|
- The first question is whether enlargement is conceivable without a powerful structure and cohesion policy.
- İlk soru, güçlü bir yapı ve uyum politikası olmadan genişlemenin düşünülebilir olup olmadığıdır.
- The first question is my question.
- İlk soru benim sorum.
- It was apparent even from the first questions that this is a far from easy task.
- Bunun hiç de kolay bir iş olmadığı daha ilk sorulardan belliydi.
- The rapporteur answered yes to the first question.
- Raportör ilk soruya evet yanıtını vermiştir.
- It answers the first question in the oral question.
- Sözlü soru önergesindeki ilk soruyu yanıtlıyor.
- This is my first question.
- Bu benim ilk sorum.
- I will come back to the honourable Member of Parliament on the first question as soon as possible.
- İlk soruyla ilgili olarak Sayın Parlamento Üyesi'ne mümkün olan en kısa sürede geri döneceğim.
- That is my first question.
- Bu benim ilk sorum.
- That is the first question which springs to mind.
- Akla gelen ilk soru budur.
- In reply to the first question, it is true that certain countries had age limits in the past.
- İlk soruya cevaben, geçmişte bazı ülkelerde yaş sınırı olduğu doğrudur.
- The simple answer to the very important first question that the honourable Member asked is an unequivocal yes.
- Saygıdeğer Üyenin sorduğu çok önemli ilk soruya verilecek basit cevap kesin bir evettir.
- The first question concerns the proposal to create a worldwide Socrates programme.
- İlk soru, dünya çapında bir Socrates programı oluşturma önerisiyle ilgilidir.
- This is the first question, which remains unanswered.
- Bu, cevapsız kalan ilk sorudur.
- As far as the first question is concerned, progress has not been exactly spectacular.
- İlk soru söz konusu olduğunda, ilerleme tam olarak muhteşem olmamıştır.
- The first question concerns the vote during the April meeting.
- İlk soru Nisan ayındaki toplantıda yapılacak oylama ile ilgili.
- The first question people asked me at home was 'And what role does Parliament play in it?'
- Evde insanların bana sorduğu ilk soru "Parlamento bu konuda nasıl bir rol oynuyor?" oldu.
- The first question concerns the proposal to create a worldwide Socrates programme.
- İlk soru, dünya çapında bir Socrates programı oluşturulması önerisiyle ilgilidir.
- With reference to the first question asked, I want to say that a common position is a common position.
- Sorulan ilk soruya istinaden, ortak bir tutumun ortak bir tutum olduğunu söylemek istiyorum.
- The first question we should address is that of making these industries as safe as possible.
- Ele almamız gereken ilk soru, bu endüstrileri mümkün olduğunca güvenli hale getirmektir.
- My first question is about Europe itself.
- İlk sorum Avrupa'nın kendisi hakkında.
- The first question relates to compensation.
- İlk soru tazminat ile ilgilidir.
- In reply to the first question, I agree.
- İlk soruya cevaben aynı fikirdeyim.
- That is our first question.
- Bu bizim ilk sorumuz.
- The first question is rather of a meteorological nature.
- İlk soru daha ziyade meteorolojik niteliktedir.
- What's the first question that comes to your mind?
- Aklına gelen ilk soru nedir?
- Can I ask the first question?
- İlk soruyu ben sorabilir miyim?
- Ask me the first question that pops into your mind.
- Aklınıza gelen ilk soruyu bana sorun.
- Ask me the first question that pops into your mind.
- Aklına gelen ilk soruyu bana sor.
- What's the first question that comes to your mind?
- Aklına gelen ilk soru ne?
- You have only to answer the first question.
- Sadece ilk soruya cevap vermelisin.
- Tom answered the first question on the list.
- Tom listedeki ilk soruyu yanıtladı.
- Can I ask the first question?
- İlk soruyu sorabilir miyim?
- This first question is for you.
- Bu ilk soru senin için.
- This first question is for you.
- Bu ilk soru sizin için.
Show More (31)
|
