelen Tom çoktan oradaydı.
- Even though Tom left home early today, he was late for work.
- Tom bugün evden erken çıkmasına rağmen işe geç kaldı.
- I didn't let them go home early.
- Eve erken gitmelerine izin vermedim.
- I go home early every day.
- Her gün eve erken giderim.
- Early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise.
- Erken yatmak ve erken kalkmak insanı sağlıklı, zengin ve bilge yapar.
- I went there early so I could get a good seat.
- Oraya erken gittim, böylece iyi bir koltuk alabildim.
- You're up early today.
- Bugün erken kalkmışsın.
- There are usually never many cars on the road this early in the morning.
- Sabahın bu erken saatlerinde yolda genellikle fazla araba olmaz.
- Why did Tom go home early?
- Tom neden eve erken gitti?
- I'm a little early.
- Biraz erkenciyim.
- Fadil had to be up early in the morning.
- Fadıl sabah erken kalkmak zorundaydı.
- Do you think Tom will get here early?
- Sence Tom buraya erken gelir mi?
- Sorry for calling you so early.
- Bu kadar erken aradığım için özür dilerim.
- Would you mind if I left early?
- Erken çıksam sorun olur mu?
- I had an early lunch.
- Erken bir öğle yemeği yedim.
- Why is Tom so early?
- Tom neden bu kadar erken geldi?
- I shouldn't have gotten up so early.
- O kadar erken kalkmamalıydım.
- We'll leave early.
- Erken çıkacağız.
- I usually get to work about ten minutes early.
- Genelde işe on dakika erken gelirim.
- All the early flowers were bitten by the frost.
- Erken açan tüm çiçekleri don vurdu.
- Let's go home early.
- Eve erken gidelim.
- It would be nice if you could get here a little early.
- Buraya biraz erken gelebilirseniz iyi olurdu.
- Tom made his children go to bed early.
- Tom çocuklarını erken yatırırdı.
- I went to the theater early to get a good seat.
- İyi bir yer kapmak için tiyatroya erken gittim.
- There are people who don't like to go to bed early.
- Erken yatmayı sevmeyen insanlar vardır.
- It's a bit early to celebrate.
- Kutlamak için biraz erken.
- They took off from Arlanda early in the morning.
- Sabah erkenden Arlanda'dan yola çıktılar.
- Tom won't leave early.
- Tom erken çıkmayacak.
- Tom expected Mary to leave early.
- Tom Mary'nin erken gitmesini bekliyordu.
- He usually feels sleepy in the early afternoon.
- Genellikle öğleden sonra erken saatlerde uykusu gelir.
- I'm home early.
- Eve erken geldim.
- Snow fell early this winter.
- Bu kış kar erken yağdı.
- I'm happy we left early.
- Erken çıktığımız için mutluyum.
- Tom left early today.
- Tom bugün erken çıktı.
- Tom doesn't need to get up so early tomorrow.
- Tom'un yarın erken kalkmasına gerek yok.
- Tom rose early as always.
- Tom her zamanki gibi erkenden kalktı.
- I left home early because I didn't want to miss the train.
- Treni kaçırmak istemediğim için evden erken çıktım.
- Didn't I tell you that you needed to get there early?
- Oraya erken gitmen gerektiğini söylemedim mi?
- Since you look tired, you had better go to bed early.
- Yorgun göründüğün için, yatmaya erken gitsen iyi olur.
- I set out early so as to catch the first train.
- İlk trene yetişebilmek için erken çıktım.
- You're not the only one here who wants to go home early.
- Burada eve erken gitmek isteyen tek kişi sen değilsin.
- Would you mind if I left a little early?
- Biraz erken gidebilir miyim?
- Did Tom leave early?
- Tom erken mi çıktı?
- Tom must've left early.
- Tom erken çıkmış olmalı.
- Go early in order to get a good seat.
- İyi bir yer kapmak için erken gidin.
- We got there early.
- Oraya erken vardık.
- I can come in early.
- Ben erken gelebilirim.
- Tom discreetly left the party early.
- Tom gizlice partiden erken ayrıldı.
- Tom says he wants to go home early.
- Tom eve erken gitmek istediğini söylüyor.
- Would you mind if we left a little early?
- Azıcık erken ayrılsak senin için bir sakıncası olur mu?
- I'm not going to let Tom go home early.
- Tom'un eve erken gitmesine izin vermeyeceğim.
- I'd get to bed early tonight if I were you.
- Yerinde olsam bu gece erken yatardım.
- I have to get up pretty early tomorrow.
- Yarın oldukça erken kalkmak zorundayım.
- I'd intended to be here early today.
- Bugün buraya erken gelmeye niyet ettim.
- I wasn't early.
- Erken gelmedim.
- We'd better leave early.
- Erken gitsek daha iyi olur.
- Since I was tired, I went to bed early.
- Yorgun olduğum için, erkenden yatmaya gittim.
- How could Tom be late for work if he left home early?
- Tom evden erken çıktıysa işe nasıl geç kalabilir?
- Early to bed and early to rise, makes a man healthy, wealthy and wise.
- Erkenden uyumak ve erken kalkmak bir adamı sağlıklı, zengin ve bilge yapar.
- I know why you left early.
- Neden erken gittiğini biliyorum.
- Why are you early?
- Neden erkencisin?
- I'm sure Tom will leave early.
- Tom'un erken çıkacağına eminim.
- Where are you all going so early in the morning?
- Sabahleyin bu kadar erken hepiniz nereye gidiyorsunuz?
- I want to arrive at Kennedy Airport early in the afternoon.
- Öğleden sonra erkenden Kennedy Havaalanı'na varmak istiyorum.
- It's too early to tell yet.
- Henüz konuşmak için çok erken.
- We'd better get ready early because the train won't wait.
- Erken hazırlansak iyi olur çünkü tren beklemez.
- You're thirty minutes early, aren't you?
- Otuz dakika erken geldin, değil mi?
- In the valley, the violets came out early.
- Vadide menekşeler erken açtı.
- Tom asked me if he could go home early today.
- Tom bana bugün eve erken gidip gidemeyeceğini sordu.
- I wake up very early.
- Çok erken kalkıyorum.
- Tom wanted to go home early.
- Tom eve erken gitmek istiyordu.
- You don't get up as early as your sister.
- Sen kız kardeşin kadar erken kalkmazsın.
- He started early in the morning.
- O, sabahın erken saatlerinde başladı.
- I've got to leave early.
- Erken çıkmam gerekiyor.
- I left school early.
- Okulu erken bıraktım.
- I got here thirty minutes early.
- Buraya otuz dakika erken vardım.
- Tom is always early, isn't he?
- Tom her zaman erken gelir, değil mi?
- You arrived too early.
- Çok erken geldin.
- He works from early in the morning until late at night every day.
- Her gün sabahın erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar çalışıyor.
- Would you mind if I left a little early?
- Biraz erken çıkabilir miyim?
- I got there early and was able to get a seat in front.
- Oraya erken gittim ve ön tarafta bir koltuk bulabildim.
- She advised him to go home early.
- Eve erken gitmesini tavsiye etti.
- You're very early.
- Sen çok erken geldin.
- Both Tom and Mary went home early yesterday.
- Hem Tom hem de Mary dün eve erken gittiler.
- Why did Tom come back home so early?
- Tom eve neden bu kadar erken döndü?
- He left early.
- Erken çıktı.
- I didn't expect you to get here this early.
- Bu kadar erken buraya gelmeni beklemiyordum.
- Tom showed up early for class.
- Tom derse erken geldi.
- I don't usually get here this early.
- Ben genellikle bu kadar erken gelmem.
- Why are you up so early?
- Neden bu kadar erken kalktın?
- Tom left Boston early on Monday morning.
- Tom Pazartesi sabahı erkenden Boston'dan ayrıldı.
- I'm going to hit the sack early.
- Erkenden yatacağım.
- Tom asked Mary many times to let him go home early, but she wouldn't let him.
- Tom birçok kez Mary'den eve erken gitmesine izin vermesini istedi ama Mary buna izin vermedi.
- It's too early for lunch.
- Öğle yemeği için çok erken.
- You've arrived very early.
- Çok erken geldin.
- I don't want to get there too early.
- Oraya fazla erken gitmek istemiyorum.
- You're very early this morning.
- Bu sabah çok erkencisin.
- Does Tom know why you left early?
- Tom neden erken çıktığını biliyor mu?
- Tom didn't want to get up so early.
- Tom bu kadar erken kalkmak istemedi.
- I ate an early lunch, so I'm pretty hungry now.
- Öğle yemeğini erken yemiştim, bu yüzden şimdi oldukça açım.
- We suggest you get there early.
- Biz oraya erken gitmenizi öneririz.
- I'm very tired and want to go to bed early.
- Çok yorgunum ve erkenden yatmak istiyorum.
- We'll try to be there early.
- Biz erkenden orada olmaya çalışacağız.
- Both Tom and Mary left early.
- Tom ve Mary erken çıktılar.
- Because he was tired, he went to bed early.
- Yorgun olduğu için erken yattı.
- Tom and Mary will be leaving for Australia early tomorrow morning.
- Tom ve Mary yarın sabah erken saatlerde Avustralya'ya yola çıkıyor olacaklar.
- I've never woken up this early.
- Hiç bu kadar erken uyanmamıştım.
- She was able to be ready early this morning, because she finished packing last night.
- O dün gece valizini hazırlamayı bitirdiğinden dolayı bu sabah erken hazırlanabildi.
- Tom and Mary both left the office early today.
- Tom ve Mary bugün ofisten erken ayrıldılar.
- It's still too early to talk about this now.
- Bunu konuşmak için henüz çok erken.
- Picasso's early works have been exhibited at this hall.
- Picasso'nun erken eserleri bu salonda sergilenmektedir.
- We're leaving early tomorrow morning.
- Yarın sabah erkenden yola çıkıyoruz.
- I should've told Tom why he wasn't supposed to leave early.
- Tom'a neden erken çıkmaması gerektiğini söylemeliydim.
- It's still a little early to eat lunch.
- Öğle yemeği yemek için hâlâ biraz erken.
- It's too early to go to bed.
- Yatmak için çok erken.
- Tom said Mary often leaves early.
- Tom, Mary'nin genellikle erken çıktığını söyledi.
- She woke up in the early morning.
- O, sabahın erken saatlerinde uyandı.
- Because of my lack of sleep I'm going to bed early tonight.
- Uykusuzluğum yüzünden bu gece erken yatacağım.
- Tom doesn't get up as early as Mary.
- Tom, Mary kadar erken kalkmıyor.
- Tom has been busy since this early this morning.
- Tom sabahın erken saatlerinden beri meşguldü.
- I didn't really want to leave the party early, but something came up.
- Aslında partiden erken ayrılmak istemiyordum ama bir işim çıktı.
- I shouldn't have gotten up so early.
- Bu kadar erken kalkmamalıydım.
- She went to bed early.
- Erkenden yatağa girdi.
- Tom said that he needed to go home early.
- Tom eve erken gitmesi gerektiğini söyledi.
- You're an hour early, aren't you?
- Bir saat erken geldin, değil mi?
- Actually, we're a little early.
- Aslında, biraz erkenciyiz.
- What has brought you here so early?
- Seni buraya bu kadar erken getiren ne?
- The crop suffered serious damage as a consequence of the early frost.
- Erken don nedeniyle ürün ciddi zarar gördü.
- To keep early hours will do you much good.
- Erken kalkmak size çok iyi gelecektir.
- Tom doesn't yet know Mary left early.
- Tom henüz Mary'nin erken çıktığını bilmiyor.
- Why are you so early?
- Neden bu kadar erkencisin?
- It's still too early to tell.
- Bunu söylemek için henüz çok erken.
- Both Tom and Mary went home early yesterday.
- Tom ve Mary dün eve erken gittiler.
- Being tired, she went to bed early.
- Yorgun olduğu için erken yattı.
- It's still too early in the morning to visit anybody.
- Birini ziyaret etmek için daha çok erken.
- He arrived very early this morning.
- Bu sabah çok erken geldi.
- I'd rather be too early than to be too late.
- Çok geç kalmaktansa çok erken kalmayı tercih ederim.
- We need not have eaten breakfast so early.
- Kahvaltıyı bu kadar erken yapmamalıydık.
- I want you to come back early.
- Erken gelmeni istiyorum.
- Tom said that Mary left early.
- Tom, Mary'nin erken çıktığını söyledi.
- Tom won't be able to get up that early.
- Tom o kadar erken kalkamaz.
- Tom went to bed early because he had an early start the next day.
- Tom erkenden yattı çünkü ertesi gün erken kalkması gerekiyordu.
- You should go to bed early.
- Yatmaya erken gitmelisin.
- I knew Tom would leave early.
- Tom'un erken çıkacağını biliyordum.
- Why did Tom come back home so early?
- Tom neden eve bu kadar erken döndü?
- I wasn't the only one who wanted to leave the party early.
- Partiden erken ayrılmak isteyen tek kişi ben değildim.
- I think it would be a good idea to go home early.
- Bence eve erken gitmek iyi bir fikir olabilir.
- I'll come in early tomorrow.
- Yarın erken gelirim.
- You could've gone home early yesterday if you'd wanted to.
- İsteseydin dün eve erken gidebilirdin.
- In the winter, it gets dark early.
- Kışın hava erken kararır.
- I've always fed my dogs in the early evening.
- Ben köpeklerimi her zaman akşam erken saatlerde besledim.
- I left early to catch the first bus.
- İlk otobüse yetişmek için erken çıktım.
- I think Tom didn't want to leave so early.
- Sanırım, Tom bu kadar erken ayrılmak istemedi.
- Do you think the rainy season will set in early this year?
- Sizce bu yıl yağmur mevsimi erken mi başlayacak?
- Do you mind if I leave early?
- Erken gidebilir miyim?
- I arrived home early.
- Eve erken geldim.
- We'll try to be there early.
- Erken gelmeye çalışırız.
- Tom might not be the only one who wants to go home early.
- Eve erken gitmek isteyen tek kişi Tom olmayabilir.
- He gambled on the war coming to an early end.
- Erken sona eren savaş üzerine kumar oynadı.
- Tom left early.
- Tom erken çıktı.
- The shooting occurred early Monday.
- Olay Pazartesi günü erken saatlerde meydana geldi.
- They won't be able to get up so early.
- Bu kadar erken kalkamayacaklar.
- The roses are blooming early this year.
- Güller bu yıl erken çiçek açıyor.
- I didn't let him go home early.
- Onun eve erken gitmesine izin vermedim.
- Since there were no customers, we closed the shop early.
- Müşteri olmadığı için dükkanı erken kapattık.
- People who go to bed early and get up early live a long time.
- Erken yatıp erken kalkan insanlar uzun süre yaşarlar.
- We weren't expecting you this early.
- Sizi bu kadar erken beklemiyorduk.
- Could you tell Tom to come to work an hour early tomorrow?
- Tom'a yarın işe bir saat erken gelmesini söyleyebilir misin?
- We might leave early.
- Erken çıkabiliriz.
- Tom didn't want to get here so early.
- Tom buraya bu kadar erken gelmek istemedi.
- Tom said that he'd get there early.
- Tom oraya erken gideceğini söyledi.
- You should keep early hours.
- Erken kalkmalısın.
- Tom had to go home early today.
- Tom bugün eve erken gitmek zorunda kaldı.
- Tom asked me to go home early.
- Tom eve erken gitmemi istedi.
- How early do you get up in the morning?
- Sabahları ne kadar erken kalkıyorsun?
- We closed the office early today.
- Bugün ofisi erken kapattık.
- I'm leaving early next week.
- Gelecek hafta erken gidiyorum.
- She said she was tired and consequently would go home so early.
- O yorgun olduğunu ve bu yüzden eve erken gideceğini söyledi.
- Early rain and early guests seldom stay the night.
- Erken yağan yağmur ve erken gelen misafirler nadiren gece kalır.
- Get there early.
- Oraya erken gel.
- Tom will have breakfast early tomorrow.
- Tom yarın erkenden kahvaltı edecek.
- I got here thirty minutes early.
- Buraya otuz dakika erken geldim.
- The shooting occurred early Monday.
- Silahlı saldırı pazartesi günü erken saatlerde meydana geldi.
- Tom arrived at home early yesterday.
- Tom dün eve erken geldi.
- You shouldn't have left so early.
- O kadar erken ayrılmamalıydın.
- What did you come here so early for?
- Buraya neden bu kadar erken geldin?
- I've already asked Tom not to leave early.
- Tom'a erken çıkmamasını söyledim bile.
- She packed yesterday, so as to be ready early today.
- Bugün erken hazır olabilmek için dün eşyalarını topladı.
- He expected to leave early in the morning, but he overslept.
- Sabah erkenden yola çıkmayı bekliyordu ama uyuyakaldı.
- I was tired today so I went to bed early.
- Bugün yorgundum, o yüzden erken yattım.
- They rarely ever wake up this early.
- Onlar nadiren bu kadar erken uyanır.
- A Pap test can help detect cervical cancer early on.
- Pap testi rahim ağzı kanserinin erken teşhis edilmesine yardımcı olabilir.
- Tom got home early today.
- Tom bugün erkenden eve gitti.
- Tom told Mary he needed to leave early.
- Tom Mary'ye erken gitmesi gerektiğini söyledi.
- I got up very early today.
- Bugün çok erken kalktım.
- You don't mind if I leave early, do you?
- Erken çıkmamın bir sakıncası yok, değil mi?
- Do you think Tom will go home early?
- Sence Tom eve erken gidecek mi?
- Liisa came too early.
- Liisa çok erken geldi.
- Tom arrived a few minutes early.
- Tom birkaç dakika erken geldi.
- I don't usually get up so early.
- Normalde böyle erken kalkmıyorum.
- I've never woken up this early.
- Hiç bu kadar erken kalkmadım.
- It's too early to tell if we were successful or not.
- Başarılı olup olmadığımızı söylemek için çok erken.
- Do you always come to school this early?
- Okula hep bu kadar erken mi gelirsin?
- I checked my watch and realized I was an hour early.
- Saatimi kontrol ettim ve bir saat erken geldiğimi fark ettim.
- I came back early.
- Erken döndüm.
- You don't get up as early as your sister, do you?
- Kız kardeşin kadar erken kalkmıyorsun, değil mi?
- I know I'm early.
- Erken geldiğimi biliyorum.
- She had an early breakfast.
- O, erken bir kahvaltı yaptı.
- Tom promised Mary that he'd come home early today.
- Tom bugün erkenden eve geleceğine dair Mary'ye söz verdi.
- Tom didn't need to get up so early.
- Tom'un bu kadar erken kalkmasına gerek yoktu.
- I got here a little early.
- Ben biraz erken geldim.
- I'm sure Tom wouldn't have come this early if Mary hadn't asked him to.
- Mary istemeseydi Tom'un bu kadar erken gelmeyeceğine eminim.
- I've already told Tom not to leave early.
- Tom'a erken çıkmamasını söyledim bile.
- Several boys had to leave school early yesterday.
- Dün birkaç çocuk okuldan erken ayrılmak zorunda kaldı.
- I thought it might be too early to visit Tom.
- Tom'u ziyaret etmek için çok erken olabilir diye düşündüm.
- Tom always leaves work early.
- Tom her zaman işten erken çıkar.
- Tom wanted to go home early.
- Tom eve erken gitmek istedi.
- Since I was really tired I went to sleep early.
- Gerçekten yorgun olduğum için erken yatmaya gittim.
- We closed the restaurant three hours early yesterday.
- Dün restoranı üç saat erken kapattık.
- You shouldn't have left so early.
- Bu kadar erken çıkmamalıydın.
- I was wondering if I could go home early today.
- Bugün eve erken gidip gidemeyeceğimi merak ediyorum.
- Tom said that he'd be there early.
- Tom erken geleceğini söyledi.
- She left early.
- O erken gitti.
- I don't think they expected us to arrive so early.
- Bu kadar erken gelmemizi beklediklerini sanmıyorum.
- I'll let you know if Tom shows up early.
- Tom erken gelirse sana haber veririm.
- Tom said he had to go home early.
- Tom eve erken gitmesi gerektiğini söyledi.
- Even Tom left early.
- Tom bile erken çıktı.
- Tom's early.
- Tom erken geldi.
- I've gotten used to going to bed early.
- Erken yatmaya alıştım.
- What made you come here so early?
- Seni buraya bu kadar erken getiren ne?
- Neither Tom nor Mary left early.
- Ne Tom ne de Mary erken çıktı.
- She went to bed early.
- O erken yatmaya gitti.
- Do you think Tom will get here early?
- Tom'un buraya erken geleceğini düşünüyor musun?
- Tom decided to leave work early.
- Tom işten erken ayrılmaya karar verdi.
- I went home early.
- Ben eve erken gittim.
- Sami and Layla ended up leaving the club early.
- Sami ve Leyla, kulübü erken terk ettiler.
- I didn't really want to leave the party early, but I had to go home to help my wife.
- Partiden erken ayrılmak istemedim ama karıma yardım etmek için eve gitmem gerekiyordu.
- Who said you could go home early?
- Eve erken gidebileceğini kim söyledi?
- You'd better leave early.
- Erken gitsen iyi olur.
- Tom doesn't get up as early as Mary.
- Tom Mary kadar erken kalkmaz.
- I would rather leave early than travel on rush-hour trains.
- Trenin yoğun olduğu saatlerde seyahat etmektense erken çıkmayı tercih ederim.
- Tom showed up early for practice today.
- Tom bugün antrenmana erken geldi.
- We're early.
- Biz erken geldik.
- I knew Tom wouldn't let Mary go home early.
- Tom'un Mary'nin eve erken gitmesine izin vermeyeceğini biliyordum.
- She left home early in the morning for fear that she might miss the first train.
- O, ilk treni kaçırabileceği korkusuyla sabah erkenden evden çıktı.
- Tom shouldn't tell Mary to go home early.
- Tom, Mary'ye eve erken gitmesini söylememeliydi.
- I get up early every morning.
- Her sabah erken uyanırım.
- Tom suggested to Mary that she leave early.
- Tom, Mary'ye erken gitmesini önerdi.
- He arrived too early.
- Çok erken geldi.
- She left early in the morning.
- Sabah erkenden çıktı.
- Tom had to go home early.
- Tom eve erken gitmek zorunda kaldı.
- I've already told Tom to leave early.
- Tom'a erken gitmesini söyledim.
- Tom told me why he left early.
- Tom bana neden erken çıktığını söyledi.
- Tom ate an early supper.
- Tom erken bir akşam yemeği yedi.
- My mother was so tired that she went to bed early.
- Annem o kadar yorgundu ki erkenden yattı.
- We'll eat dinner early today.
- Bugün akşam yemeğini erken yiyeceğiz.
- I want to be home early.
- Eve erken gitmek istiyorum.
- I thought the plan was to arrive early.
- Planın erken gelmek olduğunu sanıyordum.
- It will be difficult for him to get up so early.
- Onun bu kadar erken kalkması çok zor olacak.
- It's really early.
- Gerçekten erken.
- He instructed me to go to bed early.
- Beni erken yatmaya yönlendirdi.
- I'm early again.
- Ben yine erken geldim.
- I think I'll leave early today.
- Sanırım bugün erken çıkacağım.
- I want to go to bed early tonight.
- Bu gece erken yatmak istiyorum.
- What a shame that Andrea left this early.
- Andrea'nın bu kadar erken gitmesi ne yazık.
- Unless you keep early hours, you will injure your health.
- Erken kalkmazsan, sağlığına zarar verirsin.
- We must leave early.
- Biz erken çıkmalıyız.
- I think it's still too early to celebrate.
- Bence kutlamak için hala çok erken.
- Those who keeps early hour will live long.
- Erken kalkanlar uzun yaşarlar.
- I must leave early.
- Erken gitmeliyim.
- I got up very early this morning.
- Bu sabah çok erken kalktım.
- I go to bed early.
- Erken yatarım.
- Because of the typhoon, my parents ended their trip one day early.
- Tayfun yüzünden ailem seyahatlerini bir gün erken bitirdi.
- My boss would not let me leave work early.
- Patronum işten erken ayrılmama izin vermedi.
- Did you get up early today?
- Bugün erken mi kalktın?
- Come to work early tomorrow.
- Yarın erkenden çalışmaya gel.
- I got here early.
- Buraya erken geldim.
- It is so early.
- Daha çok erken.
- Tom had a telephone call from Mary early this morning.
- Tom bu sabah erkenden Mary'den bir telefon aldı.
- Tom promised to come early.
- Tom erken geleceğine söz verdi.
- Apart from a couple of early setbacks, the project is progressing well.
- Birkaç erken aksaklık dışında, proje iyi ilerliyor.
- Tom and Mary both left the office early today.
- Hem Tom hem de Mary bugün ofisten erken ayrıldılar.
- Tom has been getting up awfully early.
- Tom çok erken kalkıyor.
- I wake up very early.
- Çok erken kalkarım.
- I'm not going to bed early tonight.
- Bu gece erken yatmayacağım.
- If we begin early, we can finish by lunch.
- Eğer erken başlarsak, öğle yemeğine kadar bitirebiliriz.
- Tom closed the shop early tonight.
- Tom bu gece dükkanı erken kapattı.
- I have to leave early to catch the train.
- Trene yetişmek için erken çıkmam lazım.
- He showed up early so he could get a good seat.
- İyi bir yer kapabilmek için erken geldi.
- Tom arrived very early.
- Tom çok erken geldi.
- You are early.
- Erkencisin.
- You don't get up as early as your sister, do you?
- Ablan kadar erken kalkmıyorsun, değil mi?
- You're not the only one here who wants to go home early, are you?
- Burada eve erken gitmek isteyen tek kişi sen değilsin, değil mi?
- I wouldn't have left early if Tom hadn't told me I could.
- Tom yapabileceğimi söylemeseydi erken çıkmazdım.
- It's too early to tell if Tom will be able to walk again.
- Tom'un tekrar yürüyüp yürüyemeyeceğini söylemek için henüz çok erken.
- We need to leave early.
- Erken çıkmalıyız.
- Tom also left early.
- Tom da erken çıktı.
- You might want to encourage Tom to do his own homework early.
- Tom'u kendi ev ödevini erkenden yapması için teşvik etmek isteyebilirsin.
- We're a little early.
- Biraz erken çıktık.
- All the students go home early on Saturday.
- Tüm öğrenciler cumartesi günü eve erken gider.
- He showed up early so he could get a good seat.
- Erken geldiği için güzel bir yer kapmayı başardı.
- Why are you always so early?
- Neden hep bu kadar erkencisin?
- I told Tom to leave early.
- Tom'a erken çıkmasını söyledim.
- Tom asked if he might go home early.
- Tom eve erken gidip gidemeyeceğini sordu.
- I don't like getting up so early in the morning.
- Sabahları bu kadar erken kalkmayı sevmiyorum.
- Tom and Mary are early.
- Tom ve Mary erkenciler.
- The teacher allowed me to leave school early.
- Öğretmen okuldan erken çıkmama izin verdi.
- It's still a little early for snow.
- Kar için hâlâ biraz erken.
- Tom's interest in drawing began early.
- Tom'un çizime ilgisi erkenden başladı.
- I'm very tired and I want to go to bed early.
- Çok yorgunum ve erken yatmak istiyorum.
- It's because of you that Tom decided to go home early.
- Tom senin yüzünden eve erken gitmeye karar verdi.
- I'll come in early tomorrow.
- Yarın erken geleceğim.
- And it lasted until early morning.
- Ve sabahın erken saatlerine kadar sürdü.
- He left early.
- O erken terk etti.
- I might not leave early.
- Erken çıkmayabilirim.
- I arrived early.
- Erken ulaştım.
- Tom showed up early so he could get a good seat.
- Tom iyi bir yer kapabilmek için erkenden geldi.
- Tom arrived too early and Mary wasn't ready yet.
- Tom çok erken geldi ve Mary henüz hazır değildi.
- You're home early today.
- Bugün erken evdesin.
- I arrived there too early.
- Oraya çok erken geldim.
- She packed yesterday, so as to be ready early today.
- Bugün erkenden hazır olmak için dün eşyalarını topladı.
- I might have to go home early today.
- Bugün eve erken gitmem gerekebilir.
- I have to get up quite early tomorrow.
- Yarın oldukça erken kalkmak zorundayım.
- I go to bed very early.
- Ben çok erken yatarım.
- I don't want to get there too early.
- Oraya çok erken gitmek istemiyorum.
- Tom has been busy since this early this morning.
- Tom bu sabahın erken saatlerinden beri meşgul.
- I wonder why everybody left so early.
- Herkesin neden bu kadar erken gittiğini merak ediyorum.
- Because of the bad weather, my piano teacher suggested that I go home early.
- Kötü hava yüzünden piyano öğretmenim eve erken gitmemi önerdi.
- Tom asked for Mary's permission to leave early.
- Tom erken çıkmak için Mary'nin iznini istedi.
- I arrived early.
- Ben erken geldim.
- He showed up early so he could get a good seat.
- İyi bir yer kapabilmek için erkenden geldi.
- I didn't know Tom would leave so early.
- Tom'un bu kadar erken ayrılacağını bilmiyordum.
- I want to get there early so we can get good seats.
- Oraya erken gitmek istiyorum, böylece iyi koltuklar bulabiliriz.
- Tom didn't need to get up as early today as he usually does.
- Tom'un bugün her zamanki kadar erken kalkmasına gerek yoktu.
- What are you doing so early in the morning?
- Sabahın o kadar erken saatinde ne yapıyorsun?
- I got up an hour early.
- Bir saat erken kalktım.
- She always arrived too early.
- Her zaman çok erken gelirdi.
- I would rather leave early than travel on rush-hour trains.
- Trenlerin kalabalık saatlerinde seyahat etmektense erken çıkmayı tercih ederim.
- Tom was actually early.
- Tom aslında erkenciydi.
- He made an effort to get to the station early.
- İstasyona erken gitmek için çaba sarf etti.
- It is too early to get up.
- Kalkmak için çok erken.
- Sami went to bed early that night.
- Sami o gece erkenden yatağa gitti.
- They took off from Arlanda early in the morning.
- Onlar sabah erkenden Arlanda'dan havalandılar.
- We closed early.
- Erken kapattık.
- You're here early.
- Buraya erken geldin.
- He gambled on the war coming to an early end.
- Savaşın erken biteceği üzerine kumar oynadı.
- Tom went to work early this morning.
- Tom bu sabah erkenden işe gitti.
- Sami came home early.
- Sami erkenden eve geldi.
- It's still very early.
- Halen çok erken.
- Tom thinks we should leave early.
- Tom erken gitmemiz gerektiğini düşünüyor.
- Man learned early to use tools.
- İnsanoğlu alet kullanmayı erken öğrenmiştir.
- I might leave early.
- Erken çıkabilirim.
- We would've gone home early, but Tom asked us to stay a little longer.
- Eve erken dönecektik ama Tom biraz daha kalmamızı istedi.
- I just want to know why you left so early.
- Neden bu kadar erken çıktığını bilmek istiyorum.
- He said he was tired, so he would go home early.
- Yorgun olduğunu, bu yüzden eve erken gideceğini söyledi.
- I think you ought to let Tom go home early.
- Bence Tom'un eve erken gitmesine izin vermelisin.
- Tom shouldn't leave early today.
- Tom bugün erken çıkmamalı.
- Sorry for telephoning you so early.
- Bu kadar erken aradığım için özür dilerim.
- They missed the early train.
- Erken treni kaçırdılar.
- Tom suggested we leave early.
- Tom erken gitmemizi önerdi.
- Tom didn't have to get here so early.
- Tom buraya bu kadar erken gelmek zorunda değildi.
- Tom is up early.
- Tom erken kalkar.
- Sami left early that day.
- Sami o gün erken çıktı.
- I'm a few minutes early.
- Birkaç dakika erken geldim.
- I'll let you know if Tom shows up early.
- Eğer Tom erken gelirse sana bildiririm.
- Maybe Tom will get here early.
- Belki Tom buraya erken gelecek.
- Layla went to bed early.
- Layla erkenden gidip yattı.
- My mother was so tired that she went to bed early.
- Annem çok yorgundu bu yüzden erkenden uyumaya gitti.
- I wish you didn't have to leave so early.
- Keşke bu kadar erken çıkmak zorunda olmasaydın.
- I'm still not used to getting up so early.
- Hâlâ bu kadar erken kalkmaya alışkın değilim.
- There were no customers, so we closed the shop early.
- Hiç müşteri yoktu bu yüzden dükkânı erken kapattık.
- Sick and tired, she went to bed early.
- Hasta ve yorgun olduğundan erken yattı.
- Bob went to meet her grandfather early in the morning.
- Bob sabah erken vakitte dedesiyle buluşmaya gitti.
- Thank you for coming in early.
- Erken geldiğin için teşekkürler.
- Would you mind if I went home early?
- Eve erken gidebilir miyim?
- I usually get to work about ten minutes early.
- Genellikle işe on dakika erken giderim.
- I wish we'd left early.
- Keşke erken çıksaydık.
- You should go home early.
- Eve erken gitmelisin.
- He goes to bed early but it takes him a long time to get to sleep.
- O erken yatıyor ama uyuması uzun zaman alıyor.
- Don't celebrate too early.
- Çok erken kutlama.
- Do we really have to go home so early?
- Eve bu kadar erken gitmemiz gerekiyor mu?
- It is so early.
- Çok erken.
- I got here a little early today.
- Bugün buraya biraz erken geldim.
- She left early.
- Erken gitti.
- Tom is early again.
- Tom yine erkenci.
- Tom has to go to school early tomorrow.
- Tom'un yarın okula erken gitmesi gerekiyor.
- Tom has to go to bed early tonight.
- Tom bu akşam yatmaya erken gitmek zorunda.
- What would've happened to Tom if he hadn't left early?
- Erken çıkmasaydı Tom'un başına ne gelirdi?
- Tom got here early this morning.
- Tom bu sabah erkenden geldi.
- You should get to bed early tonight.
- Bu gece erken yatman gerekir.
- Tom always gets places too early.
- Tom her zaman bir yerlere çok erken gider.
- They're early.
- Erkenciler.
- Let's let the workers go home early today.
- Bugün işçileri eve erken gönderelim.
- Why did you come here so early?
- Buraya neden bu kadar erken geldin?
- Tom will probably get there early.
- Tom muhtemelen oraya erken gidecek.
- Tom should've asked Mary why she left early.
- Tom, Mary'ye neden erken çıktığını sormalıydı.
- I ate an early lunch, so I'm pretty hungry now.
- Erken bir öğle yemeği yedim, bu yüzden şimdi oldukça açım.
- My grandfather is fond of taking a walk early in the morning.
- Büyükbabam sabah erkenden yürüyüş yapmayı sever.
- I'll leave early.
- Erken çıkacağım.
- I'm really tired and want to go to bed early.
- Çok yorgunum ve erken yatmak istiyorum.
- It is still too early.
- Hâlâ çok erken.
- We eat early.
- Erken yeriz.
- I left work early and went straight home.
- İşten erken çıktım ve doğruca eve gittim.
- Tom died early Monday morning.
- Tom pazartesi sabahı erken saatlerde öldü.
- Tom needs to leave early today.
- Tom bugün erken gitmeli.
- Tom, who was always early, was there already.
- Tom gelmişti bile, ki o her zaman erken gelir.
- Go to sleep early today.
- Bugün erken yat.
- He arrived very early this morning.
- Bu sabah çok erken ulaştı.
- You're here early.
- Erken geldin.
- I thought you were planning to be here early.
- Erken gelmeyi planladığını sanıyordum.
- We'll probably have to go home early.
- Muhtemelen eve erken dönmek zorunda kalırız.
- It's still a little early to eat lunch.
- Öğle yemeği için hala biraz erken.
- We seem to have arrived a few minutes early.
- Birkaç dakika erken gelmişiz gibi görünüyoruz.
- Can I go home early today?
- Bugün eve erken gidebilir miyim?
- It's a little early to celebrate.
- Kutlamak için biraz erken.
- Tom allowed Mary to go home early.
- Tom, Mary'nin eve erken gitmesine izin verdi.
- I set out early so as to catch the first train.
- İlk treni yakalamak için erkenden yola çıktım.
- Tom told me you left early.
- Tom bana erken çıktığını söyledi.
- I was hoping we could eat early tonight.
- Bu gece erken yiyebileceğimizi umuyordum.
- He made an effort to get to the station early.
- İstasyona erken varmak için çaba harcadı.
- Why did you come here so early?
- Niçin buraya çok erken geldin?
- I'm sorry for dragging you out of bed so early in the morning.
- Sabahın erken saatlerinde seni yataktan kaldırdığım için özür dilerim.
- Tom left the house early on Monday morning.
- Tom pazartesi sabahı erkenden evden ayrıldı.
- It's too early to go to bed.
- Yatmaya gitmek için çok erken.
- I tried to leave early, but people kept asking me for help.
- Erken çıkmaya çalıştım ama insanlar sürekli benden yardım istedi.
- I go to bed early because I have to wake up early.
- Erken yatıyorum çünkü erken kalkmak zorundayım.
- I'm still not used to getting up so early in the morning.
- Sabahları bu kadar erken kalkmaya hâlâ alışamadım.
- Tom advised Mary to leave early in the morning.
- Tom, Mary'ye sabah erken çıkmasını tavsiye etti.
- I don't get up as early as Tom does.
- Tom'un kalktığı kadar erken kalkmam.
- Tom and I are early.
- Tom ve ben erkenciyiz.
- I want to be home early.
- Evde erken olmak istiyorum.
- We got an early start.
- Biz erken bir başlangıç yaptık.
- Tom has to go to school early tomorrow.
- Tom yarın okula erken gitmek zorunda.
- You'd better leave early today.
- Bugün erken çıksan iyi olur.
- Are you going to bed early tonight?
- Bu gece erken mi yatacaksın?
- Tom asked me who left early.
- Tom bana kimin erken çıktığını sordu.
- We'll probably have to go home early.
- Muhtemelen eve erken gitmek zorunda kalacağız.
- We left early so that we can catch the first train.
- İlk treni yakalayabilmek için erken çıktık.
- I'd rather be too early than to be too late.
- Çok geç kalmaktansa çok erken gelmeyi tercih ederim.
- Sorry for telephoning you so early.
- Sana bu kadar erken telefon ettiğim için üzgünüm.
- That's why Tom left early.
- Tom bu yüzden erken çıktı.
- Tom closed the store early and went home because he wasn't feeling well.
- Tom dükkânı erken kapatıp eve gitti çünkü kendini iyi hissetmiyordu.
- Our bus arrived a little early.
- Otobüsümüz biraz erken geldi.
- They're early.
- Onlar erken geldi.
- He promised me to come early.
- Bana erken geleceğine söz verdi.
- I didn't want to risk missing the train, so I arrived at the station an hour early.
- Treni kaçırma riskini almak istemedim, bu yüzden istasyona bir saat erken geldim.
- You look tired, so you should go to bed early.
- Yorgun görünüyorsun bu yüzden yatmaya erken gitmelisin.
- You didn't need to come so early.
- Bu kadar erken gelmene gerek yoktu.
- Tom wondered if Mary would think that eight in the morning was too early for him to open a bottle of wine.
- Tom, Mary'nin sabah sekizin bir şişe şarap açmak için çok erken olduğunu düşünüp düşünmeyeceğini merak etti.
- Did Tom and Mary leave early?
- Tom ve Mary erken mi ayrıldılar?
- You don't need to come so early.
- O kadar erken gelmene gerek yok.
- Do you get up early in the morning?
- Sabahları erken mi kalkarsın?
- You don't have to get up so early tomorrow.
- Yarın bu kadar erken kalkmak zorunda değilsin.
- Come as early as possible.
- Mümkün olduğunca erken gel.
- I let Tom leave early.
- Tom'un erken çıkmasına izin verdim.
- Is it too early in the morning to be playing?
- Oyun oynamak için çok mu erken?
- Her talent blossomed early.
- Yeteneği erken filizlendi.
- Children must go to bed early without watching television.
- Çocuklar televizyon izlemeden erkenden yatağa gitmelidir.
- I'll come into the office early tomorrow.
- Yarın ofise erken geleceğim.
- Fadil woke up very early in the morning.
- Fadıl sabah çok erken kalktı.
- Tom is thinking about graduating early.
- Tom erken mezun olmayı düşünüyor.
- I have to get up pretty early tomorrow.
- Yarın oldukça erken kalkmam gerekiyor.
- Alice returned home early from work with a severe headache.
- Alice şiddetli bir baş ağrısıyla işten eve erken döndü.
- The apple trees blossomed early this year.
- Bu yıl elma ağaçları erken çiçek açtı.
- We must go to bed early tonight.
- Bu gece erken yatmalıyız.
- Buy your tickets early.
- Biletlerinizi erken alın.
- Having a slight headache, I went to bed early.
- Hafif bir baş ağrım olduğu için erken yatmaya gittim.
- It's too early for you to come.
- Gelmen için çok erken.
- I didn't need to come so early.
- Bu kadar erken gelmeme gerek yoktu.
- I hope Tom gets here early.
- Umarım Tom erken gelir.
- Tom arrived early.
- Tom erken geldi.
- Tom left early in the morning.
- Tom sabah erken gitti.
- Tom died early Monday.
- Tom pazartesi günü erken saatlerde öldü.
- Is it too early to call them?
- Onları aramak için çok mu erken?
Show More (1674)
|
