earn a living - English Turkish Sentences
English Turkish
earn a living hayatını kazanmak v.
  • We have to live and earn a living in these places.
  • Bu yerlerde yaşamak ve hayatımızı kazanmak zorundayız.
  • It is scandalous that workers continue to risk their health in order to earn a living.
  • İşçilerin hayatlarını kazanmak için sağlıklarını riske atmaya devam etmeleri skandaldır.
  • She earns a living as a writer.
  • Yazarlık yaparak hayatını kazanıyor.
Show More (5)
earn a living geçinmek v.
  • A job is not merely a means to earn a living.
  • Bir iş sadece geçinmek için bir araç değildir.
  • They found it difficult to earn a living.
  • Onlar geçinmeyi zor buldu.
Show More (-1)