1 |
greet |
selamlamak |
v. |
|
- We would always greet one another.
- Her zaman birbirimizi selamlardık.
- He rose to his feet to greet me.
- Beni selamlamak için ayağa kalktı.
- They got up to greet him.
- Onu selamlamak için ayağa kalktılar.
- We got up to greet them.
- Biz onları selamlamak için ayağa kalktık.
- Mayor Tom Jackson greeted his supporters at the entrance of the hotel.
- Belediye Başkanı Tom Jackson otelin girişinde destekçilerini selamladı.
- Tom greeted Mary with a smile.
- Tom Mary'yi bir tebessümle selamladı.
- Let's greet our visitors.
- Ziyaretçilerimizi selamlayalım.
- He greets everyone loudly.
- Herkesi yüksek sesle selamlıyor.
- The girl greeted me with a smile.
- Kız beni tebessümle selamladı.
- He knows how to greet people in all languages.
- Bütün dillerde insanları nasıl selamlayacağını biliyor.
- They greeted me with a smile.
- Onlar beni tebessümle selamladı.
- She greeted him waving her hand.
- Elini sallayarak onu selamladı.
- Tom got up to greet me.
- Tom beni selamlamak için ayağa kalktı.
- Have you ever greeted Pfirsichbäumchen in German?
- Hiç Pfirsichbäumchen'i Almanca selamladınız mı?
- Have you ever greeted the small peach tree in German?
- Küçük şeftali ağacını hiç Almanca selamladınız mı?
- She greeted me with a pleasant smile.
- O hoş bir gülümsemeyle beni selamladı.
- Do you always greet people that way?
- Her zaman insanları o şekilde mi selamlarsın?
- She greeted me with a lovely smile.
- O güzel bir gülümsemeyle beni selamladı.
- He greeted his parents.
- O ebeveynlerini selamladı.
- Have you ever greeted Pfirsichbäumchen in German?
- Hiç Pfirsichbäumchen'i Almanca selamladın mı?
- Fadil approached Dania and greeted her.
- Fadıl, Dania'ya yaklaştı ve onu selamladı.
- Tom greeted Mary in French.
- Tom Mary'yi Fransızca selamladı.
- Greet him with a warm smile.
- Onu sıcak bir gülümsemeyle selamla.
- The teachers greeted the little boys.
- Öğretmenler küçük çocukları selamladı.
- When the visitor entered the room, we stood to greet him.
- Ziyaretçi sınıfa girdiğinde onu selamlamak için ayağa kalktık.
- Tom got up to greet them.
- Tom onları selamlamak için ayağa kalktı.
- I met your son yesterday and he greeted me politely.
- Dün senin oğlununla karşılaştım ve o beni kibarca selamladı.
- They greeted each other cordially.
- Birbirlerini içtenlikle selamladılar.
- I met your son yesterday and he greeted me politely.
- Dün oğlunuzla tanıştım ve beni kibarca selamladı.
- Tom greeted Mary cheerfully.
- Tom, Mary'yi neşeyle selamladı.
- He came to greet me.
- O beni selamlamak için geldi.
- Jessie shook Joseph's hand and greeted him with affection.
- Jessie Joseph'in elini sıktı ve onu sevgiyle selamladı.
- They got up to greet Tom.
- Tom'u selamlamak için ayağa kalktılar.
- They greeted each other cordially.
- Birbirlerini samimiyetle selamladılar.
- Lincoln greeted his former political rival.
- Lincoln eski siyasi rakibini selamladı.
- His secretary greeted me.
- Onun sekreteri beni selamladı.
- Nancy greeted me with a nod from across the street.
- Nancy, caddenin karşısından beni başı ile selamladı.
- He greeted the lady.
- Hanımefendiyi selamladı.
- The bartender greeted Tom by name.
- Barmen Tom'u ismiyle selamladı.
- Tom greeted everyone.
- Tom herkesi selamladı.
- He greeted me with a smile.
- O bir tebessümle beni selamladı.
- She greets him every morning.
- Her sabah onu selamlıyor.
- I want to greet him, too.
- Ben de onu selamlamak istiyorum.
- Tom got up to greet us.
- Tom bizi selamlamak için ayağa kalktı.
- I got up to greet them.
- Onları selamlamak için kalktım.
- He was aware that I was around, but didn't come to greet me.
- Etrafta olduğumun farkındaydı ama beni selamlamaya gelmedi.
- They greeted me.
- Beni selamladılar.
- Tom greeted Mary with a big smile.
- Tom büyük bir gülümseme ile Mary'yi selamladı.
- Tom greeted me politely.
- Tom beni kibarca selamladı.
- I greeted everyone.
- Herkesi selamladım.
- She greeted him cheerfully as she always did.
- Her zaman yaptığı gibi onu neşeyle selamladı.
- She greets him every morning as he enters the school building.
- Her sabah okul binasına girerken onu selamlıyor.
- They greeted me.
- Onlar beni selamladı.
- He greeted that lady.
- O hanımefendiyi selamladı.
- Nancy greeted me with a nod from across the street.
- Nancy, beni sokağın karşısından başıyla selamladı.
- They got up to greet her.
- Onu selamlamak için kalktılar.
- I greeted Betty, but she ignored me.
- Betty'yi selamladım ama o görmemezlikten geldi.
- She greeted me with a smile.
- O, beni tebessümle selamladı.
- Did you forget to greet me?
- Beni selamlamayı unuttun mu?
- As soon as she saw me, she greeted me with a smile.
- O beni görür görmez bir gülümseme ile beni selamladı.
- I got up to greet them.
- Onları selamlamak için ayağa kalktım.
- Greet her, if you see her!
- Onu görürsen selamla!
- The actress greeted her fans from the stage.
- Aktris sahneden hayranlarını selamladı.
- Fadil approached Dania and greeted her.
- Fadıl Dania'ya yaklaştı ve onu selamladı.
- Greet god!
- Tanrı'yı selamla!
- I greeted Tom casually.
- Tom'u öylesine selamladım.
- They greeted us cordially.
- Bizi içtenlikle selamladılar.
- Tom greeted us warmly.
- Tom bizi sıcak bir biçimde selamladı.
- I greet you, friends of the sun.
- Sizi selamlıyorum, güneşin dostları.
- Do you always greet people that way?
- İnsanları hep böyle mi selamlarsın?
- I greeted everyone.
- Ben herkesi selamladım.
- They greeted each other warmly.
- Birbirlerini sıcak bir şekilde selamladılar.
- He greeted me with a smile.
- O, beni tebessümle selamladı.
- She greeted me with a big smile.
- O, büyük bir tebessümle beni selamladı.
- She greeted him cheerfully.
- Onu neşeyle selamladı.
- I greet you, friends of the sun.
- Sizi selamlıyorum güneşin arkadaşları.
- I met your son yesterday and he politely greeted me.
- Dün oğlunuzla karşılaştım ve beni kibarca selamladı.
- He greeted the woman.
- Kadını selamladı.
- He rose to his feet to greet me.
- O beni selamlamak için ayağa kalktı.
- The teachers greeted the children.
- Öğretmenler çocukları selamladı.
- Have you ever greeted the small peach tree in German?
- Küçük şeftali ağacını hiç Almanca selamladın mı?
- He greeted his parents.
- Ailesini selamladı.
- We got up to greet them.
- Onları selamlamak için ayağa kalktık.
- Tom greets Mary by waving his hand.
- Tom elini sallayarak Mary'i selamlıyor.
- Where did you greet them?
- Onları nerede selamladın?
Show More (82)
|
2 |
greet |
karşılamak |
v. |
|
- The people of Iraq were going to greet the troops of the British-American empire as a liberating army.
- Irak halkı, İngiliz-Amerikan imparatorluğunun askerlerini özgürleştirici bir ordu olarak karşılayacaktı.
- We were greeted by a cute waitress.
- Bizi sevimli bir garson karşıladı.
- They greeted us warmly.
- Onlar bizi sıcak bir şekilde karşıladı.
- They greeted me with a smile.
- Beni gülümseyerek karşıladılar.
- Let's greet our visitors.
- Ziyaretçilerimizi karşılayalım.
- She greeted me with a big smile.
- Beni kocaman bir gülümsemeyle karşıladı.
- Suzanne greeted her visitors at the door.
- Suzanne ziyaretçilerini kapıda karşıladı.
- Parker greeted him with a smile.
- Parker onu gülümseyerek karşıladı.
- Let's greet our guests.
- Misafirlerimizi karşılayalım.
- She greeted me politely.
- O beni kibarca karşıladı.
- He came to greet me.
- Beni karşılamaya geldi.
- The girls greeted us warmly.
- Kızlar bizi sıcak karşıladı.
- Tom greeted Mary with a smile.
- Tom, Mary'yi gülümseyerek karşıladı.
- He greeted me with a smile.
- Beni tebessümle karşıladı.
- The waitress greeted me with a smile.
- Garson beni bir gülümseme ile karşıladı.
- She greeted us with a smile.
- Bizi gülümseyerek karşıladı.
- Tom greeted us warmly.
- Tom bizi sıcak karşıladı.
- She greeted me with a smile.
- Beni gülümseyerek karşıladı.
- She greeted me politely.
- Beni kibarca karşıladı.
- Tom greeted me politely.
- Tom beni kibarca karşıladı.
- She greeted me with a pleasant smile.
- Beni hoş bir gülümsemeyle karşıladı.
- Sami greeted visitors at the reception.
- Sami ziyaretçileri resepsiyonda karşıladı.
- They greeted us warmly.
- Bizi sıcak bir şekilde karşıladılar.
- Sami greeted visitors at the reception.
- Sami resepsiyonda ziyaretçileri karşılıyordu.
- The girls greeted us warmly.
- Kızlar bizi sıcak bir şekilde karşıladı.
- Susan greeted her guests at the door.
- Susan misafirlerini kapıda karşıladı.
- Tom greeted us warmly.
- Tom bizi sıcak bir biçimde karşıladı.
- Greet him with a warm smile.
- Onu sıcak bir gülümsemeyle karşıla.
- Susan greeted her guests at the door.
- Susan, konuklarını kapıda karşıladı.
- Tom greeted his guests.
- Tom misafirlerini karşıladı.
- She greeted us with a smile.
- O, bizi bir gülümseme ile karşıladı.
- They greeted us with a smile.
- Bizi gülümseyerek karşıladılar.
- Paul came to Rome to greet me.
- Paul beni karşılamak için Roma'ya geldi.
- He was aware that I was around, but didn't come to greet me.
- Etrafta olduğumun farkındaydı ama beni karşılamaya gelmedi.
- We were greeted by a cute waitress.
- Çok tatlı bir garson tarafından karşılandık.
- They greeted us with a smile.
- Onlar bizi bir gülümsemeyle karşıladılar.
- Tom greeted us warmly.
- Tom bizi sıcak bir şekilde karşıladı.
- Tom greeted Mary cheerfully.
- Tom, Mary'i neşeyle karşıladı.
- Tom greeted Mary with a big smile.
- Tom, Mary'yi kocaman bir gülümsemeyle karşıladı.
- She greeted me with a lovely smile.
- Beni hoş bir gülümsemeyle karşıladı.
- Tom wasn't there to greet us.
- Tom bizi karşılamaya gelmedi.
- His secretary greeted me.
- Sekreteri beni karşıladı.
- Tom greeted Mary with a passionate kiss.
- Tom Mary'yi tutkulu bir öpücükle karşıladı.
- The waitress greeted me with a smile.
- Garson kız beni gülümseyerek karşıladı.
- The teachers greeted the little boys.
- Öğretmenler küçük çocukları karşıladılar.
- The girl greeted me with a smile.
- Kız beni gülümseyerek karşıladı.
- Tom wasn't there to greet Mary.
- Tom, Mary'yi karşılamak için orada değildi.
- Tom greeted his visitors at the door.
- Tom ziyaretçilerini kapıda karşıladı.
- The astronauts were greeted by their enthusiastic cheers and applause.
- Astronotlar, onların, coşkulu tezahüratları ve alkışlarlarıyla karşılandı.
- As soon as she saw me, she greeted me with a smile.
- Beni görür görmez gülümseyerek karşıladı.
- Mayor Tom Jackson greeted his supporters at the entrance of the hotel.
- Belediye Başkanı Tom Jackson destekçilerini otelin girişinde karşıladı.
- The bartender greeted Tom by name.
- Barmen Tom'u adını söyleyerek karşıladı.
- He greeted me with a smile.
- Beni gülümseyerek karşıladı.
- He came to greet me.
- O beni karşılamak için geldi.
Show More (51)
|
3 |
greet |
selam vermek |
v. |
|
- I met your son yesterday and he politely greeted me.
- Dün oğlunuza rastladım ve o bana kibarca selam verdi.
- I greeted Betty, but she ignored me.
- Betty'ye selam verdim ama beni görmezden geldi.
- I could not stop by to greet you because I was in a hurry.
- Acelem olduğu için size uğrayıp selam veremedim.
- Tom always greets his neighbors.
- Tom her zaman komşularına selam verir.
- I greeted my neighbors.
- Komşularıma selam verdim.
- I greet my teacher on the street.
- Sokakta öğretmenime selam veririm.
- Tom doesn't greet his neighbors.
- Tom komşularına selam vermiyor.
- He greeted the woman.
- O, kadına selam verdi.
- He was aware of my presence but he did not greet me.
- Varlığımın farkındaydı ama bana selam vermedi.
Show More (6)
|
4 |
greet |
selamlaşmak |
v. |
|
- He always bowed when he greeted someone.
- Biriyle selamlaştığında hep eğilirdi.
- I greeted Tom casually.
- Tom'la gelişigüzel selamlaştım.
- I greeted my neighbors.
- Komşularımla selamlaştım.
- I greet my teacher on the street.
- Öğretmenimle sokakta selamlaştım.
- He was aware of my presence but he did not greet me.
- O benim varlığımın farkındaydı fakat benimle selamlaşmadı.
- She always bowed when she greeted someone.
- O da biriyle selamlaştığında hep eğilirdi.
Show More (3)
|