| 1 |
fret |
üzülmek |
v. |
|
- Don't fret too much.
- Çok fazla üzülme.
- You need not fret over such trifles.
- Böyle ufak tefek şeylere üzülmene gerek yok.
- Don't fret too much, okay?
- Çok fazla üzülme, tamam mı?
- Don't fret about it.
- Bu konuda üzülme.
- You need not fret over such trifles.
- Böyle önemsiz şeyler için üzülmene gerek yok.
Show More (2)
|
| 2 |
fret |
perde |
n. |
|
- I didn't notice there are guitars without frets too.
- Perdesiz gitarların da olduğunu fark etmemiştim.
- Tom asked me to help Mary put new frets on her guitar.
- Tom, Mary'nin gitarına yeni perdeler takmasına yardım etmemi istedi.
Show More (-1)
|
| 3 |
fret |
endişelenmek |
v. |
|
- It is no use fretting about the past.
- Geçmiş için endişelenmenin bir faydası yoktur.
- Why actually do people fret about bad weather?
- Aslında neden insanlar kötü hava koşulları için endişelenir ki?
Show More (-1)
|
