1 |
feel like |
istemek |
v. |
|
- This is all well and good for other countries, but the United States does not feel like adhering to these.
- Bu diğer ülkeler için iyi ve güzel, ancak Amerika Birleşik Devletleri bunlara bağlı kalmak istemiyor.
- That's probably why I don't particularly feel like hanging out with you this morning.
- Muhtemelen bu sabah seninle takılmak istememin nedeni de budur.
- That's probably why I don't particularly feel like hanging out with you this morning.
- Muhtemelen bu yüzden bu sabah seninle takılmak istemiyorum.
- Tom didn't really feel like going out drinking with the other guys.
- Tom diğer çocuklarla içmeye gitmek istemiyordu.
- I feel like doing that.
- Bunu yapmak istiyorum.
- I feel like walking.
- Yürümek istiyorum.
- I don't feel like dancing now.
- Canım şimdi dans etmek istemiyor.
- I don't feel like telling her about it.
- Ona anlatmak istemiyorum.
- Left alone, I sometimes feel like crying.
- Yalnız bırakıldığımda, bazen canım ağlamak istiyor.
- I don't feel like going out tonight.
- Canım bu gece dışarı çıkmak istemiyor.
- I feel like a pizza.
- Canım bir pizza istiyor.
- I don't feel like eating out this evening.
- Bu akşam dışarıda yemek istemiyorum.
- I just don't feel like going to school today.
- Bugün sadece canım okula gitmek istemiyor.
- Tom said he had a stomachache and didn't feel like eating anything.
- Tom karnının ağrıdığını ve bir şey yemek istemediğini söyledi.
- Tom said he didn't feel like doing that.
- Tom bunu yapmak istemediğini söyledi.
- I really don't feel like seeing Tom.
- Gerçekten Tom'u görmek istemiyorum.
- I don't feel like telling her the truth.
- Ona gerçeği söylemek istemiyorum.
- I don't feel like going out now.
- Şimdi canım dışarı çıkmak istemiyor.
- I don't feel like cooking tonight.
- Bu gece yemek yapmak istemiyorum.
- Tom didn't feel like eating lunch.
- Tom'un canı öğle yemeği yemek istemiyordu.
- Tom didn't feel like eating lunch.
- Tom öğle yemeği yemek istemedi.
- Do you feel like going to a concert?
- Canın konsere gitmek istiyor mu?
- I didn't feel like calling him.
- Canım onu aramak istemedi.
- I didn't feel like eating.
- Canım yemek yemek istemiyordu.
- I feel like crying now.
- Şimdi ağlamak istiyorum.
- I don't feel like going out this evening.
- Bu akşam canım dışarı çıkmak istemiyor.
- I do not feel like drinking beer tonight.
- Canım bu akşam bira içmek istemiyor.
- I don't feel like doing that today.
- Bugün bunu yapmak istemiyorum.
- I don't feel like meeting her now.
- Şimdi canım onunla karşılaşmak istemiyor.
- Tom didn't really feel like going out.
- Tom'un canı dışarı çıkmak istemiyordu.
- I don't feel like eating now.
- Canım şimdi yemek istemiyor.
- I feel like eating out tonight.
- Bu akşam dışarıda yemek istiyorum.
- Tom didn't really feel like drinking coffee.
- Tom'un canı kahve içmek istemedi.
- Tom really didn't feel like going skating.
- Tom'un canı gerçekten patenle kaymak istemiyordu.
- I don't feel like doing my math homework now.
- Şu anda matematik ödevimi yapmak istemiyorum.
- I feel like eating something sweet.
- Tatlı bir şey yemek istiyorum.
- I didn't feel like going.
- Canım gitmek istemedi.
- What do you feel like doing this evening?
- Bu akşam canın ne yapmak istiyor?
- Do you feel like going swimming?
- Canın yüzmeye gitmek istiyor mu?
- Tom said he had a stomachache and didn't feel like eating anything.
- Tom karnının ağrıdığını ve canının bir şey yemek istemediğini söyledi.
- I really don't feel like talking.
- Gerçekten konuşmak istemiyorum.
- Do you feel like playing tennis this afternoon?
- Bu öğleden sonra canın tenis oynamak istiyor mu?
- I don't feel like dancing right now.
- Şu anda dans etmek istemiyorum.
- I don't feel like playing cards.
- Canım kağıt oynamak istemiyor.
- I don't feel like waiting any longer.
- Daha fazla beklemek istemiyorum.
- What do you feel like doing after lunch?
- Öğlen yemekten sonra ne yapmak istersin?
- Tom doesn't feel like eating anything right now.
- Tom'un canı şimdi bir şey yemek istemiyor.
- I don't feel like going out.
- Canım dışarı çıkmak istemiyor.
- For this bad weather I don't feel like going out.
- Bu kötü havadan dolayı canım dışarı çıkmak istemiyor.
- Tom will come back when he feels like it.
- Tom istediği zaman geri gelecektir.
- I don't feel like singing now.
- Şu an canım şarkı söylemek istemiyor.
- I don't feel like eating supper tonight.
- Bu akşam canım akşam yemeği yemek istemiyor.
- What do you feel like talking about?
- Canın ne hakkında konuşmak istiyor?
- I do not feel like doing it.
- Bunu yapmak istemiyorum.
- I feel like taking a trip.
- Canım seyahate gitmek istiyor.
- I don't feel like walking.
- Yürümek istemiyorum.
- I don't feel like going out now.
- Şu an dışarı çıkmak istemiyorum.
- Tom didn't really feel like playing tennis.
- Tom'un canı tenis oynamayı pek istemiyordu.
- I didn't feel like calling them.
- Canım onları aramak istemedi.
- I don't feel like eating supper tonight.
- Bu akşam yemek yemek istemiyorum.
- Everyone wants me to go, but I don't feel like going.
- Herkes gitmemi istiyor ama ben gitmek istemiyorum.
- I don't feel like going out these days.
- Bugünlerde canım dışarı çıkmak istemiyor.
- I feel like watching TV.
- Canım TV izlemek istiyor.
- I don't feel like it anyway!
- Zaten canım istemiyor!
- I feel like going to bed early tonight.
- Bu gece erken yatmak istiyorum.
- I feel like a rest.
- Dinlenmek istiyorum.
- She didn't feel like eating lunch.
- Onun canı öğle yemeği yemek istemedi.
- I didn't really feel like laughing.
- Gerçekten canım gülmek istemiyordu.
- Tom didn't really feel like going out drinking with the guys.
- Tom'un canı arkadaşlarla içmek için gerçekten dışarı çıkmak istemiyor.
- On a day like this, I don't feel like going outside.
- Böyle bir günde dışarı çıkmak istemiyorum.
- I feel like having a drink.
- Canım içki içmek istiyor.
- I feel like having a pizza.
- Canım bir pizza yemek istiyor.
- Tom said he didn't feel like going.
- Tom gitmek istemediğini söyledi.
- Do you still feel like eating out tonight?
- Bu akşam hala dışarıda yemek istiyor musun?
- He says that he doesn't feel like drinking boza tonight.
- Bu gece boza içmek istemediğini söylüyor.
- They didn't feel like playing any more.
- Daha fazla oynamak istemediler.
- I don't feel like swimming today.
- Bugün yüzmek istemiyorum.
- I didn't feel like getting out of bed this morning.
- Bu sabah canım yataktan kalkmak istemedi.
- I feel like watching TV.
- Canım televizyon izlemek istiyor.
- I feel like a drink.
- Canım içki istiyor.
- I don't feel like doing that today.
- Canım bugün onu yapmak istemiyor.
- Right now, I feel like talking.
- Şu anda canım konuşmak istiyor.
- I don't feel like eating anything now.
- Şu an canım hiçbir şey yemek istemiyor.
- I don't feel like going out this morning.
- Bu sabah dışarı çıkmak istemiyorum.
- I feel like celebrating.
- Canım kutlama yapmak istiyor.
- I feel like getting drunk.
- Sarhoş olmak istiyorum.
- I don't feel like watching TV.
- Canım televizyon izlemek istemiyor.
- Do you feel like a drink?
- Canın içki istiyor mu?
- I don't feel like talking to anyone right now.
- Şu anda kimseyle konuşmak istemiyorum.
- I don't feel like eating at all this summer.
- Bu yaz canım hiç yemek yemek istemiyor.
- I feel like getting some fresh air.
- Biraz temiz hava almak istiyorum.
- Do you feel like eating?
- Canınız yemek yemek istiyor mu?
- They did not feel like playing any more.
- Daha fazla oynamak istemediler.
- Tom doesn't feel like cooking.
- Tom yemek yapmak istemiyor.
- He says that he doesn't feel like jogging.
- Canının koşu yapmak istemediğini söylüyor.
- I didn't feel like calling Tom.
- Tom'u aramak istemedim.
- Tom didn't really feel like going camping with John and Mary.
- Tom, John ve Mary ile kampa gitmeyi pek istemedi.
- Tom said he didn't feel like eating.
- Tom yemek yemek istemediğini söyledi.
- I just don't feel like doing that tonight.
- Bu gece bunu yapmak istemiyorum.
- I don't feel like doing this anymore.
- Artık bunu yapmak istemiyorum.
- The driver felt like taking a rest.
- Sürücünün canı dinlenmek istedi.
- Last night I did not feel like going out and I stayed home watching a movie.
- Dün gece canım dışarı çıkmak istemedi ve evde oturup film izledim.
- I don't feel like talking to Tom today.
- Bugün Tom'la konuşmak istemiyorum.
- It is a fine day and I feel like going fishing.
- Güzel bir gün ve canım balık tutmak istiyor.
- Tom didn't feel like waiting.
- Tom beklemek istemedi.
- I just didn't feel like getting up.
- Kalkmak istemedim.
- Tom doesn't feel like doing that again.
- Tom bunu tekrar yapmak istemiyor.
- I don't much feel like doing that today.
- Bugün canım pek bunu yapmak istemiyor.
- I feel like going out.
- Canım dışarı gitmek istiyor.
- If you feel like crying, you should cry to your heart's content.
- Eğer ağlamak istiyorsan, gönlünce ağlamalısın.
- I feel like going to the movies.
- Canım sinemaya gitmek istiyor.
- I feel like having a drink.
- Canım bir şeyler içmek istiyor.
- I don't feel like going to the movies tonight.
- Bu gece canım sinemaya gitmek istemiyor.
- When she was late, I felt like scolding her, but I held my tongue.
- O geç kaldığında canım onu azarlamak istedi ama dilimi tuttum.
- I felt like giving up.
- Canım vazgeçmek istedi.
- Tom seldom feels like cooking.
- Tom nadiren yemek yapmak ister.
- I didn't feel like waiting.
- Beklemek istemedim.
- Tom said he didn't feel like doing that now.
- Tom şu anda bunu yapmak istemediğini söyledi.
- I didn't feel like scolding her for being late.
- Geç kaldığı için onu paylamak istemedim.
- I feel like doing something different today.
- Bugün canım farklı bir şey yapmak istiyor.
- I feel like being alone.
- Yalnız kalmak istiyorum.
- Tom felt like going to Boston again.
- Tom'un canı tekrar Boston'a gitmek istedi.
- The man didn't feel like walking all the way; so he took the bus.
- Adam o kadar yolu yürümek istemedi; bu yüzden otobüse bindi.
- Do you feel like going to the theater?
- Canın tiyatroya gitmek istiyor mu?
- I don't feel like playing either.
- Benim de canım oynamak istemiyor.
- What do you feel like doing now?
- Şu an ne yapmak istiyorsun?
- Do you feel like eating now?
- Canın şimdi yemek yemek istiyor mu?
- I felt like giving up.
- Vazgeçmek istedim.
- I don't feel like going shopping with you today.
- Bugün seninle alışverişe gitmek istemiyorum.
- I don't feel like sleeping just now.
- Şu anda uyumak istemiyorum.
- They haven't invited me - I came because I felt like it.
- Beni davet etmediler; canım istediği için geldim.
- Do you feel like having a drink?
- İçki içmek ister misiniz?
- It's fine day and I feel like going fishing.
- Güzel bir gün ve canım balığa gitmek istiyor.
- I feel like having some kebab.
- Biraz kebap yemek istiyorum.
- I don't feel like cooking tonight.
- Bu gece canım yemek pişirmek istemiyor.
- Tom didn't really feel like going out.
- Tom'un canı gerçekten dışarı çıkmak istemiyordu.
- I didn't feel like cooking.
- Yemek yapmak istemedim.
- I didn't feel like calling them.
- Onları aramak istemedim.
- I feel like taking a walk.
- Canım yürüyüş yapmak istiyor.
- I feel like going out.
- Dışarı çıkmak istiyorum.
- Tom felt like taking a walk.
- Tom yürüyüşe çıkmak istedi.
- Tom told Mary that he didn't feel like laughing.
- Tom Mary'ye canının gülmek istemediğini söyledi.
- I don't feel like dancing.
- Dans etmek istemiyorum.
- I don't feel like going out for a walk.
- Canım dışarı yürüyüşe çıkmak istemiyor.
- Tom didn't feel like exercising.
- Tom'un canı egzersiz yapmak istemiyordu.
- I feel like taking a rest.
- Dinlenmek istiyorum.
- I don't feel like waiting.
- Canım beklemek istemiyor.
- I feel like going outside.
- Dışarı çıkmak istiyorum.
- I'm so tired that I don't feel like studying tonight.
- O kadar yorgunum ki bu gece ders çalışmak istemiyorum.
- Tom didn't really feel like working.
- Tom'un canı gerçekten çalışmak istemiyordu.
- I do not feel like walking.
- Canım yürümek istemiyor.
- I don't feel like going out for a walk.
- Yürüyüşe çıkmak istemiyorum.
- I feel like a drink.
- Canım bir şeyler içmek istiyor.
- I don't feel like doing anything when it's this hot.
- Hava bu kadar sıcakken canım hiçbir şey yapmak istemiyor.
- I don't feel like singing.
- Şarkı söylemek istemiyorum.
- I don't feel like studying English today.
- Bugün İngilizce çalışmak istemiyorum.
- I felt like doing that.
- Canım onu yapmak istedi.
- I didn't feel like celebrating.
- Kutlama yapmak istemedim.
- Tom felt like going out for a walk.
- Tom yürüyüşe çıkmak istedi.
- Tom said he didn't feel like laughing.
- Tom gülmek istemediğini söyledi.
- I really don't feel like talking to Tom right now.
- Şu anda Tom'la konuşmak istemiyorum.
- I feel like eating popcorn.
- Patlamış mısır yemek istiyorum.
- Do you feel like having a drink?
- Canın bir içki içmek istiyor mu?
- I don't feel like going shopping with you today.
- Bugün canım seninle alışverişe gitmek istemiyor.
- I don't feel like eating right now.
- Şu an canım yemek istemiyor.
- I don't feel like studying at all tonight.
- Bu gece hiç ders çalışmak istemiyorum.
- It is a fine day and I feel like going fishing.
- Güzel bir gün ve balığa gitmek istiyorum.
- What do you feel like eating?
- Canın ne yemek istiyor?
- Tom didn't really feel like playing chess with Mary.
- Tom'un canı gerçekten Mary ile satranç oynamak istemiyor.
- Do you feel like eating something?
- Bir şeyler yemek ister misin?
- Today, I don't feel like doing anything.
- Bugün canım bir şey yapmak istemiyor.
- We just don't feel like dancing.
- Canımız dans etmek istemiyor.
- Tom says that he doesn't feel like going out.
- Tom dışarı çıkmak istemediğini söylüyor.
- I feel like sending Tom a letter.
- Tom'a bir mektup göndermek istiyorum.
- Tom said that he wasn't the only one who felt like doing that.
- Tom canı bunu yapmak istemeyen tek kişi olmadığını söyledi.
- I felt like singing loudly when the exam was over.
- Sınav bittiğinde yüksek sesle şarkı söylemek istedim.
- I don't feel like eating at all this summer.
- Bu yaz canım hiç yemek istemiyor.
- When Tom plays the violín, I feel like killing him.
- Tom violin çalarken, onu öldürmek istiyorum.
- Tom said that he feels like going out.
- Tom dışarı çıkmak istediğini söyledi.
- I don't feel like taking my dog for a walk this morning.
- Bu sabah köpeğimi yürüyüşe çıkarmayı canım istemiyor.
- I don't feel like walking that far.
- O kadar uzağa yürümek istemiyorum.
- I don't feel like doing this anymore.
- Canım bunu daha fazla yapmak istemiyor.
- I don't much feel like working these days.
- Bugünlerde canım çok çalışmak istemiyor.
- Don't you feel like going to the movies?
- Sinemaya gitmek istemiyor musun?
- I don't feel like eating now.
- Şu anda canım yemek istemiyor.
- Tom didn't really feel like going skating.
- Tom'un canı gerçekten paten yapmaya gitmek istemiyordu.
- Do you feel like eating now?
- Şimdi yemek ister misin?
- No one feels like fighting.
- Kimse savaşmak istemiyor.
- I don't feel like singing now.
- Şimdi canım şarkı söylemek istemiyor.
- I don't feel like taking my dog for a walk this morning.
- Bu sabah köpeğimi yürüyüşe çıkarmak istemiyorum.
- Tom didn't really feel like working.
- Tom gerçekten çalışmak istemiyordu.
- I don't feel like going out these days.
- Bugünlerde dışarı çıkmak istemiyorum.
- She felt like taking a walk.
- Yürüyüş yapmak istiyordu.
- Give me a buzz if you feel like going out tonight.
- Bu gece dışarı çıkmak istersen bana bir vızıltı ver.
- I didn't feel like calling you.
- Seni aramak istemedim.
- I don't feel like doing anything today.
- Bugün canım hiçbir şey yapmak istemiyor.
- I don't feel like studying French today.
- Bugün Fransızca çalışmak istemiyorum.
- Tom didn't feel like explaining why he wouldn't attend the meeting.
- Tom neden toplantıya katılmadığını açıklamak istemedi.
- I feel like singing in the rain.
- Canım yağmurda şarkı söylemek istiyor.
- I feel like having a cup of tea.
- Bir fincan çay içmek istiyorum.
- I just don't feel like doing that right now.
- Şu an canım bunu yapmak istemiyor işte.
- I don't feel like eating right now.
- Şu anda canım yemek yemek istemiyor.
- Tom felt like crawling under a rock.
- Tom bir kayanın altında sürünmek istedi.
- I don't feel like eating anything today.
- Bugün canım bir şey yemek istemiyor.
- He lives elsewhere and, moreover, I don't feel like seeing him.
- Başka bir yerde yaşıyor ve dahası, canım onu görmek istemiyor.
- He says that he doesn't feel like going out.
- Canının dışarı çıkmak istemediğini söylüyor.
- I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves.
- Ders çalışmak istemiyordum çünkü dışarıdaki gürültü sinirlerimi bozuyordu.
- I feel like speaking French today.
- Bugün canım Fransızca konuşmak istiyor.
- I don't feel like going to the beach today.
- Bugün sahile gitmek istemiyorum.
- I feel like going out rather than staying at home today.
- Bugün evde kalmak yerine dışarı çıkmak istiyorum.
- Tom really didn't feel like going skating.
- Tom paten kaymayı pek istemiyordu.
- I don't feel like going out tonight.
- Bu gece dışarı çıkmak istemiyorum.
- I don't feel like talking to Tom tonight.
- Bu gece Tom'la konuşmak istemiyorum.
- I felt like crying.
- Ağlamayı istedim.
- Tom doesn't really feel like doing that.
- Tom gerçekten bunu yapmak istemiyor.
- I feel like a pizza.
- Canım pizza istiyor.
- Tom didn't really feel like studying.
- Tom ders çalışmak istemedi.
- I don't feel like dealing with Tom right now.
- Şu anda Tom'la uğraşmak istemiyorum.
- I felt like laughing.
- Canım gülmek istedi.
- Don't you feel like going to the movies?
- Canın sinemaya gitmek istemiyor mu?
- I don't feel like sleeping just now.
- Canım şimdi uyumak istemiyor.
- I don't feel like sitting down.
- Oturmak istemiyorum.
- I didn't feel like talking.
- Canım konuşmak istemiyordu.
- Don't you feel like eating?
- Canın yemeyi istemiyor mu?
- I don't feel like going out on such a day.
- Böyle bir günde dışarı çıkmak istemiyorum.
- I don't feel like doing anything tonight.
- Bu gece hiçbir şey yapmak istemiyorum.
- What do you feel like talking about?
- Ne hakkında konuşmak istiyorsun?
- Tom felt like going to Boston again.
- Tom tekrar Boston'a gitmek istedi.
- I don't feel like doing anything when it's this hot.
- Bu kadar sıcak olduğunda canım bir şey yapmak istemiyor.
- I just don't feel like doing my math homework.
- Matematik ödevimi yapmak istemiyorum ya.
- When it's this hot, I don't feel like doing anything.
- Bu kadar sıcak olduğunda canım hiçbir şey yapmak istemiyor.
- I don't feel like cooking today.
- Bugün canım yemek pişirmek istemiyor.
- Tom said that he didn't feel like laughing.
- Tom gülmek istemediğini söyledi.
- After having a lunch I feel like to sleep.
- Bir öğle yemeği yedikten sonra uyumak istiyorum.
- I felt like killing myself.
- Kendimi öldürmek istedim.
- What do you feel like doing?
- Canın ne yapmak istiyor?
- Tom says that he doesn't feel like jogging.
- Tom koşu yapmak istemediğini söylüyor.
- It's fine day and I feel like going fishing.
- Güzel bir gün ve canım balığa çıkmak istiyor.
- She felt like giving up the plan.
- Canı plandan vazgeçmek istedi.
- Being tired, I felt like doing nothing.
- Yorgun olduğum için hiçbir şey yapmak istemedim.
- I feel like going out for a walk.
- Yürüyüşe çıkmak istiyorum.
- I felt like hitting him when he tried to cheat me.
- Beni kandırmaya çalıştığında ona vurmak istedim.
- He says that he doesn't feel like going out.
- Dışarı çıkmak istemediğini söylüyor.
- I do not feel like it anymore.
- Artık canım istemiyor.
- Dan felt like his mother no longer wanted him.
- Dan annesinin artık onu istemediğini düşünüyordu.
- I don't feel like taking a walk this morning.
- Bu sabah canım yürüyüş yapmak istemiyor.
- I don't feel like playing cards.
- Canım iskambil oynamak istemiyor.
- I don't feel like telling her about it.
- Benim bu konuda ona canım bir şey söylemek istemiyor.
- Tom didn't feel like explaining why he wouldn't attend the meeting.
- Tom toplantıya neden katılmayacağını açıklamak istemedi.
- I don't feel like singing right now.
- Şu an canım şarkı söylemek istemiyor.
- Do you feel like doing that today?
- Canın bunu bugün yapmak istiyor musun?
- I don't feel like waiting any longer.
- Canım daha fazla beklemek istemiyor.
- He said that he feels like going out.
- Canının dışarı çıkmak istediğini söyledi.
- It was so hot that she felt like eating ice cream.
- O kadar sıcaktı ki, canı dondurma yemek istedi.
- I don't feel like doing anything when it's that hot.
- Hava bu kadar sıcakken hiçbir şey yapmak istemiyorum.
- Tom felt like dancing.
- Tom dans etmek istedi.
- I don't feel like studying English today.
- Bugün canım İngilizce çalışmak istemiyor.
- Tom doesn't feel like studying.
- Tom ders çalışmak istemiyor.
- I didn't feel like waiting.
- Canım beklemek istemedi.
- I don't feel like doing anything right now.
- Şu anda canım bir şey yapmak istemiyor.
- I feel like going to Boston again.
- Tekrar Boston'a gitmek istiyorum.
- Tom felt like giving up.
- Tom pes etmek istedi.
- I don't feel like studying right now.
- Canım şu anda çalışmak istemiyor.
- I feel like going for a walk this morning.
- Bu sabah yürüyüşe çıkmak istiyorum.
- I don't feel like going for a walk.
- Yürüyüşe çıkmak istemiyorum.
- Tom said that he feels like going out.
- Tom dışarı gitmek istediğini söyledi.
- I don't feel like dancing.
- Canım dans etmek istemiyor.
- I don't feel like it now.
- Şu an canım istemiyor.
- The driver felt like taking a rest.
- Şoför dinlenmek istedi.
- Tom didn't really feel like going out drinking with the other guys.
- Tom canı diğer erkeklerle içmeye gitmek istemiyordu.
- I don't feel like going to the movies tonight.
- Bu akşam sinemaya gitmek istemiyorum.
- Do you feel like going out for a walk?
- Yürüyüşe çıkmak ister misin?
- I do not feel like doing it.
- Canım yapmak istemiyor.
- Do you feel like eating?
- Canın yemek istiyor mu?
- I'm so tired that I don't feel like studying tonight.
- O kadar yorgunum ki canım bu gece çalışmak istemiyor.
- He sometimes feels like eating Japanese-style food.
- Onun canı bazen Japon tarzı yemek yemek istiyor.
- I just don't feel like going out tonight.
- Bu gece canım dışarı çıkmak istemiyor.
- I feel like crying.
- Canım ağlamak istiyor.
- You ought to tell Tom that you don't feel like doing that.
- Tom'a bunu yapmak istemediğini söylemelisin.
- I just don't feel like celebrating my birthday.
- Doğum günümü kutlamak istemiyorum.
- What do you feel like doing after lunch?
- Öğle yemeğinden sonra canın ne yapmak istiyor.
- I feel like waiting.
- Beklemek istiyorum.
- I didn't feel like calling you.
- Canım seni aramak istemedi.
- I don't feel like doing it.
- Canım bunu yapmak istemiyor.
- What do you feel like doing?
- Ne yapmak istiyorsun?
- I don't feel like celebrating.
- Canım kutlama yapmak istemiyor.
- I didn't feel like eating.
- Canım yemek istemedi.
- Do you feel like doing that today?
- Bugün bunu yapmak ister misin?
- For this bad weather I don't feel like going out.
- Bu kötü havada dışarı çıkmak istemiyorum.
- I don't feel like smoking today.
- Bugün canım sigara içmek istemiyor.
- I don't feel like eating sushi.
- Canım suşi yemek istemiyor.
- I just felt like coming home.
- Sadece eve gelmek istedim.
- I felt like crying.
- Canım ağlamak istedi.
- Tom felt like crying.
- Tom ağlamak istedi.
- I feel like taking a trip.
- Bir yolculuğa çıkmak istiyorum.
- I don't feel like eating animal proteins today.
- Bugün canım hayvansal proteinler yemek istemiyor.
- I don't feel like it now.
- Canım şimdi bunu yapmak istemiyor.
- I don't feel like sleeping anymore.
- Artık uyumak istemiyorum.
- I feel like a rest.
- Canım dinlenmek istiyor.
- I don't feel like eating out this evening.
- Bu akşam canım dışarıda yemek istemiyor.
- I didn't really feel like going out.
- Canım dışarı çıkmak istemedi.
- Tom felt like getting drunk.
- Tom sarhoş olmak istedi.
- I don't feel like watching TV tonight.
- Bu akşam televizyon izlemek istemiyorum.
- Tom didn't really feel like going skating.
- Tom paten kaymaya gitmek istemedi.
- I don't feel like eating anything now.
- Şu an canım bir şey yemek istemiyor.
- I'm sorry, but I don't feel like going out today.
- Üzgünüm fakat canım bugün dışarı çıkmak istemiyor.
- I don't feel like watching TV now.
- Şu anda televizyon izlemek istemiyorum.
- I feel like eating something sweet.
- Canım tatlı bir şey yemek istiyor.
- I don't feel like telling her the truth.
- Canım ona doğruyu söylemek istemiyor.
- I feel like crying, but I don't know why.
- Ağlamak istiyorum ama neden bilmiyorum.
- Tom and Mary didn't feel like hanging out together.
- Tom ve Mary'nin canları birlikte takılmayı istemedi.
- I don't feel like walking so fast.
- Canım çok hızlı yürümek istemiyor.
- I don't feel like laughing right now.
- Şu anda canım gülmek istemiyor.
- Tom doesn't feel like eating.
- Tom yemek yemek istemiyor.
- I felt like talking to someone.
- Canım biriyle konuşmak istedi.
- I don't much feel like doing that today.
- Canım bunu bugün çok yapmak istemiyor.
- Tom didn't feel like studying at all.
- Tom hiç ders çalışmak istemiyordu.
- Tom said that he wasn't the only one who felt like doing that.
- Tom bunu yapmak isteyen tek kişinin kendisi olmadığını söyledi.
- I don't feel like doing my math homework now.
- Şu anda canım matematik ödevini yapmak istemiyor.
- I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves.
- Dışarıdaki gürültü sinirime dokunduğu için canım çalışmak istemedi.
- I feel like singing in the rain.
- Yağmurda şarkı söylemek istiyorum.
- I didn't feel like going out.
- Dışarı çıkmak istemedim.
- I feel like watching television.
- Canım TV izlemek istiyor.
- Tom said he didn't feel like doing that right now.
- Tom şu anda bunu yapmak istemediğini söyledi.
- Tom felt like going home and left without saying goodbye to anyone.
- Tom eve gitmek istedi ve kimseye veda etmeden ayrıldı.
- I don't feel like studying.
- Canım ders çalışmak istemiyor.
- Now I don't feel like watching television.
- Şu anda canım televizyon seyretmek istemiyor.
- She felt like taking a walk.
- Onun canı yürüyüşe çıkmak istedi.
- Do you feel like resting?
- Canınız dinlenmek istiyor mu?
- I felt like going out for a walk.
- Yürüyüşe çıkmak istiyorum.
- Do you feel like going to the theater?
- Tiyatroya gitmek ister misin?
- Left alone, I sometimes feel like crying.
- Yalnız kalınca bazen ağlamak istiyorum.
- Tom didn't feel like playing golf.
- Tom'un canı golf oynamak istemiyordu.
- Tom said he didn't feel like doing that today.
- Tom bugün canı bunu yapmak istemediğini söyledi.
- I guess I felt like eating something different.
- Sanırım farklı bir şeyler yemek istedim.
- I didn't feel like going out.
- Canım dışarı çıkmak istemedi.
- I don't feel like working today.
- Bugün çalışmak istemiyorum.
- Tom said he didn't feel like doing that today.
- Tom bugün bunu yapmak istemediğini söyledi.
- Tom didn't really feel like going to school this morning.
- Tom bu sabah okula gitmek istemedi.
- I feel like having a cup of tea.
- Canım bir bardak çay içmek istiyor.
- I don't feel like watching TV.
- Canım TV izlemek istemiyor.
- I feel like going for a walk this morning.
- Bu sabah canım yürüyüşe gitmek istiyor.
- I feel like watching television.
- Canım televizyon izlemek istiyor.
- I feel like laughing.
- Canım gülmek istiyor.
- I feel like sending Tom a letter.
- Canım Tom'a bir mektup göndermek istiyor.
- In this kind of heat, I just don't feel like doing anything.
- Bu sıcakta canım hiçbir şey yapmak istemiyor.
- I don't feel like playing chess right now.
- Şu anda satranç oynamak istemiyorum.
- I feel like telling him what I think of him.
- Onun hakkında ne düşündüğümü söylemek istiyorum.
- I feel like going to the beach today.
- Bugün sahile gitmek istiyorum.
- Actually, I feel like talking.
- Aslında konuşmak istiyorum.
- I feel like another beer.
- Canım bir bira daha istiyor.
- I don't feel like playing tennis this afternoon.
- Bu öğleden sonra tenis oynamak istemiyorum.
- I don't feel like doing that now.
- Şu anda bunu yapmak istemiyorum.
- I do anything I feel like.
- Canım ne isterse onu yaparım.
- I felt like screaming.
- Canım bağırmak istedi.
- Tom didn't feel like playing golf.
- Tom golf oynamak istemedi.
- It was so hot that she felt like eating ice cream.
- Hava o kadar sıcaktı ki onun canı dondurma yemek istedi.
- The shock of her father's death lingered on and she didn't feel like going out at all.
- Babasının ölümünün şokunu atlatamamıştı ve hiç dışarı çıkmak istemiyordu.
- Tom said he felt like dancing.
- Tom dans etmek istediğini söyledi.
- I didn't feel like scolding her for being late.
- Geç kaldığı için canım onu azarlamak istemedi.
- Tom says he doesn't feel like playing tennis today.
- Tom bugün tenis oynamak istemediğini söylüyor.
- I just don't feel like dancing tonight.
- Bu gece canım dans etmek istemiyor.
- I can write good stories when I feel like it.
- Canım istediğinde iyi hikayeler yazabilirim.
- She didn't feel like eating lunch.
- Öğle yemeği yemek istemiyordu.
- He sometimes feels like eating Japanese-style food.
- Bazen Japon usulü yemek yemek istiyor.
- I felt like dancing.
- Canım dans etmek istedi.
- Now I don't feel like watching television.
- Şimdi canım televizyon izlemek istemiyor.
- I felt like talking to somebody then.
- O sırada biriyle konuşmak istedim.
- I don't feel like waiting.
- Beklemek istemiyorum.
- Tom doesn't feel like playing outside today.
- Tom bugün dışarıda oynamak istemiyor.
- Tom felt like dancing.
- Tom'un canı dans etmek istedi.
- Tom told Mary that he didn't feel like laughing.
- Tom, Mary'e canının gülmek istemediğini söyledi.
- Tom doesn't feel like eating right now.
- Tom şu anda yemek yemek istemiyor.
- Tonight I feel like doing something!
- Bu gece bir şeyler yapmak istiyorum!
- Tom says that he doesn't feel like drinking beer tonight.
- Tom bu gece bira içmek istemediğini söylüyor.
- He said that he feels like going out.
- Dışarı çıkmak istediğini söyledi.
- I don't feel like laughing, either.
- Ben de gülmek istemiyorum.
- Do you still feel like doing that?
- Hâlâ bunu yapmak istiyor musun?
- I don't feel like taking a walk this morning.
- Bu sabah canım yürüyüşe çıkmak istemiyor.
- I don't feel like going out this morning.
- Bu sabah canım dışarı çıkmak istemiyor.
- I don't feel like dancing now.
- Şu an dans etmek istemiyorum.
- I felt like doing that.
- Bunu yapmak istedim.
- I don't feel like doing anything right now.
- Şu anda hiçbir şey yapmak istemiyorum.
- I just don't feel like going out tonight.
- Bu gece dışarı çıkmak istemiyorum.
- I feel like laughing.
- Gülmek istiyorum.
- I feel like going to the pool.
- Havuza gitmek istiyorum.
- I don't feel like playing tennis this afternoon.
- Bu öğleden sonra canım tenis oynamak istemiyor.
- I didn't really feel like going out.
- Canım gerçekten dışarı çıkmak istemiyordu.
- I don't feel like partying.
- Canım kutlama yapmak istemiyor.
- I don't feel like walking so fast.
- Bu kadar hızlı yürümek istemiyorum.
- I don't feel like talking with anyone.
- Canım kimseyle konuşmak istemiyor.
- What do you feel like doing this evening?
- Bu akşam ne yapmak istersin?
- Write me an email if you feel like it.
- Eğer istersen bana bir e-posta yaz.
- I just didn't feel like doing that.
- Bunu yapmak istemedim.
- Do you feel like going swimming?
- Yüzmeye gitmek ister misin?
- I feel like drinking a beer.
- Canım bira içmek istiyor.
- I feel like eating something sweet.
- Canım tatlı bir şeyler yemek istiyor.
- Tom didn't really feel like swimming.
- Tom'un canı gerçekten yüzmek istemiyordu.
- I don't feel like sleeping anymore.
- Artık canım uyumak istemiyor.
- On a day like this, I don't feel like going outside.
- Böyle bir günde canım dışarıya çıkmak istemiyor.
- I feel like eating out.
- Canım dışarıda yemek yemek istiyor.
- Tom didn't feel like talking.
- Tom konuşmak istemedi.
- I don't feel like leaving yet.
- Henüz gitmek istemiyorum.
- I don't feel like playing chess right now.
- Canım şu anda satranç oynamak istemiyor.
- They did not feel like playing any more.
- Canları daha fazla oynamak istemedi.
- I don't much feel like working these days.
- Bugünlerde pek çalışmak istemiyorum.
- I feel like eating out.
- Canım dışarıda yemek istiyor.
- You don't have to say anything if you don't feel like it.
- İstemiyorsan hiçbir şey söylemek zorunda değilsin.
- Everyone wants me to go, but I don't feel like going.
- Herkes gitmemi istiyor ama canım gitmek istemiyor.
- I don't feel like working this morning.
- Bu sabah çalışmak istemiyorum.
- I didn't feel like calling him.
- Onu aramak istemedim.
- When it's this hot, I don't feel like doing anything.
- Hava bu kadar sıcakken canım hiçbir şey yapmak istemiyor.
- I feel like doing something different today.
- Bugün farklı bir şey yapmak istiyorum.
- I don't feel like meeting her now.
- Onunla şimdi buluşmak istemiyorum.
- Do you feel like playing tennis this afternoon?
- Bu öğleden sonra tenis oynamak ister misin?
- I felt like talking to someone.
- Biriyle konuşmak istedim.
- I don't feel like getting up.
- Kalkmak istemiyorum.
- I just don't feel like going to school today.
- Bugün okula gitmek istemiyorum.
- Today I just feel like staying at home and doing nothing.
- Bugün evde oturup hiçbir şey yapmamak istiyorum.
- Do you feel like going to a concert?
- Konsere gitmek ister misin?
- Tom didn't really feel like eating Korean food.
- Tom gerçekten Kore yemeği yemek istemiyordu.
- I don't feel like eating Chinese food tonight.
- Bu akşam Çin yemeği yemek istemiyorum.
- I feel like taking a rest.
- Canım dinlenmek istiyor.
- I don't feel like doing it.
- Canım istemiyor.
- I feel like going out today.
- Bugün dışarı çıkmak istiyorum.
- I don't feel like cooking.
- Canım yemek yapmak istemiyor.
- I don't feel like running all the way to the station.
- İstasyona kadar koşmak istemiyorum.
- Today, I don't feel like doing anything.
- Bugün canım hiçbir şey yapmak istemiyor.
- Tom and Mary didn't feel like hanging out together.
- Tom ve Mary birlikte takılmak istemediler.
- Tom felt like going out for a walk.
- Tom'un canı yürüyüş için dışarı çıkmak istedi.
- I don't feel like joking.
- Canım şaka yapmak istemiyor.
- I didn't feel like going out this evening.
- Bu akşam dışarı çıkmak istemedim.
- I do not feel like it anymore.
- Artık bunu canım istemiyor.
- I feel like taking a walk now.
- Şimdi yürüyüşe çıkmak istiyorum.
- I don't feel like working today.
- Bugün canım çalışmak istemiyor.
- I don't really feel like reading.
- Canım kitap okumak istemiyor.
- I don't feel like celebrating.
- Kutlama yapmak istemiyorum.
- I don't feel like taking a walk now.
- Şu an canım yürüyüş yapmak istemiyor.
- I didn't feel like talking.
- Konuşmak istemedim.
- She felt like crying.
- Canı ağlamak istiyordu.
- I feel like eating something that isn't sweet.
- Canım tatlı olmayan bir şeyler yemek istiyor.
- I feel like doing that.
- Canım onu yapmayı istiyor.
- I really feel like crying right now.
- Şu an gerçekten ağlamak istiyorum.
- I feel like smiling.
- Gülümsemek istiyorum.
- I don't feel like doing that again.
- Bunu tekrar yapmak istemiyorum.
- I feel like singing.
- Canım şarkı söylemek istiyor.
- Tom always does what he feels like doing.
- Tom her zaman yapmak istediği şeyi yapar.
- I don't feel like speaking French today.
- Bugün Fransızca konuşmak istemiyorum.
- I don't feel like singing now.
- Şimdi şarkı söylemek istemiyorum.
- I do not feel like drinking beer tonight.
- Bu gece bira içmek istemiyorum.
- I don't feel like playing tennis today.
- Bugün canım tenis oynamak istemiyor.
- I don't feel like doing anything.
- Canım hiçbir şey yapmak istemiyor.
- I can write good stories when I feel like it.
- Canım istediği zaman güzel hikayeler yazabilirim.
- I don't feel like swimming today.
- Bugün canım yüzmek istemiyor.
- Tom doesn't feel like taking a walk with his dog this morning.
- Tom bu sabah köpeğiyle yürüyüşe çıkmak istemiyor.
- Don't you feel like eating?
- Canın yemek yemek istemiyor mu?
- Tom didn't feel like eating.
- Tom'un canı yemek yemeği istemiyordu.
- Tom didn't really feel like studying.
- Tom'un canı çalışmak istemiyordu.
- I don't feel like going to the party.
- Canım partiye gitmek istemiyor.
- I don't feel like cooking today.
- Bugün yemek yapmak istemiyorum.
- Tom didn't really feel like swimming.
- Tom gerçekten yüzmek istemiyordu.
- Tom didn't really feel like drinking coffee.
- Tom'un canı gerçekten kahve içmek istemiyordu.
- Actually, I feel like talking.
- Aslında canım konuşmak istiyor.
- I felt like reading the detective story.
- Canım dedektif hikayesi okumayı istedi.
- Tom didn't feel like telling everybody why he was leaving.
- Tom herkese neden gittiğini söylemek istemedi.
- I don't feel like dancing right now.
- Şu anda canım dans etmek istemiyor.
- Do you feel like talking about it?
- Bu konuda konuşmak ister misin?
- I felt like going out for a walk.
- Yürüyüş için canım dışarı çıkmak istedi.
- I feel like taking a walk.
- Yürüyüşe çıkmak istiyorum.
- Tom doesn't feel like eating anything right now.
- Tom şu anda bir şey yemek istemiyor.
- I didn't really feel like doing that.
- Bunu yapmayı pek istemedim.
- I don't feel like doing anything tonight.
- Canım bu akşam bir şey yapmak istemiyor.
- I don't feel like it anyway!
- Canım istemiyor zaten!
- I don't feel like going to bed yet.
- Henüz yatmak istemiyorum.
- I don't feel like playing tennis today.
- Bugün tenis oynamak istemiyorum.
- I really feel like a beer.
- Gerçekten canım bir bira istiyor.
- When she was late, I felt like scolding her, but I held my tongue.
- Geç kaldığında onu azarlamak istedim ama dilimi tuttum.
- I don't feel like it.
- Canım istemiyor.
- I feel like going home.
- Eve gitmek istiyorum.
- I don't feel like going to bed.
- Canım yatmak istemiyor.
- You ought to tell Tom that you don't feel like doing that.
- Canının bunu yapmak istemediğini Tom'a söylemelisin.
- I feel like going to bed early tonight.
- Canım bu gece erken yatmak istiyor.
- I feel like celebrating.
- Kutlama yapmak istiyorum.
- Give me a buzz if you feel like going out tonight.
- Bu gece canın dışarı çıkmak isterse beni ara.
- I don't feel like cooking.
- Canım yemek pişirmek istemiyor.
- I feel like eating out tonight.
- Canım bu gece dışarıda yemek istiyor.
- I feel like dancing.
- Dans etmek istiyorum.
- I feel like getting some fresh air.
- Canım biraz temiz hava almak istiyor.
- I feel like speaking French today.
- Bugün Fransızca konuşmak istiyorum.
- Tom said he didn't feel like doing that again.
- Tom bunu tekrar yapmak istemediğini söyledi.
- Do you feel like taking a walk?
- Yürüyüşe çıkmak ister misin?
- Tom didn't really feel like going to school this morning.
- Bu sabah Tom'un canı gerçekten okula gitmek istemiyordu.
- I felt like hitting him when he tried to cheat me.
- O beni aldatmaya çalıştığında canım ona vurmak istedi.
- I felt like dancing.
- Dans etmek istedim.
- I don't feel like talking with anyone.
- Kimseyle konuşmak istemiyorum.
- Tom didn't feel like exercising.
- Tom'un canı egzersiz yapmak istemedi.
- Tom said he didn't feel like doing that.
- Tom canının bunu yapmak istemediğini söyledi.
- I don't feel like smiling.
- Gülümsemek istemiyorum.
- I just don't feel like dancing tonight.
- Bu gece dans etmek istemiyorum.
- Tom doesn't feel like playing outside today.
- Bugün Tom'un canı dışarıda oynamak istemiyor.
- I don't feel like studying.
- Canım çalışmak istemiyor.
- Today I don't feel like doing anything.
- Bugün canım hiçbir şey yapmak istemiyor.
- Tom said he didn't feel like talking to Mary.
- Tom, Mary ile konuşmak istemediğini söyledi.
- I felt like crying.
- Ağlamak istedim.
- Tom told Mary that he didn't feel like going to work today.
- Tom Mary'ye bugün işe gitmek istemediğini söyledi.
- I feel like having an ice cream.
- Dondurma yemek istiyorum.
- I feel like having a pizza.
- Canım pizza istiyor.
- I didn't feel like calling her.
- Canım onu aramak istemedi.
- She felt like dancing.
- Onun canı dansetmek istedi.
- Tom doesn't feel like working this morning.
- Tom bu sabah çalışmak istemiyor.
- I don't feel like going out this evening.
- Bu akşam dışarı çıkmak istemiyorum.
- I didn't feel like going out this evening.
- Bu akşam canım dışarı çıkmak istemedi.
- I feel like going outside.
- Canım dışarı çıkmak istiyor.
- I feel like eating popcorn.
- Canım patlamış mısır yemek istiyor.
- I feel like taking a walk now.
- Canım şimdi yürüyüş yapmak istiyor.
- They didn't feel like playing any more.
- Artık onların canı oynamak istemiyordu.
- He says that he doesn't feel like drinking boza tonight.
- Bu gece canının boza içmek istemediğini söylüyor.
- I don't feel like eating anything now.
- Şimdi canım bir şey yemek istemiyor.
- I don't feel like doing that again.
- Canım bir daha bunu yapmak istemiyor.
- I don't feel like going to school today.
- Bugün okula gitmek istemiyorum.
- Do you feel like a drink?
- Canın bir içki istiyor mu?
- She felt like going to Tohoku again.
- Tohoku'ya tekrar gitmek istedi.
- I don't feel like going to the party.
- Partiye gitmek istemiyorum.
- I don't feel like doing that anymore.
- Artık bunu yapmak istemiyorum.
- Didn't you feel like going?
- Canın gitmek istemedi mi?
- Tom didn't really feel like playing chess with Mary.
- Tom, Mary ile satranç oynamak istemedi.
- She felt like going to Tohoku again.
- Canı tekrar Tohoku'ya gitmek istedi.
- What do you feel like doing now?
- Şimdi canın ne yapmak istiyor?
- I don't feel like answering questions.
- Sorulara cevap vermek istemiyorum.
- Tom always does what he feels like doing.
- Tom her zaman canı ne isterse onu yapar.
- I don't feel like eating at all.
- Canım hiç yemek istemiyor.
- I don't feel like watching TV tonight.
- Bu gece canım televizyon izlemek istemiyor.
- I don't feel like studying at all tonight.
- Bu gece canım hiç çalışmak istemiyor.
- I don't feel like eating.
- Canım yemek istemiyor.
- Tom didn't really feel like going out drinking with the guys.
- Tom çocuklarla içmeye gitmek istemedi.
- Tom didn't feel like sitting for two hours in a movie theater.
- Tom sinemada iki saat boyunca oturmak istemedi.
- I don't feel like eating at all.
- Canım hiç yemek yemek istemiyor.
- Being tired, I felt like doing nothing.
- Yorgundum ve canım hiçbir şey yapmak istemiyordu.
- I feel like going out today.
- Canım bugün dışarı çıkmak istiyor.
- Tom didn't really feel like eating Korean food.
- Tom'un canı gerçekten Kore yemeği yemek istemiyordu.
- I don't feel like partying.
- Canım parti yapmak istemiyor.
- Tom didn't feel like eating.
- Tom yemek yemek istemedi.
- Tom doesn't feel like doing that right now.
- Tom şu anda bunu yapmak istemiyor.
- Tom doesn't feel like doing that now.
- Tom şimdi bunu yapmak istemiyor.
- I don't feel like taking a walk now.
- Canım şimdi yürümek istemiyor.
- I'm sorry, but I don't feel like going out today.
- Üzgünüm ama bugün dışarı çıkmak istemiyorum.
- I really don't feel like talking right now.
- Şu anda konuşmak istemiyorum.
- Tom doesn't feel like talking to Mary tonight.
- Tom bu gece Mary ile konuşmak istemiyor.
Show More (545)
|
2 |
feel like |
gibi hissetmek |
v. |
|
- It promotes a sense of victimisation in people who already feel like victims.
- Zaten kurban gibi hisseden kişilerde mağduriyet duygusunu teşvik eder.
- Sometimes, I feel like the little girl in the story "The Emperor's New Clothes" .
- Bazen kendimi "İmparatorun Yeni Giysileri" hikayesindeki küçük kız gibi hissediyorum.
- The Coptic Christians feel like second-class citizens.
- Kıpti Hristiyanlar kendilerini ikinci sınıf vatandaş gibi hissediyor.
- We need to make them feel like European citizens.
- Onlara kendilerini Avrupa vatandaşı gibi hissettirmeliyiz.
- There is the opportunity to feel like a real space traveler.
- Gerçek bir uzay gezgini gibi hissetme fırsatı var.
- Feel like a witch doctor put a curse on him.
- Büyücü onu lanetlemiş gibi hissediyorum.
- I mean, I feel like I'm almost falling the whole time.
- Yani, onca zamandır neredeyse düşüyormuşum gibi hissediyordum.
- After what happened today, I feel like nothing's real.
- Bugün olanlardan sonra, hiçbir şey gerçek değilmiş gibi hissediyorum.
- I feel like a kid with a good report card.
- Kendimi iyi karne getiren bir çocuk gibi hissediyorum.
- I feel like nothing in this world is given to you.
- Bu dünyada hiçbir şey sana verilmemiş gibi hissediyorum.
- At the moment I feel like I'm living in two places.
- Şu anda iki yerde yaşıyormuşum gibi hissediyorum.
- There is the opportunity to feel like a real space traveler.
- Gerçek bir uzay yolcusu gibi hissetme fırsatı var.
- Sometimes it does feel like industry was more protected than my son.
- Bazen, sanki sanayi, oğlumdan daha çok korunuyor gibi hissediyorum.
- I feel like a kid with a good report card.
- Karnesi iyi olan bir çocuk gibi hissediyorum.
- It feels like a deep cold that comes from within.
- İçten gelen şiddetli bir üşüme gibi hissettiriyor.
- There is the opportunity to feel like a real space traveler.
- Gerçek bir uzay yolcusuymuş gibi hissetme fırsatı var.
- Sometimes it does feel like industry was more protected than my son.
- Bazen sektörü benim oğlumdan daha fazla koruyorlar gibi hissediyorum.
- I feel like nothing in this world is given to you.
- Bu dünyada sana hiçbir şey verilmemiş gibi hissediyorum.
- I mean, I feel like I'm almost falling the whole time.
- Yani onca zaman boyu adeta düşüyormuşum gibi hissediyorum.
- Each episode feels like a season finale.
- Her bölüm bir sezon finali gibi hissettiriyor.
- I mean, I feel like I'm almost falling the whole time.
- Yani neredeyse sürekli düşüyormuşum gibi hissediyorum.
- I feel like everyone is ignoring me.
- Herkes beni görmezden geliyor gibi hissediyorum.
- I feel like I'm going to be lucky tonight.
- Bu gece şanslı olacağım gibi hissediyorum.
- I don't feel like talking to anyone right now.
- Şu anda kendimi kimseyle konuşur gibi hissetmiyorum.
- I feel like I'm always in a rush.
- Her zaman acelem varmış gibi hissediyorum.
- I feel like I'm a teenager again.
- Tekrar bir ergen gibi hissediyorum.
- Tom felt like crying.
- Tom ağlayacakmış gibi hissetti.
- I feel like I can tell you anything.
- Sana her şeyi anlatabilirmişim gibi hissediyorum.
- I feel like I've already seen this movie.
- Bu filmi daha önce seyretmişim gibi hissediyorum.
- I don't feel like singing right now.
- Kendimi şu anda şarkı söyleyecek gibi hissetmiyorum.
- I feel like I'm doing a good job.
- İyi bir iş çıkarıyor gibi hissediyorum.
- I felt like a deer in the headlights.
- Kendimi far ışığı tutulmuş bir geyik gibi hissettim.
- I feel like garbage right now.
- Şu an kendimi çöp gibi hissediyorum.
- She felt like crying when she heard the news.
- Haberi duyduğunda ağlayacak gibi hissetti.
- I gave up smoking and I feel like a new man.
- Sigarayı bıraktım ve yeni bir insan gibi hissediyorum.
- I feel like a hypocrite.
- İkiyüzlü biri gibi hissediyorum.
- I feel like I'm losing my mind.
- Aklımı kaybediyormuşum gibi hissediyorum.
- I feel like the luckiest man in the world.
- Kendimi dünyanın en şanslı adamı gibi hissediyorum.
- I feel like I'll be ready.
- Hazır olacağım gibi hissediyorum.
- I feel like everything is a lie.
- Her şey bir yalanmış gibi hissediyorum.
- I feel like I understand your feelings.
- Duygularını anlıyor gibi hissediyorum.
- I feel like everyone is talking about me behind my back.
- Herkes arkamdan konuşuyormuş gibi hissediyorum.
- This cloth feels like velvet.
- Bu kumaş kadife gibi hissettiriyor.
- Tom felt like a million bucks.
- Tom kendini bir milyon dolar gibi hissetti.
- I feel like I'm stealing your sentences.
- Ben kendimi senin cümlelerini çalıyorum gibi hissediyorum.
- Do you enjoy making me feeling like the dead?
- Beni bir ölü gibi hissettirmekten hoşlanıyor musun?
- When she heard that, she felt like crying.
- Onu duyduğunda, ağlayacakmış gibi hissetti.
- I feel like Tom is using me.
- Tom beni kullanıyormuş gibi hissediyorum.
- I feel like I'm in a dream.
- Bir rüyadaymışım gibi hissediyorum.
- I felt like a rock star.
- Kendimi bir rock yıldızı gibi hissettim.
- I feel like I know you already.
- Seni şimdiden tanıyormuşum gibi hissediyorum.
- I feel like garbage right now.
- Şu an çöp gibi hissediyorum.
- I kind of feel like it's my fault.
- Benim hatammış gibi hissediyorum.
- I felt like I was dead.
- Ölü gibi hissettim.
- That felt like an earthquake.
- Bir deprem gibi hissettim.
- I feel like I'm dying.
- Ölüyormuşum gibi hissediyorum.
- Sami made Layla feel like a queen.
- Sami, Leyla'yı bir kraliçe gibi hissettirdi.
- I gave up smoking and I feel like a new man.
- Sigarayı bıraktım ve kendimi yeni bir adam gibi hissediyorum.
- I felt like God.
- Ben Tanrı gibi hissettim.
- I feel like today is going to be one of those days.
- Bugün o günlerden biri olacakmış gibi hissediyorum.
- Tom felt like he'd been hit by a truck.
- Tom bir kamyon tarafından çarpılmış gibi hissetti.
- I feel like I let everybody down.
- Herkesi hayal kırıklığına uğratmışım gibi hissediyorum.
- I don't feel like a pioneer.
- Ben bir öncü gibi hissetmiyorum.
- I feel like I'm ready.
- Hazırım gibi hissediyorum.
- I feel like I could cry.
- Ağlayabilirmişim gibi hissediyorum.
- I feel like I've been here before.
- Sanki buraya daha önce gelmişim gibi hissediyorum.
- Do you feel like you have any racing thoughts that you cannot get rid of?
- Kurtulamadığınız düşünceleriniz varmış gibi hissediyor musunuz?
- I felt like a big fool.
- Kendimi koca bir aptal gibi hissettim.
- Tom felt like a new man.
- Tom yeni bir adam gibi hissetti.
- I felt like a bird in a cage.
- Kafesteki bir kuş gibi hissettim.
- I feel like I let the team down.
- Takımı hayal kırıklığına uğratmışım gibi hissediyorum.
- I felt like I've been betrayed.
- Kendini ihanete uğramış gibi hissettim.
- I feel like a kid again.
- Kendimi yine bir çocuk gibi hissediyorum.
- I feel like this is all my fault.
- Hepsi benim suçummuş gibi hissediyorum.
- Tom felt like a fish out of water.
- Tom sudan çıkmış balık gibi hissetti.
- I feel like I need to do something to help Tom.
- Tom'a yardım etmek için bir şey yapmam gerekiyor gibi hissediyorum.
- I feel like I'm wasting my time.
- Zamanımı boşa harcıyormuşum gibi hissediyorum.
- He made me feel like such an idiot.
- Kendimi aptal gibi hissettirdi.
- I felt like a fish out of water.
- Kendimi sudan çıkmış balık gibi hissettim.
- After doing my first workout at the gym, my body ached so much that I felt like a paralytic.
- Spor salonunda ilk antrenmanımı yaptıktan sonra vücudum o kadar çok ağrıdı ki kendimi felçli gibi hissettim.
- I feel like I might throw up.
- Kusacakmışım gibi hissediyorum.
- I felt like I was in church.
- Kendimi kilisedeymişim gibi hissettim.
- It feels like it's going to absorb you into another world.
- Seni başka bir dünyaya çekecekmiş gibi hissettiriyor.
- I feel like I owe you an explanation.
- Sana bir izahat borçluymuşum gibi hissediyorum.
- Sometimes, I feel like a hamster running on a wheel.
- Bazen kendimi tekerlekte koşan bir hamster gibi hissediyorum.
- I feel like I've been reborn.
- Yeniden doğmuş gibi hissediyorum.
- When she smiles, I feel like melting.
- O gülümsediği zaman kendimi eriyor gibi hissediyorum.
- I feel like a fool.
- Bir aptal gibi hissediyorum.
- I feel like I'm in a fantasy novel.
- Kendimi fantastik bir romanın içinde gibi hissediyorum.
- I feel like a complete idiot.
- Ben tam bir aptal gibi hissediyorum.
- Do you feel like you have any racing thoughts that you cannot get rid of?
- Kafanızdan atamadığınız düşüncelerle uğraşıyormuş gibi hissediyor musunuz?
- Sami was feeling like shit.
- Sami kendini bok gibi hissediyordu.
- The town felt like a metropolis.
- Kasaba bir metropol gibi hissettiriyordu.
- I feel like I missed something.
- Bir şeyi kaçırmışım gibi hissediyorum.
- Do you ever feel like a sad panda?
- Hiç kendini üzgün bir panda gibi hissediyor musun?
- I feel like such a fool.
- Kendimi aptal gibi hissediyorum.
- I feel like I'm making progress.
- Ben gelişme kaydediyorum gibi hissediyorum.
- I feel like my opinion doesn't matter to him.
- Benim fikrim onun için önemli değil gibi hissediyorum.
- I feel like things are getting better.
- İşler iyiye gidiyor gibi hissediyorum.
- I feel like I have to be there.
- Orada olmak zorundaymışım gibi hissediyorum.
- Last night I did not feel like going out and I stayed home watching a movie.
- Dün gece kendimi dışarı çıkacak gibi hissetmedim ve bir film izleyerek evde kaldım.
- So much so that I feel like I'm losing my grasp on the whereabouts.
- O kadar çok ki, nerede olduğuma dair kavrayışımı kaybediyormuşum gibi hissediyorum.
- I feel like my opinion doesn't matter to him.
- Fikirlerimin onun için bir önemi yokmuş gibi hissediyorum.
- Tom said that, from childhood, he had felt like a girl who had been born in the body of a man.
- Tom, çocukluğundan beri kendini erkek bedeninde doğmuş bir kız gibi hissettiğini söyledi.
- I felt like I would die.
- Ben ölecek gibi hissettim.
- I feel like I've won the lottery.
- Piyangoyu kazanmış gibi hissediyorum.
- She felt like crying.
- Ağlayacak gibi hissetti.
- I feel like I'm in a fantasy novel.
- Kendimi bir fantezi romanında gibi hissediyorum.
- I feel like my head is going to explode.
- Kafamı patlayacakmış gibi hissediyorum.
- I felt like God.
- Kendimi Tanrı gibi hissettim.
- I feel like a new person.
- Yeni bir kişi gibi hissediyorum.
- Have you recently experienced palpitations or felt like your heart was racing?
- Son zamanlarda çarpıntı ya da kalbiniz küt küt atıyormuş gibi hissettiğiniz oluyor mu?
- I feel like dancing whenever I hear this song.
- Bu şarkıyı ne zaman duysam kendimi dans ediyor gibi hissediyorum.
- I feel like a little kid.
- Kendimi küçük bir çocuk gibi hissediyorum.
- I feel like I won the lottery.
- Piyango kazanmış gibi hissediyorum.
- I feel like a new person.
- Kendimi yeni biri gibi hissediyorum.
- I feel like I'm always rushed.
- Her zaman acelem varmış gibi hissediyorum.
- I felt like I was intruding.
- İzinsiz girmişim gibi hissettim.
- Sami and his co-workers really felt like a family.
- Sami ve iş arkadaşları gerçekten bir aile gibi hissediyorlardı.
- I felt like a fool.
- Kendimi aptal gibi hissettim.
- I feel like this is all my fault.
- Bunların hepsi benim hatam gibi hissediyorum.
- It feels like an orange.
- Portakal gibi hissettiriyor.
- Tom felt like crawling under a rock.
- Tom bir kayanın altında sürünüyor gibi hissetti.
- I don't want you to feel like prisoners.
- Kendini mahkum gibi hissetmeni istemiyorum.
- Do you ever feel like a sad panda?
- Hiç üzgün bir panda gibi hissettiğin oldu mu?
- I feel like I haven't slept for days.
- Günlerdir uyumamışım gibi hissediyorum.
- I felt like a slumlord.
- Kendimi bir gecekondu sahibi gibi hissettim.
- I feel like an idiot.
- Kendimi aptal gibi hissediyorum.
- I feel like my head is going to explode.
- Kafam patlayacakmış gibi hissediyorum.
- I feel like I'm stealing your sentences.
- Cümlelerinizi çalıyormuşum gibi hissediyorum.
- Tom woke up feeling like a new man.
- Tom uyandığında kendini yeni bir adam gibi hissediyordu.
- Fadil felt like he was betrayed.
- Fadıl ihanete uğramış gibi hissediyordu.
- Sami made Layla feel like a queen.
- Sami, Layla'ya kendini kraliçe gibi hissettirdi.
- After the fifth day I feel like a living dead.
- Beşinci günden sonra kendimi yaşayan bir ölü gibi hissediyorum.
- I feel like I'm always walking on eggshells when I'm with Tom.
- Tom'la birlikteyken hep yumurta kabuğunun üzerinde yürüyormuşum gibi hissediyorum.
- After doing my first workout at the gym, my body ached so much that I felt like a paralytic.
- Spor salonundaki ilk antrenmanımdan sonra vücudum öyle ağrıdı ki, kendimi felçli gibi hissettim.
- I feel like I've known him forever.
- Onu sonsuza dek tanıyormuşum gibi hissediyorum.
- Tom felt like a fool.
- Tom bir aptal gibi hissetti.
- I felt like throwing up.
- Kusacak gibi hissettim.
- I don't feel like a pioneer.
- Kendimi öncü gibi hissetmiyorum.
- I felt like such an idiot.
- Kendimi aptal gibi hissettim.
- She makes people feel like queens.
- İnsanları kraliçe gibi hissettiriyor.
- I felt like I was betraying Tom.
- Tom'a ihanet ediyormuşum gibi hissettim.
- I feel like I'm always in a hurry.
- Her zaman acelem varmış gibi hissediyorum.
- I feel like a hamster on a wheel.
- Tekerleğin üzerindeki bir hamster gibi hissediyorum.
- I feel like I'm always walking on eggshells when I'm with Tom.
- Tom'la beraberken kendimi hep züccaciye dükkânındaki fil gibi hissediyorum.
- After the fifth day I feel like a living dead.
- Beşinci günden sonra yaşayan bir ölü gibi hissediyorum.
- I feel like crying, but I don't know why.
- Ben ağlamaklı gibi hissediyorum ama nedenini bilmiyorum.
- It certainly feels like it's going to rain.
- Kesinlikle yağmur yağacak gibi hissettiriyor.
- She felt like dancing.
- Dans ediyormuş gibi hissetti.
- The mattress felt like rocks.
- Şilte kaya gibi hissettirdi.
- I feel like a slave.
- Bir köle gibi hissediyorum.
- I feel like I could sleep all day.
- Bütün gün uyuyabilirmişim gibi hissediyorum.
- I feel like a slave.
- Kendimi köle gibi hissediyorum.
- Tom felt like the luckiest man on earth.
- Tom kendini dünyanın en şanslı adamı gibi hissetti.
- I felt like a fool.
- Bir aptal gibi hissettim.
- I feel like I can't do enough.
- Ben yeterince yapamam gibi hissediyorum.
- Sometimes, I feel like everyone is ignoring me.
- Bazen herkes beni görmezden geliyor gibi hissediyorum.
- Tom said that he doesn't feel like a hero.
- Tom kendini bir kahraman gibi hissetmediğini söyledi.
- It felt like I was dead.
- Kendimi ölmüş gibi hissettim.
- I don't feel like a hero.
- Kendimi kahraman gibi hissetmiyorum.
- I felt like I was dead.
- Kendimi ölmüş gibi hissettim.
- I feel like everybody's watching me.
- Herkes beni izliyormuş gibi hissediyorum.
- I feel like I have been here before.
- Daha önce burada bulunmuşum gibi hissediyorum.
- I feel like Tom is using me.
- Tom beni kullanıyor gibi hissediyorum.
- Tom said he felt like an outcast.
- Tom kendini dışlanmış gibi hissettiğini söyledi.
- Sometimes, I feel like a hamster running on a wheel.
- Bazen kendimi tekerlek üzerinde koşan bir hamster gibi hissediyorum.
- I don't feel like a hero.
- Bir kahraman gibi hissetmiyorum.
- Don't you ever feel like you don't know what you're doing?
- Hiç ne yaptığını bilmiyormuş gibi hissetmiyor musun?
- Fadil didn't feel like he belonged anywhere.
- Fadıl kendini herhangi bir yere aitmiş gibi hissetmedi.
- I feel like a burden to everyone.
- Herkese yük oluyormuşum gibi hissediyorum.
- I feel like another person.
- Başka bir insanmışım gibi hissediyorum.
- I feel like I'm always being watched.
- Sürekli izleniyormuşum gibi hissediyorum.
- I feel like a kid who suddenly realizes that Santa Claus doesn't exist.
- Ben Noel Baba'nın var olmadığını keşfetmek üzere olan bir çocuk gibi hissediyorum.
- I really feel like crying right now.
- Kendimi şu anda gerçekten ağlayacak gibi hissediyorum.
- I feel like I'm forgetting something.
- Bir şeyleri unutuyormuşum gibi hissediyorum.
- I feel like I was born in the wrong era.
- Yanlış çağda doğmuşum gibi hissediyorum.
- I feel like I've done that.
- Sanki bunu yapmışım gibi hissediyorum.
- I feel like I've known her forever.
- Onu sonsuza dek tanıyormuşum gibi hissediyorum.
- I felt like I really belonged there.
- Gerçekten oraya aitmişim gibi hissettim.
- I feel like I'm going mad.
- Delirecekmişim gibi hissediyorum.
- I can't help but feel like I've forgotten something.
- Bir şey unutmuşum gibi hissetmekten kendimi alamıyorum.
- I feel like a hypocrite.
- Bir iki yüzlü gibi hissediyorum.
- I don't feel like a man anymore.
- Artık bir erkek gibi hissetmiyorum.
- I feel like a beluga whale!
- Kendimi bir beluga balinası gibi hissediyorum!
- Dan felt like his mother no longer wanted him.
- Dan annesi artık onu istemiyor gibi hissetti.
- I feel like I'm going insane.
- Delirecekmişim gibi hissediyorum.
- I felt like I've been betrayed.
- İhanete uğramış gibi hissettim.
- I feel like a different person.
- Farklı biri gibi hissediyorum.
- I feel like an outcast.
- Dışlanmış gibi hissediyorum.
- I feel like I'm the heroine of a romance novel.
- Ben bir aşk romanının kahramanıyım gibi hissediyorum.
- All the other children in the school had rich parents, and he was beginning to feel like a fish out of water.
- Okuldaki diğer tüm çocukların zengin ebeveynleri vardı ve o kendini sudan çıkmış balık gibi hissetmeye başlamıştı.
- Julia felt like crying when she heard the news.
- Julia, haberi duyduğunda ağlayacak gibi hissetti.
- I'm tired of feeling like I don't belong.
- Ait değilmişim gibi hissetmekten bıktım.
- I feel like a kid again.
- Tekrar çocuk gibi hissediyorum.
- I feel like I should be doing something to help.
- Yardım etmek için bir şeyler yapmalıymışım gibi hissediyorum.
- I always felt like Tom was hiding something.
- Ben hep Tom bir şey saklıyor gibi hissettim.
- I felt like crying.
- Ağlayacak gibi hissettim.
- I feel like I've become someone else.
- Başka biri olmuşum gibi hissediyorum.
- I don't feel like I'm old at all.
- Ben hiç yaşlı gibi hissetmiyorum.
- I don't feel like joking.
- Şaka yapacak gibi hissetmiyorum.
- I feel like I'm dreaming.
- Rüya görüyormuşum gibi hissediyorum.
- I feel like this is going to end badly.
- Kötü bitecekmiş gibi hissediyorum.
- Sometimes, I feel like a hamster racing on a wheel.
- Bazen kendimi tekerlek üzerinde yarışan bir hamster gibi hissediyorum.
- I feel like someone is watching us.
- Biri bizi izliyor gibi hissediyorum.
- I felt like a deer in the headlights.
- Kendimi farlara yakalanmış bir geyik gibi hissettim.
- I feel like I let everybody down.
- Herkesi hayal kırıklığına uğrattım gibi hissediyorum.
- Tom felt like a new man.
- Tom kendini yeni bir adam gibi hissetti.
- It certainly feels like it's going to rain.
- Kesinlikle yağmur yağacakmış gibi hissediyorum.
- Tom felt like he'd been betrayed.
- Tom kendini ihanete uğramış gibi hissetti.
- I felt like a bird in a cage.
- Kendimi kafesteki bir kuş gibi hissediyordum.
- I felt like an outcast.
- Dışlanmış gibi hissettim.
- I felt like an outcast among those people.
- O insanların arasında kendimi dışlanmış gibi hissettim.
- I feel like I've known Tom for years.
- Tom'u yıllardır tanıyormuşum gibi hissediyorum.
- I feel like a hamster on a wheel.
- Kendimi tekerlek üzerindeki bir hamster gibi hissediyorum.
- I feel like a little kid.
- Ben küçük bir çocuk gibi hissediyorum.
- He suddenly felt like he was going to faint.
- Birden bayılacakmış gibi hissetti.
- Tom said he didn't feel like a hero.
- Tom kendini bir kahraman gibi hissetmediğini söyledi.
- I feel like death.
- Ölü gibi hissediyorum.
- I still feel like I have a lot to learn from Tom.
- Hâlâ Tom'tan öğreneceğim çok şey varmış gibi hissediyorum.
- It feels like I don't belong anywhere.
- Hiçbir yere ait değilmişim gibi hissediyorum.
- She felt like crying after hearing that news.
- Bu haberi duyduktan sonra ağlayacak gibi hissetti.
- I feel like a different person.
- Kendimi farklı biri gibi hissediyorum.
- I felt like an idiot.
- Kendimi aptal gibi hissettim.
- I feel like I'm always being watched.
- Her zaman izleniyorum gibi hissediyorum.
- Tonight I feel like doing something!
- Bu gece kendimi bir şey yapıyor gibi hissediyorum!
- I felt like my life was over.
- Hayatım bitmiş gibi hissettim.
- I felt like I really belonged there.
- Kendimi gerçekten oraya aitmiş gibi hissettmiştim.
- I feel like I can't do enough.
- Yeterince şey yapamıyormuşum gibi hissediyorum.
- If I borrow the money, I feel like I'll lose my autonomy.
- Parayı borç alırsam, özerkliğimi kaybedecekmişim gibi hissediyorum.
- I feel like I have been here before.
- Buraya daha önce gelmişim gibi hissediyorum.
- It felt like I was dead.
- Ölmüşüm gibi hissettim.
- I feel like an old man.
- Kendimi yaşlı bir adam gibi hissediyorum.
- I feel like someone is watching me.
- Biri beni izliyormuş gibi hissediyorum.
- When I got out of the car, I felt like I had been here before.
- Arabadan indiğimde sanki buraya daha önce gelmişim gibi hissettim.
- I feel like I let the team down.
- Takımı hayal kırıklığına uğratırım gibi hissediyorum.
- I don't feel like a man anymore.
- Artık erkek gibi hissetmiyorum.
- He made me feel like such an idiot.
- Beni böyle bir salak gibi hissettirdi.
- I feel like a white whale!
- Beyaz bir balina gibi hissediyorum!
- Both Tom and Mary felt like outcasts.
- Tom da Mary de dışlanmış gibi hissettiler.
- I feel like a white whale!
- Kendimi bir beyaz balina gibi hissediyorum!
- I feel like I have been here before.
- Daha önce buraya gelmiş gibi hissediyorum.
- I feel like shit.
- Bok gibi hissediyorum.
- I feel like I've been reborn.
- Yeniden doğmuşum gibi hissediyorum.
- I feel like a brand new person.
- Kendimi yepyeni bir insan gibi hissediyorum.
- I feel like I hit the spot.
- Tam yerine gelmişim gibi hissediyorum.
- I felt like an animal.
- Kendimi bir hayvan gibi hissettim.
- I feel like the happiest person in the world.
- Kendimi dünyanın en mutlu insanı gibi hissediyorum.
- This toilet paper feels like sandpaper.
- Bu tuvalet kağıdı, zımpara kağıdı gibi hissettiriyor.
- Do you enjoy making me feeling like the dead?
- Beni ölü gibi hissettirmekten hoşlanıyor musun?
- I feel like throwing up.
- Kusacak gibi hissediyorum.
- Mary doesn't feel like she's smart enough.
- Mary yeterince akıllı gibi hissetmiyor.
- I feel like I'm seeing the light for the first time.
- İlk defa ışığı görüyormuşum gibi hissediyorum.
- I feel like a bad person.
- Ben kötü bir insan gibi hissediyorum.
- I feel like I've already seen this movie.
- Bu filmi daha önce izlemiş gibi hissediyorum.
- I feel like I'm just starting.
- Daha yeni başlıyormuşum gibi hissediyorum.
- Do you feel like you are going to throw up?
- Kusacakmış gibi hissediyor musun?
- I felt like I really belonged there.
- Kendimi gerçekten oraya aitmişim gibi hissettim.
- I feel like I've been cheated.
- Aldatılmışım gibi hissediyorum.
- I feel like Tom is just using me.
- Tom beni kullanıyor gibi hissediyorum.
- I felt like reading the detective story.
- Dedektif hikayesini okuyormuş gibi hissettim.
- Julia felt like crying after she heard that news.
- Julia o haberi duyduktan sonra ağlıyor gibi hissetti.
- This feels like silk.
- Bu ipek gibi hissettiriyor.
- I feel like I should be doing something to help.
- Tom'a yardım etmek için bir şey yapmam gerekiyor gibi hissediyorum.
- I feel like I'm thirty years old.
- Otuz yaşındaymışım gibi hissediyorum.
- It feels like another planet.
- Başka bir gezegendeymişiz gibi hissediyorum.
- I feel like such an idiot.
- Kendimi aptal gibi hissediyorum.
- I felt like a rock star.
- Bir rock yıldızı gibi hissettim.
- My heart is pounding so hard it feels like it's going to explode.
- Kalbim o kadar hızlı çarpıyor ki patlayacakmış gibi hissediyorum.
- Tom felt like he was floating out of his body.
- Tom vücudunun dışına çıkıyormuş gibi hissetti.
- I feel like I'm forgeting something.
- Bir şey unutuyormuşum gibi hissediyorum.
- I feel like I'm the heroine of a romance novel.
- Kendimi bir aşk romanının kahramanı gibi hissediyorum.
- I felt like a moron.
- Bir geri zekalı gibi hissettim.
- I feel like I'm a teenager again.
- Kendimi yeniden ergen gibi hissediyorum.
- I feel like I've known Tom forever.
- Tom'u sonsuza dek tanıyacakmışım gibi hissediyorum.
- I feel like another person.
- Kendimi başka biri gibi hissediyorum.
- I feel like we're connecting.
- Bağlanıyormuşuz gibi hissediyorum.
- I feel like someone is watching us.
- Biri bizi izliyormuş gibi hissediyorum.
- I feel like a brand new person.
- Kendimi yepyeni biri gibi hissediyorum.
- I feel like an outsider.
- Dışlanmış gibi hissediyorum.
- You look in the mirror and feel like a shitty person.
- Aynaya baktığınızda kendinizi boktan bir insan gibi hissediyorsunuz.
- I always feel like sleeping because I'm pregnant.
- Hamile olduğum için hep uyuyor gibi hissediyorum.
- I feel like I'm wasting my time.
- Zamanımı boşa harcıyorum gibi hissediyorum.
- I feel like I'm home again.
- Tekrar evimdeymişim gibi hissediyorum.
- Tom says he feels like he might throw up.
- Tom kusacakmış gibi hissettiğini söylüyor.
- I feel like I won the lottery.
- Piyangoyu kazanmış gibi hissediyorum.
- Sometimes, I feel like everyone is ignoring me.
- Bazen herkes beni görmezden geliyormuş gibi hissediyorum.
- When she smiles, I feel like melting.
- O gülümsediğinde kendimi eriyor gibi hissediyorum.
- I felt like crying when I heard the news.
- Haberi duyduğumda ağlayacak gibi hissettim.
- Sami and his co-workers really felt like a family.
- Sami ve iş arkadaşları kendilerini gerçekten bir aile gibi hissediyorlardı.
- I feel like a different person.
- Kendimi farklı bir insanmış gibi hissediyorum.
- Sami's medications made him feel like a walking zombie.
- Sami'nin ilaçları onu yürüyen zombi gibi hissettirdi.
- I really feel like we're on the same wavelength.
- Gerçekten aynı dalga boyundaymışız gibi hissediyorum.
- I feel like I have to be there.
- Orada olmak zorunda gibi hissediyorum.
- I feel like everyone is ignoring me.
- Herkes beni görmezden geliyormuş gibi hissediyorum.
- I feel like I know you.
- Seni tanıyormuşum gibi hissediyorum.
- I feel like an impostor.
- Kendimi bir sahtekar gibi hissediyorum.
- She makes people feel like queens.
- O, insanları kraliçeler gibi hissettiriyor.
- I feel like a kid who suddenly realizes that Santa Claus doesn't exist.
- Noel Baba'nın var olmadığını aniden fark eden bir çocuk gibi hissediyorum.
- I feel like I've been cheated.
- Ben aldatıldım gibi hissediyorum.
- I feel like a complete idiot.
- Kendimi tam bir aptal gibi hissediyorum.
- This toilet paper feels like sandpaper.
- Bu tuvalet kağıdı zımpara kağıdı gibi hissettiriyor.
- Tom said that he doesn't feel like a hero.
- Tom kendisini kahraman gibi hissetmediğini söyledi.
- I feel like a beluga whale!
- Beluga balinası gibi hissediyorum!
- I feel like I was born in the wrong time.
- Kendimi yanlış zamanda doğmuş gibi hissediyorum.
- I felt like such an idiot.
- Böyle bir aptal gibi hissediyordum.
- I feel like I know you already.
- Zaten biliyormuşsun gibi hissediyorum.
- I feel like I can't say no.
- Hayır diyemeyecekmişim gibi hissediyorum.
- I feel like vomiting.
- Ben kusacakmış gibi hissediyorum.
- I just don't feel like doing that right now.
- Şu anda bunu yapacak gibi hissetmiyorum.
- I finally feel like myself again.
- Sonunda yine kendim gibi hissettim.
- Sami's medications made him feel like a walking zombie.
- Sami'nin ilaçları onu yürüyen bir zombi gibi hissettiriyordu.
- I felt like a moron.
- Kendimi aptal gibi hissettim.
- I feel like I was born in the wrong era.
- Kendimi yanlış dönemde doğmuş gibi hissediyorum.
- I feel like I've won the lottery.
- Piyango kazanmış gibi hissediyorum.
- Tom says he feels like he belongs here.
- Tom buraya aitmiş gibi hissettiğini söylüyor.
- I feel like I've become someone else.
- Başka biri oldum gibi hissediyorum.
- I don't feel like I can trust what he says.
- Onun söylediklerine güvenebilirim gibi hissetmiyorum.
- Tom felt like he'd been betrayed.
- Tom ihanet edilmiş gibi hissetti.
- I finally feel like myself again.
- Sonunda tekrar kendim gibi hissediyorum.
- Both Tom and Mary felt like outcasts.
- Hem Tom hem de Mary kendilerini dışlanmış gibi hissettiler.
- I feel like a fool.
- Kendimi aptal gibi hissediyorum.
- I feel like we shouldn't be doing this.
- Bunu yapmamalıymışız gibi hissediyorum.
- Tom said he didn't feel like a hero.
- Tom bir kahraman gibi hissetmediğini söyledi.
- Both Tom and Mary felt like outcasts.
- Hem Tom hem de Mary dışlanmış gibi hissettiler.
- This place feels like home.
- Burası evim gibi hissettiriyor.
- I felt like I could do anything.
- Bir şey yapabileceğim gibi hissettim.
- I feel like a fish out of water.
- Kendimi sudan çıkmış balık gibi hissediyorum.
- I feel like I was born in the wrong time.
- Yanlış zamanda doğmuşum gibi hissediyorum.
- I feel like death.
- Ölüm gibi hissediyorum.
- I feel like everything is a lie.
- Her şey yalanmış gibi hissediyorum.
- Tom felt like a fish out of water.
- Tom kendini sudan çıkmış balık gibi hissetti.
- I felt like I was in church.
- Kendimi kilise içinde gibi hissettim.
- She felt like crying after hearing that news.
- Haberi duyduktan sonra ağlayacak gibi hissetti.
- I feel like I've been cheated.
- Aldatılmış gibi hissediyorum.
- When her husband died, she felt like committing suicide.
- Kocası öldüğünde, intihar edecek gibi hissetti.
- I feel like I have been here before.
- Kendimi daha önce burada bulunmuş gibi hissediyorum.
- I feel like I've seen him before.
- Onu daha önce gördüm gibi hissediyorum.
- Tom felt like taking a walk.
- Tom yürüyüş yapıyor gibi hissetti.
- I feel like I can't say no.
- Ben hayır diyemem gibi hissediyorum.
- Tom felt like everyone was ignoring him.
- Tom, herkes onu görmezden geliyormuş gibi hissetti.
- Tom felt like he'd been hit by a truck.
- Tom bir kamyon çarpmış gibi hissetti.
- She felt like giving up the plan.
- Plandan vazgeçecek gibi hissetti.
- I feel like today is going to be one of those days.
- Bugün o günlerden biri olacak gibi hissediyorum.
- That felt like an earthquake.
- Deprem gibi hissettirdi.
- Tom felt like a fool.
- Tom kendini aptal gibi hissetti.
- Fadil felt like he was betrayed.
- Fadıl ihanete uğramış gibi hissetti.
- I feel like a bad person.
- Kendimi kötü biri gibi hissediyorum.
- I felt like an animal.
- Hayvan gibi hissettim.
- Tom suddenly felt like he was going to faint.
- Tom aniden bayılacakmış gibi hissetti.
- I feel like I'm seeing the light for the first time.
- Ben ilk defa ışığı görüyorum gibi hissediyorum.
- I feel like I've seen her before.
- Onu önceden gördüm gibi hissediyorum.
Show More (349)
|
3 |
feel like |
canı istemek |
v. |
|
- Tom doesn't feel like working this morning.
- Tom'un bu sabah çalışmayı canı istemiyor.
- Tom will come back when he feels like it.
- Tom canı istediği zaman geri gelecek.
- He came to see me any time he felt like it.
- Ne zaman canı isterse beni görmeye gelirdi.
- Tom will tell you when he feels like it.
- Tom canı istediği zaman sana söyleyecek.
- Tom doesn't feel like taking a walk with his dog this morning.
- Tom'un bu sabah köpeği ile yürümeyi canı istemiyor.
- You don't have to say anything if you don't feel like it.
- Canın istemiyorsa hiçbir şey söylemek zorunda değilsin.
- He came to see me any time he felt like it.
- O, canı istediğinde beni görmeye geldi.
- Do you still feel like doing that?
- Bunu yapmayı hâlâ canın istiyor mu?
- Tom will tell you when he feels like it.
- Tom canı istediğinde sana söyler.
Show More (6)
|
4 |
feel like |
içinden gelmek |
v. |
|
- It feels like a deep cold that comes from within.
- İçinden gelen derin bir üşüme gibi.
- I didn't feel like calling her.
- Onu aramak içimden gelmedi.
- I just didn't feel like doing that.
- Bunu yapmak içimden gelmedi.
- Tom always did what he felt like doing.
- Tom her zaman içinden geleni yapardı.
- I don't feel like it.
- İçimden gelmiyor.
Show More (2)
|