|
- It is about a world lost in post-truth and fake identities.
- Gerçek ötesi ve sahte kimlikler içinde kaybolmuş bir dünya hakkında.
- I can see why, because it's a fake product.
- Nedenini anlayabiliyorum, çünkü bu sahte bir ürün.
- Wait, there's a fake black market?
- Bekle, sahte bir karaborsa mı var?
- I'm just saying the black market is rife with fake fossils like this.
- Karaborsanın bunun gibi sahte fosillerle dolu olduğunu söylüyorum.
- Mary bought a fake Gucci handbag.
- Mary sahte bir Gucci çanta aldı.
- This is a fake.
- Bu sahte.
- How do you know this is a fake?
- Bunun sahte olduğunu nasıl biliyorsun?
- Are they real or fake?
- Onlar gerçek mi yoksa sahte mi?
- It's difficult to tell an original from a fake.
- Bir orijinali sahteden ayırt etmek zordur.
- Mary has a fake ID.
- Mary'nin sahte bir kimliği var.
- What makes you so sure it's not a fake?
- Bunun sahte olmadığından nasıl bu kadar eminsin?
- I don't think that this is a fake.
- Bunun sahte olacağını sanmam.
- Tom shared a fake news story on Facebook.
- Tom Facebook'ta sahte bir haber paylaştı.
- Can you tell the real one apart from the fake?
- Gerçekle sahteyi ayırt edebilir misiniz?
- Sami pulled out a fake ID.
- Sami sahte bir kimlik çıkardı.
- It's all fake.
- Bu tamamen sahte.
- Tom admitted that he wears fake glasses because he wants to look smarter.
- Tom daha zeki görünmek istediği için sahte gözlük taktığını itiraf etti.
- He used a fake I.D.
- O sahte bir kimlik kartı kullanıyordu.
- It's a fake one, right?
- Sahte, değil mi?
- That accent is fake.
- O aksan sahte.
- I thought it was fake.
- Sahte olduğunu düşündüm.
- How hard is it to get a fake passport?
- Sahte bir pasaport almak ne kadar zor?
- It's not fake.
- Bu sahte değil.
- Are they real or fake?
- Gerçek mi sahte mi?
- Perhaps it's a fake.
- Belki de bu sahte.
- I gave him a fake name.
- Ona sahte bir isim verdim.
- Sir, these checks are fake.
- Efendim, bu çekler sahte.
- Don't buy this painting; it's a fake.
- Bu tabloyu almayın; sahte.
- It's difficult to tell an original from a fake.
- Orijinali sahtesinden ayırmak zordur.
- Tom often wears a fake wedding ring.
- Tom sık sık sahte alyans takar.
- This is obviously fake.
- Bu kesinlikle sahte.
- He has a fake tan.
- Onun sahte bir bronzluğu vardır.
- You're so fake!
- Çok sahtesin!
- I think that this is a fake.
- Bunun sahte olduğunu düşünüyorum.
- Sami obtained a fake ID.
- Sami sahte bir kimlik aldı.
- That photo looks fake.
- Bu fotoğraf sahte görünüyor.
- They must be fake.
- Sahte olmalılar.
- That tackle was fake.
- O mücadele sahteydi.
- This is fake news.
- Bu sahte bir haber.
- Many consumer reviews of books on Amazon are fake.
- Amazon'daki kitapların birçok tüketici yorumu sahtedir.
- I think Tom is going to be pretty mad when he finds out that the painting he bought is a fake.
- Bence Tom satın aldığı tablonun sahte olduğunu öğrenince çok kızacak.
- They were fake.
- Sahteydiler.
- Fake clowns are terrorising people in France.
- Sahte palyaçolar Fransa'da insanları korkutuyor.
- I bet her boobs are fake.
- Onu göğüslerinin sahte olduğuna bahse girerim.
- Many of the user reviews on Amazon are fake.
- Amazon'daki kullanıcı yorumlarının çoğu sahte.
- People often give fake personal information when setting up website accounts.
- İnsanlar web sitesi hesapları oluştururken genellikle sahte kişisel bilgiler verirler.
- I think this is a fake.
- Bence bu sahte.
- I think that Tom will be pretty mad when he finds out that the painting he bought is a fake.
- Bence Tom satın aldığı tablonun sahte olduğunu öğrenince çok kızacak.
- That's a fake beard, isn't it?
- Bu sahte bir sakal, değil mi?
- I don't think that this is a fake.
- Bunun sahte olduğunu düşünmüyorum.
- I think that this is a fake.
- Bence sahtedir bu.
- Tom showed the bartender a fake ID card.
- Tom barmene sahte bir kimlik kartı gösterdi.
- Love can be fake, but hate is real.
- Aşk sahte olabilir, ama nefret gerçektir.
- They must be fake.
- Onlar sahte olmalı.
- Our security cameras are fake.
- Güvenlik kameralarımız sahte.
- I think that this is a fake.
- Bence bu sahte.
- Are her boobs real or fake?
- Göğüsleri gerçek mi sahte mi?
- She looks so fake.
- Çok sahte görünüyor.
- She used a fake I.D.
- O bir sahte kimlik kullandı.
- I have a fake ID.
- Sahte bir kimliğim var.
- She used a fake identification card to get into the bar.
- Bara girmek için sahte bir kimlik kartı kullanmış.
- I gave them a fake address.
- Onlara sahte bir adres verdim.
- I gave him a fake address.
- Ona sahte bir adres verdim.
- Many consumer reviews on Amazon are fake.
- Amazon'daki birçok tüketici yorumu sahtedir.
- How do you know this isn't a fake?
- Bunun sahte olmadığını nereden biliyorsun?
- That accent is fake.
- Bu aksan sahte.
- I gave Tom a fake address.
- Tom'a sahte bir adres verdim.
- She used a fake identification card to get into the bar.
- O, bara girmek için bir sahte kimlik kartı kullandı.
- They're fake.
- Onlar sahte.
- I gave her a fake address.
- Ona sahte bir adres verdim.
- Many consumer reviews on Amazon are fake.
- Amazon'daki birçok tüketici yorumu sahte.
- The passport is clearly fake.
- Pasaportun sahte olduğu belli.
- They were fake.
- Onlar sahteydiler.
- I don't think this is a fake.
- Bunun sahte olduğunu sanmıyorum.
- I thought it was fake.
- Onun sahte olduğunu düşündüm.
- I think Tom is going to be pretty mad when he finds out that the painting he bought is a fake.
- Sanırım Tom aldığı tablonun sahte olduğunu öğrendiğinde oldukça kızacak.
- What makes you think it's a fake?
- Sahte olduğunu size düşündüren ne?
- It was a fake diamond necklace.
- Bu, sahte elmastan bir kolyeydi.
- Fake clowns are terrorising people in France.
- Sahte palyaçolar Fransa'da insanları terörize ediyorlar.
- The message was fake.
- Mesaj sahteydi.
- I'm pretty sure that this isn't a fake.
- Bunun sahte olmadığından oldukça eminim.
- Is this diamond real or fake?
- Bu elmas gerçek mi sahte mi?
- I don't think this is a fake.
- Bunun sahte olduğunu düşünmüyorum.
- Are her boobs real or fake?
- Onun göğüsleri gerçek mi yoksa sahte mi?
- Mary often wears a fake wedding ring.
- Mary genellikle sahte evlilik yüzüğü takıyor.
- What makes you think it's a fake?
- Bunun sahte olduğunu sana düşündüren ne?
Show More (84)
|
