life-saving - English Turkish Sentences
English Turkish
life-saving hayat kurtaran adj.
  • I am determined to ensure that this new directive will not unwillingly contribute to shortages of life-saving therapies.
  • Bu yeni direktifin hayat kurtaran tedavilerin eksikliğine istemeden de olsa katkıda bulunmamasını sağlamaya kararlıyım.
  • Surgeons performed life-saving surgery on Fadil.
  • Cerrahlar Fadıl'a hayat kurtaran bir ameliyat yaptı.
  • Naloxone is a life-saving drug that can reverse the effects of an opioid overdose.
  • Nalokson, opioid aşırı dozunun etkilerini tersine çevirebilen hayat kurtarıcı bir ilaçtır.
Show More (1)