experience - English Turkish Sentences
English Turkish
experience deneyim n.
  • He had no previous experience with horses.
  • Daha önce atlar konusunda hiç deneyimi yoktu.
  • Both have a great deal of logistical experience, expertise and know-how.
  • Her ikisi de büyük bir lojistik deneyim, uzmanlık ve bilgi birikimine sahiptir.
  • Our experience tells us that access for women may have multiple benefits for society.
  • Deneyimlerimiz bize kadınlar için erişimin toplum için birçok faydası olabileceğini göstermektedir.
Show More (529)
experience yaşamak v.
  • One might experience mild discomfort during exercise.
  • Egzersiz sırasında hafif bir rahatsızlık yaşanabilir.
  • Among all the candidate countries, Turkey is experiencing the most acute regional problems.
  • Tüm aday ülkeler arasında, en ciddi bölgesel sorunları yaşamakta olan ülke Türkiye'dir.
  • Angola is a devastated country, which has experienced twenty-six long years of civil war without a break.
  • Angola, yirmi altı yıl boyunca aralıksız iç savaş yaşamış, harap olmuş bir ülkedir.
Show More (154)
experience tecrübe n.
  • Do you have any experience with kids?
  • Çocuklar konusunda hiç tecrübeniz var mı?
  • In my experience, lying is always a bad idea.
  • Tecrübelerime göre, yalan söylemek her zaman kötü bir fikirdir.
  • I believe he has acted seriously, using his experience, in this process.
  • Bu süreçte tecrübesini kullanarak ciddi bir şekilde hareket ettiğine inanıyorum.
Show More (147)
experience deneyimlemek v.
  • This is not a dream; it is a reality which the public is increasingly keen to experience.
  • Bu bir hayal değil; halkın giderek daha fazla deneyimlemek istediği bir gerçekliktir.
  • It is a huge commitment, probably the biggest any of us will experience.
  • Bu çok büyük bir sorumluluk, muhtemelen hepimizin deneyimleyeceği en büyük sorumluluk.
  • That is again how one experiences these various speeches.
  • İnsan bu çeşitli konuşmaları yine böyle deneyimliyor.
Show More (13)
experience tecrübe etmek v.
  • We in Northern Ireland have experienced that very painfully over the past 30 years.
  • Kuzey İrlanda'da bizler son 30 yılda bunu çok acı bir şekilde tecrübe ettik.
  • It should be in one that has experienced their consequences.
  • Sonuçlarını tecrübe etmiş birinde olmalıdır.
  • We experienced this at first hand because our group came under fire.
  • Grubumuz ateş altında kaldığı için bunu ilk elden tecrübe ettik.
Show More (12)
experience hissetmek v.
  • Have you ever experienced chest pain?
  • Hiç göğsünüzde ağrı hissettiniz mi?
  • You experienced a pain in your leg, didn't you?
  • Bacağınızda bir ağrı hissettiniz, değil mi?
  • I experienced a pain in my leg.
  • Bacağımda bir ağrı hissettim.
Show More (10)
experience deneyim yaşamak v.
  • Yet already, many of our regions bordering candidate countries are experiencing a foretaste of enlargement.
  • Halihazırda, aday ülkelere sınırı olan birçok bölgemiz genişlemenin ön deneyimini yaşamaktadır.
  • Few people who experience a good massage don't want another one.
  • İyi bir masaj deneyimi yaşayan çok az insan bir tane daha istemez.
  • Few people who experience a good massage don't want another one.
  • İyi bir masaj deneyimi yaşayan az sayıda kişi, başka bir tane daha yaptırmak istemez.
Show More (3)
experience karşılaşmak v.
  • You can always call me if you experience any difficulties setting up the robot.
  • Robotu kurarken herhangi bir sorunla karşılaşırsanız beni her zaman arayabilirsiniz.
  • Visiting Buenos Aires today, what you experience is a fascinating mini-Europe.
  • Bugün Buenos Aires'i ziyaret ettiğinizde büyüleyici bir mini-Avrupa ile karşılaşıyorsunuz.
  • Has the European Parliament experienced anything similar before in the Middle East?
  • Avrupa Parlamentosu daha önce Orta Doğu'da benzer bir durumla karşılaştı mı?
Show More (1)
experience olay n.
  • I had a terrible experience in Boston.
  • Boston'da başıma çok kötü bir olay geldi.
  • Tom had a traumatic experience.
  • Tom sarsıcı bir olay yaşadı.
  • Tom had a similar experience.
  • Tom benzer bir olay yaşadı.
Show More (1)
experience görmek v.
  • Clearly, this irritable behaviour is evidence of the political difficulties currently being experienced by his group.
  • Açıkça görüldüğü üzere bu sinirli davranış, grubunun şu anda yaşadığı siyasi zorlukların bir kanıtıdır.
  • The citizen experiences this, in fact, as unnecessary interference from Brussels.
  • Vatandaş bunu aslında Brüksel'in gereksiz müdahalesi olarak görüyor.
  • I experience this as a slap in the face of the Commission and Parliament.
  • Bunu Komisyon ve Parlamento'nun suratına atılmış bir tokat olarak görüyorum.
Show More (0)
experience maruz kalmak v.
  • We must also recognise and fight against the discrimination experienced by indigenous and peasant women.
  • Yerli ve köylü kadınların maruz kaldığı ayrımcılığı da tanımalı ve buna karşı mücadele etmeliyiz.
  • Several other human rights defenders are also experiencing legislative and judicial harassment.
  • Diğer bazı insan hakları savunucuları da yasal ve adli tacize maruz kalmaktadır.
  • Most serial killers have experienced brutal childhoods, but very few people who experienced brutal childhoods later become serial killers.
  • Seri katillerin çoğu, çocukluklarında şiddete maruz kalmışlardır, ama çocukluklarında şiddete maruz kalan çok az insan, sonradan seri katil olmuştur.
Show More (0)
experience geçirmek v.
  • To make up for his unpleasant experiences in the hospital, he drank more than he should have.
  • Hastanede geçirdiği nahoş süreci telafi etmek için içmesi gerekenden fazla içki içti.
  • Most serial killers have experienced brutal childhoods, but very few people who experienced brutal childhoods later become serial killers.
  • Çoğu seri katil acımasız bir çocukluk geçirmiştir, ancak acımasız bir çocukluk geçiren çok az kişi daha sonra seri katil olmuştur.
  • Mary and Tom experienced happy times together.
  • Mary ve Tom birlikte mutlu zamanlar geçirdiler.
Show More (0)
experience hayat n.
  • A great program for people who want to experience the life and culture of France in-depth.
  • Fransızların hayatını ve kültürünü derinlemesine deneyimlemek isteyen insanlar için harika bir program.
  • Fadil wanted to experience that type of life.
  • Fadıl böyle bir hayat yaşamak istiyordu.
Show More (-1)
experience tatmak v.
  • At last, they experienced the joy of victory.
  • Sonunda, galibiyetin sevincini tattılar.
Show More (-2)
experience uğramak v.
  • Nearly every woman I know has experienced some instance of sexual harassment.
  • Neredeyse tanıdığım her kadın bir şekilde cinsel tacize uğramıştır.
Show More (-2)