|
- Situations such as that in California can still be prevented by intervening in the Commission's plans in good time.
- Kaliforniya'daki gibi durumlar, Komisyon'un planlarına zamanında müdahale edilerek hala önlenebilir.
- We must have this Statute in place in good time for the next elections to the European Parliament.
- Bu Tüzüğü bir sonraki Avrupa Parlamentosu seçimleri için zamanında yürürlüğe koymalıyız.
- Firstly, I consider it essential that passengers should be informed in good time.
- Öncelikle yolcuların zamanında bilgilendirilmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum.
- I hope that this will be achieved in good time.
- Bunun zamanında başarılacağını umuyorum.
- Thirdly, all this should also be calculable in good time.
- Üçüncü olarak, tüm bunlar zamanında hesaplanabilir olmalıdır.
- The secretariat informs me that the documents were available in good time.
- Sekretarya bana belgelerin zamanında hazır olduğunu bildirdi.
- It is important for the impact of the plans to be assessed in good time.
- Planların etkisinin zamanında değerlendirilmesi önemlidir.
- This trend could be exacerbated if we do not prepare for the introduction of Basel II in good time.
- Basel II'nin uygulanmasına zamanında hazırlanmazsak bu eğilim daha da kötüleşebilir.
- The application procedure for 2005 could then be commenced in good time at the start of the year.
- Böylece 2005 yılı için başvuru prosedürü yılın başında zamanında başlatılabilir.
- We need to discuss this and we need to do it in good time.
- Bunu tartışmamız ve zamanında yapmamız gerekiyor.
- That can be changed if Parliament is informed and involved in good time.
- Parlamento zamanında bilgilendirilir ve sürece dahil edilirse bu durum değişebilir.
- Secondly, the Member States must establish in good time the domain names they want to use exclusively.
- İkinci olarak Üye Devletler münhasıran kullanmak istedikleri alan adlarını zamanında belirlemelidir.
- We now need to establish in good time what shape the agricultural policy of the enlarged Community should take.
- Şimdi, genişlemiş Topluluğun tarım politikasının nasıl bir şekil alması gerektiğini zamanında belirlememiz gerekiyor.
- The taxi arrived in good time.
- Taksi tam zamanında geldi.
- I would like to be there in good time.
- Zamanında orada olmak istiyorum.
- Bill wanted to get to the office in good time to clean his desk.
- Bill masasını temizlemek için zamanında ofise gitmek istiyordu.
Show More (13)
|