fly - English Turkish Sentences
English Turkish
fly uçmak v.
  • This is the first time I fly business class.
  • İlk kez business class uçuyorum.
  • I will fly to Japan next week.
  • Gelecek hafta Japonya'ya uçacağım.
  • Some birds don't fly, like penguins and ostriches.
  • Bazı kuşlar uçmaz, penguenler ve devekuşları gibi.
Show More (457)
fly sinek n.
  • The fly population in this area is high due to the swamp near it.
  • Yakınında bulunan bataklık nedeniyle bu bölgede sinek popülasyonu yüksektir.
  • Let me also point out that there is a fly in the ointment.
  • Bu arada merhemde bir sinek olduğunu da belirtmek isterim.
  • There is a fly in the coffee.
  • Kahvede bir sinek var.
Show More (53)
fly uçurmak v.
  • It is a tradition to fly kites at Uttarayan.
  • Uttarayan'da uçurtma uçurmak bir gelenektir.
  • Actually, you can learn how to fly a plane by taking some courses.
  • Esasında, bazı kurslara katılarak uçak uçurmayı öğrenebilirsiniz.
  • For example, the Brazilian airline Varig flies people very cheaply between Amsterdam and Paris.
  • Örneğin, Brezilya havayolu şirketi Varig, Amsterdam ve Paris arasında insanları çok ucuza uçurmaktadır.
Show More (30)
fly fermuar n.
  • I think you should check your flies.
  • Bence fermuarını kontrol etmelisin.
  • Don't forget to close the fly of the tent after you enter.
  • Girdikten sonra çadırın fermuarını kapatmayı unutma.
  • Your fly is open!
  • Fermuarın açık!
Show More (3)
fly uçarak geçmek v.
  • It used to be impossible to fly the pacific once.
  • Bir zamanlar Pasifik'i uçarak geçmek imkansızdı.
  • We flew across the Atlantic.
  • Biz Atlantik'i uçarak geçtik.
  • Lindbergh was the first man to fly across the Atlantic.
  • Lindbergh Atlantik'i uçarak geçen ilk adamdı.
Show More (2)
fly akıp gitmek v.
  • I will be very brief, because I know that time is flying by and that you have a very full agenda.
  • Çok kısa keseceğim, çünkü zamanın hızla akıp gittiğini ve gündeminizin çok dolu olduğunu biliyorum.
  • When you're enjoying yourself, the time seems to fly by.
  • Eğlenirken zaman su gibi akıp gidiyor.
  • Time is flying by.
  • Zaman su gibi akıp gidiyor.
Show More (1)
fly zaman akıp gitmek v.
  • Time flew.
  • Zaman akıp gitti.
  • Time flies.
  • Zaman akıp gidiyor.
  • Time is flying by.
  • Zaman akıp gidiyor.
Show More (1)
fly (bayrak) dalgalanmak v.
  • The horse's tail was flying as he ran through the field.
  • Atın kuyruğu tarlada koşarken dalgalanıyordu.
  • Flags of the world fly proudly at the United Nations headquarters.
  • Birleşmiş Milletler merkezinde dünya bayrakları gururla dalgalanıyor.
  • Flags of the world fly proudly at the United Nations headquarters.
  • Dünya bayrakları Birleşmiş Milletler merkezinde gururla dalgalanır.
Show More (0)
fly uçuşmak v.
  • Bees were flying all over the garden.
  • Bahçenin her yerinde arılar uçuşuyordu.
  • Sparks were flying everywhere.
  • Her yerde kıvılcımlar uçuşuyordu.
Show More (-1)
fly kaçmak v.
  • All the gang members flew when they heard the police sirens.
  • Polis sirenlerini duyan tüm çete üyeleri kaçmaya başladı.
Show More (-2)
fly başarılı olmak v.
  • I don't think that their plan to buy a new land will fly.
  • Yeni bir arazi satın alma planlarının başarılı olacağını sanmıyorum.
Show More (-2)
fly olta sineği n.
  • The fly's bright colours look attractive to the fish.
  • Olta sineğinin parlak renkleri balıklara çekici görünür.
Show More (-2)
fly havalı adj.
  • The groom's suit was a real fly.
  • Damadın takım elbisesi cidden havalıydı.
Show More (-2)
fly uyanık adj.
  • You can't easily scam the old lady due to her fly character.
  • Uyanık kişiliği nedeniyle yaşlı kadını kolayca kandıramazsınız.
Show More (-2)
fly havada hızla gitmek v.
  • The ship was attacked when flying to Mars.
  • Uzay gemisi Mars'a doğru havada hızla giderken saldırıya uğradı.
Show More (-2)
fly savurma topu (beyzbolda) n.
  • Flies led to huge run values.
  • Savurma topları büyük sayı değerleri elde edilmesini sağladı.
Show More (-2)
fly hava yoluyla taşımak v.
  • These supplies will be flown to Africa.
  • Bu malzemeler Afrika'ya hava yoluyla taşınacaktır.
Show More (-2)
fly fırlamak v.
  • Suddenly the ball flew towards the window of the old house.
  • Top aniden eski evin penceresine doğru fırladı.
Show More (-2)
fly (bayrak yarıya vb.) indirmek v.
  • All the flags across the country will fly half-mast due to the tragic loss.
  • Yaşanan trajik kayıp nedeniyle ülke genelinde tüm bayraklar yarıya indirilecek.
Show More (-2)
fly (beyzbol topuna) sertçe vurmak v.
  • John flew the ball and started to run.
  • John topa sertçe vurdu ve koşmaya başladı.
Show More (-2)
fly uçakla gitmek v.
  • If I go by air one more time, I'll have flown in an airplane five times.
  • Bir kez daha uçakla gidersem, beş kez uçakla uçmuş olacağım.
Show More (-2)
fly dalgalanmak v.
  • In the street, flags are flying.
  • Sokakta bayraklar dalgalanıyor.
Show More (-2)