Tureng - kale - English Turkish Sentences

History

	English	Turkish
1	kale	lahana	n.
	Mary made a kale and quinoa salad. Mary lahana ve kinoa salatası yaptı. She ate a kale salad. Lahana salatası yedi. Show More (-1)
2	kale	kıvırcık lahana	n.
	Mary made a kale and quinoa salad. Mary bir kıvırcık lahana ve kinoa salatası yaptı. Show More (-2)

	English	Turkish
1	castle	kale	n.
	Finally, as we approach Laeken, first the king's mighty castle appears on the horizon. Sonunda, Laeken'e yaklaşırken, önce kralın görkemli kalesi ufukta belirir. This castle is made out of stone. Bu kale taştan yapılmıştır. There is an old castle at the foot of the mountain. Dağın eteğinde eski bir kale var. Seen from a distance, the big rock looks like an old castle. Uzaktan bakıldığında, büyük kaya eski bir kale gibi görünüyor. Tom was the one who suggested that we visit the castle. Kaleyi ziyaret etmemizi öneren Tom'du. This castle is beautiful. Bu kale güzeldir. The castle is across the river. Kale nehrin karşısında. This princess is in the castle. Bu prenses kalededir. We saw a castle ahead of us. Önümüzde bir kale gördük. Nagoya is a city famous for its castle. Nagoya kalesiyle ünlü bir şehirdir. After visiting the castle, we went to eat. Kaleyi gezdikten sonra yemeğe gittik. His castle was made of metal. Onun kalesi metalden yapılmıştı. They go to Himeji castle. Onlar Himeji kalesine gidiyorlar. Your castle is under attack. Kaleniz saldırı altında. Is that not the castle that Cinderella danced in? Sinderella'nın dans ettiği kale o değil mi? The old castle lay in ruins. Eski kale, harabeye dönmüştü. An old castle stands near the river. Eski bir kale nehrin yanında duruyor. There used to be a castle on this hill. Bu tepede bir kale vardı. The children built a sand castle on the beach. Çocuklar sahilde kumdan bir kale yaptılar. Destroy the castle. Kaleyi yok edin. They posed for a picture in front of the castle. Kalenin önünde poz verdiler. He was mistaken, this road does not lead to the castle. O hatalıydı, bu yol kaleye çıkmaz. Let's build a castle in the sand. Kumda bir kale inşa edelim. They posed for a picture in front of the castle. Onlar kalenin önünde bir resim için poz verdiler. The castle is in need of urgent repairs. Kalenin acil onarıma ihtiyacı var. When was the castle built? Kale ne zaman yapıldı? Seen from a distance, the rock looked like an old castle. Uzaktan bakıldığında, kaya eski bir kale gibi görünüyordu. Unfortunately, I didn't get the chance to see the castle. Ne yazık ki kaleyi görme şansım olmadı. We are going on a school trip to Osaka Castle tomorrow. Yarın Osaka Kalesi'ne bir okul gezisine gidiyoruz. The castle dates back to 1610. Kalenin tarihi 1610 yılına kadar uzanmaktadır. Tom wasn't at all keen to stay in the castle, which he'd heard was haunted. Tom, perili olduğunu duyduğu kalede kalmaya hiç hevesli değildi. The king lives inside his castle. Kral kalesinin içinde yaşar. She is staying at a little hotel by the castle. Kalenin yanındaki küçük bir otelde kalıyor. The castle's walls are very thick. Kalenin duvarları çok kalın. His castle was made of bamboo. Onun kalesi bambudan yapılmıştı. I like Azuchimomoyama Castle. Ben Azuchimomoyama Kalesi'ni seviyorum. His castle was made of wood. Onun kalesi ahşaptan yapılmıştı. Dan was born in that castle. Dan o kalede doğdu. An old castle stands on top of the cliff. Kayalıkların üstünde eski bir kale duruyor. There used to be a small castle on this hill. Bu tepede küçük bir kale vardı. This is the castle which we visited last week. Bu geçen hafta ziyaret ettiğimiz kale. Let's build a castle in the sand. Hadi kumda bir kale yapalım. The princess lives in the castle. Prenses kalede yaşıyor. I think Malbork castle is wonderful. Bence Malbork kalesi harika. Honesty is the last castle. Dürüstlük son kaledir. In an old castle lived a king. Kral eski bir kalede yaşardı. There lived a king in an old castle. Bir kale içinde bir kral yaşarmış. Nagoya is a city that's famous for its castle. Nagoya kalesiyle ünlü bir şehirdir. An Englishman's home is his castle. Bir İngiliz erkeğinin evi, onun kalesidir. An Englishman's home is his castle. Bir İngiliz'in evi onun kalesidir. The castle, it is open today? Kale, bugün açık mı? This castle is made out of wood. Bu kale ahşaptan yapılmıştır. Nagoya is famous for its castle. Nagoya kalesi ile ünlüdür. I want to live in a castle. Bir kalede yaşamak istiyorum. There lived a king in an old castle. Eski bir kalede bir kral yaşarmış. My sister and I went to the castle. Kız kardeşimle kaleye gittik. That castle is beautiful. Bu kale çok güzel. Tom's home looks like a castle. Tom'un evi bir kale gibi görünüyor. The castle is across the river. Kale nehrin karşısındadır. The castle, it is open today? Kale, o bugün açık mı? The army besieged the castle for many days. Ordu, kaleyi günlerce kuşattı. There was an old castle to the east of the town. Şehrin doğusuna doğru eski bir kale vardı. The castle was in disrepair. Kale bakımsızlık içindeydi. There is a castle in the background of the picture. Resmin arka planında bir kale var. We are going on a school trip to Osaka Castle tomorrow. Yarın Osaka Kalesi'ne okul gezisine gidiyoruz. Tom's home looks like a castle. Tom'un evi bir kaleye benziyor. There was a large castle in my city. Benim şehrimde büyük bir kale vardı. There's a moat around the castle. Kalenin etrafında bir hendek var. A king lived in an old castle. Eski bir kalede bir kral yaşarmış. There used to be a castle on the hill. Tepede bir kale vardı. His castle was made of stone. Onun kalesi taştan yapılmıştı. There's an old castle at the foot of the mountain. Dağın eteklerinde eski bir kale var. The ruined castle is now under restoration. Yıkık kale şu anda restorasyon altında. Now we see the interior of the castle. Şimdi kalenin içini görüyoruz. When was the castle built? Kale ne zaman inşa edildi? The town is famous for its old castle. Kasaba eski kalesi ile ünlüdür. The castle is under siege. Kale kuşatma altında. We want to see the Neuschwanstein Castle. Neuschwanstein kalesini görmek istiyoruz. Nagoya is a city famous for its castle. Nagoya, kalesi ile ünlü bir şehir. My town has a castle. Benim şehrimin bir kalesi var. Fadil was king in his castle. Fadıl kendi kalesinde kraldı. The outside of the castle was painted white. Kalenin dışı beyaza boyanmıştı. This is the site of a castle. Burası bir kalenin bulunduğu yer. I'm sure there's another way into the castle. Eminim kaleye girmenin başka bir yolu vardır. The castle is surrounded by trees. Kalenin etrafı ağaçlarla çevrili. The castle was in dire need of major repairs. Kalenin büyük bir onarıma ihtiyacı vardı. This castle is beautiful. Bu kale çok güzel. This is the castle which we visited last week. Burası geçen hafta ziyaret ettiğimiz kale. An old castle stands on top of the cliff. Uçurumun tepesinde eski bir kale duruyor. It's almost as absurd as building a nuclear reactor inside a castle. Bu neredeyse bir kalenin içine nükleer reaktör inşa etmek kadar saçma. We made a sand castle. Biz kumdan bir kale yaptık. This castle was built in 1610. Bu kale 1610'da yapıldı. Tom was the one who suggested that we visit the castle. Kaleyi ziyaret etmemizi öneren kişi Tom'du. People ran out of the castle. İnsanlar kaleden dışarı koştular. Tom wasn't the one who suggested that we visit the castle. Kaleyi ziyaret etmemizi öneren Tom değildi. The Princess came out of the copper castle, and became Queen; and that pleased her very much. Prenses bakır kale'den çıktı ve Kraliçe oldu; ve bu onu çok memnun etti. He led the defense of Ostyn castle, besieged by the Teutonic knights. Töton şövalyeleri tarafından kuşatılan Ostyn kalesinin savunmasını yönetti. The old castle stands on the hill. Eski kale tepenin üzerinde duruyor. Thank you, Tom, but the princess is in another castle. Teşekkürler Tom, ama prenses başka bir kalede. What's your favorite castle in Japan? Japonya'da en sevdiğin kale hangisi? The ruined castle is now under restoration. Harap kale şimdi restorasyon altında. A moat surrounds the castle. Kaleyi bir hendek çevreliyor. The king lives inside a large castle. Kral büyük bir kalenin içinde yaşıyor. In an old castle lived a king. Eski bir kalede bir kral yaşarmış. He inherited the castle. O, kaleyi miras olarak aldı. Tom's house looks like a castle. Tom'un evi bir kaleye benziyor. His castle was made of stone. Kalesi taştan yapılmıştı. Dan never saw any part of the castle. Dan kalenin hiçbir yerini görmedi. The Turks held siege over the Castle of Eger for a long time. Türkler Eger Kalesi'ni uzun süre kuşatma altında tuttular. That castle was built in ancient times. O kale ilk çağlarda inşa edilmiştir. I would like to live in a castle. Bir kalede yaşamak isterdim. The princess lives in a large castle. Prenses büyük bir kalede yaşıyor. An old castle stands near the river. Nehrin yakınında eski bir kale duruyor. We saw a castle in the distance. Biz uzakta bir kale gördük. The wizard enchants the castle, protecting it from harm. Büyücü kaleyi büyüler ve onu zarar görmekten korur. We saw a castle in the distance. Uzakta bir kale gördük. Is that a castle? Bu bir kale mi? People ran out of the castle. İnsanlar kaleden koşarak kaçtı. This castle was built in 1610. Bu kale 1610 yılında inşa edilmiştir. The castle is beautiful. Kale güzeldir. That is an old castle. O, eski bir kale. The castle is now in ruins. Kale şimdi harabe halinde. Destroy the castle. Kaleyi imha et. This princess is in the castle. Bu prenses kalede. The castle, burnt down in 1485, was not rebuilt. 1485'te yanan kale yeniden inşa edilmedi. The kobolds dug a tunnel under the castle. Koboldlar kalenin altına bir tünel kazmışlar. That castle was built in ancient times. O kale çok eski zamanlarda inşa edilmiş. The castle is on the other side of the river. Kale nehrin diğer tarafında. His castle was made of broken glass. Onun kalesi kırık camdan yapılmıştı. The castle is now in ruins. Kale artık harabe halinde. The children built a sand castle on the beach. Çocuklar plajda kumdan bir kale yaptılar. The castle is under siege. Kale kuşatma altındadır. Tom built a castle in the sand. Tom kumda bir kale inşa etti. The castle has been restored and is open to the public. Kale restore edildi ve halka açık. The old castle is in a sad state. Eski kale üzücü bir durumda. Is the castle open today? Kale bugün açık mı? There was a large castle in my city. Şehrimde büyük bir kale vardı. There was a castle here many years ago. Yıllar önce burada bir kale varmış. In Avignon one can visit the Pope's castle. Avignon'da Papa'nın kalesi ziyaret edilebilir. If I get rich, I'll buy a castle. Zengin olursam, bir kale satın alacağım. Your castle is under attack. Kalen saldırı altında. Everything was quiet in the castle's park. Kalenin parkında her şey sessizdi. This castle is more beautiful than that. Bu kale ondan daha güzel. There was a castle here many years ago. Yıllar önce orada bir kale vardı. The castle was in disrepair. Kale haraptı. Seen from a distance, the big rock looks like an old castle. Uzaktan bakıldığında, büyük kaya eski bir kaleye benziyor. Nagoya is a city that's famous for its castle. Nagoya kalesi ile ünlü bir şehirdir. Dan never saw any part of the castle. Dan kalenin herhangi bir kısmını görmedi. My town has a castle. Kasabamda bir kale var. There used to be a castle on the top of the mountain. Dağın tepesinde bir kale vardı. That castle is beautiful. O kale güzel. There's an old castle at the foot of the mountain. Dağın eteğinde eski bir kale var. They go to Himeji castle. Himeji kalesine gidiyorlar. Nagoya is famous for its castle. Nagoya kalesiyle ünlüdür. In Avignon one can visit the Pope's castle. Biri Avignon'da Papa'nın kalesini ziyaret edebilir. I saw Osaka Castle. Osaka Kalesi'ni gördüm. The castle is surrounded by trees. Kale, ağaçlarla çevrilidir. The town in which I was born is famous for its old castle. Doğduğum kasaba eski kalesiyle ünlüdür. I can see the castle from my bedroom window. Yatak odamın penceresinden kaleyi görebiliyorum. A man's home is his castle. Bir erkeğin evi onun kalesidir. It's almost as absurd as building a nuclear reactor inside a castle. Bu neredeyse bir kale içine nükleer reaktör inşa etmek kadar saçma. The old castle lay in ruins. Eski kale harabe halindeydi. The castle dates back to 1610. Kale 1610 yılına dayanıyor. After visiting the castle, we went to eat. Kaleyi gezdikten sonra yemek yemeye gittik. My town has a castle. Kasabamın bir kalesi var. The king never leaves his castle. Kral kalesini asla terk etmez. This castle is made out of stone. Bu kale taştan yapılmış. Show More (164)
2	fort	kale	n.
	Forts were used to protect strategic areas in the past. Geçmişte kaleler stratejik bölgeleri korumak için kullanılmıştır. We trade at the fort, and our faces rot and fall off. Kalede ticaret yapıyoruz ve yüzlerimiz çürüyüp parça parça dökülüyor. We trade at the fort, and our faces rot and fall off. Kalede takas yapıyoruz ve yüzlerimiz çürüyüp dökülüyor. Fort Moultrie had fewer than seventy soldiers. Moultrie Kalesi'nde yetmişten az asker vardı. He ordered them back to the fort. Onlara kaleye dönmelerini emretti. The French and Indians won the Battle of Fort Duquesne. Fransızlar ve Kızılderililer Duquesne Kalesi Savaşı'nı kazandılar. Food supplies at the fort were very low. Kaledeki yiyecek stokları çok azalmıştı. General Montcalm attacked several British forts in 1757. General Montcalm 1757'de birkaç İngiliz kalesine saldırdı. He ordered them back to the fort. Onların kaleye geri dönmelerini emretti. They abandoned the fort to the Indians. Kaleyi Kızılderililere terk ettiler. Tom built a pillow fort. Tom bir yastık kalesi yaptı. They said Anderson and his men must leave the fort. Onlar Anderson ve adamlarının kaleyi terk etmesi gerektiğini söylediler. The enemy occupied the fort. Düşman kaleyi işgal etti. He built forty-eight forts. O, kırk sekiz kale yaptı. Tom and Mary built a snow fort in the backyard. Tom ve Mary arka bahçede bir kar kalesi yaptılar. General Montcalm attacked several British forts in 1757. General Montcalm 1757'de birçok İngiliz kalesine saldırdı. They abandoned the fort to the enemy. Onlar kaleyi düşmana terk ettiler. The old fort is at the top of the hill. Eski kale, tepenin üstündedir. They captured Fort Sumter after two days. İki gün sonra Sumter Kalesi'ni ele geçirdiler. The Battle of Fort Sumter was over. Sumter Kalesi Savaşı sona ermişti. The old fort is at the top of the hill. Eski kale tepenin üstünde. Tom built a pillow fort. Tom bir yastık kale inşa etti. Tom and his friends built a snow fort. Tom ve arkadaşları bir kardan kale inşa etti. Tom and his friends built a snow fort. Tom ve arkadaşları bir kardan kale inşa ettiler. They captured an American fort in northern Michigan. Kuzey Michigan'da bir Amerikan kalesini ele geçirdiler. We went to the zoo and then saw a Roman bath and a Roman fort in Southern Cumbria. Hayvanat bahçesine gittik ve sonra Güney Cumbria'da bir Roma hamamı ve Roma kalesi gördük. Mary is hiding inside her blanket fort. Mary battaniye kalesinin içinde saklanıyor. He built forty-eight forts. Kırk sekiz kale inşa etti. They captured an American fort in northern Michigan. Onlar kuzey Michigan'da bir Amerikan kalesi ele geçirdi. Mary is hiding inside her blanket fort. Mary, battaniyeden yapılmış kalesi içinde saklanıyor. Getting food to Fort Sumter would be a very difficult job. Sumter Kalesi'ne yiyecek götürmek çok zor bir iş olacaktı. They said Anderson and his men must leave the fort. Anderson ve adamlarının kaleyi terk etmesi gerektiğini söylediler. They hoped they could recapture the fort. Kaleyi tekrar ele geçirebileceklerini umuyorlardı. They abandoned the fort to the enemy. Kaleyi düşmana terk ettiler. Show More (31)
3	fortress	kale	n.
	There were many guards around the fortress. Kalenin etrafında çok sayıda muhafız vardı. We need to open up the borders instead of encouraging this kind of fortress mentality. Bu tür bir kale zihniyetini teşvik etmek yerine sınırları açmamız gerekiyor. In short, we are concerned here with developing and consolidating Fortress Europe. Kısacası burada Avrupa Kalesi'ni geliştirmek ve sağlamlaştırmakla ilgileniyoruz. No fortress Europe, therefore, but there is also another risk. Bu nedenle Avrupa kalesi yok ancak başka bir risk de var. In short, we are concerned here with developing and consolidating Fortress Europe. Kısacası, biz burada Avrupa Kalesi'nin geliştirilmesi ve sağlamlaştırılmasıyla ilgileniyoruz. The Commission programme makes fortress Europe even more impenetrable. Komisyon programı Avrupa kalesini daha da aşılmaz hale getiriyor. The Commission programme makes fortress Europe even more impenetrable. Komisyon programı Avrupa kalesini daha da aşılmaz hale getirmektedir. The EU is in the process of building a Fortress Europe. AB bir Avrupa Kalesi inşa etme sürecindedir. Kaliningrad is merely one concrete example of the consequences Fortress Europe will have for poor people outside the EU. Kaliningrad, Avrupa Kalesi'nin AB dışındaki yoksul insanlar için doğuracağı sonuçların sadece somut bir örneğidir. It looks as though he too has been imprisoned in his own fortress. Görünüşe göre o da kendi kalesine hapsedilmiş. Kaliningrad is merely one concrete example of the consequences Fortress Europe will have for poor people outside the EU. Kaliningrad, Avrupa Kalesi'nin AB dışındaki yoksul halklar için doğuracağı sonuçların sadece somut bir örneğidir. I am concerned that Europe is about to become a fortress which does not welcome people. Avrupa'nın insanları kabul etmeyen bir kale haline gelmesinden endişe ediyorum. With the establishment of Fortress Europe, we are creating a new Iron Curtain running the length of Europe. Avrupa Kalesi'nin kurulmasıyla birlikte Avrupa'yı boydan boya geçen yeni bir Demir Perde yaratıyoruz. Sami hid in his fortress of solitude. Sami yalnızlık kalesinde saklandı. We were looking at the ruins of the old fortress. Eski kalenin kalıntılarına bakıyorduk. Gold can conquer any fortress. Altın her kaleyi fethedebilir. Sami hid in his fortress of solitude. Sami yalnızlık kalesine saklandı. This Spanish fortress was converted into a beautiful holy shrine. Bu İspanyol kalesi güzel bir kutsal mabede dönüştürülmüş. We are a fortress. Biz bir kaleyiz. Herod the Great built the Masada fortress and rebuilt the Temple. Büyük Herod, Masada kalesini inşa etti ve Tapınağı yeniden inşa etti. Show More (17)
4	goal	kale	n.
	Joe Hart kept the national team's goal for years. Joe Hart yıllarca milli takımın kalesini korudu. Tom kicked the ball into the goal. Tom topu kaleye tekmeledi. He kicked the ball into the goal. Topu kaleye attı. He kicked the ball into the goal. Topa kaleye doğru vurdu. The fans watched him kick the ball into the goal. Taraftarlar onun topu kaleye vuruşunu izledi. Tom kicked the ball into the goal. Tom topu kaleye vurdu. Show More (3)
5	base	kale	n.
	I stole a base. Bir kale kaptım. Tom stole a base. Tom bir kale kaptı. Tom used to play second base for his high school's baseball team. Tom eskiden lisenin beyzbol takımında ikinci kalede oynardı. Tom stole second base. Tom ikinci kaleyi çaldı. Show More (1)