| 1 |
echo |
yankılanmak |
v. |
|
- The slam of the door echoed through the corridor.
- Kapının çarpma sesi koridorda yankılandı.
- The café echoed with guests celebrating a birthday.
- Kafe doğum günü kutlaması yapan konukların sesleriyle yankılandı.
- The cry echoed.
- Çığlık yankılandı.
- Tom's voice echoed throughout the otherwise empty room.
- Tom'un sesi boş odada yankılandı.
- Her voice echoed through the silent house.
- Sesi sessiz evde yankılandı.
- Her voice echoed in the hallway.
- Onun sesi koridorda yankılandı.
- Her voice echoed through the silent house.
- Sessiz evin içinde onun sesi yankılandı.
- The shouting echoes loud.
- Bağırışlar yüksek sesle yankılanıyor.
- Her voice echoed in the hallway.
- Sesi koridorda yankılandı.
- Her laughter echoed through the house.
- Onun kahkahası evde yankılandı.
- The room echoes with his voice.
- Oda onun sesiyle yankılanıyor.
- The cry echoed.
- Haykırış yankılandı.
- Her laughter echoed through the house.
- Kahkahaları evin içinde yankılandı.
Show More (10)
|
| 2 |
echo |
yankı |
n. |
|
- We heard nothing but the echoes of our own voice.
- Kendi sesimizin yankılarından başka bir şey duymadık.
- His compositions represent the last echo of Renaissance music.
- Besteleri Rönesans müziğinin son yankısını temsil ediyor.
- We heard the echo of our voices from the other side of the valley.
- Sesimizin vadinin diğer tarafından gelen yankısını duyduk.
- If you shout from the top of a cliff, you can hear the echo of your voice.
- Bir uçurumun tepesinden bağırırsanız, sesinizin yankısını duyabilirsiniz.
- Your eyes reflect the echo of my voice.
- Gözlerin sesimin yankısını yansıtıyor.
- Empty places produce the best echoes.
- Boş yerler en iyi yankıyı üretir.
- Empty places produce the best echoes.
- Boş yerler en iyi yankıları üretir.
- We heard the echo of our voices from the other side of the valley.
- Sesimizin yankısını vadinin diğer tarafından duyduk.
- If you shout from the top of a cliff, you can hear the echo of your voice.
- Bir kayalığın tepesinden bağırırsan sesinin yankısını duyabilirsin.
Show More (6)
|
| 3 |
echo |
yansıtmak |
v. |
|
- These words echo the vision and generosity that marked the founding of our Union.
- Bu sözler Birliğimizin kuruluşuna damgasını vuran vizyon ve cömertliği yansıtmaktadır.
- These words echo the vision and generosity that marked the founding of our Union.
- Bu sözler, Birliğimizin kuruluşuna damgasını vuran vizyon ve cömertliği yansıtmaktadır.
- This report, and the Commission proposal that lies behind it, certainly echo this call.
- Bu rapor ve onun arkasında yatan Komisyon önerisi kesinlikle bu çağrıyı yansıtmaktadır.
- The valley echoes the sound of the waterfall.
- Vadi şelalenin sesini yansıtıyor.
Show More (1)
|
| 4 |
echo |
tekrarlamak |
v. |
|
- The book simply echoed the minister's arguments against gun control.
- Kitap, bakanın silah kontrolüne karşı argümanlarını tekrarladı.
- I should also like to echo his opening words in relation to Lithuania.
- Litvanya ile ilgili açılış sözlerini ben de tekrarlamak isterim.
- I would like to echo what the rapporteur has said about the other elements of the original physical agents' directive.
- Raportörün orijinal fiziksel aracılar yönergesinin diğer unsurları hakkında söylediklerini tekrarlamak istiyorum.
Show More (0)
|
| 5 |
echo |
yansıma |
n. |
|
- Her latest hit looks just like an echo of her previous singles.
- Son hiti, eski single'larının bir yansıması gibiydi.
Show More (-2)
|
| 6 |
echo |
taklit |
n. |
|
- It is nothing but the echo of the earlier style.
- Bu, daha önceki tarzın taklidinden başka bir şey değildir.
Show More (-2)
|
| 7 |
echo |
tekrar etmek |
v. |
|
- He didn't answer clearly, and he just echoed my last words.
- Açık bir şekilde cevap vermedi ve son sözlerimi tekrar etti.
Show More (-2)
|
| 8 |
echo |
yansımak |
v. |
|
- This, I am sad to say, echoes the obscurantism of the Middle Ages that our countries also experienced.
- Üzülerek söylemeliyim ki bu durum, ülkelerimizin de tecrübe ettiği Orta Çağ'ın gericiliğinin bir yansımasıdır.
Show More (-2)
|
| 9 |
echo |
yankılamak |
v. |
|
- The valley echoes the sound of the waterfall.
- Vadi şelalenin sesini yankılıyor.
Show More (-2)
|
| 10 |
echo |
yankı yapmak |
v. |
|
- The shouting echoes loud.
- Bağırmak yüksek sesle yankı yapar.
Show More (-2)
|
