| 1 |
fit in |
uymak |
v. |
|
- This approach fits in perfectly with the sixth environmental action programme.
- Bu yaklaşım altıncı çevre eylem programına mükemmel bir şekilde uymaktadır.
- Things that do not fit in today's thinking could perhaps be European policy in five years' time.
- Bugünün düşüncesine uymayan şeyler belki de beş yıl sonra Avrupa politikası olabilir.
- Tom didn't fit in here.
- Tom buraya uymuyordu.
- Tom just doesn't fit in here.
- Tom buraya uymuyor.
- Tom will fit in.
- Tom uyacak.
- Tom is doing his best to fit in.
- Tom uymak için elinden geleni yapıyor.
- I gave away the table because it does not fit in the living room.
- Oturma odasına uymadığı için masayı hediye olarak verdim.
- I don't fit in here.
- Buraya uymuyorum.
- That desk does not fit in this room.
- O masa bu odaya uymuyor.
- I don't fit in here at all.
- Buraya hiç uymuyorum.
- Tom doesn't fit in here.
- Tom buraya uymuyor.
- The new student does not fit in here at school.
- Yeni öğrenci okulda buraya uymaz.
Show More (9)
|
| 2 |
fit in |
uygun olmak (bir yere/çevreye/gruba vb'ne) |
v. |
|
- This spending must fit in with the policy of targeted poverty reduction.
- Bu harcamalar, hedeflenen yoksulluğun azaltılması politikasına uygun olmalıdır.
Show More (-2)
|
| 3 |
fit in |
uydurmak |
v. |
|
- I hope I'll fit in.
- Ayak uyduracağımı umuyorum.
Show More (-2)
|
