| 1 |
exceptionally |
son derece |
adv. |
|
- He is clearly an exceptionally talented, able and intelligent central banker.
- Kendisinin son derece yetenekli, becerikli ve zeki bir merkez bankacısı olduğu açıktır.
- Our examination of this document went exceptionally well.
- Bu belge üzerindeki incelememiz son derece iyi geçti.
- This is exceptionally important if the Union is to remain competitive in the years to come.
- Birliğin önümüzdeki yıllarda da rekabetçi kalabilmesi için bu son derece önemlidir.
- I think it is exceptionally difficult for us to specialise in aid programmes for personal transport.
- Kişisel taşımacılığa yönelik yardım programlarında uzmanlaşmamızın son derece zor olduğunu düşünüyorum.
- The multinational companies are exceptionally aware of this, and there is money to be made in this area.
- Çok uluslu şirketler bunun son derece farkında ve bu alanda kazanılacak para var.
- Winter is due to start very shortly in Afghanistan, and these winters are exceptionally cold and difficult.
- Afganistan'da kış çok kısa bir süre sonra başlayacak ve bu kışlar son derece soğuk ve zorlu geçiyor.
- I myself always find this an exceptionally practical path and General Morillon has chosen it too.
- Ben şahsen bunu her zaman son derece pratik bir yol olarak gördüm ve General Morillon da bunu seçti.
- The Commission engaged in exceptionally broad consultations before proposing this particular communication.
- Komisyon, bu özel bildiriyi önermeden önce son derece geniş istişarelerde bulunmuştur.
- Accountability and transparency are therefore exceptionally important.
- Hesap verebilirlik ve şeffaflık bu nedenle son derece önemlidir.
- Puffin is a web browser for mobile apps that is both amazingly fast and exceptionally secure.
- Puffin, mobil uygulamalar için hem şaşırtıcı derecede hızlı hem de son derece güvenli bir web tarayıcısıdır.
- That was exceptionally boring.
- O son derece sıkıcıydı.
- The moon is exceptionally pretty tonight.
- Ay bu gece son derece güzel.
- The moon is exceptionally bright tonight.
- Ay bu gece son derece parlak.
- The child was exceptionally intelligent.
- Çocuk son derece zekiydi.
- The youngest daughter is exceptionally beautiful.
- En küçük kızı son derece güzel.
- Tom looks exceptionally bored.
- Tom son derece sıkılmış görünüyor.
- The Chinese people are exceptionally hardworking.
- Çinliler son derece çalışkandırlar.
- Tom plays violin exceptionally well.
- Tom kemanı son derece iyi çalar.
- The youngest daughter is exceptionally beautiful.
- En genç kız son derece güzel.
- That was exceptionally boring.
- Bu son derece sıkıcıydı.
- The crime was exceptionally cruel.
- Suç son derece zalimceydi.
- The Chinese people are exceptionally hardworking.
- Çin halkı son derece çalışkandır.
- Layla was exceptionally unlucky.
- Layla son derece şanssızdı.
- Tom did exceptionally well.
- Tom son derece iyiydi.
- The crime was exceptionally cruel.
- İşlenen suç son derece acımasızdı.
- It was exceptionally cold last summer, and the rice crop was the worst in 10 years.
- Geçen yaz hava son derece soğuktu ve pirinç mahsulü son 10 yılın en kötüsüydü.
- That store is exceptionally expensive.
- O mağaza son derece pahalı.
- We played exceptionally well.
- Biz son derece iyi oynadık.
- Fadil was exceptionally bright at school.
- Fadıl okulda son derece parlaktı.
- Tom plays the vibraphone exceptionally well.
- Tom son derece iyi vibrafon çalıyor.
- He plays cello exceptionally well.
- Son derece iyi çello çalıyor.
- Tom did that exceptionally well.
- Tom bunu son derece iyi yaptı.
- Last night was exceptionally cold.
- Dün gece son derece soğuktu.
- He plays the qanun exceptionally well.
- Son derece iyi kaval çalıyor.
- Tom is exceptionally handsome.
- Tom son derece yakışıklıdır.
- We played exceptionally well.
- Son derece iyi oynadık.
- Mary is an exceptionally beautiful girl.
- Mary son derece güzel bir kız.
- This day was exceptionally tiring.
- Bu gün son derece yorucuydu.
- Layla was exceptionally unlucky.
- Leyla son derece şanssızdı.
- Kyoto is an exceptionally pretty city.
- Kyoto son derece güzel bir şehirdir.
- This day has been exceptionally tiring.
- Bugün son derece yorucuydu.
- Tom is exceptionally handsome.
- Tom son derece yakışıklı.
- A very handsome prince met an exceptionally beautiful princess.
- Çok yakışıklı bir prens, son derece güzel bir prensesle tanıştı.
- Tom is exceptionally unlucky.
- Tom son derece şanssız.
- Tom behaved exceptionally well.
- Tom son derece iyi davrandı.
- This day has been exceptionally tiring.
- Bu gün son derece yorucuydu.
- She behaved exceptionally well.
- Son derece iyi davrandı.
- He plays cello exceptionally well.
- O son derece iyi çello çalar.
- The child was exceptionally intelligent.
- Çocuk son derece akıllıydı.
- Kyoto is an exceptionally pretty city.
- Kyoto son derece güzel bir şehir.
- The weather is exceptionally frigid.
- Hava son derece soğuk.
- Tom plays the vibraphone exceptionally well.
- Tom vibrafonu son derece iyi çalar.
- Tom plays violin exceptionally well.
- Tom son derece iyi keman çalıyor.
- Tom is doing exceptionally well.
- Tom son derece iyi gidiyor.
- Tom is exceptionally good-looking.
- Tom son derece yakışıklı.
- Mary is exceptionally attractive.
- Mary son derece çekici.
Show More (53)
|
| 2 |
exceptionally |
istisnai olarak |
adv. |
|
- I believe that we can now, exceptionally, get by with a single reading.
- Artık istisnai olarak tek bir okuma ile idare edebileceğimize inanıyorum.
- Exceptionally, I will permit one brief comment, but there will be no debate on this.
- İstisnai olarak, kısa bir yoruma izin vereceğim, ancak bu konuda tartışma olmayacak.
Show More (-1)
|
| 3 |
exceptionally |
fevkalade |
adv. |
|
- The moon is exceptionally bright tonight.
- Bu gece ay fevkalade parlak.
- He plays the qanun exceptionally well.
- Fevkalade güzel kanun çalıyor.
Show More (-1)
|
